İlk oyunuyla araba yarışı denilince ilk akla gelen serilerin yanına adını yazdıran GRID bir çok oyuncunun beğenisini kazanmıştı. Bunun sebebi bir yarış oyunundan beklenenlerin bir çoğunu karşılıyor olmasıydı. Ardından gelen GRID 2 ise sürüş dinamikleri olarak oyuncuları tatmin etse de sunum açısından çok yavan kalmış ve arayüzüyle ilk oyunu mumla aratmıştı. 2. oyundan aldığı dersleri yeni oyunlarına aktarma hedefiyle yola koyulan Codemasters, serinin üçüncü oyunu GRID Autosport’la tekrar karşımızda.
GRID Autosport içerik anlamında oyuncuları dolu dolu karşılıyor. İlk etapta 22 farklı pist ve 80’den fazla araçla, içerik anlamında yeterli bulduğumuz oyun, yapımcısının söylediğine göre ek paketlerle de desteklenecek ve gelecekte daha fazla pist ve araç oyun severlere sunulacak.
Özellikle ilk oyunundaki menü tasarımı ve sunumuyla gayet açıklayıcı ve göze hoş gelen bir tasarıma imza atan Codemasters, ikinci oyununda bu çizgiyi korumaya çalışmasına rağmen beklentinin altında kalmıştı. Çıtanın neden sürekli düştüğünü anlayamamakla birlikte üçüncü oyunda da farklı bir manzarayla karşılaştığımızı söyleyemem. Menüler olabildiğince basit duruyor.
En azından yarışacağımız pistleri seçerken onların görselleri sunulsa veya seçeceğimiz arabaları görmek istediğimizde modellemelerinin yüklenmesini bu kadar beklemek zorunda olmasak bir nebze olsa daha iyi olurdu. Bu hali, menüleri hem işlevsiz kılıyor hem de hızlıca kullanmamızı engelliyor.
Araç özelliklerinin maksimum hız ve beygir gücü gibi teknik detaylarla değilde bir bar üzerinden grafiksel olarak anlatılması bile neden bu oyunu ilk GRID ile karşılaştırıldığımızın göstergesi niteliğinde. Zira teknik detaylar kullanacağınız aracın özelliklerini en iyi şekilde aktarırken bir bar üzerindeki çubukları saymak aynı etkiyi vermiyor. Anlaşılan Codemasters farklılık sunmak isterken işlevselliği de kaybetmiş.
GRID serisinin en önemli yanlarından biri de kuşkusuz ki kariyer modu. Karşılaştırma yapmak istemesekte yine bir şeyler eksik. Yarış türüne ve sponsora göre rastgele gelen takım arkadaşlarımız mevcut. Takım arkadaşlarımıza agresif sürmeleri veya pozisyonlarını korumaları gibi talimatlar verebiliyoruz ama bunun oynanışa etkisi yok denecek kadar az. Önceki oyunlardaki, karakteristik özelliklerine ve yeteneklerine göre yarıştaki performansları dikkat çekici ölçüde değişiklik gösteren takım arkadaşlarımız yerini sadece sürüş tarzı için komut verebildiğimiz takım arkadaşlarına bırakmış. Sponsorluk anlaşmalarıda gelen teklifler içerisinden bizim değerlendirdiğimiz şekildeler ama etkinlikten etkinliğe sponsorlar değişiyor ve bu kez araçlarımızıda sponsorlar sağlıyor. Yani ilk GRID oyununda olduğu gibi, garajınızı kurup kazandığınız paralarla filonuza yeni araçlar katmak, günden güne büyümek ve yarış dünyasında adınızı duyurmak istiyorsanız, oyunun kariyer modu GRID serisinde görmeye alışık olduğumuz öğelerden uzakta. Onun yerine kazandığınız tecrübe puanlarıyla yeni yarışların kilidini açmanızın istendiği bir yapı sunulmuş.
Gel gelelim sürüş dinamiklerine. Kontrolleri ilk elinize aldığınız andan itibaren, oyunun arcade havasından simulasyona doğru kaydığını hissediyorsunuz. Araçtan araca değişiklik göstermekle birlikte bazı araçları sürmesi gayet keyifliyken bazı araçlarla yarışmak bir işkence haline gelebiliyor.
Genel itibariyle hız ve rekabet yerine aracı kontrolde tutabilmek ön planda. Viraj alırken gaza ne kadar yüklendiğiniz bile direkt olarak araca etki ediyor ve kendinizi spin atarken bulabiliyorsunuz. Ayrıca aracınızın dinamikleri üzerinde özelleştirmeler yaparak kişiselleştirme imkanı da sunulmuş. Sürüş dinamiklerinin zorlayıcılığı, gerçekçilik arayan simulasyon severleri tatmin eder mi bilinmez ama arcade yapımları seven oyuncuların anasından emdiği sütü burnundan getireceği kesin. Bu noktada da GRID serisinde görmeye aşina olduğumuz flashback özelliği devreye giriyor ve yaptığınız hataları telafi etme imkanı sunuyor.
Gerçeğe yakın grafiklere sahip yarış oyunları bir süredir oyun dünyasında yer etmesine ve yeni nesil konsollar bir süre önce çıkışını gerçekleştirmesine rağmen, GRID Autosport eski nesle çıkıyor. Oyun, Playstation 3, Xbox 360 ve PC çıkışının ardından PC platformu için 5 GB boyutunda bir yüksek çözünürlüklü doku paketi eklentisi ücretsiz olarak sunuldu. Ancak bu yamanın bile değiştiremediği bir şey var ki o da kokpit kamerası. İlk GRID oyununda çok başarılı bir kokpit kamerası varken GRID 2’nin en çok eleştirilen noktası kokpit kamerasının olmayışıydı. Mod yapımcıları tarafından yapılan kokpit kamerası ise aracın içinden bulanık bir görüntü sunuyordu. GRID Autosport yapılırken sanki bu yama oyuna entegre edilmişçesine bulanık bir kokpit kamerasıyla karşı karşıyayız. Sanki kokpit kamerası koymadı demesinler diye yapılmış gibi. Kamera açıları konusunda olumlu bir detay da şu ki direksiyon setiyle oynayanlarda düşünülmüş ve araç içinden ancak direksiyonun önünden olacak şekilde ikinci bir kokpit kamerası oyuna dahil edilmiş.
Oyunun sunumunda görsellik kadar seslerinde etkisi olduğu su götürmez bir gerçek. Yarış oyunlarının sesler konusunda belirli bir standartı yakaladığı günümüz şartlarında GRID Autosport’ta standartları yakalamış ve seride görmeye aşina olduğumuz başarılı araç sesleriyle bizleri hız yapmaya iten yapısını korumuş.
GRID Autosport aslına bakarsanız kendini oynattırabilecek bir yapım. Özellikle bütün yarış oyunlarını deneyimleyip yenileri çıkana kadar bir başka yarış oyunu denemek istiyorsanız GRID Autosport’la bol bol vakit geçirebilirsiniz. Bu kadar eleştiriyor olmamızın nedeni ilk oyunda Codemasters’ın neler yapabileceğini görmüş olmamız ve sonraki oyunlarda bunun üzerine koymalarını beklerken aksine geriye gitmiş olmaları. Eğer bir serinin adını kullanarak satış yapma derdine girerlerse bu hem GRID Autosport için hem gelecekte yapacakları oyunlar için hemde Codemasters’ın itibarı için iyi sonuçlar doğurmaz.
Yeni nesil yarış oyunları henüz yoldayken, zorlayıcı bir yarış oyunu arayanlara GRID Autosport’u deneyim etmelerini tavsiye ediyorum.
Herkese iyi oyunlar.
Tunahan SAFDIR