Haftalık dizi ve film önerilerinin otuz birincisi ile birlikteyiz. Bu hafta düşük bütçeli bir bilim kurgu filmi ile, fantastik bir dizi önereceğim. Diğer öneri yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.
Bu tavsiye yazılarında az bilinen yapımları önerme veya belli bir konsept yoktur. Örneğin Cyberpunk 2077 öncesi herkesin bildiği Blade Runner filmini de Cyberpunk 2077’ye hazırlık amacıyla önerebiliriz. Az bilinen yapımlar ve kaliteli yapımlar dışında, o hafta izlemenizin daha iyi olacağını düşündüğümüz yapımlar da önereceğiz. Şimdi önerilerimize geçelim.
Film Önerisi: Los cronocrímenes
Daha önce yine bir dizi ve film önerisi yazısında, düşük bütçeli bilim kurgu filmlerinin çoğunun başarılı ve yaratıcı olduğundan bahsetmiştim. Düşük bütçe derken cidden düşük bütçeli olanlardan bahsediyorum. Bunun sebebi ise görsellik açısından bir şey sunamadıkları için tamamen orijinal fikirlere ve hikaye anlatımına özen göstermeleri. Fazla bütçesi olan filmlerde de görebiliyoruz elbette bu tarz şeyleri ama çok nadir. Genellikle “Bakın ne kadar paramız var, her yer çok güzel gözüküyor.” tarzında bir bakış açısı var. Elbette bu tarz yapımlara kötü demek de ayıp olur. Kimi insanlar hikâye anlatımını daha çok severken kimileri de dev ekranda muazzam görseller görmek istiyor olabilir. Bütçesi çok olan büyük korku filmlerine genel olarak bakarsanız, çoğunun zaman yolculuğu temasından uzak durduğunu görürsünüz. Hatta Rick and Morty gibi artık her şeyi ekranda denemiş olan bir dizi bile uzun bir süre zaman yolculuğundan uzak durdu. Son sezonda tek bir bölümde yer verdi, ancak onu da yan bir hikâye olarak yaptı. Zaman yolcuğundan uzak durulmasının en büyük sebebi elbette ister istemez anlamsızlıklar çıkıyor oluşu. Kitle büyük olduğu için de ister istemez eleştiri daha çok oluyor. Bu yüzden çoğu büyük yapımcı bu tarz temalardan uzak durur. Ancak az tanınan ve bütçesi olmayan isimler bu tarz konulara korkmadan girebiliyor. Hem kitlesi küçük ve niş olduğu için derin konulara girebiliyor hem de mantık hataları o kadar da göze çarpmıyor. Çünkü anlatılmak istenen şey bambaşka. Bu hafta önereceğim film de tam olarak bu tarz bir film. Düşük bütçe ile çekilmiş, pek bilinmeyen ve zaman yolculuğu temalı bir film. Ama genelin aksine derin konulara girmek yerine direkt zaman yolculuğunu anlatıyor.
Yönetmenliğini ve senaristliğini Nacho Vigalondo’nun yaptığı Los cronocrímenes, İngilizce ismi ile Time Crimes ya da Türkçe ismi ile Suç zamanı filmi bu hafta sizlere önerdiğim film. Filmin oyuncu kadrosunda Karra Elejalde, Candela Fernández, Bárbara Goenaga, Nacho Vigalondo ve Juan Inciarte bulunuyor. Dediğim gibi zaman yolculuğu temalı bir film. Oyuncu olarak yazdığım isimlerden daha fazlası filmde yok, zaten genel olarak tek bir oyuncu etrafından dönüyor hikaye.
Filmin en güzel tarafı tek bir kişinin etrafında dönmesi ve olayın küçük bir yerde geçmesi. Ancak Predestination filmi gibi “tek” bir kişi değil. Ne yazık ki Predestination filmi inanılmaz mantık hatalarının ve anlamsızlıkların olduğu bir film. Bu film tek kişi etrafında dönüyor ama kendisinin birkaç farklı versiyonunun etrafında değil. Bir gün evinin bulunduğu yerden dürbünle etraftaki insanları taciz eden ana karakter, birden kötü bir olaya dahil olur ve olay sırasında oldukça korkunç biriyle karşılaşır. Film bu kısımda zaten az çok ilerleyen kısımlarının nasıl olduğunu belli ediyor, ancak yine de kendini rahatlıkla izlettiriyor.
Film diğer zaman yolculuğu temalı filmler gibi karışık değil. Elbette yine zaman yolculuğunun getirdiği bir karışıklık var. Ancak filmin anlatmak istediği ve değindiği kısım da zaman yolculuğunun aslında basit olması. Spoiler olmaması adına daha fazla anlatmasam daha iyi olur. Ancak dediğim gibi zaman yolculuğunun doğasındaki karmaşıklığın olduğu ama basit dilli anlatılan bir film Time Crimes. Bu basitlik filmin her bölümünde var zaten, elbette olumlu anlamda.
Toparladığımda ise hafif karmaşıklık seven herkese filmi rahatlıkla öneriyorum. Bilim kurgu sevdalıları zaten mutlaka izlemeli. Genel olarak basit bir film olsa da düz bir film de değil. Bu yüzden filme başlamadan önce ne izleyeceğinizi bilin. 2007 yapımı filmin süresi de oldukça uygun. 1 saat 32 dakikalık bir uzunluğa sahip.
Dizi Önerisi: Carnival Row
Teknolojinin ilerlemesi ve fazla parası olan stüdyoların dizi işine girmeye başladığından beri birçok fantastik dizi göremeye başladık. Şikayetçi olunabilecek bir durum değil, elbette iyi oldukları sürece. Bu tarz diziler de daha ilk duyurusundan sonra büyük bir popülerliğe ulaşıyor. Bütçesi fazla olan, oyuncuları popüler olan ve fantastik bir evrende geçen dizilerin arasında tanınmayanı bulmak gerçekten imkansıza yakın. Ancak nedendir bilinmez bugün önereceğim dizi, çok az bilinen bir dizi. Özellikle oyuncularını düşündüğümde cidden neden popüler olmadığını anlamadığım bir dizi.
Bugün önereceğim Carnival Row isimli dizinin yaratıcılığını Travis Beacham ve René Echevarria üstleniyor. Amazon Prime özel dizisi olan Carnival Row’un bütçesinin fazla olduğunu zaten Amazon isminden anlayabilirsiniz, ancak oyuncu kadrosuyla da bütçesinin fazla olduğunu belli ediyor. Dizinin başrolünde Orlando Bloom ve Cara Delevingne bulunuyor. Geriye kalan oyuncular ise şöyle Jared Harris, Simon McBurney, Tamzin Merchant, David Gyasi, Andrew Gower, Karla Crome, Arty Froushan ve Scott Reid.
Carnival Row dizisi Kentaurlar, Periler, İnsanlar, Trowlar ve Kurt Adamlar’ın olduğu fantastik bir evrende geçiyor. Dizide de Orlando Bloom dedektif olan bir karakteri, Cara Delevingne ise bir periyi canlandırıyor. İnsan dışındaki tüm canlılara ırkçılık -ya da türcülük oluyor sanırım bu durumda- yapılan bir evrende geçiyor hikâye. Orlando Bloom’un canlandırdığı ana karakter ise bu evrende bir seri katil arıyor. Seri katil her üç haftada bir insan olmayan bir canlıyı öldürüyor. Elbette şehirde çoğu insan ırkçı veya türcü olduğu için kimse bu vakalar ile ilgilenmiyor ve sürekli Orlando Bloom’un önü kapatılmaya çalışılıyor. Ayrıca dizi dönem olarak Victoria Dönemi İngiltere’sinde geçtiği için evren olarak muazzam olduğunu söyleyebilirim. Görsellik ve renkler de bu durumu destekliyor. Ancak Amazon’un yayınladığı bir dizide çok daha üst düzey bir görselliği görmeyi beklerdim.
Dizi aslında bir dedektiflik hikayesi ile başlıyor, ancak sonrasında işler biraz değişiyor. İlk bölümlerde daha çok gerçek hayatın fantastik bir evrene yansımasını görüyoruz ancak bu durum çok uzun sürmüyor. Çünkü bir süre sonra dizi daha büyük amaçlara evriliyor. Dizinin hikayesinin değiştiği kısımlar Dungeons and Dragons hikayelerini andırıyor. Yine keyifli aslında evet ama başlangıçta yaptığı gibi yapsa daha keyifli bir dizi olabilirmiş. Yani sadece cinayetleri çözmeye çalışan bir dedektifi izlesek daha güzel olurmuş. Oyunculuk anlamında da dizi dram dizisi olmaya uygun aslında. Jared Harris zaten muazzam bir iş çıkartmış yine. Aynı şekilde Orlando Bloom da gayet kaliteli bir iş çıkartmış ancak Cara Delevingne için ne yazık ki aynı şeyleri söylemeyeceğim. Yine ortalama bir oyunculuğu var ancak daha iyi bir oyuncu bulunabilirmiş.
Toparlamak gerekirse öyle muazzam bir dizi olduğunu ne yazık ki söyleyemeyeceğim. Bunu başarabilirmiş ama farklı yönde ilerlemek istemiş dizi. Bu yüzden mutlaka izleyin demiyorum ama izleyecek bir şeyiniz kalmadığında listenizin en başındaki isim olabilir. Evreni oldukça dikkat çekici çünkü. Dizinin şu anda sadece 8 bölümlük ilk sezonu bulunuyor. İkinci sezon onayı verildi ancak ne zaman yayınlanacağı bilinmiyor. 2019 yılında başlayan Carnival Row dizisinin her bölümü yaklaşık olarak 1 saat uzunluğunda.