Açık konuşayım aslında Undertale’i çıktığı dönemde görmüştüm ve oyunu gören çoğu kişi gibi görsellerden değerlendirerek “
Pek alınası durmuyor ya indirim vakti gelince bakarım” deyip Steam’deki istek listeme atmıştım. Ama bu yazıyı yazmadan iki gün önce NeoGaf’ta bir konu gördüm. Konunun başlığı basitti, piksel piksel grafikleri olan Undertale Metacritic’i alt üst etmiş,
gelmiş geçmiş en yüksek puan alan PC oyunu olarak listelenmişti. Tabii bu listeleme sadece 11 inceleme üzerinden yapılmış ama ne fark eder? O konuyu gördüm, oyunu aldım ve bitirdim. Şimdi ise şunu rahatlıkla söyleyebiliyorum ki
Undertale gerçekten de şimdiye kadar oynadığım en iyi oyunlardan birisi oldu.
Benim oyunlarda grafik takıntım yoktur. Yine Undertale gibi ekrandan piksellerini sayabileceğiniz To The Moon ilk 10’uma girer. Ki zaten bire birde beni tanıyanlar The Binding of Isaac manyaklığımı bilirler. Bu yüzden Undertale’e başladıktan sonra ısınmam fazla uzun sürmedi. Aslında bu yazıyı yazmamdaki amaç da, grafik manyaklığı yaparken gözden kaçırdığımız birçok güzel oyundan bir tanesini tanıtmak.
Bir RPG oyununda ne beklerseniz Undertale’da mevcut. Seçimlerle yön verebileceğiniz hikaye, türlü oynanış çeşitleri, içine girebileceğiniz dünya ve en kalitelisinden diyaloglar. Şişirme olsun diye demiyorum gerçekten de Undertale oyuna başladığınız vakitten itibaren sizi piksel piksel dünyasının içine çekiveriyor. Sahip olduğu diyaloglarla ve referanslarla beraber gecenin bir vakti pikselleşmiş ekranınızın karşısında kahkaha atmanıza sebep olabiliyor. Bunu gerçekten söylüyorum çünkü en azından son yıllarda Portal 2 ve The Stanley Parable’ın haricinde tamamen hikaye odaklı olup da bu tarz bir espri anlayışına sahip oyunla karşılaşmak fazla mümkün olmuyor.
Oynanıştan biraz söz etmem gerekirse Undertale’i
sıra tabanlı bir RPG oyunu olarak tanımlayabiliriz. Savaşlar esnasında arayüz içerisinde mini oyunlar oyunculara sunuluyor ve ayakta kalmak amaçlanıyor. Karşı atak yaparken de Quick Time Event sistemi kullanılmış. Yani ekranda çıkan arayüzdeki zamanlama oyunlarına göre karşımızdakilere hasar verebiliyoruz. Undertale’in kendisini önemli kılan özelliklerden birisi burada karşımıza çıkıyor. Oyundaki savaş arayüzünde bulunan
Act kısmı sayesinde tüm oyunu hiçbir yaratığı öldürmeden, onları bağışlayarak bitirebilmek mümkün. Oyunun burasında farklı
duygusal çözümler sunuluyor ve elde ettiğiniz sonuçlar karşılığında orta yolu bulabiliyor, sonunda da düşmanları bağışlayabiliyorsunuz. Bu doğrultuda seçeceğiniz öldürme ya da bağışlama seçenekleriyle beraber
hikayeyi ve oyunun dünyasını şekillendirebiliyorsunuz. En sonunda ise iyi ya da kötü değil,
2'den fazla oyun sonu bulunuyor. Yani Undertale'de alacağınız son sadece iyi veya kötü insan olmanıza bağlı değil. Daha önce birçok AAA oyunda da karşımıza çıkan bu tarz seçimlerin Undertale’da oldukça detaylı bir şekilde oyuna kazandırıldığını söyleyebilirim.
Undertale’ın yapımcısı Toby Fox nasıl başarmış hiçbir fikrim yok ancak oyuna başladığınız andan itibaren sizi içine çeken bir dünyayla karşılaşıyorsunuz. Günümüz yapımcılarının milyon dolarlara geliştirdiği güzel grafikli oyunlarda göremediğimiz bu kalite, Toby Fox’un GameMaker ile yaptığı oyunu Undertale’de mevcut. Öyle ki ben de 8 saatlik bu macerayı sadece bir cumartesi günü içerisinde bitirebildim. Sonunda ise şunu içtenlikle söyleyebilirim, hikayenin tadı damağımda kaldı. Steam'de bir inceleme okumuştum, "Oyunu bitirdikten sonra her karaktere sarılmak istiyorsunuz, iskeletlere bile." diye. Gerçekten de öyle.
Bunun
bir inceleme yazısı değil, kişisel tavsiye yazısı olduğunu belirterek kısa kesmek istiyorum. Undertale, bitirdikten sonra hemen
telefonunuza ya da bilgisayarınıza indirmek isteyeceğiniz müzikleriyle, içine çeken dünyası ve hikayesiyle
18 TL’yi sonuna kadar hak eden bir yapım. Evet belki grafiksel olarak gördüğünüz en iyi oyunlardan birisi olmayacak ama içeriğiyle beraber bir RPG oyunundan ne bekliyorsanız hepsini teker teker sizlere sunacak. Eğer gerçekten oyun dünyasında geçirdiğiniz eski yılları hatırlatacak,
eğlenceli vakitler sunacak bir oyun arıyorsanız oyunun Steam sayfasına buradan ulaşabilirsiniz. Umarım daha fazla bu oyunu keşfetme şansına erişir diyerek burada noktalayayım ben de. Eğer oynarsanız yorumlarınızı aşağıya bekliyorum. :)
Bu arada o kadar sözünü ettik, oyunun Metacritic sayfasına da
buradan ulaşabilirsiniz.