Eric Bane, tünelin sonunda ışığı gördüğünde Azrail’in nihayet kendisi için geldiğine hüküm getirdi. Parıldayan bir melek kendisine doğru süzüle süzüle yaklaşırken ruhunu teslim etmek için tam şehadet getiriyordu ki kafasını toparladı ve Şanzelize Cafe tadında çoşkulu bir mekanda olduğunu fark etti; derin bir oh çekti. Buraya nasıl geldiğine dair hiç bir fikri olmayan, geçmişini hatırlamayan ve kafasında onlarca soru işareti bulunan Eric’in tüm sorularına ise tek bir cevap, mekanın sahibinden geldi...
Eric çiçeği burnunda taze bir vampir. Aslında tam olarak da vampir sayılmaz. İki arada bir derede kalmış. Tam anlamıyla bir vampire dönüşebilmesi için, onu vampire dönüştüren kişiyi bulup kanıyla beslenmesi lazım. Biraz karışık bir mesele ama olay şu: Eric şayet kendisini dönüştüren kişiyi vaktinden önce bulamazsa ya da güçlü bir vampirin kanından bi fırt çekmezse beyinsiz bir hilkat garibesine, yani bir saksıya dönüşecek. Ama ilgi çekici bir hikaye olabilecekken sunum, animasyonlar ve seslendirmelerin hışmına uğrayınca mevzu bahis olan davamızı pek de önemsemiyoruz.
DARK, gizlilik öğeleri üzerine kurulu bir aksiyon/rpg oyunu. Gizleniyoruz çünkü dişlerimiz tam olarak sivrilmemiş. Acar bir vampire eşlik ederken, bahşedilmiş olan doğa üstü güçlerimizi kullanarak yolumuza taş koyanlara korku salacak, kendimizi geliştirecek, karanlığı en büyük müttefikimiz kılacağız. Bilhassa gizlilik türünü sevenler için kulağa oldukça heyecan verici gelen konseptimiz şayet türde daha deneyimli bir yapımcının ellerinden çıksaydı başarılı bir seçenek olabilirdi ama...
DARK, cell shade tarzı grafik sitilini güzel kullanmış. Çevre detayları ve loş ışıklandırmalar atmosferi kotarmada iyi bir iş çıkarıyor. Hatları güçlü biçimde betimlenmiş detaylardan karakter tasarımları ve tabii ki ana karakterimiz Erik de nasibini almış. Alaşağı ettiğimiz düşmanları ortadak kaldırırken yaşanan fizik hareketleri de tatmin edici.
Oyunun konseptiyle güzel bir ahenk yakalayan çizgi roman tadındaki grafikler günümüz standartlarında için ayıp seviyede animasyonlara sahip. Kendini birinci derecede hikaye anlatımı sırasında gösteren oldu - bitti eseri animasyonların olumlu tek yönü size nostalji yaşatacak olması. Bunun dışında hikayeyi önemsememeniz için elinden gelen ne varsa yapılmış, özellikle ara sahnelerde ve geçişlerde. Karakterinizin dönüşlerine de yansıyan animasyonsuz hareketleri ve birbirinin aynısı yüzlerce düşman karakteri bir kenara, oyunun belki de en vurucu anı olan beslenme anımızda suratlarda hep o aynı: sudan çıkmış balığın karadaki son anları ifadesi.
Hikayeden ve oyunun oluşturulmaya çalışılan atmosferinden tekme tokat kovalayan bir seslendirme çalışması var DARK’ın. Ortada elle tutulur tek performans, ana karakterimiz Erik’e ait. Bu tok sesi The Witcher sevdalıları yakından tanıycaktır zira Geralt’a sesiyle hayat veren Doug Cockle, en azından Erik’i ipten almayı başarmış. Ancak geriye kalan tüm seslendirme çalışmaları yapmacık, bayat ve zaten tarihi geçmiş animasyonlarla birleşince çekilmez bir hal alıyor. Öyle ki örs, çekiç ve üzenginiz üzerinde olumsuz etkilere yol açabileceği uyarısını yapmadan geçemiyoruz. En azından müzik albümü oyunun atmosferini kucaklamayı biliyor.
DARK’ın gizlilik öğeleri, daha önce pek çok gizlilik türü oyunda gördüğümüz mekaniklerden oluşuyor. Volta atan nöbetçilerin gezi istikametlerini belirlemek, üzerinden veya yakınından geçtiğinde ses çıkararak ilgi çeken objelerden uzak durmak, işini bitirdiklerimizi ortadan kaldırmak, fark edildiğinizde düşmanlarınızın kafalarında ünlem ve soru işaretleri belirmesi gibi aşina olduğumuz içerik karşısında herhangi bir şekilde silah kullanmayan ve yalnızca yakın dövüşe hakim olan bir karakteri yönlendiriyoruz. Tabii vampirliğin getirmiş olduğu doğa üstü güçlerimiz var. Doğa üstü güçlerimiz oyunun RPG türüne giren kısmını oluşturuyor. Bölümlerdeki performansımıza karşılık kazandığımız deneyim puanlarıyla geliştirdiğimiz vampir güçlerimiz sayesinde daha az ses çıkaran, daha hızlı kan emen, uzaktan düşmanı zıbartabilen, belli bir süreliğine etrafta gölge olarak dolaşabilen bir vampire dönüşüyoruz. Erik’le ilgili en can sıkıcı nokta ise hareket yönünden kötürüm bir karakter olması. Shadow Leap dediğimiz, kısa mesafeler arası görünmeden ve hızlı geçiş yaptığımız ancak sık sık sakatlık çıkaran bir yeteneğimiz var, düşmanları net görebildiğimiz bir bakış açısına sahibiz ve bir de çömüyoruz. hepsi bu. Zıplayamayan, Burnunun dibindeki yere önündeki engelden atlayıp gidemeyecek kadar pasifleştirilmiş olması büyük bir handikap. Hayalinizde bir vampiri yöneterek gecenin hakimi olmak, gölgelerden çıkagelmek ve düşmanlarınıza korku salmak yatıyor biliyorum ama Erik’in kendine hayrı yok.
Vampir güçlerimiz içinse kanla beslenmemiz lazım ve bu güçleri kullanma sayımız da hayli kısıtlı. Yani doğa üstü güçlerimizden etkin biçimde yararlanmak için eldeki malzemeden iyi bir iş çıkarmamız lazım. Dikkat ettiyseniz Erik’in yakın dövüş yeteneklerinden bahsetmedim. Yakın dövüş unsuru sanki point-and-click adventure türü bir oyundaymışsınız gibi işliyor. O da muallakta. Düşmana gerçek zamanlı olarak vuramıyor, hedefiniz düşman üstündeyken saldırı tuşuna bastıktan sonra oyunun bunu geç algılamaması için dua ediyorsunuz. DARK’ın öyle bir gizlilik anlayışı var ki saklanarak ilerlememizin esas olduğu bir oyunDA kurbanlarınızdan beslenirken cami minaresi gibi dikilmenizde hiç bir mahzur görülmemiş. Ve evet, bunu başka hiç bir şekilde yapamıyorsunuz.
Oyun alanı her bölümle birlikte sınırlarını genişletiyor ve daha fazla düşmanı karşınıza çıkarıyor. Bölümleri vampir güçleriniz olmadan geçebilmek bir noktada neredeyse imkansız hale döndüğü için oynanışın temelini buradan aldığını söyleyebiliriz. Ama vampir güçlerini kullanmak için gizlice beslenmemizi çıkmaza sokan oynanış mekanikleri gibi, vampir güçlerimizi kullanma esnasında da önemli sıkıntılar yolumuza taş koyuyor. Üstelik vampir güçlerini kullanırken harcadığımız enerjide de bir dengesizlik var. Uzaktan düşmanın cücüğünü sökmek varken aynı enerjiyi harcayarak düşmanı bayıltmayı neden tercih edesiniz ki? Bu yüzden kullanması keyifli olmasına rağmen bazı vampir güçlerinizin hiç bir değeri kalmıyor ve maalesef ilerleyişinizde rafa kaldırıyorsunuz.
Oynanış dinamiklerinde yaşanan aksaklıklar ve dengesizliklere tuz biber olan yapay zekaysa aslında her şey yolunda gitse dahi oyunun tüm zevkini mahvetmeye yetecek kalitede. Gizlilik odaklı oyunlarda yapay zeka en önemli unsur. Kötü olsa dahi türlü numaralarla bunu örtmeyi başaran oyunlar da gördük ama DARK tam bir facia. Ne yapacaklarını kestirmek imkansız. Saklandığınız halde sizi görebiliyor oldukları için plan yapmak, stratejiyle ilerlemek işkence. İlgilerini ne çekiyor, bizi nerden görüyorlar, neye göre hareket ediyorlar bir türlü anlayamıyor ve ilerleyişiniz buna göre kurgulayamıyorsunuz. Anlamsızca ve dakikalarca bir yerde bekliyor, çileden çıkıyorsunuz. Bir kaç mermide işinizin bitiyor olması ve her bölümde en fazla 2 defa oyunu kaydetme şartıyla zorlaştırılmaya çalışılan oyun zaten işlemeyen mekanikleri üstünde adeta oyuncuyu çarmıha geriyor.
DARK fikir olarak güzel ancak uygulamada avuçlarımıza hiç bir şey koyamayan bir yapım. Eski zaman animasyonları, ilgi çekmeyi beceremeyen hikaye üstüne binen itici seslendirmeler ve oynanışta karşınıza çıkacak hem düzensizlik hem teknik aksaklıklar, sabrınızı sınamaktan öteye geçemeyen bir oyun haline getirmiş DARK’ı. Şayet vampirlik deneyimini RPG öğeleriyle süsleyen başarılı bir oyun arıyorsanız, senaryosu, diyalogları ve oyun mekanikleriyle saygın bir yere sahip olan Vampire the Masquarede serisine göz atmanızı şiddetle tavsiye ederiz.