Oyun dünyası son dönemlerde yaratıcılık konusunda sıkıntı çekiyor. Bunun nedeninin geliştiricilerin hayal gücünün tükenmiş olması olduğunu düşünmüyorum. Zaten böyle bir düşünce gerçekten de saçma olurdu. Yaratıcı geliştiriciler her dönemde var, ama her dönemde yaratıcılıklarını konuşturma imkanları olmuyor. Örneğin bu nesilde FPS oyunlarının sayısında büyük bir artış var, oyuncuların büyük bir bölümü de bu oyunlarla zaman geçiriyor. Hatta bazı yayıncı ve geliştiriciler artık kendi zevklerine, hayal güçlerine göre oyun yapma özgürlüğüne sahip değil, çünkü oyun geliştirme maliyetleri çok arttı ve satışları kötü olan bir oyun firmaların batmasına neden oluyor. Bu nesilde yayıncılara yaranmak için mükemmel bir senaryo ve atmosfer yeterli değil. Artık hangi oyun daha çok satarsa o oyun en değerli yapım oluyor. Aslında bu geçmişte de böyleydi, ama hiç bir zaman bu düzeyde önemli olmamıştı. Sega'nın Shenmue'sunu düşünün. Zamanının çok ötesinde bir oyun olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz, ama bugün hala Shenmue 3'ü bekliyoruz. Peki Q Entertainment ve Sega'nın REZ adlı oyununu hatırladınız mı? Gerçekten de çok yaratıcı bir oyundu öyle değil mi? Buna rağmen satış konusunda beklenilen performansı gösterememişti. Yaratıcılık ve özgünlük ölmese bile yaralandı, yaşasın popüler, çok satan oyunlar.
Lumi'nin dünyasını kurtarmak için çabalıyoruz
Yaratıcılık ölmedi demiştik, bunun kanıtlarından birisi de Child of Eden. Rez'in geliştiricisi Q Entertainment tarafından hazırlanan oyun Ubisoft gibi dev bir yayıncı tarafından dağıtılıyor. Tıpkı Rez gibi ritim ve shooter öğelerine sahip oyunumuz bizi bambaşka bir dünyaya davet ediyor. Bu nesilde daha öne oynadığınız oyunları unutun, çünkü artık kendimizi ritme kaptırıyoruz.
Child of Eden'ın hikayesinde bir derinlik yok. Lumi adlı yapay zekayı (oyunda genç güzel bir kız olarak görülüyor) kurtarmamız gerek. Bunun için de Eden adı verilen internet'i virüs saldırılarından kurtarmamız gerekiyor. Eden'ı kurtardıktan sonra Lumi insan kişiliğini tekrar oluşturabilecek. Oyunun başındaki harika video gerçekten de çok etkileyici. Lumi de çok güzel, ama oyunda “gerçek” bir karakterin kullanılması açıkçası benim hoşuma gitmedi. Bunun yerine sanal bir karakter daha uygun olabilirdi.
Oyunun hikayesinin derin olduğunu söyleyemeyiz, ama tasarım konusunda neredeyse kusursuz bir oyunla karşı karşıyayız
Oyunumuz Journey, Matrix, Evolution, Beauty, Passion gibi bölümlerden oluşuyor. Her bölümün kendine has bir atmosferi ve tasarımı bulunuyor. Örneğin Beauty'nin bitkiler ve kelebeklerle kaplı bir atmosferi var. Evolution'da ise deniz anası, balina ve sonunda da ateş kuşuna dönüşen (bana öyle geldi) bir yaratıkla karşılaşıyorsunuz. Passion ise makinelerle dolu bir endüstri cenneti diyebiliriz. Bunların dışında bazen bir diskoda veya insan vücudunda gibi hissedeceğiniz tasarımlar da mevcut. Her bölümün birbirinden farklı tasarımlara sahip olması aslında zaten bir zorunluluk, burada önemli olan gerçekten de oyun bu farklılığı size başarılı bir şekilde hissettiriyor. Ben en çok Evolution adlı bölümü beğendiğimi söylemeliyim. Buradaki değişim gerçekten de çok etkileyiciydi. Diğer bölümlerin de Evolution'ın pek gerisinde kaldığını söylemek zor. Her bölümün kendine has özellikleri ve güzellikleri bulunuyor.
Oyunda en çok hoşuma giden tasarımlardan birisi de Anka kuşuna aitti
Oyunda toplam 5 bölüm bulunmasının üzücü olduğunu söyleyebilirim. Keşke daha farklı tasarımlara sahip bölümlerle de karşılaşsaydık. Böyle kaliteli bir oyunun kısa olması üzüntü verici olsa da her bölümün tekrar oynanabilir olması bizi teselli ediyor. Üstelik her bölüm daha önceki performansınıza ve oynanış stilinize göre bazı farklılıklar içeriyor. Zaten her bölümü tekrar tekrar oynamak isteyeceğinize emin olabilirsiniz. Oyunun çok eğlenceli olması ve ritim duygusunu iyi vermesinin yanı sıra müziklerin atmosferi iyi yansıtması sizi oyuna bağlıyor.
Aslında oyunun genel mantığı çok basit. Ekranda bulunan imleçi düşmanların üstüne getirerek ateş etmek. Tabi Child of Eden'ı özel yapan bunu mükemmel tasarım ve harika ritme sahip müziklerle birlikte sunması. Öyle ki bazen oyunun dünyasına kendiniz kaptırıyor ve çevrenizden soyutlanabiliyorsunuz. Bazen de kendinizi ritme kaptırınca farkında olmadan vücudunuzu hareket ettiriyorsunuz. Yani oyun sizi kendi dünyasına çekmeyi çok iyi başarıyor.
Child of Eden size iki tür kontrol yapısı sunuyor. İsterseniz klasik Xbox 360 kontrolcüsünü, isterseniz de Microsoft'un harekete duyarlı kontrolcüsü Kinect'i kullanabilirsiniz. Her iki kontrolcünün de kendine has avantajları bulunuyor. Örneğin Kinect ile ekrandaki nesnelere ve düşmanlara daha iyi ateş edebilmeniz mümkün. Ayrıca bu kontrolcü oyunun futuristik havasına daha uygun. Buna rağmen Kinect ile ritim duygusunu yeterince hissedemiyorsunuz; çünkü Joy Pad'deki titreşim özelliği doğal olarak Kinect'te yok. Çok sayıda oyuncunun bu nedenle oyunu klasik kontrolcü ile oynadığına şahit oldum ki zaten ben de oyunu oynarken genellikle Kinect kullanmadım. Oyunun kontrollerinde genel olarak sorun bulunmuyor, ama bazen analogla hedef almak yorucu bir iş olabiliyor. Ekranda çok hızlı hareket eden düşmanlara Kinect ile hedef almak çok daha kolaydı. Eğer oyunu klasik kontrolcü ile oynayacaksınız bazı küçük sorunları göz ardı etmeniz gerekecek.
Oyunda bazen koridorlar arasında ilerliyorsunuz, bu bölümlerdeki derinlik hissi iyi verilmiş
Oyuna başladığınızda sağ alt köşede enerji barınızı görebilirsiniz. Buradaki bar tükendiğinde oyunumuz bitiyor. Yok ettiğiniz düşmanlardan düşen mavi item'larla (eşya) enerjinizi doldurabiliyorsunuz. Normal modda enerji konusunda ben pek sıkıntı yaşamadım, ama sanırım hard modda sıkıntı yaşamayan kimse yoktur. Pembe item'lar ise “Euphoria” adlı kısa süreli ve ekrandaki her şeye çok ağır hasar veren saldırılar düzenlememiz için bize bir hak tanıyor. Bunu da sol köşede görmeniz mümkün. Bu özelliği zorlandığınız zamanlarda kullanmanızı tavsiye ederim. Bunun dışında standart saldırımızın adı ise Lock-on Laser. Bunu "A" tuşu ile kullanıyoruz. Ekrandaki hedeflere kitlenen Lock-on Laser düşmanları toplu halde de yok edebiliyor. Bunun dışında X tuşu ile Tracer adlı atışı da kullanmamız mümkün. Bu ateş, Lock-on Laser kadar etkili değil, ama çok daha hızlı atışlar yapmamız mümkün. Tracer mor hedeflere karşı çok etkili bir silah olduğunu da hatırlatalım. Ayrıca Düşmanların size attıkları mermiler de sadece "Tracer" tarafından yok edilebiliyor.
Eğer Kinect sahibi iseniz Child of Eden'ın sunduğu deneyimi mutlaka yaşamanızı öneririm. Oyunun Microsoft'un harekete duyarlı kontrolcüsü ile uyumu gerçekten oldukça iyi.
Her bölümü bitirdiğinizde Clear Time (bitirme süresi), Purified (yok ettiğiniz düşman sayısı), Support Item (eşya alma sayısı), Euphoria Bonus (kullanıp kullanmamanıza göre) ve Total Score (toplam) gibi değerlendirmeler karşınıza çıkıyor. Buna göre de oyunda yeni özellikler açmamız mümkün. Böylece oyunun tekrar oynanabilirliği artıyor.
Tekrar oynanabilirlik demişken Child of Eden bir shooter oyunu olmasının yanı sıra ritim-müzik türüne de giriyor. Oyun sırasında sizi atmosfere sokan kelimenin tam anlamıyla mükemmel “trance” şarkılar olacaktır. Üstelik düşmanlara her ateş ettiğinizde siz de müziğe katkıda bulunuyorsunuz ki joy pad'den gelen titreşimler ile müziği tam anlamıyla ruhunuzda hissediyorsunuz. Çoğu kez oyunu müzikler yoluyla o atmosferi hissetmek için açtığımı itiraf etmeliyim. Müzikler sizi dış dünyadan soyutlayan öğelerin başında geliyor ve mutluluk duygusunu son derece başarılı bir şekilde yaşatıyor. Eğer Child of Eden'ın en iyi yönü nedir derseniz, yanıtım “müzikler” olacaktır. Örneğin müzikler sayesinde oyunu Kinect ile oynarken sadece el hareketlerinizi kullanmanız yeterli olmasına rağmen gövdeniz, ayaklarınız da yerinde duramıyor. Bazen oyunu oynamasanız bile ana menüye dönüp sadece şarkıları dinlemek isterseniz hiç şaşırmayın.
Bu harika tasarımlara hayranlıkla bakacaksınız
Bu nesilde birbirinin aynısı olan oyunlar artık son derece can sıkıcı olmaya başladı. Child of Eden bu duruma karşı çıkan yapımların başında geliyor. Başta müzik ve shooter oyunu severler olmak üzere bu bu oyuna önyargısız yaklaşan herkes Q Entertainment'i (dolayısıyla Tetsuya Mizuguchi'yi) takdir edecektir. Sanırım FPS oyunlarını bir süreliğine de olsa kenara bırakıp farklı deneyimler yaşamanın zamanı geldi.
Child of Eden'ı özellikle Kinect sahiplerine öneriyorum. Açıkçası Kinect'te benim ilgimi çeken ve zevkle oynadığım oyunların sayısı çok az. Child of Eden ise Kinect ile birlikte mükemmel bir deneyim sunuyor. Dance Central nasıl Kinect almak için bir bahane olarak görülüyorsa Child of Eden için de aynı şey geçerli. Ekranın başına geçip ritim duygusunu hissederek shooter oynamak Rez'den sonra bu kadar eğlenceli olmamıştı. Tetsuya Mizuguchi yine çok başarılı bir oyuna imza atmış. Özellikle türü seven oyuncuların kaçırmaması gereken bir oyun.