Herkese merhabalar. Bu videomuzda sizlerle birlikte Arkane stüdyoları tarafından geliştirilen ve dağıtımcılığını Bethesda’nın üstlendiği Deathloop’a yakından bakacağız. Arkane stüdyoları özellikle Dishonored serisiyle birlikte oyuncuların gönlünü feth etmeyi başarmıştı. Ardından Prey serisini tekrar hayata döndüren ekip, şimdi de en iyi yaptığı işi yeni bir yapıya büründürerek Deathloop’u oyuncularla buluşturdu. Deathloop en temelinde birinci şahıs bakış açısına sahip olan bir çeşit aksiyon oyunu. Ancak onu emsallerinden ayıran özelliğiyse zaman döngüsü içerisinde sıkışıp kalmış olan bir ana karakteri kontrollerimize sunması.
Issız bir sahilde gözlerini açan karakterimizle atıldığımız macerada, karakterimiz de tıpkı bizim gibi henüz ne olup bittiğinin farkında değil. Hatta öyle ki daha adını bile bilmiyor. İlerleyip etrafı keşfe çıktıkça topladığı çeşitli notlardan veya kayıtlardan hem kendi hem de çevresiyle alakalı bilgiler alan karakterimiz, kendisini etrafta olur olmadık yazıların çıktığı, bir dış sesin onu yönlendirdiği, gerçek mi halüsinasyon mu olduğunu anlamadığı bu dünyada gerçeğin peşine düşüyor. Tabi çok geçmeden hem dış sesi hem de kendimizi yavaş yavaş tanımaya başlıyoruz.
İşin ilginç yanlarından biri de bu dünyada zamanın ilerlemiyor onun yerine döngüye giriyor oluşu. Her ölümünüz sizi başa atıyor. Ancak bir farkla. Geçmiş ilerlemelerinizde öğrendiğiniz bilgiler ve bazı teçhizatlar da sizinle birlikte geliyor. Örneğin bir ilerleyişinizde açamadığınız bir kapının başka bir ilerleyişte şifresini buluyorsunuz. Bu sayede artık o kapıya erişerek yeni bir rotayı açmış oluyorsunuz. Ana karakterimiz Colt ki; ismini daha hemen oyunun başında öğrenme fırsatı buluyoruz, öğrendiği ipuçlarıyla birlikte bu zaman döngüsünü nasıl kıracağını da fark ediyor ve yola koyuluyor.
Oyunun giriş sekansı tamamlandıktan sonra karşımıza aynı bölgenin farklı noktalarına yolculuk yapabileceğimiz 4 ayrı harita çıkıyor. Bu bölgeler bazı vizyonerlerin kontrolünde. Etrafta da onları koruyan eli silahlı kimseler kol geziyor. Deathloop, gizliliği ön plana koyan bir oyun. Etrafta keşfettiğiniz her bir bilgi, öğrenilebilecek yeni bir hedef bulmanızı, bu hedeflerde vizyonerlere ulaşmanızı sağlıyor. Ancak elinizi kolunuzu sallayarak gidebileceğiniz bir dünya yok. Buna karşın oyun sizi herhangi bir yönden gitmeyede zorlamıyor.
Bu 4 bölgede her ne kadar açık dünya bir oyun gibi çok geniş alana yayılmasa da hedeflediğiniz noktaya ulaşmanın yolu tamamen size bırakılmış. İster kenardan köşeden gidin, ister damdan dama atlayın, ister sessiz olun, istersenizde kaos çıkarın. Ancak genelde kaos çıkarmanın sonu pek iyi olmuyor. Deathloop öyle silahı elinize alınca 50 kişiye tek dalabileceğiniz bir oyun değil. Bir gürültü yaptığınızda veya herkesin gözü önünde birini öldürdüğünüzde diğerleride hemen üstünüze çullanıp sizi rahat bırakmamak adına ellerinden geleni yapıyorlar. Yapay zeka böyle anlarda gerçekten oyuncuya zorluk çıkarmayı başarıyor. Bir yerden geçerken kalabalık bir grup gördüğünüz zaman, attığınız adımı iyi hesaplamalı, çevreyi iyi analiz edip en doğru yolu bulmanız gerek. Oyunun bu yönünü, yani zorlayıcılığını çok beğendiğimi söyleyebilirim. Ancak bu yapay zekanın da bir kusuru var. O da sessiz ilerlediğinizde bazen dibine girseniz bile sizi fark etmiyor oluşları. Yani eğer göz hizasında değilseniz bir yapay zeka karakterin yanında dururken sessiz bir silahla uzaktakini öldürseniz bile duruma uyanamayabiliyorlar. Ancak yine de ses çıkardığınızda başınızı nasıl belaya soktuklarını bildiğiniz için mümkün olduğunda gizli ilerlemeye çalışıyorsunuz.
Deathloop harita tasarımı ve oyun kontrolleri anlamında Dishonored’dan gelen mirasın üzerine yenilikler eklemiş diyebiliriz. Yani Arkane stüdyolarının önceki oyunlarını oynadıysanız temel dinamiklere hiç yabancılık çekmeyeceğinizi söyleyebilirim. Deathloop’ta ilerlemeniz boyunca elde edebileceğiniz çeşitli yetenekler var. Bunlardan bazıları çift zıplama veya ışınlanma gibi platform öğelerine yönelik yeteneklerken bazılarıysa düşmanları birbirine kırdırmanızı sağlayabiliyor. Örneğin normalde erişemediğiniz bir noktaya çift zıplama özelliğiniz sayesinde ulaşabiliyorsunuz veya dirilme özelliğiyle ölmeden az öncesine geri dönüp tekrar deneme hakkı elde edebiliyorsunuz. Yetenekler doğrudan ilerlemenize yeni seçenekler sunacak şekilde tasarlanmış. Bu da sürekli döngü halinde aynı mekanlara uğradığımız bir oyunda oyuncuyu sıkmamak adına düşünülmüş önemli bir detay ve işleyişide gayet başarılı.
Öğrendiğiniz bilgiler ışığında açılacak yeni kapılar veya yolların ötesinde oyunda gün döngüsünü de önemli hale getiren bir yapı mevcut. Örneğin bazı karakterlerin günün belli saatlerinde belli bir yere gittiği bilgisini aldınız ve bu olay akşam gerçekleşiyor. Günün diğer saatlerinde o isimlere ulaşmanız neredeyse imkansızken, aynı mekana akşam uğradığınızda bu karakterlere ulaşmanız kolaylaşıyor.
Sabah, öğle, akşam ve gece yarısı şeklinde ilerleyen gün döngüsü, sadece karakterlere ulaşmada değil başka gizemleri çözmede veya ilerlemede de işinize yarayabiliyor. Zaten oyunun arayüzü size, hangi bilgilere hangi zaman dilimlerinde ulaşabileceğinizi gösteriyor. Bazı olaylara sadece belli zaman aralıklarında ulaşmak mümkünken bazılarına 7/24 erişebiliyorsunuz. Söz konusu 4 farklı harita ve 4 farklı zaman dilimi olunca bu da 16 farklı durum demek. Yani harita aynı olsa bile gecenin karanlığı sayesinde daha kolay sızabileceğiniz mekanlar veya tam tersi, geceleri fark edemeyeceğiniz bazlı gizli bölgelerin gün ışığında daha rahat bulunabilmesi. Ne zaman, hangi yoldan gideceğiniz tamamen size kalmış.
Her bir hedef, bir operasyon mantığıyla işleniyor. Yani nasıl ki online FPS oyunlarında silah sınıfı seçip, teçhizatınızı ayarlayıp oyuna giriyorsanız Deathloop’ta da hangi hedefin peşinden gideceğinizi, bunu günün hangi vaktinde yapacağınızı, yanınıza hangi silahları alıp bu silahlara hangi özellikleri takacağınızı ve hangi yetenekleri kuşanacağınızı kendiniz seçiyorsunuz. Bu da oyuncuyu oldukça özgür hissettiriyor.
Haritalar kesinlikle alabildiğine özgür tasarlanmış. Vakti zamanında Dishonored serisinde de bu durum dikkatimi çekmişti. Hiç alakasız gibi duran bir demir parçası bile mekana çıkan alternatif bir yolun kapısını açabiliyordu ve bu durum aklıma Half-Life 2’nin harita tasarımlarını getirmişti. Sonrasında öğrendim ki meğer Dishonored dünyasına şekil veren kişi daha önce Half-Life 2’nin Art Director’lığını yapmış ve City 17’nin o kasvetli şehir atmosferine imza atmış olan Viktor Antonov’muş ve Dishonored’ın da Art Director’lığını yapmış. Hal böyle olunca o iki oyunda aldığım özgür harita hissiyatı Deathloop’ta da bariz bir şekilde hissediliyor.
Ses konusunda da hakikaten üzerine konuşulması gereken bir iş çıkarılmış ortaya. Eskilerin aksiyon filmlerinden fırlamışçasına çalan müzikler oyuncuyu havaya sokmayı başarıyor. Gerek ana karakterimiz Colt, gerekse de Julianna’nın seslendirmeleri son derece başarılı. İkili arasında geçen diyaloglar oldukça hoş kurgulanmış. Bazı oyunlar seslendirme sanatçılarıyla da akıllarda kalır. Deathloop’un diyalogları bende o tarz bir izlenim bıraktı.
Bu arada Julianna’dan söz etmişken bir parantez açmak lazım. Oyunda esasen iki farklı oyun modu mevcut. Bir tanesi döngüyü kırmaya çalıştığımız ve Colt’u kontrol ettiğimiz Break The Loop, diğeriyse Julianna’yı kontrol ettiğimiz ve döngüyü korumaya çalıştığımız online mod olan Protect The Loop. Evet, eğer Julianna’yla online moda girerseniz, Colt’la ilerlemekte olan bir başka oyuncunun önünü kesmeye çalışıyorsunuz. Julianna’nın da tıpkı Colt gibi kendine has bir ekranı ve göreve çıkmadan önce ayarlayabileceği özellikleri var. Dilerseniz online olarak herhangi bir oyuncuya veya arkadaşlarınıza karşı döngüyü koruma mücadelesine girebiliyorsunuz. Biz çekimlerimizi oyun çıkmadan önce yaptığımız için online tarafta sadece dünyanın çeşitli noktalarından diğer oyun editörleriyle denk gelebildik. Ancak siz çıkışıyla birlikte dünyanın dört bir yanındaki pek çok oyuncuyla ve tabi arkadaşlarınızla bu deneyimi yaşayabilirsiniz.
Toparlayacak olursak Deathloop, kendine has tarzıyla farklı bir deneyim sunmayı hedeflemiş ve bunu başaran bir oyun olmuş. Eğer gizlilikle ilerlemeli aksiyon oyunlarını seviyorsanız, atmosferiyle, hikayesiyle, gün döngüsüyle, ilerlemenizi çeşitlendiren yetenekleriyle ve merak unsurunu sürekli ön planda tutup ilerlemeye teşvik etmesiyle Deathloop’a kesinlikle bir şans verebilirsiniz.
Bu videomuzda sizlerle birlikte Deathloop’a yakından baktık. Bir başka videoda görüşmek üzere. Herkese iyi oyunlar.