Dark Void
Alkan Adakaner

Sayfa 1

2004 yılında kurulan Airtight Games'in kadrosunu daha önce FASA Studio, Will Vinton Studios ve Microsoft'ta çalışan kişiler oluşturuyor. Bu ekip arasında Crimson Skies: High Road to Revenge, Mechassault serisi, Shadow Run, MechCommander serisi gibi oyunlarda çalışmış oldukça deneyimli kişiler bulunuyor. Oyunun yayıncısı Capcom, Bionic Commando’yu nasıl Grin’e emanet ettiyse, Dark Void de tamamen Airtight Games’in geliştiricisi olduğu bir oyun. Dark Void firmanın ilk oyunu olmasına rağmen Airtight Games oldukça tecrübeli kişilerden oluşuyor ve oyun dışında birçok konuda (film vs) çalışan bir firma olmanın da avantajını elinde bulunduruyor. Yine de Dark Void’in tek başına çok başarılı olması için firmanın bu özelliklerinin yeterli olmadığı maalesef ortaya çıktı.
Oyunumuzda kargo pilotu William Augustus Grey'in çevresindeki olaylar anlatılıyor. 1938 yılının Ağustos ayında sıradan bir kargo taşıma görevine çıkacağı sırada oyunda geçmişi pek anlatılmasa da Ava adlı bir kadın gelir. William ve Ava birbirlerini yıllarca görmemiş gibi şaşırır ve yola çıkarlar. Bermuda şeytan üçgeninin üzerinden geçerken birden bir uzay gemisi uçağın yakınında geçer ve bazı teknik nedenler dolayısıyla uçağımız düşer. Daha sonra William ve Ava, Watchers adlı uzaylı bir ırk ile tanışacaktır.

Aslında hikâye o kadar basit bir şekilde anlatılmış ki senaryo yazmayı unutmuşlar da sonradan akıllarına gelince rastgele bir şeyler eklemiş izlenimi verdi. Neyse ki ilerleyen bölümlerde hikâye anlatımı yine pek iyi olmasa da oyunun başına göre daha iyi devam ediyor. Ayrıca oyun sırasında bulacağımız Journal'ları (günlükler) okuyarak ana hikâye ve oyunun dünyası hakkında biraz daha fazla bilgi sahibi olabiliyoruz. İlerleyen bölümlerden ünlü bilim adamı Nikola Tesla ile tanışmak ve onun yardımları sayesinde savaşımıza devam etmenin ise hikayenin en güzel yönlerinden olduğunu söyleyebilirim.

Oyunun başında hikaye anlatılmadığı gibi etkileyici bir sunum oyun sırasında da bulunmuyor. İlk silahımızı ele geçirene kadar Ava’nın peşinden ilerliyoruz, ama Ava hiç bilmediği bu yerde nereye gideceğini nerden biliyor? Yolumuzun sonunda Adepts adlı insan birliğinden bir asker tarafından avlanınca ölen askerin silahını alıp savaşımıza başlıyoruz. Oyun boyunca Ava ile bazen karşılaşsak da onun oyunda büyük bir rolü bulunmuyor. Çoğunlukla tek başımıza olsa da Adepts adlı savaşçı grup ile birlikte Watchers’a karşı savaşımız böylece başlamış oluyor.
Oyuna başlar başlamaz ilk dikkatimizi çeken şey grafiklerin beklentilerin çok altında kalması oluyor. Oyunun videolarında edindiğim izlenimler sonrası çok daha iyi grafikli bir oyun bekliyordum, özellikle oyunun başındaki çevre modellemeleri gerçekten hayal kırıklığı yaşatıyor. İlerleyen bölümlerde ise her ne kadar çevre modellemeleri yine ayrıntısız olsa da inanılmaz bir gelişim gösteriyor. Chapter 2’deki bölümlerde kaplamalar, ışıklandırma ve karakter tasarımları inanılmaz derecede iyi görünüyordu. Unreal 3 oyun motoru ile Chapter 2’den sonraki bölümlerde gerçekten çok iyi iş çıkarılmış. İlk bölümlerin neden o kadar kötü olduğunu ise anlayabilmiş değilim. Grafik konusunda yetenekli insanlar firmaya sonradan mı katıldı yoksa? Hava araçlarının modellemelerini ise oldukça beğendim, bunu sanırım ekibin Crimson Skies’ta çalışmasına borçluyuz. Zaten genel olarak oyuna baktığımızda hava görevleri kara görevlerinden çok daha eğlenceli.
Sayfa 2

Savaş mekânlarımız hava ve kara olmak üzere ikiye ayrılıyor. Oyuna karada savaşarak başlıyoruz, ama bu bölüm maalesef havadaki savaşlar kadar hoş değil. 3. kişi bakış açısından saklan ve ateş et mantığıyla oyunumuz ilerliyor. Gears of War’daki gibi öncelikle bir yere siper almadan düşmanlarla göğüs göğse savaşmak ölümümüz anlamına geliyor. Düşmanların yapay zekasının tatmin edici olduğunu söyleyebilirim. Ateş etmeye başladığınızda genellikle hemen siper alıp ardından ateş ediyorlar. Onları öldürmek için iyi nişan almak zorundasınız. Yine Gears of War’daki gibi siperin arkasına saklanıp kenarından hızlıca ilerleyerek düşmanlara yaklaşmayı denemelisiniz. Koşma tuşu bu konuda size en çok yardımcı olacak etmenlerin başında geliyor. Robotik Watcher’lar çok hızlı hareket ettiğinden oyun boyunca gerek kara gerekse de havada sizin de hızlı hareket etmeniz hayatınızı kurtaracak biricik etmen olacaktır.
Oyundaki silah sayımız pek fazla değil. İnsanların kullandığı silahlarla, robotlarınki birbirinden farklı. Aralarında da genel olarak büyük bir farkın olduğunu söyleyemem. Oyun ilerledikçe robotları öldürüp aldığımız teknoloji puanları sayesinde silahlarımızı geliştirebiliyoruz. Yanımızda iki adet silah taşıyabildiğimizden seçiminizi bir hafif makineli ve Shotgun-Sniper ikilisinden biri üzerinde yapmanızı tavsiye ederim. Hava savaşlarında da bu silahları kullanabiliyoruz, ama orada Jet Pack’imizdeki ağır makineli tüfeği kullanmak her zaman daha avantajlı. Ana karakterimiz bir pilot ve oyunun yapımcıları arasında Crimson Skies’tan elemanlar bulununca tabi hava savaşları da kaçınılmaz. Hava savaşlarında ya doğrudan düşmanı silahlarınızla vurarak yok edeceksiniz ya da ona çok yaklaştığınızda uzay gemisinin üzerine çıkacak ve Watcher sizi vurmadan önce belirli tuşlara hızlıca basıp onu öldüreceksiniz. Eğer düşmanı bu yolla öldürürseniz uzay gemisini kullanma şansına da sahip oluyorsunuz. Genel olarak hava savaşları oldukça eğlenceli ve özellikle ani manevralar sayesinde gerçekten atmosfer sizi kendine çekiyor.


Dark Void’de önünüze çıkan bulmacaların sayısı da bir elin parmaklarını geçmez, genellikle bir yeri parçala, bir eşyanın parçalarını bul şeklinde görevlerimiz devam ediyor. Aksiyonun havasının bozulmaması için oyunun macera yönünün de biraz daha geliştirilseydi kuşkusuz daha iyi olurdu. Sürekli haritada gösterilen yerlere gitmek zorunda olmak sinir bozucu; alternatif yolların olmaması da sizi oyundan soğutacak etkenlerden birisi olacaktır. Bu tekrar hissinde müziklerin tekrar etmesinin de etkisi var. Müziklerin eğer atmosferi tamamlaması isteniyorsa, yerinde ve zamanında araya girmesi en azından oyunun tek düzeliğinden bizi biraz olsun uzaklaştırabilirdi. Anlayacağınız oyundaki hemen hemen her şey tekdüze olmaktan kurtulamıyor. Milyonlarca dolar para harcanan, aslında gayet iyi bir ana teması olan oyunu kötü hikaye anlatımı, tekrar eden görevler ve sıradan müzikler nedeniyle bitirmek istemeyebilirsiniz.
Bionic Commando’nun satışlarının düşük olması sonrası kapanan Grin’in kaderi ile Airtight’ın kaderi umarım benzemez, ama Dark Void’in satışlarının yüksek olmasını beklemek de pek gerçekçi olmayacaktır. Elimizde yetenekli bir firma, fakat eksik anlatıma sahip bir oyun bulunuyor. Oyunun dağıtımcısı Capcom’un yeterli desteği verip vermemesi de aslında çok önemli değil, zira Capcom’un son dönemlerdeki oyunları da grafikler dışında Dark Void’den daha iyi değil. Oyunumuz orta düzeyde yapım, fakat eğer oyun sıkıntısı çekiyorsanız özellikle oyunun ikinci bölümünden (Chapter 2) sonra bir süre güzel vakit geçirebilirsiniz. Dark Void’in Avatar The Game gibi diğer TPS’lerden çok daha iyi bir oyun olduğunu söylemeliyim. Yine de sürekli heyecanla oynayabileceğiniz bir oyun arıyorsanız pek de doğru bir seçim olacağını söyleyemem.