Haftalık dizi ve film önerilerinin yirmi üçüncüsü ile birlikteyiz. Bu hafta komedi türünde iki yapım önereceğim. Diğer öneri yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.
Bu tavsiye yazılarında az bilinen yapımları önerme veya belli bir konsept yoktur. Örneğin Cyberpunk 2077 öncesi herkesin bildiği Blade Runner filmini de Cyberpunk 2077’ye hazırlık amacıyla önerebiliriz. Az bilinen yapımlar ve kaliteli yapımlar dışında, o hafta izlemenizin daha iyi olacağını düşündüğümüz yapımlar da önereceğiz. Şimdi önerilerimize geçelim.
Dizi Önerisi: Black Books
Komedi yapımlarının kalitesini bulmak oldukça zor bir durum. Kalitelisini bulmak dışında, size uygun olanı bulmak da oldukça zor bir durum. Sizin için dünyanın en komik yapımı başkasına çok saçma gelebilir. Film ve dizi türleri arasında bu durumu yaşayan tek tür de sanırım komedi türü. Bu yüzden bu başlık altında önerdiğim komedi yapımları bazen herkese hitap etmiyor. Bugün önereceğim iki yapım da aslında yine herkese hitap etmeyecek bir komediye sahip.
2000 yılında başlayan ve 2004 yılında son bulan Black Books dizisi bugün sizlere önereceğim yapım. Daha önce önerdiğim The IT Crowd gibi tam bir İngiliz komedisi. Dizinin yaratıcılığını dizide başrolü de oynayan Dylan Moran üstleniyor. Oyuncu kadrosu tam olarak şöyle Dylan Moran, Bill Bailey ve Tamsin Greig.
Black Books dediğim gibi tam olarak İngiliz komedisi. Hatta The It Crowd ile birlikte bu türün en önemli temsilcilerinden biri. Hem İngiliz komedisi olması hem de 2000 yılında çekilmiş olması sizi biraz irrite edebilir. Klasik bir İngiliz komedisinde olduğu gibi dizinin asıl keyifli olan kısmı abartılı mizahı. Kendisini diğer dizilerden ayıran pek de bir şey yok. Sorumsuz ve alkolik bir kitap satıcısı, yan dükkânda çalışan arkadaşı ve şans eseri kitap satıcısında çalışmaya başlayan 3 arkadaşı anlatıyor. Üçü de birbirinden garip karakterler. Bu karakterlerin bir şekilde arkadaş olması ve birbirlerine benzemeye başlamaları da diziyi keyifli kılan unsurlardan biri. Her karakterin aslında yazılmış karakteristik bazı özellikleri var. Diziyi komedi tarafından çıkartıp derinleştiren unsur da tam olarak bu. Yani evet, gülüyorsunuz diziye ancak karakterler ile bir benzerlik mutlaka yakalıyorsunuz. Her ne kadar 2000 yılından gelen bir dizi de olsa günümüzün insani problemlerini de hala yakalayabiliyor. Bu yüzden karakterlerin duygularına da yer yer eşlik ediyorsunuz. Tüm bu derin süreci aslında kara mizah ile değil, absürt komedi ile yapıyor olması da büyük bir başarı.
Diziyi araştırdığını zaman hakkında söylenmiş olumsuz şey çok fazla göremezsiniz, ancak son zamanlarda dizi ile ilgili yorum da çok bulamazsınız. Bunun sebebi şu sıralar bilinmiyor oluşu elbette ve günümüz komedisine çok hitap etmemesi. Yani aslında bu diziyi izlediğiniz zaman sadece görsel açıdan eski İngiltere’yi görmeyeceksiniz, aynı zamanda fikir ve mizah olarak da eskilere gideceksiniz. Açıkçası bu yolculuk herkesin hoşuna gitmeyebilir. Bu yüzden ne yazık ki çok niş bir kitleye hitap ediyor bu dizi. Ancak Black Books için kesinlikle “zamanında izlendiğinde güzel” yakıştırması da doğru değil. Bence dizinin güzel olma sebebi şu anda da izlenebiliyor olması.
Sonuç olarak İngiliz komedisi seven herkese veya da günümüzden farklı bir komedi dizisi arayan herkese öneriyorum. Dizinin her sezonu 6 bölümden oluşuyor ve toplamda da 18 bölümü bulunuyor. Her bölümü yaklaşık olarak 23 dakika.
Film Önerisi: Idiocracy
İngiliz komedisinden bağımsız olarak tek başına absürt komedi, özellikle günümüzde çok sevilen bir tür değil. Çoğu kişiye saçma geliyor. Bu şekilde düşünmek de sanırım çok doğal. Ancak bazı yapımlar bu absürt komediyi biraz abartıyor. Bugün önereceğim Idiocracy gibi.
Bilim kurgu komedi türünde olan Idiocracy’nin yönetmenliğini ve senaristliğini Mike Judge üstleniyor. 2006 yapımı filmin oyuncu kadrosunda Luke Wilson, Maya Rudolph, Dax Shepard, Terry Crews, Anthony 'Citric' Campos ve David Herman bulunuyor.
Idiocracy’nin bilim kurgu bölümü şu şekilde. İnsanların yok olmasına engel olabilmek için insanları yıllar boyunca uyutabilecekleri bir teknoloji geliştirirler. Bu teknolojiyi de iki “normal” insanın üzerinde, onları 1 yıl uyutarak denerler. Uyutmalarından bir süre sonra projeyi bilen birkaç kişiyi çeşitli suçlardan hapse atarlar ve dünyada projeyi bilen kimse kalmaz. Yüz yıllar sonra şans eseri bu iki “normal” insan uyanır ve dünyanın çok değiştiğini görür. Zekâ seviyesi düşük olan insanların daha fazla üremesi, zeki insanların da az üremesi sebebiyle 500 yıl sonra dünyadaki insanların tamamı zekâ seviyesi düşük insanlar olur. Bu iki uyutulan isim de uyandıkları dönemde dahi sınıfına girmiş olurlar. Bu tarz distopyalara çok farklı bir şekilde yaklaşılmış aslında. Gayet güzel de olmuş yaklaşım şekilleri, ancak bu yaklaşım ister istemez absürt komedinin dozunu arttırmış. Böyle olunca da yer yer “yok artık” dediğiniz sahneler oluyor.
Dizinin absürt komedisi aslında yazılmış bir şey değil tam olarak, filmin konusunun bir getirisi. Bu yüzden bazı anlamsız sahnelerin bahanesi oldukça kolay. Ancak yine de çok daha uğraşılıp daha da güzel bir şey çıkartılabilirmiş. Filmin başından sonuna kadar iyi mi kötü mü karar veremedim. Oyunculuklar ve absürtlük yer yer rahatsız ediyor, ancak günümüze yapılan eleştiri çok keyif veriyor. Günümüzde bildiğimiz tanıdığımız çoğu şeyi, zekâ seviyesi düşük insanların evreninde görmek keyif veriyor. Ancak karakterlerin sınırsız zekâ düşüklüğü de rahatsız ediyor.
Görsel efekt anlamında ve yönetmenlik anlamında bir şey beklemeyin, aynı şekilde oyunculuk anlamında da. Sadece günümüze yapılan göndermelere odaklanın. Bunun dışında dediğim gibi film fikir olarak çok iyi, ancak çok uğraşılmamış. Bu yüzden ortalama bir film sizi bekliyor diyebilirim.
Sonuç olarak yine herkese öneremediğim bir yapım Idiocracy. Farklı bir komedi filmi arayanlar ya da absürt komedi sevenler bir şans verip izleyebilir. Filmin 1 saat 24 dakikalık uzunluğu da tam olarak boş vakitte kafa dağıtmak için izlenebilecek bir süre.