TRT’de yayınlanan kovboy filmlerinin çocukluk dönemime denk gelmesinden mi bilmiyorum, ama nedense kovboy temalı yapımlar her zaman ilgi çekici olmuştur benim için. Kovboy hikayelerindeki Kızılderili ve Kovboy hikayelerinden ziyade, direkt olarak ödül avcısı olan ya da kovboyun maceraya çıktığı yapımlar hep çok daha ilgi çekici gelmiştir (Diğer tarafta çok ciddi bir konu var çünkü). Sadece o dönemde geçen hikayeler değil, dönemin kendisi de hep ilgi çekici oldu. Red Dead Redemption 2’deki oynanış süremin büyük bir kısmı açık dünyada dolaşmamla geçti. Bunun sebebi ise hem oyunun açık dünyasının çok iyi olması hem de dönemi çok iyi yansıtması.
Bu döneme dair en sevdiğim şeylerden biri de farklı tarzda kovboyların olması. Örneğin bazı kovboylar aynı anda iki silah kullanabilirken, bazıları da uzak mesafe atışlarında iyi oluyor. Ya da kas gücüyle öne çıkan kovboylar oluyor ve onlar da genelde büyük bir yakın mesafe silahı taşıyor oluyorlar. Tabii bu durum gerçekliği biraz daha öldürüyor, ancak gerçekliğe de her zaman ihtiyacımız yok. Mesela geçtiğimiz haftalarda yayınlanan Desperados III’ün demosunda, Red Dead Redemption 2 gerçekliği aramamıza gerek yok.
Desperados III Demo
Yayıncılığını THQ Nordic’in yaptığı, geliştiriciliğini ise Mimimi Games’in yaptığı bu yılın en çok beklenen oyunlarından biri olan Desperados III’ün demosu geçtiğimiz hafta ücretsiz bir şekilde GOG’da yayınlandı. Kovboy temasına olan ilgimden dolayı da elbette ilk fırsatta indirdim ve deneyimledim. Oyunun çıkışına az bir süre kalmışken de sizler için bir ilk bakış yazısı yazmak istedim.
Her şeyden önce oyunun hikâye odaklı, izometrik bakış açısına sahip, gizliliğin oldukça ön planda olduğu gerçek zamanlı taktiksel bir oyun olduğunu söyleyeyim.
İlk başlamak istediğim nokta kesinlikle müzikleri. Oyunu açmanız ile birlikte ana menüde muazzam bir şarkı çalıyor. Klasik bir kovboy şarkısı aslında. Eğer bu tarz müzikleri seviyorsanız, bunu da kesinlikle seveceksiniz. Bunun dışında şarkıya karşı nasıl bir bakış açınız olur bilmiyorum, çünkü ben kovboy müziklerini de oldukça seven biriyim.
Demo aslında tamamen oyunu size öğretme üzerine kurulmuş. Başlangıçta bir zorluk seçiyorsunuz. Dört farklı zorluk bulunuyor ve bu seçenekler ana oyunda da bu şekilde olacak. Daha önceki deneyimlerinize göre size uygun bir zorluğu rahatlıkla seçebilirsiniz. Zaten her seçenekte de ayrıntılı bir açıklama mevcut. Bölüm bitişinde de zaten size soruyor, zorluktan hala memnun olup olmadığınızı. Oyunun ana karakterlerinden biri olan Cooper’ın oğlu ile oyuna başlıyorsunuz ve Cooper size temel oynanışa dair birkaç şey gösteriyor; dikkat dağıtma, adam taşıma veya tuşların ne işe yaradığı gibi.
Bundan sonra Cooper’ı kontrolümüze alıyoruz ve oyunun savaş mekaniklerini de öğreniyoruz. Cooper’ı öğrenmemizden sonra, oyunun bir başka ana karakteri Doktor McCoy ile tanışıyoruz. Oyunun en güzel bölümü de zaten burası. Yazının başında da bahsettiğim gibi bazı yapımlarda kovboylara kendine has bazı özellikler eklenir. Bu oyun da tam olarak böyle. Oyunda kontrol edebildiğiniz her karakterin kendine has bir özelliği bulunuyor. Cooper, aynı anda iki düşmanı öldürebildiği gibi bıçağı sayesinde de uzaktan veya yakından sessizce öldürebiliyor. Doktor McCoy, uzak menzilli silahı sayesinde daha uzaktaki düşmanları öldürebildiği gibi, düşmanları yakından bayıltabiliyor ve kısa süreli kör edici bir bomba atabiliyor. Veya Hector ile daha “kaslı” düşmanlara karşı üstünlük sağlayabilir ve tuzağınız sayesinde düşmanları pusuya düşürebilirsiniz. Ancak Cooper’ın bıçağı, McCoy’un kör edici bombası (aslında bir çanta) ve Hector’un tuzaklarını kullandığınız zaman gidip kullandığınız yerden almanız gerekiyor. Yani biraz daha dikkatli kullanmanız gerekiyor bu tarz eşyaları.
Bu özellikler dışında ise her karakterin, savaş anında olmasa da genel olarak bilinmesi gereken özellikleri bulunuyor. Bazı karakterler yüzemiyor, bazıları bayıltılan veya öldürülen düşmanları daha rahat taşırken, bazıları zorlanıyor veya taşıyamıyor. Karakterlerin saldırı özelliklerini öğrendiğiniz gibi bu tarz özellikleri de öğrenmeniz gerekiyor. Ancak bu gözünüzü korkutmasın, hemen alışıyor ve öğreniyorsunuz. Karakterlerin bu şekilde kendine has özellikleri olması da gerçekten oynanışı çok daha keyifli hale getiriyor ve tamamen sizin düşüncelerinize göre şekillenen bir oynanış olmasını sağlıyor.
Tabii bu oyunun temelde bir gizlilik oyunu olduğunu unutmayalım. Yani öyle istediğiniz gibi sıka sıka gideyim gibi bir şey ne yazık ki yapamıyorsunuz, çünkü ses çıkarttığınız anda yakındaki düşmanlar üzerinize doğru koşuyor ve sayıları gerçekten fazla. Kontrol ettiğiniz karakterlerden sadece birisi bile öldüğünde son kayıt noktasından geri yüklemek zorunda kalıyorsunuz. Bu yüzden oyunda plan yaparak adım adım ilerlemek zorundasınız. Zaten bölüm tasarımları da bu şekilde. Her ne kadar yeni bir bölüme başladığınızda sizi kısıtlı bir açık dünyaya bıraksa da belirli bir bölgedeki düşmanları temizleyerek yolunuza parça parça devam ediyorsunuz.
Gizlilik bölümüne geldiğimizde ise bu tarz izometrik bakış açısına sahip diğer oyunlarda olduğu gibi bu oyunda da düşmanların görüş açısını görebiliyorsunuz. Genelde düşmanların çoğu duruyor, ancak duran düşmanlar dışında hep aynı güzergahta gidip gelen düşmanlar da bulunuyor. Bunun dışında az da olsa düşman çeşitliği bulunuyor oyunda. Mesela yakın dövüşte sadece Hector’un alt edebildiği düşmanlar veya dikkati dağılmayan ve yerinden oynamayan düşmanlar gibi. Bu yüzden önce düşmanlarınızı tanıyıp sonrasında bir plan yapmanız gerekiyor. Ancak planınızın ortasında ani bir sürprizle karşılaşmanız durumunda da sizin hayatınızı kurtaracak bir özellik eklenmiş oyuna. Oyunda fark edildiğiniz anda veya bir sürprizle karşılaştığınız anda zamanı durdurarak anlık olarak planınızda ufak değişiklikler yapabiliyorsunuz. Ya da bu özelliği sayıca fazla olan ve yan yana duran düşman gruplarına karşı da kullanabiliyorsunuz. Kontrol ettiğiniz karakterleri eş zamanlı ama farklı yönlendirmelerle kontrol de edebiliyorsunuz bu özellik sayesinde. Ayrıca oyunun içerisine çeşitli sandıklar konulmuş, bu sandıklardan da cephanelerinizi yenileyebiliyorsunuz. Her bölümün sonunda da toplamda kaç dakika harcadığınızı, nasıl bir rotadan gittiğinizi ve bunun gibi diğer istatistiksel detayları görebiliyorsunuz.
Genel olarak toparlamak gerekirse yaklaşık bir buçuk saat uzunluğunda süren demoyu oynarken gerçekten çok keyifli vakit geçirdim. Hatta demo bittiğinde üzüldüm diyebilirim ve uzun süredir bu tarz bir çaresizlik hissetmemiştim. Eğer oyunun geri kalanında büyük bir başarısızlık göstermezlerse ki göstereceklermiş gibi durmuyor, o zaman gerçekten beklediğimize değecek kaliteli bir oyun oynayacağız anlamına geliyor. Özellikle diğer oynanabilir karakterlerin de eklenmesi ile nasıl bir oynanış sunacak merak ediyorum.
Desperados III, 16 Haziran’da PlayStation 4, Xbox One ve PC için yayınlanacak. Desperados III şu anda 218,75 TL’ye ön siparişe açık durumda Steam’de. Eğer ön sipariş verirseniz oyunun Digital Deluxe Edition'ını standart sürüm ücretine almış olacaksınız. Digital Deluxe Edition ise oyunun yayınlanmasından sonra çıkacak olan 3 hikâye DLC’sisine sahip olmanızı sağlıyor. Bu 3 DLC, ana oyunun sonrasında gelişen olayları anlatacak. Ayrıca, Digital Deluxe Edition'da toplamda 150 dakikalık müzik sunan, yüksek kaliteli 75 parça içeren, özel ve genişletilmiş bir Original Soundtrack sürümü mevcut olacak.
Oyun çıkmadan önce demoyu bir de kendinizi denemek isterseniz, demo hala
gog.com üzerinde ücretsiz bir şekilde bulunuyor.
