Oyunların gerçekçi olması denilince çoğu oyuncunun aklına gelen ilk şey "fotoğraf kalitesinde görseller ve gerçek hayattakine benzer fizikler"dir. Bunun dışındaki gerçekçilik unsurları asla "popüler" olmamışlardır. Son dönemlerde ise bu konuya önem veren oyunlarla karşılaşıyoruz. Artık hiç bir şey kaybetmeden defalarca yeniden dirilme (respawn), enerji barımızın kendi kendine dolması gibi unsurlar "yapmacık" görünmeye başladı. İşin garip yanı geliştiricilerin büyük çoğunluğu oyunlarını daha kolay yapmak için çaba gösteriyorlar. Yine de çok sayıda oyuncu "gerçekçilik" istiyor. Böyle düşünmemin nedeni ise başını Day Z'nin çektiği bir grup oyun.
ZombiU, Dark Souls ve XCOM: Enemy Unknown gibi oyunlarda bildiğiniz gibi ölüm kalıcıdır. (Dark Souls'tan tam olarak değil, ama bir bakıma öyle) Yani oynadığınız karakter ölürse onu geri döndürmenin imkanı yoktur. En azından elinizde avcunuzda ne varsa kaybedersiniz. Bu da karşınıza çıkan her düşman karşısında çok dikkatli olmanızı sağlar. Gerçekçilik üst düzeydedir.
Bazen düşmanlardan kaçmanız ve aynı zamanda keskin nişancılara hedef olmamanız gerek
Bir mod olarak ortaya çıkan ve sonra milyonlarca oyuncunun kalbini çalan Day Z ise gerçekçilik konusunda oyuncuları tam anlamıyla tatmin eden bir oyundu. Bu oyunda her zaman eliniz tetikte olmak zorunda, çünkü bütün dünya sizin düşmanınız olabilir. Sadece zombiler değil, arkadaş sandığınız kişiler bile sizi öldürebilir. Sonuçta hayatta kalmak kolay değil.
Öncelikle Day Z'de gözümüz açlık ve susuzluk göstergesinde olmalı. Eğer yiyecek ve içeceğiniz yoksa tehlikelerle dolu şehirlere yolculuk yapmak zorunda kalabilirsiniz. Yiyecek ve içecek sıkıntısı sizi zombilerle doğru şehirlere çekiyor, hatta bazen çaresizce yakınınızdaki kişileri öldürüyorsunuz. Tabi onların da sizi öldürme ihtimali bulunuyor. O nedenle Day Z'de birisine güvenmek gerçekten de zor iş. Eğer çevrenizdekiler çok güvenli kişiler değilse, bir grup zombinin arasında bile kendinizi daha rahat hissedebilirsiniz; çünkü zombilerin amacı her zaman bellidir.
Düşmanlarınıza saldırmadan önce uzun uzun düşünmeniz gerekiyor
Oyunda sürekli uzun çimlerin arasında zombilerden ve diğer insanlardan gizlenmek, şehirlerde ne tür tehlikelerin olduğunu öğrenmek için dakikalarca şehrin etrafında dürbününüzle gözetleme yapmak gibi şeyler Day Z'de olağan işler; çünkü ölürseniz herşeyinizi kaybediyorsunuz ve bazen baştan başlamak insanı çok üzebiliyor. Bütün bunlara rağmen oyunu eğlenceli kılan da bu gerçekçilik unsuru.
Son dönemlerde gerçekçiliğin önplana çıktığı oyunların sayısında artış görüyoruz; çünkü süper kahramanlardan farkı kalmayan askerleri yönetmek, zombileri domates keser gibi kesmek, elinde bazuka olan düşmanları bıçaklamak, yumrukla öldürmekten bıkan oyuncuların sayısı ve tepkisi gün geçtikçe artıyor. Düşmanlarımızın saygı göstereceğimiz kadar zorlayıcı, oyunun da mantık sınırlarını çok kaybetmemesini isteyen oyuncuların da olduğunun farkına varılıyor. Day Z'ye gösterilen ilgi de bunun kanıtı. Tabi ki oyunlar "gerçekçi" olmak zorunda değiller, ama gerçekçi oyunlara da ihtiyaç olduğu artık yadsınmamalı.
Tabi Dark Souls'ta hayali unsurların olduğunu, X-Com'ında hayal ürünü şeylerle dolu olduğunu söyleyebilirsiniz. Zaten anlatmak istediğimiz nokta bir oyunu oynarken sizin de karşınızdaki düşmanlardan çok farklı olmadığınızı, öyle ilahi güçlere sahip süper kahraman gibi hissetmemenizi sağlar. İşte gerçekçilik budur. Son dönemlerde oyuncuların "gerçekçilik" talebinin olması karşısında geliştiriciler de sessiz kalamayacaklardır.