Haftalık olarak sizlere tavsiye ettiğimiz dizi ve filmlere devam ediyoruz. İlk hafta bilim kurgu temalı gitmiştik, geçtiğimiz hafta spor temalı. Bu hafta ise temamız, seri katil. İlk iki tavsiye yazımızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.
Bu tavsiye yazılarında az bilinen yapımları önerme veya belli bir konsept yoktur. Örneğin Cyberpunk 2077 öncesi herkesin bildiği Blade Runner filmini de Cyberpunk 2077’ye hazırlık amacıyla önerebiliriz. Az bilinen yapımlar ve kaliteli yapımlar dışında, o hafta izlemenizin daha iyi olacağını düşündüğümüz yapımlar da önereceğiz. Şimdi önerilerimize geçelim.
Dizi Önerisi: Manhunt: Unabomber
1 Ağustos 2017 yılında Discovery Channel’da yayınlanan, yaratıcılığını Andrew Sodroski, Jim Clemente ve Tony Gittelson’ın yaptığı suç – drama türündeki dizinin oyuncu kadrosunda Sam Worthington, Jeremy Bobb, Chris Noth, Paul Bettany ve Keisha Castle-Hughes bulunuyor. Dizi geçtiğimiz hafta yaptığımız gibi gerçek bir olayı anlatıyor. Toplamda 8 bölümden oluşuyor. Şunu belirtmekte fayda var; bu dizinin adı Manhunt. Ancak ben dizinin ilk sezonunu öneriyorum, yani Unabomber olan kısmını. Dizinin ikinci sezonu tamamen ayrı bir hikayeyi konu alıyor.
İlk sezonun yani Manhunt: Unabomber’ın konusu ise 1978 ve 1996 yıllarında arasında bilinen 16 farklı bombalı saldırıyı gerçekleştiren ve 3 kişinin ölümüne sebep olan bombacı Ted Kaczynski’nin, bir diğer adıyla Unabomber’ın yakalanma süreci. Öncelikle şunu belirteyim; Unabomber’dan veya yakalanma sürecinden bahsetmeyeceğim, dizi zaten bu olay hakkında neredeyse her bilgiyi güzelce aktarıyor.
Dizide ana karakter olarak Unabomber’ın yakalanmasında büyük pay sahibi olan Sam Worthington’ın canlandırdığı Jim 'Fitz' Fitzgerald’ı görüyoruz. Kendisi bir profil uzmanı. Yani kısaca özetlemek gerekirse kimliği bilinmeyen insanların yaptığı, söylediği, yazdığı şeylere bakarak; nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu, yaş aralığını, cinsiyetini, hatta gittiği okula kadar bulabilen bir meslek. Dizinin de asıl ilgi çekici ve bence kaliteli olduğu nokta burası. Dizi ilerledikçe fark edeceksiniz ki Ted Kaczynski diğer katillere fazla benzemiyor. Hatta dizinin bu konuyu işleme şekli de bana kalırsa muazzam. Klasik bir seri katil – polisiye dizisinde, genelde katilin kimliği sonuna kadar gizli tutulur ve dizinin asıl istediği şey sizi merak ettirmektir. Ancak bu dizinin yaptığı şey bundan çok daha farklı. Dizi daha en başından size katilin yakalandığını gösteriyor. Zaten dizi 1995 ve 1997 yılları arasında gidip geliyor. 1995 Unabomber’ın yakalanma sürecini, 1997 ise katilin yargılanma sürecini anlatıyor.
Dizinin özellikle ilgili çekici olduğu dönem 1995. Diziyi daha farklı ve güzel yapan tarafı da zaten 1995 döneminde geçiyor. Dediğim gibi katilin kim olduğunu merak ettirmek yerine, sizlere katilin nasıl yakalandığını merak ettirmeye çalışıyor dizi ve bu konuda da oldukça başarılı. Tabii bu noktada başarılı olmasının en büyük sebebi Ted Kaczynski’nin gerçekten diğer katillere göre daha farklı olması. Dizi, 1995 dönemini anlatırken sizlere sadece olayı anlatmıyor, aynı zamanda Ted Kaczynski’nin zihninin derinliklerine inmeniz konusunda da yardımcı oluyor. Bu sayede hem bir katilin, hem de gelecekten şüphe duyan bir dâhinin zihnine doğru yolculuğa çıkıyorsunuz.
Dizinin geçtiği 1997 döneminde ise dediğim gibi Unabomber’ın yargılanma süreci işleniyor. Bu bölümde ise Ted Kaczynski’nin zihnine doğru çıktığınız yolculuğun son durağını görüyorsunuz. Ve bu yolculuğun ortası ile sonu arasındaki boşluğun doldurulduğunu izlemek gerçekten çok başarılı.
Manhunt: Unabomber’ın tüm bölümleri şu anda Netflix’te bulunuyor. Oyunculuk ve sinematografi açısından oldukça başarılı bir dizi. Ancak oyunculuk konusunda özellikle Paul Bettany’e bir parantez açılması gerekiyor, yani Unabomber canlandıran oyuncu. Diğer oyuncular ortalama bir oyunculuk sergilerken, Paul Bettany gerçekten muazzam oynamış. Diziyi ise Mindhunter sevenlerin mutlaka izlemesini, geriye kalan insanların ise mutlaka 1 bölüm bile olsa şans vermesini tavsiye ediyorum. Pişman olmayacaksınız.
Son olarak bir ayrıntı eklemek istiyorum. Diziyi izlerken Ted Kaczynski’nin yani Unabomber’ın FBI’a bir manifesto gönderdiğini göreceksiniz. Bu manifesto “Sanayi Toplumu ve Geleceği” ismi ile Türkiye’de de yayınlanmış durumda.
Film Önerisi: Zodiac
Robert Graysmith’in kitabını konu alan ve yönetmenliğini David Fincher’ın yaptığı suç – gizem filmi 2007 yılında yayınlandı. Filmin oyuncu kadrosunda Jake Gyllenhaal (Robert Graysmith), Mark Ruffalo (Dedektif David Toschi) ve Robert Downey Jr. (Paul Avery) bulunuyor. Film, 1960’lı yılların sonundan itibaren cinayet işlemeye başlayan ve Zodiac ismi ile tanınan seri katili anlatıyor. Gerçek bir hikaye ve biz hikayeyi Robert Graysmith’in katil ile ilgili yazdığı kitabın ilerleyişine göre izliyoruz. Aslında temele baktığımızda seri katili anlatan bir filmi değil, seri katil ile ilgili yazılan bir kitabın nasıl yazıldığını izliyoruz.
Az önce bahsettiğim dizide katil, daha farklı bir kişiliğe sahipti. Ancak bu seferki katilin, sıradan bir seri katil profili çizdiğini söyleyebilirim. Ancak bu noktada Zodiac’ın da diğer seri katillere göre farklı bir özelliği olduğunu söyleyebilirim. Eğer araştırırsanız bunu zaten kendiniz fark edersiniz, ancak araştırmak istemeyip direkt filmden öğrenmek isteyebilirsiniz diye katil hakkında pek bir şey anlatmayacağım.
Filmde öncelikle bahsetmek istediğim nokta kesinlikle yönetmen David Fincher. Kendisi zaten bu tarz suç ve gizem tarzındaki yapımlarda tecrübeli ve başarılı bir isim. Eğer adını daha önce duymadıysanız kendisinin yönetmenliğini yaptığı bazı yapımları sıralayayım: Seven, Gone Girl, Mindhunter, The Social Network ve Fight Club. Seri katil filmlerinde bildiğiniz gibi birisi katili takıntı haline getirir ve onu yakalamak için kendi hayatını mahveder. Burada da ona benzer bir durum var, ancak çok da gözünüze sokulmuyor. Hatta filmde genel olarak bir ana karakter olduğunu da söyleyemem. Evet, genel olarak Jake Gyllenhaal (Robert Graysmith) üzerinden izliyoruz filmi ama filmin sonuna kadar bu karakterin üzerinde çok durulmuyor. Filmin başlangıç kısmında ana karakter Jake Gyllenhaal (Robert Graysmith) gibi başlıyor, sonra Robert Downey Jr. (Paul Avery)’a geçiyor, sonra Mark Ruffalo (Dedektif David Toschi) geçiyor ve sonunda da tekrar Jake Gyllenhaal (Robert Graysmith) ile klasik bir seri katil filmi izliyoruz.
Aslında bu filmin ana odağına seri katili veya onu yakalamak isteyen kişiyi almak yerine, hikayenin kendisi konulmuş. Bu durum da hem filmi güzel yapıyor hem de yer yer canınızı sıkıyor. Ama dediğim gibi filmin böyle işlenmiş olmasının en büyük sebebi, Zodiac’ın çoğu katilden farkı. Toparlamam gerekirse, oyuncu kadrosunun kaliteli olduğu zaten aşikar. Çok fazla konuşulan bir film olmasa da tanınan ve popüler bir film olduğunu söyleyebilirim. Eğer bu zamana kadar izlemediyseniz, mutlaka izleyin derim.