RPG (Role Playing Game) denilince ilk akla gelen firmalardan birisi olan Obsidian Entertainment 4 yılı aşkın bir süre bizi beklettikten sonra Alpha Protocol ile karşımıza çıktı.
İlk olarak 23 Mart 2006'da duyurulduktan sonra büyük bir merak uyandıran bu oyun oldukça iddialıydı. Çok uzun süre beklenmesi dolayısıyla iptal söylentileri de dolaşan oyunun yapımı geliştirici firma tarafından kararlılıkla sürdürüldü. İptal söylentilerin altında Obsidian Entertainment'in
Aliens filmini temel alarak geliştirdiği bir RPG'nin yanı sıra
Seven Dwarves adlı oyununun yapımını durdurmuş olması yatıyordu. Her şeye rağmen modern zamanda geçen ilk casusluk-RPG oyunu olma özelliğini taşıyan Alpha Protocol'ı beklememiz için bir çok neden vardı. Ne de olsa Obsidian Entertainment öyle küçümsenecek bir firma değil. Şimdiye kadar geliştirdikleri RPG oyunları ile ne kadar kaliteli bir firma olduklarını kanıtladılar.
Star Wars: Knights of the Old Republic II: The Sith Lords ve Neverwinter Nights 2 örneklerini vermemiz sanırım yeterli olacaktır.
Biliyorum şu sıralar Obsidian Entertainment denilince herkesin aklına Fallout: New Vegas geliyor. Ne de olsa New Vegas, Fallout 3'ün inanılmaz başarısından sonra bu serinin yeni oyunu olacak.
Bethesda'nın geliştirdiği Fallout 3'ten sonra Obsidian Entertainment'in nasıl bir performans sergileyeceği merak ediliyor. Yine de herkesin onlara güveni üst düzeyde, çünkü Obsidian Entertainment Interplay'in dağılmasından sonra işsiz kalan programcılar tarafından kuruldu. Peki uzun süredir sessiz kalan bu firma eski gücünde midir? Bunun yanıtını Alpha Protocol bize verebilir. Zaten oyuncuların büyük bölümünün Alpha Protocol'ı merak etmesinin nedeni de Fallout: New Vegas desek hiç de yanlış olmaz. Oyunculara göre Obsidian Entertainment'in bu oyun ile sergileyeceği performans Fallout: New Vegas ile ilgili beklentilerini de etkileyecek.
Sadece şunu söylemek isterim ki Bethesda Fallout gibi dev bir ismi öyle basit bir firmaya vermez. Obsidian da Alpha Protocol ile basit bir firma olmadığını tekrar gösterdi.
Modern zamanda geçen bu ilk casusluk-RPG oyunumuzun ana kahramanı Michael Thorton adındaki bir CIA ajanı. Füze sistemleri ile ilgili başarısız geçen bir operasyonun ardından Michael emri altında olduğu yetkililerin ihanetine uğrar. O şimdi Birleşik Devletler hükümetince aranan bir suçlu. Kendisine kurulan tezgahı ortaya çıkarmakta kararlı olan ajanımız Alpha Protocol adlı kıdemli ajanların bulunduğu sistemi kullanarak gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışacak. Ona bu yolda bir çok karakter yardım edebilecek, ama asıl yardımcımız Mina Tang adındaki bir bayan olacak. Bu ihaneti bütün ayrıntıları ile ortaya çıkarmak için çeşitli ülkeleri ziyaret edeceğiz. Suudi Arabistan, Moskova (Rusya), Roma (İtalya) ve Tai Pei (Tayvan) gibi tamamen farklı özelliklere sahip şehirlerde birbirinden farklı görevleri yerine getirmek Michael için hiç de kolay olmayacak.
Alpha Protocol; Bourne Identity, James Bond ve 24 gibi ajanlıkla ilgili dizi, film ve kitaplardan etkilenmiş. RPG türüne giren oyunla ilgili belirtmem gereken ilk şey Alpha Protocol'ın bir Metal Gear Solid veya Splinter Cell olmadığıdır. Eğer bir aksiyon-macera oyunu oynama niyetiyle oyunu alırsanız çok büyük hayal kırıklığına uğrarsınız. Mass Effect benzeri 3. kişi bakış açısına sahip oyunumuz derin RPG öğelerini barındırıyor. En az orta düzeyde İngilizceniz yoksa Alpha Protocol'ı oynamanızın bir anlamı olmayacaktır, çünkü yaptığınız seçimler doğrudan oyunun senaryosunu etkiliyor. Ele geçirdiğiniz bir düşmanı öldürmek veya serbest bırakmak tamamen sizin elinizde ve senaryo da buna göre başarılı bir şekilde ilerliyor. Bir RPG oyununun en önemli özelliklerinden birisi de bence oyuncuya sunulan bu özgürlük olmalı.
Ana hatlar dışında senaryo bizi sürükleyeceğine biz senaryoyu oluşturuyoruz. Senaryo da karşımızdaki kişilere vereceğimiz yanıtlara bağlı. Obsidian'ın Dialogue Stance System (DSS) olarak adlandırdığı diyalog sistemi ile karşınızdakilere Jason Bourne gibi profesyonel, James Bond gibi nazik ya da Jack Bauer gibi agresif yanıtlar vermek sizin elinizde ki firma diyalog sistemini cidden bu karakterlere göre geliştirdiğini açıkladı.
Oyuna başlarken benzer RPG oyunlarında olduğu gibi karakterimizin hangi sınıftan ajan olduğunu belirliyoruz.
Soldier,
Field Agent, Tech Specialist, Freelancer olmak üzere toplam 4 seçeneğimiz bulunuyor.
Soldier silahlar konusundaki yetenekleri ve dayanıklılığı önplana çıkıyor. Eğer gizlilikten çok silahınızla olayları halletme taraftarıysanız size bu sınıfı öneririm. Özellikle RPG oyunlarına alışkın olmayanların favorisi Soldier sınıfı olmalı.
Field Agent ise gizlilik, hafif silahlar ve dövüş sanatlarında uzmanlaşmak isteyenler için birebir. Suya sabuna dokunmadan elinden geldiğince az adam öldürerek oyunu bitirmek isteyenler bu sınıfı tercih edebilir.
Tech Specialist; sabotaj, shotgunlar ve teknoloji konusunda yetenekli, yani gizliliğin yanı sıra gerektiğinde shotgun şov yapmak isteyenlere göre bir karakter sınıfı.
Freelancer ise adından da anlaşılacağı gibi kendimizin özgürce oluşturacağı özelliklere sahip bir sınıf. Freelancer olursanız istediğiniz özellikleri seçme şansına sahipsiniz.
Stealth, Pistols, Submachine Guns, Shotguns, Assault Rifles, Sabotage, Technical Aptitude, Toughness ve Martial Arts olmak üzere toplam 9 tür yeteneğimiz bulunuyor ve bunların herbiri 10 kademeden oluşuyor. Bu 10 kademe de kendi içinde
Basic (Temel), Advanced (Gelişmiş), Expert (Uzman) ve Master (Usta) olmak üzere 4'e ayrılıyor.
Suudi Arabistan görevinden sonra ise Spy, Engineer, Commando ve Operative olmak üzere 4 çeşit "Specialization" (Özel Yetenek) alanından birini seçiyoruz. Bu sayede normalde 10 kademeye kadar yani Expert'e kadar yükselen yetenekleriniz seçtiğiniz uzmanlık alanına göre 15'e kadar çıkıyor. Yani Master (Usta) kademesine ulaşabilmek için seçtiğiniz Özel yetenek alanı çok önemli. Örneğin Spy'ı seçerseniz sadece Stealth, Pistols ve Martial Arts yeteneklerinde uzmanlaşabilirsiniz. Diğer yeteneklerinizi ise sadece 10. kademeye kadar (Expert'e kadar) yükseltebilirsiniz. O nedenle karakter sınıfınızı ve özel yetenek alanınızı belirlerken acele etmeyin ve satranç oynuyormuşçasına ileriyi düşünerek hareket edin. Bir RPG oyununa yakışır kalitedeki bu tür seçenekler Alpha Protocol'ın en önemli özelliği. Aksiyon-RPG severlerin oyunun bu yönünü çok beğeneceğini düşünüyorum. Kendi geliştirdiğin karakterle oynamak gibisi var mı? Bir de oyunun geliştiricisi sizi ana karakter ile bütünleştirebiliyorsa işte o zaman herşey yolunda demektir ki Alpha Protocol da bunu başarıyla gerçekleştiriyor. Belki Michael Thorton'ı başka bir karaktere dönüştüremiyoruz, yüz şekli hep aynı kalıyor, ama safehouse'ların (güvenli ev) banyolarında saç ve sakal şeklini değiştirip aksesuar takma imkanına sahibiz.
Karakterimizi yarattıktan sonra bi iki düşman öldürüp alıştırma bölümüne giriyoruz ki bu bölümde çok sıkıldığımı itiraf etmeliyim, hatta ilk ajanlık deneyimlerimizde de biraz sıkıldım ama garip birşekilde Alpha Protocol'ın oynadıkça kendine bağlayan bir havası var. Her bölüm sonrası daha çok oynamak istiyorsunuz. Üstelik Suudi Arabistan görevi sonrası istediğiniz bölümden de devam edebiliyorsunuz. Michael Thorton'ın her ülkede güvenlikli evi bulunuyor (tabi kendi malı değil) Bu evlerde görevler konusunda bilgileniyor ve ona göre ava çıkıyorsunuz.
Her ev ülkenin mimarisine ve kültürüne göre başarılı bir biçimde tasarlanmış. Bu evlerde görevler sonrası karakter gelişiminizin yanı sıra silahların da dahil olduğu eşya satın alma işlemlerinizi gerçekleştiriyorsunuz.
Bu konsepti oldukça beğendiğimi söylemeliyim. Böylece aceleniz varmış gibi davranmanıza gerek kalmıyor. Evden çıkmadan önce yanınıza neler almanız gerektiğini yavaş yavaş düşünebilirsiniz. Modern zamanda geçen oyunda tabancalar, shotgun, makineli tüfekler, el bombaları, mayınlar gibi ajanlık filmlerinden tanıdığımız her türlü silah bulunuyor. Tabi bir RPG oyunu oynadığınızdan bu silahları da karakteriniz gibi geliştirebiliyorsunuz.
Back (Select) tuşuna basıp Inventory bölümünden silah modelleri (Models), namlular (Barrels) nişangah (sights) şarjör (Magazines) ve aksesuarların (Accessories) yanı sıra silahımızın gücü ile ilgili bilgilere de ulaşabiliyoruz. Ayrıca
Tranquilizer (Uyuşturucu) ve Çelik hücreli gibi çeşitli mermi türleri de emrinizde. Tabi silahlarınızı ve özelliklerini geliştirebilmenizin tamamen görevler sırasında bulduğunuz paralara bağlı olduğunu da hatırlatalım.
Alpha Protocol grafikler dışında cidden üzerinde uğraşılmış bir oyun olduğunu belli ediyor.
Düşmanların yapay zekası günümüzdeki çoğu oyunun üstünde. Düşmanlar sizi uzak mesafelerden de olsa görebiliyor, o nedenle diğer oyunlardaki gibi uzaktan beni göremezler diye düşünmeyin.
Örneğin üst katta çatışma çıkarsa alt kattakiler hemen olay yerine geliyor. Savaşlarda çevrede varillere rastlayabilirsiniz ve şundan emin olun onları patlatmak düşmanları öldürmek için en iyi yol. Zaten silahlı çatışmalarda iyi düzeydeki düşman yapay zekası, varillere pek aldırış etmiyor.
Oyunun başında hedef almak gibi yetenekleriniz oldukça düşük seviyede olduğundan düşmanları vuramayınca sinirlenmeyin, çünkü karakterinizi geliştirdikçe bunu yapmanız daha kolay olacak. Ne de olsa bir RPG oyunu oynuyoruz. Yapay zekanın eksik bulduğum en önemli yanı ise düşmanların biz bomba atınca kaçmaması oldu. Obsidian buna nasıl dikkat etmemiş anlamadım.
Savaşlar sırasında duvarların arkasına saklanırken düşmanlara doğru bakarsanız Michael otomatik hedef alıyor yani elinizi kolunuzu çıkarmanız gerek yok. Ateş tuşuna bastığınızda kendisi çıkıp ateş ediiyor.
Yalnız burada dikkat etmeniz gereken nokta düşmanın atış mesafesi içinde olması ve Michael düşmana hedef aldığında düşmanın üstündeki noktanın tamamen kırmızı olup küçülmesi olmalı yoksa düşman tek atışta ölmüyor. Bu kural her türlü savaşta geçerli. Düşmana doğru tuttuğunuz hedef kırmızılaştıkça vuruşunuzu etkisi artar. O nedenle ardı ardına ateş etmemeye özen gösterin.
Savaş sahnelerini bir kenara bırakırsak Alpha Protocol aksiyon oyunu olmadığından düşmanları elinizden geldiğince gizlilikle öldürmenizi öneririm. Düşmanları arkadan yakalamanın yanı sıra bir yerde saklanırken yanınıza yaklaştıklarında da doğrudan yakalama veya boğazına yapacağınız ani bir vuruşla tek hamlede öldürme şansına sahipsiniz. Şuna eminim ki aranızdan bir çoğu benim gibi gizlenmeye çalışırken sürekli yakalanacak ve çatışmaya girmek zorunda kalacak. İyi savaşabilirsiniz, ama bu her zaman yeterli olmayacak. Siz de oyunda en çok beğendiğim öğelerden birisi de Chainshot'ı kullanabilirsiniz. Zamanın yavaşladığı bu özellikte kendimizi geliştirmemize göre belirli sayıdaki düşmanı hedef alıyoruz ve düşmanları işaretledikten sonra ikisini hatta üçünü aynı anda öldürme şansına sahip oluyoruz. Aynı anda farklı düşmanların kafasına giden 3 kurşunun verdiği zevk bambaşka. Chainshot gibi gizlilik, bombalama benzeri bambaşka işlere yarayan özelliklerinizin olduğunu unutmayın, aksi takdirde oyun çok zorlaşacaktır.
Alpha Protocol kolay bir oyun değil. El becerisinin yanında zeka da gerektiren bu oyundaki bulmacalar da sizi zorlayacaktır. Güvenlik sistemlerini ve kapıları açtığımız çeşitli bulmacalarla karşı karşıyayız. Bazılarında kabloları takip ederek paneldeki numaraların bulunduğu bölümlere sırasıyla ulaşmamız isteniyor. Bazılarında ise kapı kilitlerini LT tuşu ile belli bir doğrultuya getirirken RT ile kilidi açmaya çalışıyoruz. Tabi aynı doğrultuya getirmek için LT tuşuna belirli bir ölçüde basmak gerekiyor. Bu bulmaca Oblivion'daki kilit sistemine benzer biçimde tasarlanmış. Bir diğerinde ise paneldeki hareketli tuşların arasındaki hareket etmeyen bazı tuşları bulmaya çalışıyoruz ki ciddi dikkat ve hız isteyen bir bulmaca olduğunu söylemeliyim, çünkü tuşlar belli aralıklarla yer değiştiriyor. Paneller arasındaki geçişleri de hızlı yapamadığımızdan bu numaraları bulmak için acele etmemiz gerekiyor.
Bu birkaç çeşit bulmacanın size tekrar hissini yaşatmadığı gibi çeşitli zorluklarla işi eğlenceli hale getirmeyi başarıyor. Oyunun eğlencesini kaçıran en büyük etken ise kamera açıları oluyor.Bazen kamera nedeniyle hemen arkamda duran düşmanı bile göremediğim zamanlar oldu, neyse ki sabırlı birisiyim. Örneğin merdivenle üst kata çıkarken kamera altınızdan belinize doğru bakıyor. Gözetleneme kulesine çıkarken düşmanın yönünün size doğru mu yoksa arkası dönük mü olduğunu göremiyorsunuz ki sinirlenmemek elde değil. Sırf kamera açıları nedeniyle defalarca düşmana yakalandım ve gizlilik içinde bitirmek istediğim görev rezil oldu. Oyunun grafikleri de dahil bir çok yönünü es geçebilirsiniz, ama bu kamera açılarını es geçmek cidden mümkün değil.
Bazı kontrol sorunlarına ve zamanının gerisindeki grafiklerine rağmen
Alpha Protocol genel olarak kaliteli bir oyun. Başarılı diyalog sistemi, Mass Effect gibi zevkli olmasa da hoş savaş sahneleri, dengeli RPG öğeleri oyunu 1. sınıf yapmasa da üst düzeye taşıyor. Özellikle sıradan seslendirmelere karşın zamanında devreye giren müzikler sizi büyüleyecektir.
Daha önce Need for Speed, Burnout ve Fifa serilerinin de müziklerini hazırlamış olan Brian Wayne Transeau iyi bir iş çıkarmış. Mass Effect benzeri aksiyon-RPG oyunlarına hastayım diyorsanız büyük şeyler beklememek koşuluyla Alpha Protocol'ı beğeneceğinizi düşünüyorum.
Bu oyunda Metal Gear Solid veya Splinter Cell arayanlar ise beklediklerinden bambaşka bir şeyle karşılaşacaklar. Açıkçası bu oyundan sonra Fallout: New Vegas'tan beklentilerim arttı. Sonuçta Obsidian kendini bütün gücüyle New Vegas'a verdiğinden yan ekibiyle geliştirdiği Alpha Protocol ile bile böyle bir oyun yapması büyük başarı sayılmalı.
Belki firma bütün gücünü Alpha Protocol'a verseydi çok daha kaliteli grafiklerin yanı sıra oynanabilirlikteki eksikliklerle de karşılaşmayacaktık, böylece karşımıza mükemmel bir oyun çıkacaktı. Eksiklerine rağmen Alpha Protocol iyi bir oyun ve aksiyon-rpg severler eğer ilk 1 saat sıkılmazlarsa bu oyuna bağlanabilirler.