Ubisoft, daha önce ilk iki oyunda da olduğu gibi, PC için
konsoldan 3 – 4 ay sonra çıkardığı
Assassin’s Creed: Brotherhood'u sonunda bilgisayarlarımıza konuk etti. Assassin’s Creed II ile çıtayı yükselten seri, üçüncü oyun olan Assassin’s Creed: Brotherhood ile hikayeyi devam ettirmek ve oyuncuların eksikliğini hissettiği önemli bir açığı kapatmak için geliyor.
Brotherhood,
Altair Ibn-La’Ahad’ın (İlk oyunun ana karakteri) neslinden gelen
Ezio Auditore da Firenze ve
Desmond Miles’ın yarım kalan hikayesi ile devam ediyor. Açılış ile ilk iki oyunun kısa bir tanıtım videosu gösterildikten sonra, fazla da bilgi sunmadan (Spoiler yok) tam kaldığı yerden başlıyor. Eğer bu ilk oynayacağınız Assassin’s Creed olacaksa, karakterlere ve olaylara aşina olabilmeniz için yeterli sunumun yapılmadığını belirtmek gerekiyor.
Desmond, asıl mesleği barmenlik olsa da,
Abstergo laboratuvarlarında başlayan macerası ile yavaş yavaş aile mesleğine ısınmaya başlamıştı. Serinin üçüncü durağında yine Ezio’nun anılarına dalarak amcası
Mario’nun öldürülmesi ve
Piece of Eden’ın parçalarından biri olan
Apple’ı kaybedilmesiyle başlayan macera sizi devasa bir şehir olan Roma’ya sürüklüyor. Bu, aynı zamanda güç için yapamayacağı hiçbir şey olmayan ve Roma’da hüküm sürüp insanlara zulüm eden
Cesare Borgia ile tanışmanızına vesile oluyor.
Rönesans İtalya'sının kültürel ve nüfus açısından en yoğun şehirlerinden biri olan Roma, irili ufaklı pek çok detayı ile yeni oyun alanınızı oluşturuyor. Brotherhood'da
Viyana ve
Monteriggioni gibi başka şehirler bulunsa da oyun boyunca en çok vaktinizin geçtiği yer
Roma olacak.
Roma, Assassin’s Creed II’deki diğer şehirlerle birlikte tek oyuna sığmayacak kadar büyük bir şehir olduğu için önceki oyunda tamamen bulunmuyordu. Sadece keşfetmeniz bile saatlerinizi alacaktır. Bölgelere ayrılmış şehir,
Borgia’nın kontrolü altında bulunuyor. Ana hikayenin yanı sıra, her bölgede bulunan
Borgia kulelerini ele geçirerek
Roma’yı yeniden yapılandırmanız gerekiyor. Bu kuleler yoğun bir şekilde asker ile korunuyor ve her kuleden sorumlu bir komutan bulunuyor. Bu komutanları öldürüp kuleleri yaktığınız taktirde bölgeyi ele geçirmiş oluyorsunuz ve burada bulunan binaları yapılandırabiliyorsunuz.
Şehir boyunca yenilemeniz gereken onlarca bina bulunuyor. Bu binaları yeniledikçe kazancınız artarken, alışveriş yapabileceğiniz yeni noktalar kurmuş oluyorsunuz.
Sanatevi,
banka,
terzi,
demirci,
ahır ve
sağlık yeri olmak üzere altı çeşit genel bina bulunuyor. Aynı zamanda bu binalara bağlı bazı görevler de bulunabiliyor. Mesela yeni bir silahı üretmesi için demirciye eşya toplayabiliyorsunuz. Bu eşyalar genellikle öldürdüğünüz kişilerin üzerinden çıkıyor.
Brotherhood'da kendi avantajınız için kullanabileceğiniz gruplar bulunuyor.
Hırsızlar,
paralı askerler ve
hayat kadınları şehrin çeşitli köşelerinde size para karşılığında yardım etmek için bekliyorlar. Bu grupların liderleri aynı zamanda sizin oyun boyunca müttefikleriniz oluyor.
Bunların haricinde bir grup daha bulunuyor, artık
liderliğini yapacağınız suikastçılar birliği. Borgia’nın askerlerinin elinden kurtardığınız kişiler sizin grubunuza katılarak emrinize amade oluyorlar. Suikastçılarınızı kontrol ederek onları görevlere gönderebiliyor, yardımınıza çağırıp istediğiniz kişiye saldırtabiliyor ya da çatılardan ok yağdırabiliyorsunuz. Onlara yaptıracağınız bu işler, seviye atlamalarını ve daha da gelişmelerini sağlıyor. Her yeni seviye ile birlikte saldırı ve savunma yeteneklerini geliştirerek,
10 seviyenin ardından sizin gibi yeminli birer suikastçı haline geliyorlar (Tören eşliğiyle). Belirli miktarda yetenekli suikastçıya sahip olduktan sonra, istediğiniz an tek bir el işaretiniz ile saldırtabilmek çok keyif verici oluyor.
Yine
Leonardo da Vinci sayesinde,
makineli tüfek ve
tank kullanmak gibi oyuna renk katan görevler sunuluyor. Assassin’s Creed serisinde,
yaptığımız şeyler ne kadar zevkli olsa da bir süre sonra sıkıcı olmaya başlayabiliyor, buna Brotherhood da dahil. Mesela yer altı tünellerini açmanız için Borgia kulelerini almanız gerekiyor ve her seferinde ufak değişiklikler hariç sürekli aynı şeyi yapmak zorunda kalıyorsunuz ve yorucu olmaya başlıyor. "Komutanı öldür, labirent gibi yerleştirilmiş çıktıntılara tutunarak devasa kuleye çık, etrafı gözle, kuleyi yak ve atla". Tüm yer altı tünellerini açabilmek için bunu
12 kez yapmanız gerekiyor.
Yakın dövüşlerde en çok keyif veren şey Ezio’nun
yeni hareketleri ve
animasyonlardaki akıcılık oluyor. Daha önceki oyunlarda en çok eleştiri alan noktalardan biri olan dövüş sistemi elden geçirilerek daha iyi hale getirilmiş. Düşmanlarınız yine sırayla saldırıyorlar ama biriyle uğraşırken diğeri arkadan saldırabiliyor. Bir düşmanınıza bitirici vuruş yaptığınızda yön tuşlarıyla diğerini seçerek hemen arkasından onu da tek vuruşla öldürebiliyorsunuz. Bu sayede eğer saldırınız kesilmezse etrafınızdakileri sırayla tek vuruş ile öldürmeye başlıyorsunuz. Fakat özellikle tam bu esnada ikinci bir düşman bu öldürme zincirini bozmak için araya giriyor.
Önceki oyunlara aşina olanlar Brotherhood’un arayüzü karşısında hiç yabancılık çekmeyeceklerdir. Menüler ve oyun ekranındaki bilgilendirme bölümleri neredeyse Assassin’s Creed II’dekinin aynısı. Kontroller ise yine ekranın sağ üst köşesinde gösteriliyor ve o an yapabileceklerinize göre değişiyor. İlk başta karışık gelse de, bir süre sonra standart
klavye + mouse kombinasyonu ile akıcı bir şekilde oynayabiliyorsunuz. İsterseniz ayarlardan yapacağınız seçim ile beş butonlu mouse kullanabilir ve klavye kullanımını azaltabilirsiniz.
Assassin’s Creed gibi tek kişilik oynanışa odaklanmış bir oyunun multiplayer modu ile ilgili endişeleriniz olabilir. Brotherhood ile ilk defa eklenen multiplayer modunun kesinlikle keyif verici olduğunu söylemek gerekiyor. Standart multiplayer oynanışların dışına çıkan oyunda, aynı zamanda
hem av hem de avcı durumunda bulunuyorsunuz. Size verilen hedefi haritada bularak öldürmeniz gerekiyor fakat aynı zamanda siz de başkaları tarafından takip ediliyorsunuz. Şehirde dolaşan insanlar, hedefinizi bulmanızı zorlaştırırken, sizin de onlar gibi davranıp suikastçınızdan gizlenebilmenizi sağlıyor. Yapacağınız yanlış bir hareket ya da suikast girişimi, hedefinizin sizi farketmesine ve kaçmak zorunda kalmanıza neden olabiliyor. Fakat online olarak oynarken Assassin’s Creed’in en öncemli oynanışlarından biri olan çatılarda dolaşmayı es geçmeniz gerekiyor (Kaçma ve kovalama durumları hariç) çünkü bilgisayarın yönettiği karakterler yollardan ayrılmıyor ve bu yüzden çatıda gördüğünüz bir karakterin oyuncu olduğunu anlayabiliyorsunuz.
Açılabilir karakterler ile
15 adet suikastçı arasından seçim yapmanız gerekiyor ve hepsinin farklı öldürme stilleri ve silahları bulunuyor. Yaptığınız başarılı suikastlar ve başarılı kaçışlar ile
puan kazanarak seviye atlıyor ve yeni özellikler kazanıyorsunuz (Yeni Perk’ler, karakterler, oyun modları ve Ability’ler gibi).
Brotherhood’un biraz da
eksik yanlarına değinmek gerekiyor. Brotherhood’da halk ile en popüler düşmanlarınız olan muhafızlar arasında bariz farklar bulunuyor. Mesela yerden kum fırlatmak düşmanlarınızı sersemletirken, normal insanları hiç etkilemiyor. Veya askerlerin sizi farketmediği bir yere tırmandığınızda, askerlerle aynı yerde duran diğer insanlar durup ne yaptığınıza bakıyor, sizin hakkınızda konuşuyorlar. Bunların haricinde; atlı birini gördüğü gibi elindeki kutuyu yere düşüren insanlar, bitirici vuruş animasyonlarında saldırı alabilme ve suikastçılarınızın görevleriyle ilgili bilgilerin yüksek seslerle ekrana fırlaması (Özellikle de gerilimli bir görevin ortasındaysanız dikkat dağıtıcı oluyor) sık sık karşılaşacağınız şeyler olacak.