İkinci dünya savaşı, alternatif evrenler ve uzay derken günümüz savaşlarına odaklanan oyunlar, şüphesiz son dönemlerde pastadan en büyük payı alan oyunlarında başında geliyordur. Özellikle
Call of Duty 4: Modern Warfare'ın kazandığı başarıdan sonra firmalar teker teker ikinci dünya savaşını (sonunda) ellerinin tersi ile itiklemeye başladılar. Her savaşını, cephesini onlarca kez gördüğümüz
İkinci Dünya Savaşı’nın her oyunda karşımıza çıkmasından zaten bıkmış vaziyetteydik. Modern Warfare 2'nin başarısından sonra ise benzer türde, yani günümüz savaşlarına yönelen oyunların gelmesi neredeyse kaçınılmaz bir hale gelmişti.
İşte tamda bu noktada yeni
Medal of Honor'un duyurusu ile karşılaştık. Oldukça başarılı ve İkinci Dünya Savaşı'nın en iyi serilerinden biri olan Medal of Honor, şüphesiz son oyunları ile bir düşüş içerisindeydi. Doğal olarak
EA Games, yeni görünümü dışında oyuna yeni bir kan getirmek amacı ile günümüz savaşlarına yöneldi.
Medal of Honor'da Normandiya sahillerinden Afganistan'a geçiş yapıyoruz. Hikaye olarak henüz net bilgiler sunulmuş olmasada EA Games'ten yapılan ilk açıklamalarda oyunun yaşanmış hikayelerden yola çıkarılarak ortaya çıkacağı idi. Hikaye yönünden yapılan ve benimde oyunda en merak ettiğim kısım ise
Medal of Honor'da ülke ve bayrak propagandasının yapılmayacağı oldu. Yani eğer söylenenler gerçek olur ise hikaye ve sunum olarakta başarılı, en azından gerçekçi bir yapım ile karşılaşmamız muhtemel gözüküyor. Bu açıklama sonrası şahsen bir iğnelemede olduğunu düşünmeden edememiştim. Zira oyunun en büyük rakibi olarak gösterilen
Modern Warfare ve Activision'un Call of Duty oyunlarının en büyük eleştirileri de yaptıkları iddia edilen propagandalardan geliyordu.
Medal of Honor'un duyurusundan sonra yapılan açıklama ise oldukça şaşırtıcı olmuştu. EA Games, oyunun
hikaye modu için EA Los Angeles, çoklu oyuncu modu için ise DICE'ın iş başında olduğunu açıklamıştı. Ayrıca oyunun iki farklı grafik motoru kullanacağı da belirtilmişti. Peki hikaye modunda bir çok oyunda da karşımıza çıkan
Unreal Engine 3, çoklu oyuncu modunda ise DICE'ın artık ustalaştığı
Frosbite Engine grafik motorunu kullanacak olan oyun nasıl bir bütünlük sağlayacaktı? İşte oyunu merakla beklememizin nedenlerinden birisi de bu oluyor. Muhtemelen minareyi çalan kılıfını da uyduracaktır diye düşünüyorum.
Oyunun öncesini bir kenara bırakıp asıl merak edilen noktaya yani Multiplayer Beta'ya geçelim. İlk olarak Sony konferansında kendini gösteren oyunun çoklu oyuncu modları, fuarında en dikkat çeken sunumlarından birisi olmuştu. Ana platformu çok önceden PS3 olduğu açıklanan oyun, fuar sonrası multiplayer betası ile karşımıza çıktı. Bad Company 2 sahiplerinin dört gün önceden ulaştığı beta, bu dört gün sonrası ise diğer oyuncularada sunuldu.
Oyunun multiplayer betasında, oyunun tam sürümünde de karşılaşacağımız açılabilir silahlar ve ekipmanlar listesine de bakabiliyoruz. Seviye atladıkça her seviye sonrası farklı silahlar ve ekipmanlar bizi bekliyor olacak. Betada menü itibari ile bunlar tek tek olacakmış gibi gözüksede oyunun tam sürümünde bu durum değişiklik gösterebilir.
Medal of Honor'un betası sizi iki farklı askeri güç ve üç farklı sınıf ile karşılıyor. Rifleman, Special Ops ve Sniper sınıfları oyunda yer alan üç sınıf.
Rifleman için askeri güç,
Special Ops için teknik birimi ve
Sniper içinde adından da anlaşılacağı gibi keskin nişancı ekibi diyebiliriz. Tam sürümünde daha fazla silah seçeneğine sahip olacağımız oyunun betasında Rifleman sınıfında bomba atar, Special Ops sınıfında bazuka, Sniper sınıfında ise ek silah olarak C4 patlayıcıları ile karşılaşıyoruz. Askeri sınıf kısmında ise silahlarda oldukça hoşuma giden değişimlere yer verilmiş. Askeri birlikteyken elinizde M16, C4 gibi patlayıcı silahlar bulunurken diğer sınıf olan isyancılar kısmında ise Ak47, nam-ı değer keleş veya t
elefon ayarlı patlayıcılar bizleri bekliyor. Bu da silahlar bakımından ufak ama hoş bir ayrıntı olarak gözümüze çarptı.
Gelelim oyun dinamiklerine. Öncelikle atmosfer olarak Medal of Honor'un çoklu oyuncu modlarını beğendiğimi söylemeliyim. Yani kuru bir aksiyondan çok tıpkı Bad Company'de olduğu gibi
DICE, oyuna renk katacak bazı hazır scriptleri oyun modlarına eklemiş. Mesela oyuna başlarken havadan geçen jetler oyun alanını bombalayabiliyor veya harita dışında büyük bir patlamanın olduğunu görebiliyorsunuz. Bu da oyuncuya tek bir alanda çarpışıyor hissinden ziyade gerçekten bir savaşın ortasındaymış hissini vermeyi başarmış. Zaten Bad Company'de bu konuda oldukça başarılı olan firmadan şahsen daha azını beklemezdim.
Oyunanış elementlerinde ise betadan olsa gerek bir çok eksik noktalar bulunuyor. Öncelikle vuruş hissinin oldukça zayıf olduğunu söylemeliyim. Yani düşmanı tarasanız bile o tokluk hissine oyunda ulaşamıyorsunuz. Özellikle firmanın bir diğer yapımı Bad Company 2’den sonra bu durum daha da belirgin bir hale geliyor. Bad Company 2’de tek bir merminin etkisini bile hissederken aynı durum ile Medal of Honor’un betasında karşılaşmıyorsunuz. Silahlar arasındaki farklılıkta bu durumu kurtaran bir etken olarak malesef göze çarpmıyor.
Medal of Honor’un betasının fazlasıyla Bad Company oyunlarına benzediğini söylemiştim. Buna rağmen oyunda Bad Company’deki gibi gerçekçi bir savaş sunulmamış. Oyun daha çok Modern Warfare gibi
arcade diye tabir edebileceğimiz bir oynanış vaat ediyor. Doğal olarak çarpışmalarda daha çok adam öldürebiliyorsunuz. Takım oyunlarında bile bir takım halinde hareket etmeniz gerekmiyor. Zaten oynanış ve oyun dinamikleri itibari ile de bir takımdaymışsınız hissini alamıyorsunuz.
Oyun boyunca daha çok bireysel takılıp, liste başı olmaya çalışıyorsunuz. Rakiplerinizi öldürdüğünüzde ise bazı ekstra özelliklere sahip oluyorsunuz. Oyunun tam sürümünde bu özellikler çeşitlenirmi bilinmez ama betasında Modern Warfare’da olduğu gibi beş kişiyi öldürdüğünüzde Mortar, yani hava saldırısı özelliğine kavuşuyorsunuz.
Oyunda tank kullanımına da izin verilmiş. Oyunun Helman Valley kısmında tank kullanım şansına sahip olabiliyorsunuz. Tank kullanımı için ise Battlefield : Bad Company 2’dekinin aynısı diyebiliriz. Tank’ın yön göstergesine kadar herşey tamamı ile aynı kullanılmış.Tankı kullanabildiğiniz gibi tepesindeki ikincil silaha da çıkabiliyorsunuz.
Oyun alanı olarak ise oldukça farklı haritalara sahip olacağız gibi gözüküyor. Zira Kabul City’de yıkık dökük bir şehirde çarpışıyoruz. Bu bölümde evlerin içerisine girip, çatılarında soteye yatabiliyorsunuz. Kabul City’nin aksine Helman Valley’de ise çok daha geniş bir çevre bizleri karşılıyor. Bu kısımda ele geçirilmesi gereken bazı noktalar harabeler ile süslenmiş.
Gelelim oyunun bir diğer eksik kısmı olan grafiksel detaylara. Oyun atmosfer olarak göze oldukça hoş gelse de maalesef grafiksel olarak aynı hoşluğa sahip değil. Muhtemelen beta olduğu için oyunda bir çok hata yer alıyor. Çevre ile etkileşim sınırlı. Bad Company’de olduğu gibi duvarlar parçalanıp, binalar yıkılmasa da gene de belli bir etkileşime izin verilmiş. Örneğin patlama sonucu
ağaçlar devrilebiliyor veya dizili olan lastiklerin etrafa saçılmasını izleyebiliyorsunuz. Animasyonlar ise betadaki en hayal kırıklığı yaratan noktaların başında geliyor.
Öldüğünüzde veya rakibinizi öldürdüğünüzde, ölüm şekilleri, yere düşüşleri ve yerdeki aldıkları şekiller günümüz oyunlarına, hele hele Medal of Honor’a hiç yakışmamış. Sonuç olarak
Medal of Honor’un yayınlanan bu betası bizde biraz
hayal kırıklığı yarattı diyebiliriz. Oynanış dinamiklerindeki kopukluklar ve grafiklerdeki bariz aksaklıklar derken oyun için biraz daha yol katedilmesi gerektiği ortaya çıkmış. Ekim ayına daha uzun bir dönem olduğunu varsayar isek, DICE’ın bu eksikleri de düzelteceğini ön görebiliriz.