Haftalık Dizi ve Film Önerisi 12: Enemy – The Lighthouse

Özgür Eroğlu

Haftalık dizi ve film önerilerimizin on ikincisi ile karşınızdayız. Bu hafta, geçtiğimiz haftalarda yaptığımız gibi dizi ve film önermek yerine iki adet film önereceğim. Her hafta dizi ve film önermeyi ben de çok isterdim, ancak kaliteli dizi bulmak ve onu tüketmesi gerçekten zaman isteyen bir iş. Bu yüzden bu şekilde ara ara iki film önererek devam edeceğim. Bu hafta da gerilim türünde iki filmi sizlere önereceğim. Diğer öneri yazılarımıza da buradan ulaşabilirsiniz.

Bu tavsiye yazılarında az bilinen yapımları önerme veya belli bir konsept yoktur. Örneğin Cyberpunk 2077 öncesi herkesin bildiği Blade Runner filmini de Cyberpunk 2077’ye hazırlık amacıyla önerebiliriz. Az bilinen yapımlar ve kaliteli yapımlar dışında, o hafta izlemenizin daha iyi olacağını düşündüğümüz yapımlar da önereceğiz. Şimdi önerilerimize geçelim.

Enemy
 
 
Blade Runner 2049, Arrival ve Sicario filmleri ile tanınan başarılı yönetmen Denis Villeneuve’ün yönettiği, gerilim ve gizem türündeki Enemy, 2013 yılında yayınlandı. 1 saat 31 dakikalık filmin oyuncu kadrosunda Jake Gyllenhaal, Mélanie Laurent ve Sarah Gadon bulunuyor. José Saramago kitabından uyarlanan filmi senaryosunu ise Javier Gullón üstleniyor.

Üniversitede tarih dersleri veren Adam’ın oldukça sıkıcı ve monotonlaşmış bir hayatı vardır. Tüm hayatı okul, ev ve kız arkadaşı arasında dönüp durmaktadır. Bir gün, bir arkadaşının tavsiyesi üzerine bir film izler ve filmde yan rol olarak kendisine çok benzeyen birisinin bulunduğunu fark eder. Kısa bir araştırmadan sonra kendisine benzeyen kişiyi, yani Anthony’i bulur ve ikisi de birbirinin hayatlarının parçası haline gelirler ve bu durumu irdelemeye başlarlar.
 
 
 
Her şeyden önce bu filmin, yukarıda yazmış olduğum kadar basit bir konusu olmadığını söyleyeyim. Klasik bir plot twist içeren film bekliyorsanız, yanılırsınız. Ya da dayanağı açıklanmayan kalitesiz bir bilim kurgu filmi beklerseniz yanılırsınız. Bu film her sahnesiyle bir “sanat” filmi. Bir bireyin kendi içerisinde yaşadığı sorunların, kafasının içerisindeki zıtlaşmaların görüntüye dönüştürülmüş hali. Kendinizle baş başa kaldığınızda çeşitli düşüncelere dalarsınız ya bazen, hatta bazen de bu düşüncelerde kendinizle zıtlaşırsınız ve o düşünceden o düşünceye atlarsınız, bu film de tam olarak o şekilde yapılmış. Çeşitli metaforlarla gündelik hayatın sorunlarını, çok daha farklı bir hale getirmiş yönetmen. Burada sayfalarca filmi anlatmak isterdim aslında, ama ne yazık ki anlatamam. Herkesin izleyip çok farklı anlamlar çıkaracağı bir film.

Bunun dışında sadece bir film olarak baktığımızda ise çok yavaş başlayan, yavaş temposu ve aşırı sessizliği ile sinir bozan, ancak yine de hikâyenin devamını muazzam şekilde merak ettiren bir film Enemy. Filmin ilk yarım saati neredeyse ses yok diyebilirim. Bu yüzden de sahnelerin kullanımı ve oyunculuklar oldukça önem kazanıyor. Bu yüzden de Jake Gyllenhaal, oynadığı her iki karakteri de muazzam oynamış diyebilirim. Birkaç ufak hareket ile her iki karakteri de birbirinden ayırt etmemizi sağlayabiliyor, tabii burada yönetmenin de büyük bir başarısı var. Zaten Denis Villeneuve’ün muazzam bir yönetmen olduğu aşikâr. Film oldukça garip bir sahne ile başlıyor ve bu sahneleri de ara ara görüyoruz. Eğer filmi son derece dikkatli izlerseniz, filmin büyük bir bölümünü ortasında anlayabiliyorsunuz. Ancak yine de final sahnesi ile birlikte her şey daha da anlam kazanıyor. Ancak dediğim gibi alışıldık bir film değil, bu yüzden absürt sahneler de izliyorsunuz. Buna hazırlıklı olun.
 
 
 
Şahsen çok beğendiğim bu filmi ne yazık ki herkese öneremem. Herkes izlemeli de diyemem. Çünkü oldukça ağır bir film, progresif rock gibi. Uzun uzun sahneler izliyorsunuz ve bu sahnelerde çok da bir şey yolmuyor. Bu yüzden farklı bir film izlemek isterseniz, filmin gösterdiğini değil de anlatmak istediğini anlamak isterseniz muazzam bir film izleyeceğinizi söyleyebilirim.
 
The Lighthouse
 
 
2019 yılında yayınlanan ve Robert Eggers tarafından yönetilen filmin senaryosunu ise Robert Eggers ve Max Eggers birlikte yazmış. 1 saat 49 dakika uzunluğundaki filmin oyuncu kadrosunda ise Robert Pattinson ve Willem Dafoe bulunuyor. Dram, gizem ve korku türündeki filmin en büyük özelliği ise 1,19: 1 en boy oranıyla çekilmesi ve tamamen siyah beyaz olması.

20. yüzyılda geçen bu hikâyede, uzun yıllardır deniz fenerinde bekçilik yapan eski bir denizciyi ve bu denizciye yardım etmesi için atanmış yeni bekçiyi izliyoruz. Başlangıçta iyi anlaşabileceklermiş gibi duran ikilinin arasında çok kısa bir süre sonra güç yarışı başlar.
 
 
 
Yine her şeyden önce bu filmin de alışılmış bir film olmadığını söyleyeyim. Zaten siyah beyaz olmasından ve kare formatta çekilmiş olmasından bu durum az çok anlaşılabiliyordur. Bu filmde yine iki farklı insanın iç dünyasını ve tertemiz delirişlerini izliyoruz. Filmin siyah beyaz olması ve her açıdan eski bir filmmiş gibi gözükmesi, filmin istenilen duyguyu yansıtmasında son derece yardımcı oluyor. Seslerin kullanımı da filmin rahatsız ediciliğini oldukça arttırıyor. Tabii bunu iyi anlamda söylüyorum. Korku filmlerinde kullanılan, insanı rahatsız etsin diye çığlık atarak koşan karakterler bulunmuyor bu filmde.

Bu film için de yine Enemy gibi bir sanat filmi olduğunu söyleyebiliriz. Ancak filmdeki derin anlamları bir kenara bıraktığımızda da yine sizi oldukça merak ettiren ve sonuna kadar izleten bir film. Özellikle sahnelerin çekimi ve oyunculuklar muazzam. Özellikle bir sahne var ki yani nasıl anlatsam bilemiyorum. 1 saniyeden oluşan o sahneden gerçekten son derece etkilendim. Aynı şekilde filmin başından sonuna kadar Robert Pattinson ve Willem Dafoe muazzam oyunculuklar sergilemişler. Filmin sonunda ise her ikisi de oyunculuğu bambaşka bir seviyeye taşımış. Bu kadar iyi iki oyuncunun da Oscar’a aday bile gösterilmemiş olması, Oscar’ın da büyük bir ayıbı.
 
 
 
Bu filmi alışılmışın dışında film izleyebilen, oyunculuk izlemek isteyen, yönetmenliğin ileri seviyesini izlemek isteyen herkese öneririm. Özellikle denizcilik efsanelerine ve bazı mitolojilere dair ilginiz ve bilginiz varsa, çok daha keyif alabileceğiniz bir film. Son olarak ise filmde son derece rahatsız edici sahnelerin olduğunu da hatırlatayım.