Herkese merhabalar,
Lara Croft’un oyun dünyasıyla buluşması aslında bundan çok uzun yıllar öncesine dayanıyor. 1996 yılından bu yana çeşitli oyunlarıyla hafızamıza kazınan seri 2013 yılında reboot edilmiş ve Tomb Raider ismiyle Lara Croft’un hikayesini anlatmaya baştan başlamıştı. Tomb Raider, çıktığı dönemin oldukça ses getiren yapımlarından biri olmayı başardı. Aslında o dönemde de yeniden başlayan hikayenin bir üçleme olarak sunulacağı biliniyordu. Nitekim öyle de oldu. 2015’te Rise of the Tomb Raider boy gösterdi ve bir yandan Lara’nın maceralarına tanıklık ederken bir yandan da her ne kadar yine başarılı bir oyun olsa da önceki oyundan çok da farklı olmamasıyla eleştirildi. Şimdi ise karşımızda üçlemenin son halkası Shadow of the Tomb Raider var. Bakalım bu sefer oyunda bizleri nasıl bir atmosfer bekliyor.
Oyuna başlamadan önce zorluk seçeneklerine değinmek istiyorum. Oyunda 4 farklı zorluk seçeneği ve 3 farklı alt dal mevcut. Yani dilerseniz kapışma zorluğunu, keşif zorluğunu ve bulmaca zorluğunu ayrı ayrı ayarlayabilirsiniz. Oyunun hangi yönünde zorluğu arttırıp hangi yönünde azaltmak istediğinizi seçebiliyor olmak güzel.
Örneğin keşif zorluğunu azaltırsanız gitmeniz gereken yollarda beyaz izler bulunuyor. Zorluk derecesi arttıkça bu izler azalarak yok oluyor. Aynı şekilde etrafta bulabileceğiniz eşyalar daha seyrek çıkıyor veya toplayabileceğiniz çeşitli materyalleri armut piş ağzıma düş dercesine toplayamıyorsunuz.
Ana hikaye ve oynanış detaylarına geçmeden önce diğer alanlara hızlıca değinmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi Community Hub. Burada çeşitli konseptler altında etkinlikler düzenleniyor. Örneğin ekranda gördüğünüz fotoğraf modu yarışması gibi. Bu yarışmaların kazananları çeşitli oyun içi eşyalarla ödüllendiriliyor. Bir diğer alansa Challenge Tombs. Burada da season pass sahipleri için yeni gizemli mezar bulmacaları ve mevcut bulmacaları farklı bir modla oynayabileceği seçenekler mevcut. Oyundaki bulmaca yapısına da incelemenin ilerleyen kısımlarında değineceğiz. Dilerseniz hikayeye geçelim.
Shadow of the Tomb Raider, önceki oyunun hikayesini devam ettiriyor. Lara, önceki oyunda olduğu gibi Jonah’la birlikte maceraya devam ediyor. Babasının ölümünü aydınlatmak adına Maya ganimetlerinden The Key of Chak Chel’in peşine düşüyor ve soluğu Güney Amerika’da alıyor. Tabi Maya ganimetlerinin peşindeki tek isim Lara değil. Pedro Dominguez liderliğindeki Trinity de aynı ganimetlerin peşinde. Çoğul konuşuyorum çünkü The Key of Chak Chel tek başına bir anlam ifade etmiyor. Trinity’nin peşinde olduğu bir diğer ganimet, kayıp şehir Paititi’de bulunan Silver Box of Ix Chel. Yani ganimete ulaşmadan önce Paititi’ye ulaşmak gerekiyor.
Lara, başlangıçta The Key of Chak Chel’e Trinity’den önce ulaşmayı başarıyor ancak bu hançeri bulunduğu yerden çıkartması pahalıya patlıyor. Lara, hançeri alarak büyük bir tsunami felaketinin gerçekleşmesine sebep oluyor. Üstüne üstelik tsunamiden hemen önce hançeri Pedro Dominguez’e kaptırıyor. Böylelikle Lara için geriye tek bir seçenek kalıyor. Paititi’ye Trinity’den önce varmak ve diğer ganimeti onlardan önce ele geçirmek.
Tabiki de bu uğurda çeşitli görevlere çıkacağız ve bir yandan da karakterimizi ve ekipmanlarımızı güçlendirmeye çalışacağız. Çevreyle etkileşime geçmeden önce atmosfere değinmek istiyorum. Oyun görsel yönden ilk iki oyunla benzerlik gösteriyor. Üzerine çok fazla bir şey katıldığını söyleyemeyiz. 2013’teki Tomb Raider, grafikleriyle dönemine damga vuran yapımlardandı. Ancak üzerinden 5 yıl geçtiğini unutmayalım. Shadow of the Tomb Raider, günümüzün en etkileyici grafiklerine sahip oyunlarından biri değil. Ancak yine de görsel yönden tatmin edici bir yapısı var. Özellikle devasa ağaçlarla kaplı yemyeşil ormanlarda keşif hissi son derece doyurucu.
Yine etraftan toplayabileceğiniz çeşitli sağlık malzemeleri ve silah geliştirmelerinde kullanabileceğiniz materyaller var. Bunlardan bol bol toplamak önemli. Dolayısıyla haldır haldır görevden göreve koşturmak yerine durup etrafı araştırmaya iten bir yapı hakim. Topladıklarınızı değerlendireceğiniz yerlerse yine kamp ateşleri. Bu alanda topladığınız yetenek puanlarıyla çeşitli yetenek özelliklerini kazanabiliyorsunuz. Inventory kısmındaysa silahlarınız mevcut. Başlangıçta en büyük dostunuz oklarınız ve yayınız. Topladığınız çeşitli eşyalarla bunları geliştirebiliyorsunuz. Geliştirme konusunda çok detaylı seçeneklerin sunulduğunu söyleyemem. Ancak oyunda ilerledikçe pompalı ve makinalı tüfeklere de sahip olabilirsiniz. Tabi bir de kıyafetler var. Burada dikkat çeken detaylardan biri de ilk Tomb Raider oyunundan bu yana çeşitli Lara Croft modellerinin yer alması. Bu kısım eski oyunculara ufak çaplı bir nostalji yaşatabilir. Ayrıca etraftan topladığınız bitkilerle bazı karışımlar hazırlayabilirsiniz. Bu karışımlar kısa süreliğine görüş yeteneğinizi arttırıp etraftaki canlıları algılama gibi özellikler sunuyor.
Oynanışa baktığımızdaysa önceki oyundan pek bir farklılık gördüğümü söyleyemem. Önceki oyunda ilk oyundan pek farklı değildi ki bana kalırsa güncel Tomb Raider oyunlarının en büyük sorunu bu. Bu duruma en güzel kılıfı “bu bir üçleme” diyerek oturtuyoruz ama sanki 3 oyunu birleştirip hikayesi daha uzun olan tek bir oyun yapılabilirmiş gibi hissettiriyor. Shadow of the Tomb Raider’a yenilik olarak yüzümüzü gözümüzü çamura bulayıp duvarlardaki sarmaşık yapraklarda kamuflaj olma özelliği eklenmiş ki güzel de düşünülmüş. Bu sayede gizlilik önceki oyunlarda olduğundan daha fazla önem arz ediyor. Ancak geri kalan detaylar önceki oyunlarla benzer yapıda. Yani Lara’nın hareket animasyonları, yapay zeka, olayların gelişme şekli, benzer sesleri ve tepkileri duymak; kısacası aynı şeyi oynuyormuşuz hissini kıramayan bir yapımla karşı karşıyayız.
Yine de tek başına bulmacalar bile oyunu oynatmaya yetecek seviyede. Shadow of the Tomb Raider’ı oynarken en çok keyif aldığım kısım gizli mezarları keşfetmek oldu. Bu uğurda aştığınız yollar, geçtiğiniz engebeli platformlar, zorlayıcı gizemli unsurlar; kısacası oyun içinde oyun gibisinden, aslında tamamen sizin seçiminize bırakılmış olan ama bana ana hikayeyi ilerletmekten daha keyifli görünen bu bulmacalar zorluk olarak ve keşfetme hissi olarak son derece tatmin ediciydi.
Tomb Raider seri olarak daha eski olsa da güncel üçleme Uncharted ile oldukça kıyaslanmıştı. Her iki serinin de birbirinden beslendiği noktalar var elbette ama benzer bölümler görünce insan ister istemez bu durumu tekrar düşünüyor. Oynayanların bileceği üzere Uncharted 3’te de 4’te de Nathan Drake’in çocukluğunu kontrol ettiğimiz bölümler vardı. Bu sefer benzer bir bölüm Lara Croft için de geçerli. Bu bölümde Lara, çocukluğunda da gizemleri çözmekten kendini alıkoyamayan yönünü gösterip babasının araştırmalarının saklı olduğu odaya sızmaya çalışıyor. Tabi benzer bölümler var diye herhangi bir oyunu yüceltme veya diğerini yerme gibi bir durum bizim açımızdan söz konusu değil. Önemli olan oynadığımız oyundan keyif alıp alamadığımız.
Şayet Tomb Raider serisini sevenlerden ve ilk iki oyunu oynayanlardansanız, hikayenin devamını ve bitişini görmek açısından Shadow of the Tomb Raider kesinlikle oynamanız gereken bir oyun. Ancak önceki oyunları oynamış ve aynı şeyleri görmekten sıkılmışsanız, Lara’nın hikayesi sizi cezbetmiyorsa benzer bir şeyi oynamak için tekrar bir oyun parası vermek mantıklı gelmeyebilir. Burada seçim tamamen beklentinize ve oyuna olan ilginize kalmış.
Bu videomuzda Shadow of the Tomb Raider’ı inceledik. Bir başka videoda görüşmek üzere. Herkese iyi oyunlar.