Haftalık oyun önerilerinin yirmi birincisi ile birlikteyiz. Bu hafta farklı bir bulmaca oyunu önereceğim. Özellikle daha sade bulmaca oyunu sevenler için. Diğer oyun önerilerimize de buradan bakabilirsiniz.
Bu öneri yazılarında az bilinen oyunlar gibi bir konsept altında da kalmayacağız. Örneğin; The Last of Us Part II yayınlanmadan bir iki hafta önce The Last Of Us’ın ilk oyununu önerebiliriz. Bunun sebebi tavsiye ettiğimiz oyunu, o hafta içerisinde oynamanızın daha iyi olacak olması. Eğer bilindik bir oyunu önerirsek; yazının içeriği oyunu tanıtmak yerine, oyun için bir inceleme veya oyun hakkında konuşmak istediğimiz şeyler tarzında olacaktır. Şimdi önerdiğimiz oyuna geçelim.
The Gardens Between
Tam emin olamamakla birlikte sanırım bulmaca oyunları, korku oyunları ile aynı kaderi paylaşıyor diyebilirim. Her ne kadar çoğu oyuncu o türdeki oyunları merak etse de bir türlü oyunlara adım atamıyorlar. Bunun korku tarafındaki en büyük sebebi, sizin de tahmin edebileceğiniz gibi korku duygusu. Bulmaca tarafındaki en büyük sebebi ise sanırım üşengeçlik ya da oyunların karmaşık hissettiriyor olması. Aslında oldukça haklılar. Ben bulmaca türüne ait oyunlara bayılsam da bu tarz oyunlara ne zaman başlasam ilk kısımları çok karmaşık geliyor ve zar zor ilerliyorum. Bu türe ait oyunlara alışık değilseniz ve başlamak istiyorsanız, yapabileceğiniz en iyi şey, daha küçük bütçeli oyunları oynamak. Portal, The Talos Principle ya da bunlar gibi daha büyük oyunlar normal olarak daha zorlayıcı olabiliyor. Ancak bugün önereceğim oyun ve o oyun gibi küçük çaplı oyunlara alışmak daha kolay.
Yayıncılığını ve geliştiriciliğini The Voxel Agents’in yaptığı bulmaca oyunu The Gardens Between, tam olarak yukarıda anlattığım gibi düşük bütçeli bir oyun. Her türden oyuncunun rahatlıkla girip oynayabileceği bir oyun. Oyunun en güzel tarafı ise bulmacaları oluşturma şekilleri.
2018 yılında yayınlanan The Gardens Between, zamanı ileriye geri sarma üzerine kurulu bir oyun. Aslında tam olarak zamanı ileri geri sarma diyemem. Daha çok sebep sonuç ilişkisi üzerinden giden bir oyun. Oyunu sadece üç tuş ile oynuyorsunuz ve yapabildiğiniz tek şey karakterleri ileri ve geri götürebilmek. Bir de etkileşime girme tuşunuz bulunuyor. Biraz daha ayrıntılı anlatayım, çünkü oyunu indirirken de oyunun başlangıç kısmındayken de sadece tuşa basacağım bir oyun olduğunu sandım. Ancak oyunu çok kısa bir süre oynadıktan sonra fark ettim ki mekanikleri cidden derin.
Dediğim gibi sadece ileri ve geri gidebiliyorsunuz, ancak aslında ileri ve geri gitmiyorsunuz, zamanı ileri ve geri sarıyorsunuz. Siz herhangi bir tuşa basmadığınızda karakterler hareket etmiyor. Burada kısaca karakterlerden de bahsedeyim. Arina ile Frendt isimli iki karakteri yönlendiriyorsunuz, ancak karakterleri ayrı ayrı yönlendirmiyorsunuz. İki karakter tek bir karaktermiş gibi ilerliyor. Her iki karakterin de yapabildiği şeyler var. Karakterlerden biri başlangıç ve bitiş noktası arasında bulunan bir veya birden çok parlayan yuvarlak şeyleri toplayıp varış noktasına götürmeye çalışıyor. Zaten bölümlerin de genel amacı bu. Diğer karakter ise yol üzerindeki engelleri aşmak için bazı şeyler yapıyor. Dediğim gibi olayı ileri sararak oyunu ilerletiyorsunuz. Ancak elbette o kadar basit değil. İlerlettiğin olayın içerisinde başka küçük bir olay oluyor ve o olayı da ayrıca ilerletiyorsunuz. Kısacası kontrol ettiğiniz bir zamanın içerisinde bir veya birden çok zamanı daha kontrol ederek önünüzdeki engelleri aşabiliyorsunuz. Örneğin; bir yerden eşyayı almanız gerekiyor ama eşya bir kapının arkasında ve kapının düğmesi de ileride duruyor. Oyunda kapıyı açıp geri gidemiyorsunuz aslında, çünkü zaten yaşanmış bir olayı sadece ileri geri sarabiliyorsunuz. Ama gidip kapıyı açıp olayı geri sardığınızda, en son yaptığınız hareketin etkileri kaybolmuyor. Ya da oyunun içerisinde o bahsettiğim parlayan yuvarlak şeyleri topladığınız bir cisim var. O cismi bir kutunun üzerine koyup sonrasında o kutuyu diğer karakterle olayı ileri sararak başka bir yere gönderiyorsunuz. Kutu gittiği yerden parlak şeyi alıyor ve siz olayı geri sararak parlak şeyi karakterinize verebiliyorsunuz. Her ne kadar karmaşık dursa da aslında oynadığınız zaman hemen durumu kavrayacaksınız, ancak yine enteresan bir tarzı var oyunun. Bu yüzden oyunun bulmacalarını çözerken biraz daha katmanlı bir şekilde düşünmeniz gerekiyor. Oyun başlangıçta çok basit geliyor ve basit bir oyun olduğunu düşünüyorsunuz. Ancak sadece yukarıda anlattığım mekaniğin üzerine o kadar farklı ve zorlayıcı bölümler yazılmış ki gerçekten şaşırırsınız. 1 saat oynadıktan sonra gerçekten bulmacalar inanılmaz bir şekilde zorlaştı. Bulmacalar zorlaştığında bile aslında çözüm önünüzde duruyor ama bir türlü yakalayamıyor oluşunuz yer yer sinir edebiliyor.
Bir de oyunun görsel tarzından bahsetmek lazım. Oyun çok güzel bir görselliğe sahip. Sanki bir masal kitabındaymışsınız gibi. Biraz daha açık renkler kullanılmış ki zaten bu renk paletine uygun bir hikâye ve müzikler de mevcut oyunda. Oyunda çok yakın dost olan iki karakteri canlandırıyorsunuz. Oyundaki bölümler de bu iki karakterin anılarından oluşuyor. Birlikte arkada bırakılması ve bırakılmaması gereken anılarını, yani dostluklarının önemini ortaya çıkaran duygusal bir yolculuğa çıkıyorlar. Aslında öyle büyük twistlerin olduğu veya merak ettiren bir hikâye değil. Duygusal, sizin kendinizin anlam çıkarabileceği bir oyun The Gardens Between. Yüzünüzde yer yer tebessüm oluşturacak, yer yer de duygusallaştıracak bir oyun. Oyunun içerisindeki bölümlerin tasarımları da gerçekten oldukça güzel görünüyor. Karakterlerin minik olduğu ya da küçük olması gereken eşyaların büyük olduğu bir yerde geçiyor hikaye.
Ayrıca oyunun oldukça huzur verici ve rahatlatıcı müzikleri bulunuyor. Normal zamanlarda da açıp dinlemek isteyeceğiniz şarkılar ki zaten müziklere kolayca erişebilmeniz için oyunun müziklerinin bulunduğu tüm platformların bağlantılarını menü bölümüne eklemişler. Rahatlıkla dilediğiniz platforma geçiş yapıp kaydedebilirsiniz.
Kısacası en başında da dediğim gibi, The Gardens Between bulmaca oyunlarının karmaşıklığından dolayı uzak duranlar için oldukça iyi bir fırsat. Oldukça rahatlatıcı bir atmosfere sahip. Bulmacaları da hem oldukça zorlu ve keyifli hem de karmaşıklığı ile insanı bunaltmıyor. Sadece türe uzak olanlara değil elbette, bulmaca oyunlarını seven herkese de tavsiye ediyorum. Bildiğiniz gibi Portal serisinin yayınlanmasından sonra uzunca bir süre Portal tarzı bulmaca oyunları gördük ve etkisi daha yeni geçiyor. Bu yüzden bu tarz farklı bulmaca oyunları gayet keyifli oluyor ve daha özel oluyor.
Oyun şu anda Nintendo Switch, Android, PlayStation 4, Xbox One, Microsoft Windows, Linux ve Mac OS platformlarında bulunuyor. Eğer oyunu direkt olarak satın almak istiyorsanız en mantıklısı fiyatı gereği mobil platformlardan veya Steam’den almak. Steam’de şu anda 32,00 TL. App Store’da ve Google Play’de de oyun 35,00 TL. Ancak eğer Xbox’ta veya PC’de Game Pass abonesiyseniz oyun Game Pass’in kütüphanesinde ücretsiz olarak bulunuyor. Benim tavsiyem de oyunu satın almaktansa Game Pass satın alıp oradan oynamak.