Kalbi haddini aşmış bir intikam uğruna atmadan, damarlarındaki kanın yerini öfke almadan çok önce; Kaderin Kardeşlerinin kaderlerine razı geldiği, ölümün alt edemediği, Titanların ve Olimposun, hiddeti karşısında boyun eğdiği günün evvelinde, kendisinin bile affedemeyeceği bir günahın ertesinde... O da bir insandı nihayetinde.
Spartalı komutan, Kratos yenilgi yüzü görmemiş dillere destan ordusunu barbarlar karşısında helak olmaktan kurtarmak için o çaresizlik anında Ares’den yardım diler. Kendisini zafere taşıması karşılığında tüm yeteneği Ares’in emrine amade olacaktır. Kan adağı kabul olur hünerli spartalının ve sadece o umutsuzluk anından galip çıkmaz, Ares’in hizmetinde mitolojik Yunanistan topraklarının neredeyse bütününü fetheder. Nam-ı dilden dile yayılır. Lakin bu şatafatlı zafer dönemi, Ares’in Spartalı’yı sınadığı günde son bulacaktır. Nitekim Ares, Kratos’u kanlı bir cinnete sokar ve bu gaflet anında kendi elleriyle ailesinin canını almasına sebep olur. Ares, bunu Kratos’un gücünü sınamak ve insanlığından geriye kalan son bağını koparmak için yapmıştır. Ancak bunun karşısında Kratos, Ares’e olan bağlılık yeminini bozar ve...
God of War Ascension, Kratos’un ailesini kendi elleriyle katledişine müteakip Ares’e olan kan yeminini bozması ve hizmet etmeyi reddinden 6 ay sonrasına götürüyor bizleri. İlk God of War oyununun da 10 yıl öncesine. Yemin bozmak affı olmayan büyük bir suç. Ve bu suçlular, Olimposa olan yeminini bozanların ilki Gaia’nın oğlu Hekatonkir Aegeon’un, Hiddetliler tarafından etleri çekiştirile çekiştirile diğer yemin bozanlar için bir hapishaneye döndürülen devasa vücudunda akıl almaz işkencelere maruz bırakılıyor. Hiddetliler, Titan ve Zeus döneminden çok daha önce dünyada hüküm süren Primordiaların öfke dolu savaşlarında hayat bulmuş birer adalet bekçileri. Yeminlerini bozanların kabusu.
Bir başka yemin bozan, Kratos da kendini bu hapishanede buluyor tabii. Dayanılmaz işkence seansları ve zulümlerden kurtulmak bir kenara, Ares’le olan bağını tam anlamıyla koparmak için Kratos’un tek çıkar yolu 3 Hiddetliyi de öldürmekten geçiyor. Derken bu şans, konuşmalardan anladığımıza göre ilk karşılaşmamızda kolunu kopardığımız hiddetlilerden Megaera’nın işkence esnasında kantarın topuzunu kaçırmasıyla doğuyor ve Kratos’un kurtuluşa giden yolculuğu başlıyor.
God of War 3’ün sonunda tüm Olimposu yerle yeksan eden Santa Monica ekibi, şu aşamada bir devam oyunu yerine 3. kez oyuncuları hikayenin köklerine götürmeyi tercih ediyor. God of War Ascension, tüm bir serinin başlangıç noktası. Kontrollerimizdeki karakter o bildiğimiz, tanıdığımız alayına gider havasındaki Kratos değil. İşlediği günahın hayaletleri tarafından zihni bulandırılan, Ares’e olan nefreti henüz alev topuna dönüşmemiş, prangalarını kırmak için kurtuluş yolu arayan bir adam var karşımızda. God of War Acension serinin köklerine inen kimi oyunlarla aynı yeknesaklığı paylaşıyor hikaye kısmında. Aslında bunun en güçlü sebebi Chain of Olympus ve Ghost of Sparta ile Kratos’un geçmişinde can alıcı noktalara zaten ışık tutulmuş olmasına rağmen bir kez daha, üstelik bu kez dingin, öç olma peşinde olmayan, gerçeği arayan Kratos portresiyle bir hikaye anlatmak istenmesi. Hikayenin ilerleyen bölümleri ilgi çekici hale geliyor ama Dingin Kratos, intikam duygusunun kendisini bir yokediciye çevirdiği öfkeli Kratos’u kesinlikle özletiyor. Hikayeyi önemsemeseniz bile Kratos’un oyuncuyu motive eden kızgın haline, özellikle ara sahnelerde özlem duyacaksınız. Bir de God of War 3 faktörü var ortada. Titanların sırtında Olimposa doğru yürüdüğümüz, adım başı bir başka boss savaşında ter döktüğümüz, sunumun doruklarında efsanevi bi deneyim sonrasında Ascension’ındaki rakiplerimiz Zeus, Hades, Poseidon kadar heyecanlandırmıyor bizi.
Dile getirdiğim bu sakinlik hali, hikayenin işleyişinde kendine yer etsede Oyun alanında Kratos... yine aynı Kratos. Mitolojik temayı mükemmel bir şekilde kullanan sunumlarıyla, God of War her zamanki gibi şiddetinden sual olunmaz bir görüntü çiziyor. Genç spartalı Kan deryasında yüzüyor.
Ascension hikayenin başlangıcını konu edinen temasıyla God of War 3’den ziyade, 1 ve 2. oyunun tadında bir ilerleyişi benimsemiş. Bulmaca ve platform öğelerinin 3. oyuna oranladığımızda arttığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Kratos’un tüm sakinliğine rağmen yolun hemen başında hekatonkirin kollarıyla yaşadığımız çarpışma, klasik God of War yapısının ve sunumunun kaliteden ödün vermediğini haber ediyor adeta. Arap atı misali, başlangıç saatlerinde tutuk, bulmacaları zayıf bir görüntü sergileyen yapım her adımda neden God of War adını duyunca heyecanlandığımızı ve neden bu kadar sevildiğini hatırlatıyor.
Biz Türk oyunseverler için elbette en önemli detay yapımın Türkçe bir içerikle boy göstermesi. Ancak altını çizelim şayet oyuna Türkçe başlarsanız oyun ilerleyişinde orjinal seslere dönüş yapamıyorsunuz. Yine orjinal dili ve Türkçe alt yazı seçeneği de, dublajı tercih etmeyenlerin keyfine sunuluyor. Oyuna başlamadan önce dikkatinizi çekecek detayların ilki, artık farklı oyuncular için farklı profillerin oluşturabiliyor olması. Böylece evde kimse sizin oyun kaydınıza ilişmeyecek. Tabii bu profillerin yer almasında bir diğer sebepse, multiplayer ve co-op modları. Burada bir parantez açalım. God of War Ascension otomatik kayıt sistemi kullanıyor.
Ascension’ın oyun içi menü tasarımı, bir önceki oyunların görkemli görselliğine göre sade kalmış. Silah geliştirdiğimiz arayüzde bir şeylerin eksikliği kolaylıkla hissediliyor. Bu konuda Gözlerimizi oyun alanına çevirdiğimizde ise başarılı iyileştirmelere şahit oluyoruz. Tuşlara zamanında basma anlarında taş üstüne kazınmış görüntüsü verilen tuşlar, eski haline göre oyunun temasına daha başarılı bir uyum sağlamış. Ayrıca bitirici vuruşu haber eden anlar için beliren tuşların yerini daha sade duran ışık çizgileri almış.
God of War Ascension, serinin ilk multiplayer seçeneklerine sahip olan yapımı. Rekabetçi ve kontrol sahiplerini gerçekten terleten multiplayer modları yanısıra düşman dalgalarını savurmaya çalıştığımız bir co-op modu hikayenin yanına eklenmiş soslar oluyor.
Hikayenin patlama yaptığı God of War 3, henüz açılış sahnesinde sinematik sunumun savaşlarla harmanlandığı göz alıcı grafiklerle bizi koltuğumuza mıhlayıvermişti. God of War Ascension’da hikaye gereği devasa Titanlar ve yaldızlı Olimposlularla karşılaşamıyoruz. Ancak bu heyecanınızı kaçırmasın. E ben de göstererek sizin hevesinizi kaçırmayayım ancak emin olmalısınız ki God of War Asceinsion’da yer eden boss çarpışmaları konu edindiği hikaye menşeine bakıldığında muazzam duruyor.
Üstünde 3. oyunda olduğu gibi gösterişli zırhı yok belki ama işkence izleri can yakıcı gerçeklikte işlenmiş Spartalının vücuduna. Nefes alış verişiyle hareketlenen bu heybetli beyaz beden, vahşet anlarında kırmızıya çalıyor. Ancak iş sadece Kratos’un tasarımıyla ve hareket animasyonlarıyla sınırlı değil. Karşılaştığınız her düşman, en az hikayenin ana karakteri kadar keyif verici tasarım ve animasyon yönünden zenginliğine sahip. Bu detayları kameranın yakınlaştığı anlarda veya ara sahnelerde çok daha net görebilmek mümkün.
Dinamik ışıklandırma gerçekçiliğiyle sadece iç ve dış mekanların tasarımlarında önemli bir role sahip değil. Savaş anlarını betimlemede de öne çıkan bu kıymetli detay, her savurduğumuzda kılıçlarımızın element gücüne göre değişen renk paletiyle ataklarımızın vuruculuğunu pekiştiriyor. Oyunun genel kaplama detayları şöyle dursun, örneğin seramik kaplamalı alandaki yansımalar, görselliğin aniden yerini küle dönmüş bir harabeye bırakması God of War evreninin sanatsal yönüyle de ne denli sevildiğini hatırlatıyor bizlere. God of War Ascension her God of War oyununda alışageldiğimiz şekilde mitolojiyi harika bir şekilde kullanıyor sunum aşamasında. Arka planı süsleyen devasa yapıtlar, oyun alanına da teşrif etmekten geri durmuyor ve tüm bu sunum esnasında oyun akıcılığından hiç bir şey kaybetmesizin yola devam ediyor. Oyunun genel temasına baktığımızdaysa Ascension’ın serinin en renkli oyunu olduğunu söyleyebiliriz.
Elbetteki God of War Ascension mükemmel değil. Animasyonların oturaksız olduğu, kimi zaman yoldan çıktığı anlar mevcut. Kaplamaların bazen yetersiz kaldığı bölümler, su üstünde gezinirken tozuma efektinin gözüktüğü ufak detay eksiklikleriyse gözünüze pek çarpmayacak. Multiplayer cephesinde ise bu görsel zenginliğin ekran yoğunluğu karşısında kalitesinden pek de ödün vermediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Takdir edersiniz ki ses kategorisinde özellikle üstünde duracağımız kısım Türkçe dublaj. Seslerin oyun alanına önemli bir tesiri olduğu God of War gibi bir yapımda, hele hele Kratos gibi orjinal sesiyle özdeşleşmiş bir karakterse sesinizle hayat vermeniz gereken, işiniz zor olmalı. Zeki Atlı’nın sesiyle hayat bulan Kratos, Türkçe dublajı tercih edecek oyuncuları tatmin edecektir. Senaryoda öne çıkan diğer karakter seslendirmeleri de örneğin Castor rolünde Levent Ünsal ve Gaia rolünde Betül Arım gibi sanatçılar tecrübelerini konuşturmuş. Buna rağmen bazı yan rol karakterler bu seslendirme yelpazesine ve oyunun dünyasına hiç uymamış. Esas sorunsa, seslendirmelerin teknik kısmında baş gösteriyor. Boğuk, kimi zaman ne dedikleri anlaşılmayan, ses seviyeleri farklı konuşma anları, başarılı sayılabilecek Türkçe dublaj deneyimine maalesef gölge düşürmüş. Umarız raflada yer eden sürümde bu teknik sorunlar yer etmez.
Orjinal seslere baktığımızdaysa hikayede işlenen Kratos’un ruh halinin buraya nasıl yansıdığını görüyoruz. Genç Kratos, tam da oyunun temasına uygun olarak daha yolun başında gerçeği ve kurtuluşu arayan bir savaşçı rolünde diğer oyunlardan alışık olduğumuz kadar hiddetli naralar atmıyor ara sahnelerde. Ancak savaş anlarında ve bitirici vuruşlarında derinde bir yerlerde intikam ateşinin yanmaya başladığını gösteriyor. Düşmanların yedi düvele meydan okurcasına gürleyerek giriş yaptığı ancak enik gibi elveda dediği oyun alanı başarılı seslerle donatılmış.
God of War Ascension’ın müzikleri işin ehline emanet edilmiş. Tyler Bates. Bu ismin bizim açımızdan en önemli projeleri arasında 300 Spartalı filminin müzikleri, oyun cephesinde orkestral müzikleriyle bilinen Transformers Fall of Cybertron ve War for Cybertron yer alıyor.
Tyler Bates yeni müzikler kadar tanıdık müzikleri de remix eleğinden geçirmiş, başarılı da olmuş.
Serinin diğer oyunlarından aşina olduğumuz 3 tuşa yayılmış atak kombinasyonlarına dayalı savaş sistemini koruyan Ascension, yeni eklemelerle bu sistemi tazeleme yoluna gitmiş. Savaş dinamiklerinde dikkatimizi çeken yeniliklerin başında kaos kılıçlarımızı düşmana saplayarak, onu adeta bir kuklamız haline getiriyor olmamız. Bu esnada öteki kılıcınızla düşmanlara olan saldırılarınızı devam ettirebilir, ya da kılıcınızın ucundaki çaresiz düşmanı diğerlerinin kafasına çalabilirsiniz. Düşmanlarınızı sersemlettiğinizde bitirici vuruş anına ulaşmak için yine kılıcınızı düşmana saplama aksiyonunu gerçekleştirmeniz gerekiyor. Haliyle God of War Ascenison’da 3 tuşa yayılmış atak sistemi yanı sıra" right trigger" yani R1 tuşuna sıkça baş vuruyorsunuz. Ancak öyle her düşmanı tutup yanınıza çekemiyorsunuz. İlerleyen aşamalarda karşınıza çıkan düşmanlar sahip oldukları zırhlarla bu yeni yeteneğinizi öyle kolayca kullanmanıze müsaade etmiyor. Üstelik yeni düşmanlarımızda benzer bir yetenekle yakanıza yapışabilir.
Ekranımızın sağ alt köşesinde beliren yeni barımız ise Kratos’un öfke ölçeri. Savaşlar esnasında düşmandan tokat yemeden başarılı kombolar gerçekleştirmeniz karşılığında dolan bar hem kaos kılıçlarınızın hasar gücünü arttırıyor hem de öfke patlaması olarak tabir edebileceğim güçlü ve anlık bir saldırı yapmanızı sağlıyor. Bu özellik serinin daha önceki oyunlarında yer eden öfke modları yerine konuşlandırılmış. Farklılığı ise otomatik olarak aktif olması. Öfke ölçeri doldurmak için hasar almadan kombo yapmak her ne kadar savaşları daha rekabetçi bir yapıya bürüse de, tam barı doldurup içinizden “hah işte şimdi çarkınıza çomak soktum” derken aldığınız tek bir darbe gardınızı düşürüyor ve bu yeni oyun mekaniğinin keyfini baltalıyor. Öfke ölçerin tesir etkisi düşman grubu dağıtmanızın ardından sönüyor ve her yeni gelen grupla sil baştan öfkenizi arttırmanız gerekiyor.
Tüm bir oyun boyunca ana silah olarak yalnızca Ares’den yadigar kalan kaos kılıçlarını kullanıyor; Hikaye ilerleyişiyle birlikte elde ettiğimiz Olimpos’un hediyesi elementlerle kılıçlarımızın şanına şan katıyoruz. Ares’in ateşi, Poseidon’un buzu, Hades’in esir ruhları ve Zeus’un yıldırımı. Kaos kılıçlarınız gibi geliştirilebilir olan element güçleri, tahmin edebileceğiniz gibi her seviyesinde farklı saldırı şekilleri sunuyor. Düşmanı yakabilir, dondurabilir, felç edebilir veya ruhlarla başbaşa bırakabilirsiniz. Her element gücü, bir de ne-vi şahsına münhasır büyü saldırısına sahip. Büyüleri gerçekleştirirken yeni bir eklenti olarak quick time event anlarıyla karşılaşıyorsunuz.
Kaos kılıçlarımıza ek olarak, oyun alanında bulunan kılıç,mızrak, yunan ateşi ve kalkan gibi farklı türde silahları da yardımcı silah veya savunma aracı olarak belirli süreliğine kullanabiliyoruz. Hatta bazen düşmanın elinden çekip alabilirsiniz de. Ama savaşlar esnasında bu silahlardan özellikle yakın mesafe tesirlilerini çok da tercih etmiyorsunuz.
God of War 3’de olduğu kadar destansı boss mücadelelere odaklanmasa da, Ascension oyundaki düşman grupları ve mini bosslarla zorlayıcı rakiplere sahip olarak karşınızda duruyor. Keyfinizi kaçırmamak için paylaşmadığımız güzel düşünülmüş boss mücadeleleri mevcut. Düşmanların bir kısmı tasarım ve saldırı etkinliğiyle farklı bir kimliğe bürünmüş ama tanıdık taktiklerle alt edilebilirler. Yeniler ise hem görkemli hem de gerçekten dişli. İş, bitirici vuruşlara geldiğindeyse işte taze bir ayrıntı daha! Artık sadece tuşlara zamanında basmakla kalmıyor, yakın çekimde gerçek zamanlı bir mücadele anıyla karşılaşıyoruz. Kılıcımız altında kıvranan düşmanlar, kontrol sahiplerinin kendilerini güçlü hissetmeleri açısından harika bir ayrıntı ve sunum. Savaşların, oyunun tema edindiği dünyayla daha iç içe olması açısından farklı taktikşer deneyen yapımcılar bu konuda her zaman başarılı olamamış. Sunumu güçlendirmesi açısından uzaklaşan kamera, oyun alanına olan hakimiyetinizi yitirme sebebi. Üstelik bu anlarda öfke barınızı doldurmak neredeyse imkansızlaşıyor. God of War Ascension’ın bir diğer sıkıntısı ise ilerleyiş ve aksiyon anlarında size odaklanmada arıza çıkaran kamera açıları.
Karşılaştığımız bulmacalar,bilhassa Uroboros isimli tılsım taşının oyuna dahil olmasıyla keyifli hale geliyor. Öncesindekiler God of War serisinin klişesi haline gelen, bazı bölümlerde gereksiz olarak yer etmiş bulmacalar. Uroborus’u savaşlar esnasında da kullanarak taktik yapma şansınız var. Maddelerin yıkıntılı ve sağlam hali arasında geçiş yapmanızı sağlayan Uroboros ile hazırlanan bulmacaların benzerleriyle bu tılsım taşını almadan önce de karşılaşacak ve sıkı imtihanlardan geçeceksiniz. Bulmacalar sadece hikayede ilerleyişinize engel olmak için yer etmemiş.
God of War Ascension, Silahlarınızı, sağlık ve büyü barınızın seviyesini arttırmak için bir önceki oyunlarla aynı yöntemi izliyor. Sandıklar her zaman olduğu gibi kamera açılarından yararlanılarak etrafa saklanmış. Göz önünde bulunanlaaı ise tercihi olarak bulmacaları çözerek ulaşabiliyorsunuz. Platform öğeleri klasik God of War mantığında. Seyrek de olsa kamera açısının azizliğine uğramamız bir kenara bazen ilerleyişte çıkan anlamsız engeller gereksiz ölümünüze sebep oluyor.
Hikayeyi tamamladığınızda ise New Game + modunda kazandığınız yetenekler sıfırlanmadan ve açtığınız kostümlerle yeniden bir maceraya çıkabilirsiniz. Ama bu moddayken Trophy kazanmayı unutun.
Oynanış dinamikleri üzerine inşaa edilmiş ancak aksiyon akılıcığı hikaye modundan daha yavaş bir multiplayer moduna sahibiz. Hikaye modundan multiplayer moduna yapılan gönderme ise pek bi manidar olmuş. Ölmek üzereyken Olimpostan yardım dileyen bir savaşçı, yani siz Zeus, Ares, Poseidon veya Hades’den hangisini dilerseniz kapısını çalabilirsiniz. Yaptığınız seçime göre, oyun alanında farklı yetilere sahip olabiliyorsunuz. Örneğin Hades size yer altından sıvışma gücü verirken, Ares yakın dövüşte sizi daha güçlü kılıyor.
Klasik olarak savaşardan deneyim puanı kazanıyor; silah, zırh, miğfer ve büyülerimizi geliştirebiliyoruz. Kılıç mızrak ve balyoz olmak üzere 3 ana silah çeşidine yer verilmiş. Free for all, team objektive, team deathmatch ve capture the flag gibi bilindik modlarda, aslında hikaye modundaki hünerlerimizi sergiliyoruz. Atak savuştur - saldır mantığıyla maçları her an kendi lehinize çevirebiliyor olmanız keyif verici bir duygu. Savaş alanına düşen silahlar, çevre elementleri ve arenayı işgal eden yaratıkları kullanarak etrafa ölüm saçabilirsiniz de. Örneğin haritanın ortasında yer alan bu mitolojik yaratığı kontrol ederek takım arkadaşlarınıza avantaj sağlayabiliyorsunuz. Oynanış yapısı görev odaklı modları pek keyifli kılmamış. Elbette bu oyuncudan oyuncuya değişir ancak takım halinde rakiplere dalmak çok daha eğlenceli. Harita tasarımları geçmiş God of War oyunlarından referanslara sahip. Multiplayer kısmında canınızı sıkacak 2 şey var. Birincisi oyuncu seviyesine göre maçların düzenlenmiyor olması. Adamlar sizi resmen hacamat ediyor. Bazen de bol ışık efektleri karşısında karakterinizi kaybediyor olmanız.
Co-op modu arenada belli zaman sınırı içerisinde gelen düşman dalgalarını savurmaya ve bir sonraki bölgeye ilermeye odaklanmış. Bu modu dilerseniz tek kişi de oynayabiliyorsunuz. Ancak zamanlama sınırı adeta keyfinizi kaçırmak için konulmuş. Düşmanları öldürerek ekstra zaman kazanıyorsunuz ama bu sefer de co-op bir arenada olduğunuzu unutup yardımlaşmak yerine aceleyle düşmanların işini bitirmeye koşuyorsunuz. İlerleyen bölümlerde düşmanların zorlaşmasıysa keyifli olabilecek modu kısa kestirip atıyor.
God of War Ascension hikaye modu oyunculuk deneyimlerinize bağlı olarak ortalama 8-9 saat uzunluğunda. Başta belirttiğim gibi hikaye, üçleme sonrasında bariz şekilde yan senaryo tadında. Kratos ile yaşadığınız onca maceradan sonra bir sükunet havası hakim. Sahip olduğu online içerikli modlar eksiklerinden ötürü herkesin tercih edebileceği kapsamda bir eğlence sunmuyor. Oynanış dinamiklerinde yapılan yenilikler yerinde, ancak belirttiğimiz noktalarda aksak kalmış.