Ubisoft'un multiplatform geliştirdiği ama PC'de hep derse geç kaldığı oyunlardan biriyle karşı karşıyayız. Son zamanlarda PC'ye yaptığı oyunları erteleme huyunu alışkanlık hâline getirmesiyle bilinen Ubisoft, Call of Juarez: The Cartel ile de bu huyundan vazgeçmedi. Geçtiğimiz aylarda Xbox 360 ve Playstation 3 için çıkışını gerçekleştiren ve otoriteler tarafından vasatın altında görüşünde birleşilen oyunun PC sürümü en nihayetinde çıkışını yaptı. PC sürümünün bir mucize yaratmasını beklemiyoruz hâliyle. Peki bu kadar gecikme sebebi olarak oyunun bu versiyonunu daha gelişmiş bir biçimde mi beklemeliydik? PC sürümü konsoldakilere oranla daha mı sağlıklı? Gelişen PC teknolojisini sırtına dayıyor mu? Bu ve bunun gibi soruları oyunun bu incelemesinde yanıtlamaya çalışacağız. Hadi hemen işe koyulalım.
Bir kere şunda hemfikiriz değil mi? Call of Juarez: The Cartel bize konu konsepti olarak orjinal bir şeyler sunma peşinde. Uzaylı veya dünya savaşı konularını bir kenara koyan The Cartel, kendi konseptine bile karşı çıkıp bizi çok farklı bir dünyaya sürüklüyor. Vahşi batı teması ile hayatına başlayan Call of Juarez, kökenini bile karşı geliyor ve bizi modern dünyadaki uyuşturucu tacirlerinin cirit attığı bir dünyanın orta yerine bırakıveriyor. Bunu yaparken de hafif Vahşi batı temasından da taviz vermiyor. 3 kanun adamı ile ilerleme sağladığımız The Cartel’de seçtiğiniz karaktere göre ara sahnelerin farklılık göstereceğini, karakterlere özel gizli görevlerin bulunduğunu biliyor muydunuz? Ayrıca her karakter belirli silahları daha iyi kullanabiliyor. Yani bu karakterler yalnızca görünüş olarak değil, her yönleriyle oyuna farklılık katıyorlar. Bu daha önce hiçbir oyunda görmediğimiz türde bir konu anlatım metodu. Böylece oyunun tekrar edilebilirlik seviyesinin iyice arttığını söyleyebiliriz.
Konuya geçmeden önce karaktelerimizi yakından tanıyalım. The Cartel’de kontrol edeceğimiz 3 karakter şöyle sıralanıyor; İlki LAPD dedektifi olan ve ne tesadüftür ki bir önceki Call of Juarez’in ana karakteri Ray McCall’ın bilmem kaçıncı torunu Ben McCall, ikincisi ise bir FBI ajanı olan Kim Evans ve son olarak Eddie Guerra; direk DEA’da (Narkotik Birimi) çalışan bir aynasız. Oyuna başlamadan önce bu karakterlerden birini seçiyorsunuz ve The Cartel dünyasına ilk adımınızı atmış oluyorsunuz. Unutmadan, seçiminizi iyi yapın, çünkü karakter seçimi tüm oyuna etki ediyor ve oyunun gidişatını etkiliyor.
Peki bu üçlü neden bir araya geldi? Hemen sizi aydınlatalım. Meksika’daki uyuşturucu çeteleri iyice cozutuyor ve kanundan bile korkmayacak derecede güçleniyor. Çetelerin bir saldırısında bomba patlaması sonucu birkaç federal ajan ölüyor ve Amerikan hükümeti bu çeteleri ortadan kaldırmak için bir plan yapıyor. Meksika’yı işgal edemezsiniz. O zaman LAPD/FBI/DEA üçgeninden bir grup kurup Meksika’ya sızdırma gibi parlak bir fikir geliyor akıllarına. Amacınız bu rüya ekip ile uyuşturucu tacirlerinin esrar partilerine, pardon uyuşturucu ticaretlerine son vermek. Bunu yaparken de kimliğinizi korumaya çalışmak ana görevlerinizden biri. Görevleri yerine getirdiğimizde bunu karşı çete örgütü yapmış gibi göstermeye çalışıyoruz ki işlerimiz ve operasyon sorunsuz bir şekilde devam etsin. Tabiiki her şey sorunsuzca ilerlemiyor. Çete örgütleri de ne olup bittiğine anlam veremiyor ve sizi araştırmaya koyuluyorlar.
Techland oynanışa küçük sürprizler ekleyip bizi etkileyeceğini sanmış ancak bu konuda çok başarısız olduklarını yüzlerine vurmadan edemeyeceğim. Bazı kısımlarda çıplak elle dövüş mekanizmasını koymuşlar. Bunu en iyi başaran oyunlardan biri Condemned 2 idi. Aşırı derecede bu oyundan ilham aldıklarını düşünmeme rağmen ondan iyi olmayı başaramamışlar bile. Bunu geçtim, bazı sahneler var ve bunlarda ekip arkadaşlarınız karşı tarafa ateş edip arkanızı kollarken sizden de bu esnada siper alarak düşman mevzine yaklaşmanız isteniyor. Ancak oyun siper alınacak noktaları gözünüze gözünüze soktuğundan bu hadiseden zerre keyif alamıyorsunuz. Techland, iyi bir şeyler yapmaya çalışmışsın ama daha yaratıcı olmayı unutmuşsun.
The Cartel’in PC sürümünün DirectX 11 desteklediğini unutmadan söyleyelim. Herhalde PC sürümünün tek göze çarpan farkı bu olmuş. DirectX 11 destekli bir ekran kartınız yoksa korkmayın. Oyunu ister DirectX 11 destekli, ister normal seviyede açabilirsiniz. DirectX 11 seviyesindeki The Cartel gözle görülür biçimde grafikleri üst noktaya taşıyor. Kaplamalar ve AA olsun, her şey PC teknolojisinin son hâline yakışır biçimde. Ancak nedendir bilinmez, DirectX 11 açıkken oyunda aşırı derecede Frame Rate sorunları yaşadım. Optimizasyon sorunu olup olmadığından emin değilim ama sistemimi daha yeni güncellediğimi bilmenizi isterim. Aynı sorun ile karşılaşanınız var ise bana geri dönüş yapmanızı bekliyorum.
DirectX 11’i bir kenara bırakıp grafiklere geri dönersek, karakter modellemelerinin günümüz standartlarının gerisinde kaldığını söylemeliyim. Yapımcı ekip görüntüye ‘Blur‘ bir etki vermek için bir çok filtre kullanmış ve bu bir süre sonra oyuncuyu daraltabiliyor. Yüz animasyonları, konuşmaları ve mimikleri aynen olduğu gibi yansıtmış. Yine de bazen alakasız ağız hareketleri ile karşılaşmıyor değiliz..
Seslendirmelerin yeterli seviyede olduğunu söylemek mümkün. Ancak bazı karakterleri dinlemek hiç keyifli değil. Özellikle birini işaret etmek gerekirse arasahnelerde ve yükleme ekranlarında karşılaştığımız haber sunucusunun gözle görülür biiçimde kulak tırmalayıcı bir sese sahip olduğu çok bariz. Silah ve patlama ses efektleri için ‘Eh, işte‘ denilebilir. Sakın bir Call of Duty veya Battlefield kalitesinde ses efekti beklemeyin. Müzikler her ne kadar oyunun temasını güzel yansıtsa da enterasan bir sıkıntıları var. Müzik kendi kendine atlıyor veya duruyor. Bir şekilde oyundaki atmosfere ayak uyduramıyor.
Oyunun multiplayer özelliklerine geçelim. İlginçtir ki bu kadar kötü şey saydıktan sonra eminim oyunun multiplayer kısmından pek bir şey beklemiyorsunuzdur. Ancak hiç de öyle değil. Techland, oturup oyunun multiplayer kısmında epey vakit harcamış. İlk olarak oyunun online co-op desteğini ele alalım. Bahsettiğimiz üç karakterden birini seçtiniz ve geri kalan 2 karakteri oyun boyunca bildiğiniz gibi yapay zeka kontrol ediyor. Ancak bölümler öncesindeki lobide online co-op seçeneğini seçtiğinizde oyun, sunucudan boştaki bu karakterleri kontrol edecek oyuncuları aramaya koyuluyor ve bulduğunda daha keyifli bir senaryo deneyiminin sizi beklediğini söylemem gerekiyor.
Co-op'un yanısıra The Cartel'de dikkat çekici bir Team Deathmatch modu bulunuyor. Suçlu veya polis seçiminizi yaptıktan sonra kendinizi lobi ekranında buluyorsunuz. Bu lobi ekranı polislerde departman şeklinde karşımıza çıkarken, suçlularda ise kirli bir karargah görünümünde. The Cartel multiplayer'ında ana amacınız 'Objective' yani amaçları yerine getirmek oluyor. Bu esnada partnerinize yakın durmanız size extra bonuslar kazandırıyor. Polisler suçluları kovalayıp onların amaçlarını engellemeye çalışacak, suçlular ise çeşitli görevleri yerine getirmeye çalışacak. Bu süreçte görevler ise değişecek. Multiplayer modlarının oldukça keyifli olduğunu söylemeliyim.