Zombi temalı oyunlar dediğimizde aklımıza ilk gelen firma tabi ki Capcom'dur. Resident Evil serisi ile oyun dünyasına damgasını vuran Japon devinin Racoon City'de başlattığı zombi istilası hala devam ediyor. Tabi firmanın zombi konseptine sahip tek oyunu Resident Evil değil. 2006 yılında sessiz sedasız Xbox 360'a özel olarak piyasaya çıkan Dead Rising, George A. Romero'nun filmlerinden esinlenmiş izlenimi veriyordu. Zombiler tarafından çevrilmiş bir süper markette mahsur kalan insanlar konsepti başka nereden gelebilirdi ki?
Keiji Inafune'nin (kendisini Mega Man, Onimusha ve Lost Planet'tan tanıyoruz) yarattığı Dead Rising, 2006 yılında piyasaya çıkarak 2 milyon gibi çok iyi bir satış rakamına ulaşmıştı. Daha Xbox 360 yeterince yaygınlaşmadan oyunun bu kadar satması sanırım Capcom için de sürpriz olmuştur, çünkü günümüzde bile favori oyunlar bu rakama kolay ulaşamıyor. Daha sonra 2009'da Nintendo Wii ekranlarında gördüğümüz oyun, bir çok oyuncunun gönlünde iyi bir yer edinmişti. Doğal olarak da Capcom beğenilen serinin devamını duyurmazlık yapmadı. Eğer zombilerle dolu bir cehennemden kurtulmayı özlediyseniz Dead Rising 2 karşınızda. Peki Capcom bu oyunda ne kadar başarılı olabildi?
İlk olarak oyunumuzun geliştiricisinde bir değişiklik görüyoruz. İlk Dead Rising oyunu Capcom'a bağlı Production Studio 1 tarafından geliştirilmişti. Dead Rising 2 ise Batılı bir firma olan Blue Castle Games tarafından geliştiriliyor. Capcom'un bu geliştiriciyi kısa bir süre önce satın aldığını belirtelim, yani oyun bir bakıma yine Capcom tarafından yapılıyor. İlk oyun, Colorado-Willamette'deki bir alış-veriş merkezine giden gazeteci Frank West'in öyküsünü konu ediniyordu. Dead Rising 2'de ise eski bir motocross şampiyonu olan Chuck Greene başrolde. Bir süre önceki bir saldırıda Chuck, eşini zombiye dönüştüğü için kaybetmiştir. Üstelik eşi küçük kızları Katey'i de kolundan ısırmıştır. Kızının zombiye dönüşmesine engel olmak için Chuck mutlaka "Zombrex" adlı ilacı bulmak zorundadır. Bunun için de Fortune City'de düzenlenen Terror is Reality adındaki şova katılıp para kazanmak ve bu ilacı satın almak zorundadır.
Fortune City, zombi istilası sonucu yok olan Las Vegas'ın küllerinden doğmuştur ve şimdi burada zombileri para, ün ve spor için öldüren insanların yarıştığı Terror is Reality programı önplandadır. Tyron King tarafından düzenlenen bu yarışma adeta karnaval havasında. Havai fişeklerin patladığı, türlü ışık oyunlarının yapıldığı bu programda doğru dürüst para bile kazanamayan Chuck'a başına bir de komplo kurulur ve mücadelemiz başlar.
Zombilerin serbest kalmasından sorumlu tutulan Chuck, kendisine kurulan komployu ortaya çıkarmak ve bir yandan da kızı Katey'e her 24 saatte bir "Zombrex" bulmak zorundadır. Oyunumuz da bu aşamada başlıyor. Katey ile sığınağa giren Chuck, buradan dışarı çıkıp görevleri yapmaya başlıyor. Bir taraftan her yanı saran zombilere karşı mücadele eden kahramanımız, diğer yandan insanlara ve boss'lara karşı da mücadele veriyor. Oyuna başladığınızda elinize geçirdiğiniz sopa, demir, kova, bıçak hatta lazer kılıcı gibi onlarca yakın dövüş silahı ile düşmanlarınızı kolaylıkla öldürebilirsiniz. Bunun yanı sıra tabanca, shotgun gibi uzun menzilli silahlar da emrinizde. Silahların çeşitliliği konusunda kafanızda şüphe olmasın, geliştirici firma bu konuda çok cömert davranmış. Tabi bunlar çevreye dağılmış durumda ve onları bulmanız gerekiyor; genellikle de şans eseri karşınıza çıkıyorlar.
Bu silahların yanı sıra oyunda kendi silahımızı da tasarlayabiliyoruz ki bu özellik ilk oyunda yoktu. Örneğin biraz çivi ve bir sopa ile "çivili sopa" yapıp düşmanlarımızı kolayca öldürebiliyoruz. Bunun gibi onlarca kombinasyon da emrinizde oluyor. Üstelik düşmanlarımızı kendi yaptığımız silahlarla öldürdüğümüzde fazladan PP (Prestige Points) ile ödüllendiriliyoruz. PP ise karakterimizi geliştirmemiz için toplamamız gereken puanlar oluyor. Oyundaki Level sistemi sayesinde Chuck'ı geliştirebiliyor ve yeni silahlar kullanmasını sağlayabiliyoruz.
Chuck Greene'i geliştirmeden oyunu bitirmek pek de kolay değil, çünkü oyuna başladığınızda karakterimizin çok yavaş hareket ettiğini, silahları-eşyaları yakın mesafeye fırlattığını veya enerjisinin çabuk tükendiğini ve eşya stoğunun az olduğunu fark edeceksiniz. Bir süre sonra çevreden yediğiniz yiyeceklerin enerjinizi doldurmasının yetmediğini ve zombileri kolaylıkla öldüremediğinizin farkına varınca PP'nin değerini anlayacaksınız. Düşmanları öldürdükçe artan PP'yi aynı zamanda çevredeki masum insanları sığınaklara götürerek veya yan görevleri yaparak da arttırabilirsiniz.
Karakterinizin özelliklerini de menüdeki Status bölümüne girip öğrenebilirsiniz. Şunu asla unutmayın, Chuck'ı ne kadar geliştirirseniz oyuna o kadar çok bağlanacaksınız; çünkü karakterinizi geliştirmek demek daha hızlı hareket edeceğiniz anlamına geliyor. Oyunu bitirmek için 72 saatinizin (oyunun saatine göre 72 saat) olduğunu ve her görevi belli bir süre içinde yapmak zorunda olduğunuzu söylersem, sanırım neden Chuck'ın özelliklerini geliştirmenin önemli olduğunu daha iyi anlatabilirim. Bu süre sınırlaması bazı oyuncuları çok rahatsız ediyor. Açıkçası ben bu sınırlamanın iyi mi kötü mü olduğuna bir türlü karar veremedim, çünkü zaman sınırlaması sinirinizi olduğu kadar adrenalininizi de arttırıyor.
Zaman sınırlaması nedeniyle hızlı hareket ederken mekan geçişlerinde bol bol karşılaşacağınız yüklemeler eminim hiç hoşunuza gitmeyecektir. Belli bölgeler arası geçişlerdeki bu yüklemeler yüzünden oyunun hızı kesiliyor. İlk oyuna göre büyük gelişim gösteren grafikler nedeniyle bu kadar yüklemenin olması gerçekten sinir bozucu. Oyunda karakter tasarımlardan, çevre tasarımlarına kadar her şey çok yumuşak ve kaliteli görünüyor. Karakter tasarımlarına daha çok özen gösterilebilirmiş, ama çevre tasarımını çok beğendiğimi söylemeliyim. Bazen aynı yerlerde dönsek de bu nedenle sıkılmıyorsunuz, fakat açık alanlarda uzakta kalan yerler blur efekti ile kapatılması kapalı bir mekandaymış hissi veriyor. Açıkçası bu efekt beni çok rahatsız etti. Yine de aynı ekranda 7.000 zombinin görülebildiğini (ki bu sayı ilk oyunda 600'dü) göz önüne alırsak görsellerdeki gelişimi başarılı saymalıyız.
Zombileri öldürürken kafalarını koparabilir, hatta onları ortadan 2'ye ayırabilirsiniz. Chuck ile bir zombi grubunun arasına dalıp toplu inzaf yapınca üzerinin kanlarla kaplandığını görmek oldukça güzel. Ayrıca Chuck'ın kıyafetlerini de tamamen değiştirebilirsiniz ve bu kıyafetler ara sahnelerde de onun üstünde kalıyor. Çevrede parçalayabileceğiniz kumar makineleri, reklam tabelaları gibi şeylerin de olduğunu düşünürsek oyun görsel ve teknik bakımdan geçer not alıyor.
Grafikleri genel olarak başarılı saymamız gerekse de kontroller ve yapay zeka konusunda ciddi sorunlarla karşılaşabiliyoruz. Öncelikle çevrede kurtarılmayı bekleyen veya sizden bir isteği olan insanların yapay zekası pek iyi değil. Bazen zombilere yem olmamaları konusunda hiç bir şey yapamıyorsunuz. Kimisi zombilerden kaçmak yerine onlara vurayım derken aralarında kalıp ölüyor. Bunu bir tarafa bıraksak bile sorunlar bitmiyor. Örneğin kurtarmaya çalıştığınız kişi zombi güruhunun arasında kaldı, o kişi kurtarayım diye zombilere vururken ister istemez ona da vuruyorsunuz. Bu defa hem enerjisi azalıyor hem de size saldırıyor. Ayrıca diyelim elinde shotgun olan birisini kurtarıp ilerliyorsunuz, o kişinin zombilere ateş edeyim derken size de ateş etmesi sabrın sınırlarını zorlamanıza neden oluyor. Malesef Blue Castle Games yapay zeka konusunda pek de iyi bir iş çıkaramamış.
Oyunun multiplayer modunda ise bu tür kontrol sorunları ile pek karşılaşmıyorsunuz. Dev topların içine girip belli noktalara çarpmak, geyik kafası giyip zombileri fırlatmak gibi bazı görevleri yaparken yapay zeka için pek de endişelenmeniz gerekmiyor. Yine de burada atmosferin senaryo modundaki kadar sağlam olduğunu söyleyemeyeceğim. Bu tür oyunlar bir süre sonra sizi sıkabiliyor, fakat online co-op modu seçerek bir arkadaşınızla zombi pataklamanın çok zevkli olduğunu söyleyebilirim. Bir görevi arkadaşınızla birlikte (eğer uyumlu birisiyse) bitirmek tek başınıza oynamaktan daha eğlenceli. Tedirgin edici müzikler eşliğinde zombilerle dolu bir cehennemden birlikte kurtulma düşüncesi neden Capcom'un aklına ilk oyunda da gelmedi ki? Müzikler demişken seslendirmeler konusunda ilk oyundan daha iyi bi iş çıkarılmış. İlk oyunda biraz sırıtan seslendirmeler, 2. oyunda film izliyormuş hissini veriyor. Chuck'ın bağırması, parçalanma sesleri gibi şeyler ise ilk oyundaki gibi kalitesini korumuş. Aslında o koşuşturmacanın içinde müziklermiş, seslermiş pek de umursadığınız söylenemez.
Capcom, Dead Rising 2'yi Batılı bir firmaya yaptıracağını açıkladığında ilk oyunun başarısının yakalanabilmesi konusunda açıkçası biraz endişelenmiştim. Yine de bu endişelerim boşunaymış. Blue Castle Games genel olarak iyi bir iş çıkarmış. Başarılı grafikler, karakter gelişimi, silah tasarımı gibi önemli yenilikler oyuna eklenmiş. Tabi bu önemli değişiklerin yanı sıra sadece 3 kayıt slotumuzun bulunması, kayıt noktalarının sayısının sınırlı olması gibi sinir edici etkenler de hala oyunda duruyor. Sırf kayıt sistemi nedeniyle oyunu oynamak istemezseniz şaşırmam. Eğer zombi istilası konseptine yakın ilginiz varsa, bu oyunu zaten kaçırmayacaksınızıdır. Ortalamanın üzerinde, bazı yönleri can sıkıcı olsa da genel olarak eğlenceli bir oyun arayanlar ise Dead Rising 2'ye göz atabilirler. Ben çok nadiren ve sadece 1. sınıf oyunları oynuyorum diyorsanız bu oyun iyi bir seçim olmayabilir. Dead Rising 2 her şeye rağmen kendine has oyun yapısı ile dikkat çekici bir yapım. Eğer çok seçici değilseniz denemenizi tavsiye ederim.