JRPG oyunları, çok sık piyasaya çıkan oyun türlerinden değildir. Çünkü yapım süreçleri çok uzun sürüyor. Bu oyunlar, 30-40 saati aşan oyun süreleri ve derin senaryolarıyla diğer oyunlardan ayrılıyorlar. Bir sürü mekan, diyalogların yazılması ve seslendirilmesi, ara videoların yapılması, karakter tasarımı derken, aylar ve hatta seneler geçebiliyor. Tales of Vesperia, yapımı uzun süren oyunlardan. 22 Aralık 2007 yılında ilk reklamları yapıldığında, türün sevenlerini büyük ölçüde heyecanlandırmıştı. Ağustos 2008'de Japonya'da piyasaya çıktığında, hayranları boşuna beklemediklerini anladılar. Oyun kısa bir süre sonra Amerika'da boy gösterdi. Avrupa versiyonu ise, bir sene daha bekledi ve 2009 Haziran sonunda piyasaya çıktı.
Oyun, çok basit ve sakin bir hikaye ile açılıyor. Zaphias ülkesinin fakir mahallesinin "Blastia Core" denen önemli objesi çalınıyor. Mahallenin zıpır genci Yuri Lowell ise, hemen olaya el koyup, hırsızın peşinden gidiyor. Yuri, asi bir genç. Bir kaç kere şovalyelerle başı belaya girmiş, hapse atılmış. Devamlı kavga ediyor. İmparatorlukla da başı belada. Bir zamanlar şovalyelik yapmış ama 1 ay ancak dayanabilmiş. Fikir ayrılıklarından dolayı, işi bırakmış ve kendini ufak tefek işler yaparken bulmuş. Bu hırsızlık olayı patlak verince, eşyalarını toplayıp köpeği Repede ile yola koyuluyor. Çok geçmeden, yine hapse giriyor. Hapiste tanıştığı bir karakter ve daha sonra hapisten kaçarken tanıştığı Estelle ile, hiç sonu gelmeyecekmişçesine uzayıp giden macerası başlıyor.
İlk başlarda 2-3 kişilik grubumuz, ilerledikçe 7 kişiye kadar çıkıyor. Oyun, oldukça büyük bir dünyada geçiyor. Harita ilk başlarda kapalı olduğundan, dünyanın büyüklüğünü farkedemeyebiliyoruz. İleriedikçe harita açılıyor ve biz de yaşadığımız gezegenin büyüklüğü karşısında şaşkına dönüyoruz. Harita çok büyük ve biz görevlerimiz gereği neredeyse haritanın her yerini geziyoruz. İlk başlarda yaya olarak başlayan maceramız, oyunun ortalarından sonra gemimiz sayesinde biraz daha hızı ilerliyor. Hikayeyi berbat etmek istemiyorum ama oyunun sonlarında, uçan bir aracımız bile oluyor. Bu sayede, haritanın istediğimiz yerine çok kısa sürede gidebiliyoruz. Görev gereği gittiğimiz mekanlardan ayrı, ekstra görevler ve sırf canavar pataklamak için girebileceğimiz zindanlar da mevcut. Bunların çoğuna oyunun başlarında giremiyoruz. Sonlarına doğru kazandığımız ekstra güçlerle, kapalı kapıları açabiliyor ve daha önce giremediğimiz yerlere girebiliyoruz.
Yuri, başlıbaşına enteresan bir kişilik. Ne zaman ne yapacağı belli olmuyor ve çoğu zaman ciddi, düşünceli. Köpeği Repede, en sadık dostu. Köpek dediğime bakmayın, bir insan kadar yetenekli ve güçlü. Savaşlara bizzat katılıyor. Estelle ise, narin, bir şeyi uzun süre düşünmeden yapmayan, şirin bir kız. Karol denen ufaklık, korkak ama zamanla cesaretini topluyor. Komik de birisi. Rita, bir araştırmacı. Kristalleri araştırırken, bizim grubumuzla seyahat ediyor. Raven, yaşlı ve komik bir adam. Hapiste tanışıyoruz. Bir kayboluyor bir ortaya çıkıyor macera boyunca. Kızlarla arası çok iyi. Judith, ejderhasıyla etrafa dehşet saçıyor ama sonra grubumuza katılıyor. Hikayesi çok enteresan. Flynn, Yuri'nin çocukluk arkadaşı. Aralarında ezeli bir rekabet olsa da, aslında can dost sayılırlar. Oyun, bu karakterler etrafında dönüyor. Grubumuzun yolu, güneşli sahillerden karlı dağlara, derin mağaralardan ejderha inlerine kadar bir sürü yere düşüyor. Çölün ortasındaki bir şehirde su içip rahatlamak da var maceramızda, devamlı karnaval yapan bir şehirde eğlenmek de. Hikaye o kadar geniş ve o kadar dallanıp budaklanıyor ki, her şeyin tadını alıyorsunuz oyun boyunca.
Oyun bir RPG olduğundan, karakterlerimiz savaştıkça deneyim kazanıyorlar ve gelişiyorlar. Gelişmeleri çok kısa sürmüyor ve daha oyunun ortalarında, en güçlü yaratıklara bile kafa tutabiliyorlar. Oyunun en güzel yani, aktif seçili olmayan bir karakter bile, katılmadığı savaşlardan deneyim kazanabiliyor. Bu sayede, tüm karakterleriniz yakın güçte oluyor. Ortamın durumuna ve karakterlerinizin özelliklerine göre seçim yapabiliyorsunuz. Karakterleriniz kısa sürede gelişiyorlar ve birbirinden güçlü silahlar kullanabiliyorlar. Bu silahları sandıklarda da bulabiliyoruz, kasabaların dükkanlarında da. Oyun para konusunda aşırı cömert. Kazandıklarınızın çoğunu harcayamayacaksınız bile. Bu yüzden her gittiğiniz kasabada, tüm ekibi komple yenileyebiliyor, ceplerinizi sağlık iksirleri ve ıvır zıvırla doldurabiliyorsunuz. Yanınızda taşıyabildiğiniz objelerin sayısı sınırlı. 15 taneden fazla enerji veya büyük gücü iksiri taşıyamıyorsunuz mesela.
Karakterler, ya yakın dövüşte ya da uzak dövüşte, büyücülükte usta oluyorlar. Estelle, iyileştirme konusunda iyi olduğundan, her zaman grubunuzda bulunması şart bir karakter. Yuri yakın dövüşte uzman zaten. Siz düşmana direk saldırırken, diğerleri genelde uzaktan büyüyle size destek oluyorlar. İlk defa bir oyunda, yan karakterlerin de abartı güçlü olduklarını veneredeyse ana karakter kadar düşmana zarar verdiklerini gördüm. Düşmana hiç dokunmasanız da, saniyeler içerisinde savaşı kazanabiliyorlar. Özellikle en kolay seviyede, oyun çok basitleştiğinden, savaşlardan hiç yara almadan bile çıkabiliyorsunuz. Düşman yapay zekası ortalama ama dostların yapay zekası mükemmel. Estelle mesela, her zaman tam zamanında dostlarının güçlerini dolduruyor. Herkes birbirlerine destek oluyor. Siz zehirlendiğinizde, hemen size panzehir verebiliyorlar. Bu yapay zeka güzelliği, oyunun çok basit olmasına sebep oluyor. En zor seviyede bile, sadece düşman güçleniyor ve ölmesi uzun sürüyor. Çok fazla zorlanmıyorsunuz yine de.
Oyunu bitirmek için en azından bir 30 saati devirmeniz gerekiyor. Oyun tek DVD olmasına rağmen, size müthiş bir görsellik sunuyor. Grafikler öyle süper teknolojilerle donatılmış değiller. Cell Shading teknolojisi kullanılmış grafiklerde. Karakterlerin hepsi, anime'lerden fırlamışlar gibi. Ortamlar da öyle. Kaplamaların detayları çok zayıf. Ama bunu bilerek yaptıkları belli. Oyunda, grafikler konusunda belirli bir limit konmuş ve bunu bilerek aşmamışlar. Aşsalardı, daha kötü olabilirdi. Karakterler çok hoş görünüyorlar ve hareket ediyorlar. Bunların yanında eğer çevre grafikleri çok detaylı olsaydı, karakterler sırıtırdı. Anime'ler gibi, etrafta fazla detay yok ama grafikler fazlasıyla görevlerini yerine getiriyorlar. Oyunda çok fazla konuşma sahnesi var. Bunların çoğu oyunun motoru ile karşımıza çıkıyor. Bazı önemli sahneler 2D animasyon şeklinde gösteriliyor. Baziları da anime gibi, çizgi film şeklinde gösteriliyor. Oyunun intro videosu, ileride nelerle karşılaşabileceğiniz konusunda size fikir verecektir.
Ses konusunda, oyun diğer tüm özellikleri gibi çok başarılı. Önemli sahnelerin hepsi seslendirilmiş. Kasabalarda halkla konuşma sahneleri konuşma baloncuklarıyla yazı olarak gösteriliyor. Müzikler muhteşem. Oyunun "Limited Edition" versiyonunda, müzik CD'si de hediye ediliyor. Oyunun intro videosunda çalan parça, Kane o Narashite, sizi anında havaya sokmaya yetiyor.
Oyun hakkında anlatılacak çok şey var aslında. Ama bunları oyunu oynarken sizin keşfetmeniz daha iyi olacak. Tek bir DVD'nin böyle bir oyunu içermesi ve sizi en azından 40 saat oyalaması müthiş birşey. Tales of Vesperia, son zamanlarda çıkan en dolu JRPG oyunu. En iyisi bile diyebilirim hatta. Bu oyunu severseniz, Tales of Symphonia (Gamecube ve PS2) ve Tales of the Abyss (PS2) oyunlarını da öneririm. İyi maceralar...