“Sadece devasa şehirlerde bulunmadım, yaşamadım. Bu şehirlerin geçmişini de öğrendim, yaşadım ve geleceklerinde rol oynamak üzere yola çıktım. Bu yolculuk o topraklar üzerinden geçmek gibi değil, orada yaşananları tecrübe etmek gibi.
Bir adım daha at, garanti ederim bu senin son adımın olacaktır. Tüm arkadaşlarım öldü. Ailem ve krallığım sizin kininiz yüzünden paramparça oldu. Kendinizi nasıl böyle cesaretli ve korkusuz görebiliyorsunuz, merak ediyorum. Benim kaybedeceğim hiçbir şey yok. Fakat sen hala diğer gözüne sahipsin.”
Efsanevi şehrin kapıları açıldı. Fakat içeriye sadece iyilik ve büyü girmedi. Bu kutsal topraklara kötülük, hainlik ve kibirde bulaştı. Bunun üzerine kötülük kutsal topraklardan sürüldü, fakat bu sürgünlük bir son değil aksine başlangıçtı. Çünkü bu kötülük ve günahlardan Darkspawn meydana geldi.
Lanetlenen Darkspawn ırkı tanrı diye addedilen Archdemon’ları aramaya başladı ve bu arayışlarında başarılı da oldular. İnsanlar, cüceler ve elfler, Darkspawn’a karşı son güçleriyle savaştılar. Fakat bir çok savaştan mağlup ayrıldılar. Kendisine karşı olan bazı ırklardan kişilerle de ittifak kurmayı başaran Darkspawn oldukça güçlenmişti. Köyler, kasabalar ve şehirler bir bir düşmeye başladı. Ferelden’in kaderini belirleyecek olan son savaş ise Ostagar’da meydana gelecekti.
“Her şey hazır, askerler cesaretli. Ostagar kalesi ve Ishal Kulesi tüm heybeti ile kasvetli bir şekilde arkamızda duruyor. Önümüzde büyük ağaçlardan oluşan sessiz bir orman var. Ufuktan bir alev yükseliyor ve yavaş yavaş yaklaşıyor. Bu alevin yaklaşması ile birlikte çiseleyen yağmurda şiddetini arttırmaya başladı. Büyük bir uğultu yükseliyor. Askerlerimin cesareti pamuk ipliğine bağlı. Geliyorlar………
Çok kalabalıklar. Savunma hattımız düşmek üzere. Kalabalığı yaran bir şey geliyor, kralı koruyun….
Kralımız öldü, tüm umutlar tükenmek üzere. Ferelden karanlığa gömülüyor….Son umudumuz büyücü kulesinden yükselen o ışık olacak……”
Yeni nesil oyunların çıkması ile birlikte adından sıkça söz ettirmeye başlayan Bioware, RPG türünün en köklü firmalarından birisidir. Baldur’s Gate ve Neverwinter Nights gibi türün mihenk taşlarından olan oyunlar dışında Star Wars Knights of the Old Republic serisi, Jade Empire ve Mass Effect gibi oyunlarda da imzası bulunan Bioware, EA Games tarafından 2007 yılında satın alındı.
Son olarak Mass Effect ile türe bir çok yenilik getirmeyi başaran Bioware’ın yeni oyunu olan Dragon Age : Origins uzun bir yapım aşamasından sonra nihayet raflardaki yerini aldı. Uzun bir yapım süreci diyorum çünkü oyun ilk olarak E3 2004 fuarında duyurulmuştu.
Peki neydi Dragon Age : Origins’i bu kadar geciktiren? Oyun çıkmadan evvel gerçekten yayınlanan haberleri ve videoları ile birlikte bu soru zaman zaman aklıma gelmişti. Cevabını bilmediğim bu gecikmenin nedenini ise oyunun başında geçirdiğim ilk birkaç saat sonrasında çok iyi anladım. Oyun her köşesi ile adeta kalite kokuyordu.
Dragon Age’in geçtiği dünya ve oyunun ana hikayesi büyük bir özenle hazırlanmış. Ana hikaye dışında adım attığınız her nokta için ayrı ayrı hikayeler yazılmış. Kimi zaman bulamadığınız veya bulduğunuz halde es geçtiğiniz kitaplarda bile adeta birer tarih yatıyor diyebilirim. Yapımcı ekip oyunun hikayesini desteklemek adına ve yaşayan bir dünya yansıtmak adına neredeyse 5000 yıllık bir tarihi yazmışlar. Sırf bu yönü ile bile oyun özellikle fantastik edebiyat severleri fazlasıyla memnun edecektir. Ayrıca oyun piyasaya çıkmadan uzun bir süre önce (Mart 2009) gene oyunun yazarları tarafından kaleme alınan 400 sayfalık Dragon Age : The Stolen Throne adlı kitapta piyasaya çıkmıştır.
Oyuna başlar başlamaz Bioware oyunlarının klasik karakter yaratma seçeneği ile karşılaşıyorsunuz. Karakter yaratma seçeneklerinin oldukça gelişmiş olduğunu söyleyebilirim. Saç şekli, ten rengi gibi fiziksel özellikler dışında buradaki en büyük detay ise seçeceğiniz ırk ve meslekte gizli oluyor. Çünkü yarattığınız karakterin ırkına ve mesleğine göre hikayeye çok farklı bir konumda başlıyorsunuz. Altı farklı hikaye başlangıcına sahip olan Dragon Age : Origins’te soylu bir ailenin savaşçı oğlu olmak, büyücü olmak üzere teste giren biri veya bir elf olarak yaşadığınız ormandaki harabeleri araştırmak tamamı ile oyuncunun seçimine bırakılmış. Karakter ırkınıza göre bazı diyaloglarında sonradan değiştiği oyunun bu farklılığı oyunu tekrar tekrar oynamanıza ve farklı karakterlerle bitirmek istemenize neden oluyor. Tabi her seçtiğiniz karakterde belli bir süre sonra hikayeler kesişmeye başlıyor ve karakterinizin geçmişini bir kenara bırakarak oyunun ana hikayesine dâhil oluyorsunuz.
Oyunun bir diğer özelliği ise diyalog sisteminde karşımıza çıkıyor. Her ne kadar Bioware’ın bir diğer oyunu Mass Effect’teki gibi seri bir diyalog sistemine sahip olmasakta, Dragon Age : Origins’inde kendine özgü bir diyalog sistemi bulunuyor. Özellikle diyaloglardaki seçeneklerin en az Mass Effect’teki kadar farklı olduğunu söyleyebilirim. Oyunun ana hikayesi her ne kadar bu diyaloglar ile büyük ölçüde değişmese de özellikle bulunduğunuz kısımda büyük değişikliklerle karşılaşabiliyorsunuz. Örneğin savaşta oldukça yaralanmış bir askeri kendi haline bırakmak, acısını dindirmek için boğazını kesmek veya iyileşmesini sağlamak tamamı ile sizin seçimlerinize bağlı oluyor. Veya önünüze çıkan bir grup hayduda para verip geçmek veya onları dinlemeyip savaşmak gibi seçenekleriniz mevcut oluyor. Ana hikayeyi etkilemeyen bu diyalog sisteminin özellikle yan görevlerde oldukça farklı seçimler ile karşımıza çıktığını görüyoruz.
Oyun boyunca ekibinize bir çok kişi katılıyor. Tabi senaryonun işleyişine göre bazen ekibinizdeki kişi sayısında değişiklikler olabiliyor. Mesela insan ırkını seçtiğinizde hikaye gereği yanınızda bulunan köpeğiniz bir cüce veya elf seçtiğinizde hikayeye dahil olmuyor. Gruba ana karakterler dışında hikaye boyunca bir çok yan karakterde katılıyor. Gruptaki karakter sayınız beşe ulaştığında ise karakter seçme ekranı ile karşılaşıyorsunuz çünkü oyunda dört karakter ile ilerleyebiliyorsunuz. Karakter seçim ekranına menüde bulunan seçenek ile dilediğiniz zaman ulaşmanız ve oynamadığınız karakterin bile deneyim puanı kazanması oyun boyunca bir çok kez karakterler arası geçiş yapmanızı sağlıyor. Grubunuzu oluştururken alacağınız bazı kararlar savaş alanındaki etkinizi büyük ölçüde değiştirebiliyor.
Oyundaki bütün karakterlerin kişiliği farklı bir şekilde oluşturulmuş ve inanın grubunuzda köpeğinizde dahil olmak üzere arkadaşlık ilişkilerini üst düzeyde tutmak imkansız bir hal alabiliyor. Oyunda grubunuzdaki karakterlerde dahil olmak üzere hemen hemen herkes ile konuşabiliyorsunuz. Bir kararınızı grubunuzda bulunan birisi olumlu karşılarken bir başkası ise bu kararınızdan hiç memnun olmuyor ve hemen aranızda bulunan ilişki eksi yönde etkilenmiş oluyor. Mesela grubunuzda bulunan Morrigan ve Alistair birbirleri ile hiç anlaşamıyorlar. Aldığınız bir kararda birini memnun ederken diğeri ise hiç memnun olmayabiliyor. Özellikle Morrigan karakterinin sizi oldukça zorlayacaktır. Hatta bazen Morrigan ile aranızı iyi tutmak için Alistair’i kötülemeniz bile gerekebilecek. İlişkilerinizi geliştirmek için gruptaki elemanlara hediyelerde verebiliyorsunuz. Örneğin Morrigan büyücü olduğu için büyü kitapları verdiğinizde daha mutlu oluyorken, Leilana ise bir buket çiçeğe bile tav olabiliyor. Yeri gelmişken eğer fırça yemek istemiyorsanız Morrigan’a çiçek vermemenizi tavsiye edebilirim. Ayrıca oyunda arkadaşlık ilişkisi dışında grubunuzdaki kişiler ile cinsel yakınlaşma da sağlayabiliyorsunuz. Hatta bazı sahnelerin oldukça müstehcen olduğunu söyleyebilirim.
Oyunun savaş sistemi sıra tabanlı olarak işliyor. Tabi sıra tabanlı dediysem Japon RPG’lerinde olduğu gibi sırasıyla vurmuyorsunuz. Düşmana saldırdığınız anda karakterleriniz otomatik olarak saldırı sistemine geçiyor. Ayrıca karakter portrelerinin alt kısmındaki seçenekle karakterlerinizin sizi takip etmesini veya durmasını sağlayabiliyorsunuz. Oyunun ayarlar kısmında dilerseniz gerçek zamanlı dilerseniz de her kararınız da oyunun durmasını sağlayabilecek bir ayar yapabiliyorsunuz. Veya siz istediğiniz zaman space tuşu ile oyunu durdurup savaş alanını etkileyecek olan kararı düşünebiliyorsunuz.
RPG oyunlarının olmazsa olmazı deneyim puanı sistemi bu oyundaki yerini de almış. Deneyim puanı kazanıp seviye atladıkça karakterinizin atak, savunma gibi özellikleri dışında özel yeteneklerini de geliştiriyorsunuz. Bu özel yetenekler ise iki ayrı tabloda listelenmiş. Bunlardan ilkinde silahlar ile yapacağınız özellikler yer alır iken ikincisinde ise iksir yeteneğiniz, tuzak kurma yeteneğiniz gibi özelliklerinizi geliştiriyorsunuz.
Sizin savaş alanına olan en büyük etkiniz ise bu özel yetenek seçimlerinde ve savaş öncesinde uyguladığınız taktiklerde önemli bir hal alıyor. Ekranın alt kısmında oldukça uzun bir bar yer alıyor ve karakterinizin özelliklerini veya elinizde bulunan itemleri istediğiniz sırada bu boş bara yerleştiriyorsunuz ve savaş sırasında bu bardan dilediğiniz özelliği seçerek savaş alanında etkili oluyorsunuz. Quick bar adı verilen bu sisteme dolduracağınız özellikler ise savaş alanındaki en avantajlı özellikleriniz olmalı. Mesela seviye atladığınızda karakterinizin çift kılıç özelliklerinden birini açtınız veya kalkan ile kullanabileceğiniz bir özelliği aktif ettiniz ve bu özellikleri bara yerleştirdiniz. Eğer elinizde bir kalkan yok ise veya aynı şekilde çift kılıç kullanmıyorsanız bu özellikleriniz aktif durumda bulunmuyor ve dolayısı ile oldukça önemli olan quick barda boş yer işgal ediyor. Yani karakterinizin özelliklerini, kullandığı silahı seçmek ve bu özelliklerinizi quick bara yerleştirmek oyunun savaş sistemindeki en önemli kısımların başında geliyor. Quick barda kullandığınız bir özelliği yeniden kullanmanız için ise belli bir süre beklemeniz gerekiyor. Bu süre kullandığınız özelliğe göre farklılaşıyor. Kimisinde birkaç saniye bile sürmez iken kimisinde ise savaş bitene kadar o özelliği ikinci defa zar zor kullanabiliyorsunuz.
Oyunun konsol versiyonunda quick bar özelliği bir tuşa atanmış. İlk başta üç farklı slot varken bu tuşa bastığınızda barın ikinci kısmını görebiliyor ve ona göre seçim yapıyorsunuz. PC versiyonunda çok daha fazla bar olduğu için savaşlarda daha avantajlı duruma geçebilseniz de taktiğinizi ve az olan bar slotunuza doğru özellikleri yerleştirerek oyunun konsol versiyonlarında da yüksek performans alabilirsiniz.
Gelelim oyunda oldukça farklı olan taktik sistemine. Her ne kadar siyah ile beyaz kadar farklı türde oyun olsalar da Dragon Age : Origins’teki taktik sisteminin hemen hemen bir benzerini en son Final Fantasy 12’de görmüştüm. Karakterlerinizin hepsinin ayrı birer taktik ekranı bulunuyor. Bu ekranda ise taktik slotlarınız bulunuyor. Taktik sistemini örnekler ile açıklamak sanırım en doğru seçim olacaktır. Mesela grubunuzda bulunan büyücü bir karakter var. Bu karakterin taktik slotuna geliyor ve ilk kısımda “Eğer grupta herhangi birinin can barı %10’un altına düşerse” seçeneğini seçiyoruz. Karşısına ise “o kişiye heal büyüsü yap” dediğimizde savaş alanında grubunuzdan birinin can barı %10 altına düştüğünde karakteriniz otomatik olarak o kişiye heal büyüsü yapıyor ve sizi bir düzine seçme ekranından kurtarmış oluyor. Aynı şekilde karakterin canı%25 altına düştüğünde iksir kullan, savaşa ilk girdiğinde fire büyüsü yap veya savaş başladığında direk olarak tekme tokat dal gibi birçok seçeneğe taktik sisteminden ulaşabiliyorsunuz. İlk başlarda birkaç tane olan taktik slotunuz seviye atladıkça daha da artıyor ve her karakter için çok farklı taktikler ayarlayabiliyorsunuz.
Farklı zorluk seviyelerinde uygulayacağınız taktiklerin çok daha akıllıca seçilmesi gerektiğini de söylemeliyim. Örneğin kolay ve normal oyun modunda taktik sisteminin önemini pek anlamıyor iken zor ve kabus modunda ise en ufak taktiksel hata bile büyük bir savaşı kaybetmenize neden olabiliyor.
Dragon Age : Origins’te savaşlarda kullanılan bir diğer farklı özellik ise ölümlerde meydana geliyor. Mesela çetin bir savaşın ortasındasınız ve grubunuzdaki karakterlerden iki tanesi mefta oldu. Bu ölen karakterlerin portre resimlerinde kuru kafa işareti beliriyor. Eğer kalan iki karakteriniz ile savaşı kazanırsanız ölen bu iki karakteriniz tekrar hayata gözlerini açıyorlar.
Oyunu tam anlamıyla oynadım diyebilmek içi yüksek bir İngilizce gereksiniminin olduğunu söyleyebilirim. İngilizceniz zayıf ise oyundaki özellikle kitapları okumakta oldukça zorlanabilirsiniz. Ama ana hikayeyi çokta zorlanmadan anlayabileceğinizi düşünüyorum. Özellikle diyaloglardaki seçenekler çoğu zaman basit tasarlanmış. Ayrıca tab tuşuna bastığınızda görüş alanınızda etkileşime girebileceğiniz herkesi, nesneleri, kapıları hatta karakter isimlerine kadar herşeyi rahatlıkla görebiliyorsunuz. Oyunun bu noktada getirdiği bir diğer kolaylık ise harita sisteminde ortaya çıkıyor. Bulunduğunuz alanda yer alan birçok özel kısım (market, evler vs gibi) ve gitmeniz gereken nokta işaretlenmiş durumda. Tabi görevinizin bulunduğu yer işaretli görmek istiyorsanız menü sisteminden o görevi aktif hale getirmenizde gerekiyor. Harita sistemi demişken bahsedeceğim bir diğer nokta ise dünya haritası sistemi olacak.
Oyun bu konuda kullanıcılarını biraz kısıtlamış. İki alan arasında giderken serbest dolaşım imkanı oyuncuya sunulmamış. Bir bölgeyi terk ettiğinizde dünya haritasına dönüyor ve gitmek istediğiniz bölgeyi seçerek oraya ulaşıyorsunuz. Bazen haritada ilerlerken ekranda kılıç işareti çıkabiliyor ve karşılaştığınız çeşitli düşmanları öldürerek dünya haritasında yolunuza devam ediyorsunuz. Oyunun belki de en büyük eksikliği bu noktada karşımıza çıkmış oluyor.
Oyunun menü sistemi de oldukça güzel tasarlanmış. Ekranın üst kısmında yer alan dock benzeri menü ile tüm her şeye birkaç tıklama ile ulaşabiliyorsunuz. Oyundaki görevleriniz, eşyalar, iksirler ve bulduğunuz kitap, bilgilere çok kolay bir şekilde ulaşabiliyorsunuz. Ayrıca bulduğunuz yazılı dokümanların birer eşya olarak yer kaplamasını engellemek için codex sistemi kullanılmış. Bu codex adlı menüden bulduğunuz tüm dokümanları dilediğiniz gibi okuyabiliyorsunuz.
Dragon Age’in en büyük artılarından biri ise zırh ve silah sisteminde karşımıza çıkıyor. Dilediğiniz zırhı veya silahı karakterinize verebiliyorsunuz. Yani “yok efendim ben büyücüyüm, bu zırhı giymem, elime asa dışında bir silah almam” gibi bir derdiniz yok. Tabi karakterinizin özelliklerini göz önüne almadan onu rasgele kuşatmanız, savaş sonrası tüm karakterlerinizi sere serpe yerde yatarken görmenize neden olabilir. Zırh sisteminde ortaya çıkan bir diğer artı ise benzer türdeki zırhları giydiğinizde karakteriniz ekstra güç kazanmış oluyor. Mesela zırhınızı, çizmelerinizi ve eldivenlerinizin tümünü Rogue sınıfı giydiniz. Tüm giysinizi aynı türden giydiğiniz için o giysinin bazı özelliklerine kavuşuyorsunuz. İtem Set Bonus adı verilen bu sistemde gidiğiniz giysilere göre birçok farklı özellikler kazanabiliyorsunuz. Ama dediğim gibi zırhınız baştan aşağı takım halinde olmalı.
Oyunda bir çok silah sahibi oluyorsunuz. Kılıçlardan, oklara, baltalara asalara kadar geniş bir yelpazeye sahibiz. Her silahın kendine özel atak gücü bulunuyor. Bunun dışında oyunda daha sonra karşınıza çıkacak enchanted sistemi ile elinizdeki bazı özel silahları geliştirebiliyorsunuz. Bu sistemi gerçekleştirmek için ise uygun silahınız ve enchanted sisteminde kullanacağınız özel taşlardan bulmanız gerekiyor. Bu taşlar ile silahınızı birleştiriyor ve daha etkili bir silah ortaya çıkartıyorsunuz. Örneğin sahip olduğunuz silaha yıldırım etkisi veya alev etkisi ekleyebiliyorsunuz. Ayrıca silahınıza eklediğiniz bu taşları daha sonra çıkartarak bulduğunuz başka bir silaha da ekleyebiliyorsunuz.
Oyunda takımınızı bir adım öne çıkaracak olan bir diğer nokta ise iksir yapma ve tuzak kurma gibi işlemlerde ortaya çıkıyor. Eğer karakter özelliğini açtıysanız ve elinizde gerekli malzemeleriniz var ise iksir veya zehir yapabiliyorsunuz. Tabi bazı iksirleri yapmak için satıcılardan tariflerini de almanız gerekebiliyor.
Dragon Age : Origins teknik bakımdan da oldukça tatmin ediyor. Özellikle karakter detayları grafiksel bakımdan dikkatinizi çeken en büyük özellik olacaktır. Oyunda yer alan karakterlerin elbiseleri çok iyi bir şekilde tasarlanmış. Bunun dışında ışıklandırmalar ve büyü efektleri de tatmin edici seviyede. Karakter mimiklerini ve surat ifadelerini çok iyi bir şekilde seçebiliyorsunuz ama oyunun bu konuda da bir kaç eksiği olduğunu da söyleyebilirim. Grafiklerin sınıfta kaldığı tek nokta ise kaplamalar oluyor. Buna rağmen oyunun geçtiği mekânlar oldukça heybetli ve geniş olduğu için kaplama eksikliği pek gözünüze çarpmıyor. Grafiksel yönden belirtmem gereken bir diğer nokta ise konsol ve PC sürümü arasındaki farklar. Oyunun PC sürümü özellikle görüş alanı bakımından konsol sürümünden birkaç adım daha ön plana çıkmayı başarıyor.
Oyunun geçtiği dünya olan Ferelden, sadece tarihi ile değil atmosferi ile de mükemmel bir şekilde tasarlanmış. Karlı dağlar, tapınaklar, mağaralar, kasabalar ve büyük şehirler Ferelden dünyasına çok iyi bir şekilde eklenmiş. Oyunda bulunduğunuz her mekanın atmosferi mükemmel bir şekilde oyunculara yansıtılıyor.
Oyunun teknikleri konusunda son bahsedeceğim kısım ise tanıtım videolarda da sıkça gördüğümüz kan sistemi. Savaş sırasında karakterinizin üstü başı kan içerisinde kalabiliyor. Bu kan oyunun konuşma kısımlarında gözükse de tahmin edeceğiniz gibi kısa bir süre sonra ortadan kayboluyor. Kan sistemi oldukça hoş olsa da biraz abartıldığını düşünüyorum çünkü en ufak bir karşılaşmada bile aynı kan efektleri ile karşılaşıyorsunuz. Örnek vermek gerekirse bir far veya bir ejderha ile savaştığınızda zırhınıza sıçrayan kan miktarı hemen hemen aynı seviyede oluyor.
Oyunun seslendirmeleri ise oldukça başarılı. Karakterinizin konuşmaması ise garipsenebilir. Karakter yaratma ekranında ana karakter için seslendirme seçenekleri karşımıza çıksa da bu ses tonunu sadece savaş sırasında kısa cümleler ile duyabiliyoruz. Oyunun müzikleri için ise tek bir kelime söylemem gerekirse bu kelime kesinlikle muhteşem olacaktır. Daha ana menüde çalan müzikle bile oyun sizi etkisi altına almayı başarıyor.
Bioware oyunda bir çok ekstraya da yer vermiş. Örneğin oyundaki profilinizi oyunun resmi sitesindeki sayfanızda güncelleyebiliyorsunuz. Ayrıca bir de Xbox Live’dakine benzer bir ödül sistemi oyun için özel olarak tasarlanmış. Oyun için bir çok ek görev paketleri de çıkmış durumda ve bunları direk olarak hikaye içerisinde indiriyorsunuz.
Sonuç olarak Dragon Age : Origins özellikle türü seven oyuncuların kesinlikle kaçırmaması gereken bir yapım olmuş. Son zamanlarda karşınıza çıkan ender epik maceralardan birini es geçmek istemiyorsanız Dragon Age : Origins’i satın almanız gerekiyor.