Bazı oyun türleri artık eski havasında değil; bazı türler de zamana göre kendilerini değiştirerek ilgi çekmeye çalışıyor. Örneğin korku-macera oyunlarının aksiyon türüne kayması ya da On-rail shooter türünün yok olması oyuncuların zamana göre nasıl farklı zevklere kavuştuğunun göstergesidir. Bazı oyun türlerinin gelişimi ise gelişen görseller ve fiziklere dayanan gerçekçilik ile olmuştur. Spor oyunları ve araba yarışları sanırım bu şekilde gelişimini sağlayan en önemli iki tür olarak görülebilir. Özellikle yarış oyunlarında görsellik ve fizikler bir oyunun kabul görmesi için en önemli etken olarak ele alınıyor. Gerçekçilikten uzak olarak tasarlanan oyunlar da var. Blur, Mario Kart, Split Second gibi oyunlar bunlara örnek olarak gösterilebilir. Tabi gerçek yaşamda da extreme olarak tabir edilen yarış türleri bulunuyor; mesela ATV veya Motocross yarışları gibi. Bu tür her ne kadar Gran Turismo veya Forza Motorsport gibi gerçekçi yarış oyunları kadar ilgi görmese de belli bir kitleyi kendisine bağlamayı başarmıştır; çünkü diğer yarış oyunlarına göre bambaşka bir atmosferi ATV veya Motocross yarışlarında bulmanız mümkün.
Oyunda bu tür uçuşları sıkça yapıyoruz
Değişen oyuncu zevklerine ve teknolojiye rağmen ATV ve Motocross yarışları hala oldukça ilgi görüyor. Bu nesilde ben de ATV vs MX: Reflex ve Pure gibi extreme yarış oyunlarını severek oynadım. Özellikle Pure'u çok beğendiğimi söylemeliyim. Belki de bu nesilde en çok zevk alarak oynadığım yarış oyunu Pure olmuştur. Techland tarafından geliştirilen Nail'd'i duyunca da Pure'un etkisiyle heyecanlanmıştım. Oyunun ilk ekran görüntüleri ve videoları oldukça ilgi çekiciydi, ama bazen büyük beklenti içinde olup bir oyunu beklemek hayal kırıklıklarına yol açıyor. Aslında Techland'in Xpand Rally adlı oyununa bakarsak bu firmanın yeni bir yarış oyunundan beklenti içinde olmak çok doğal, çünkü Xpand Rally belki büyük firmaların oyunları kadar iyi olmasa da Techland gibi küçük bir geliştirici için üst düzey bir yapımdı. O nedenle insan ister istemez Nail'd de neden Xpand Rally gibi bir etki yaratmasın diye düşünüyor, ama işte her zaman beklentiler ve gerçekler aynı olmayabiliyor.
Pure gibi çok üst düzey bir yarış oyunu varken, Nail'd ile zaman geçirmek büyük hata olacaktır.
Nail'd, ATV ve MTX'leri kullanarak yarıştığımız gerçek üstü bir yarış oyunu. Zaten extreme yarış oyunlarında gerçekçilik genellikle az olurken Nail'd gerçekçiliği neredeyse tamamen bir kenara atarak bize 90'lı yılların başında Arcade salonlarında oynadığımız oyunlarla benzer bir deneyimi sunuyor. Bu türdeki diğer yarış oyunları gibi Nail'd de klasik oyun modlarına sahip. Bunlar Tournament, Go Off-Road ve Multiplayer olarak üçe ayrılıyor. Tournament modunda 14 farklı lig'de yarışıyoruz. Bu liglerin her biri kendi içinde çeşitli sayıda yarışı barındırıyor. Bu modun yarış sayısı olarak tatmin edici olduğunu söyleyebilirim, ama oyunun geneline baktığımızda bu mod yeterli değil; çünkü Tournament bölümü Nail'd'deki tek kariyer modu olmuş. Go Off-Road adlı mod ise içinde Time attack, Quick Event ve Custom Tournament gibi çeşitli seçenekler barındırıyor. Bu klasik mod da yanınıza birisi olmadan veya rekor kırmayı düşünmüyorsanız anlamsızlaşıyor. Zaten Time Attack gibi modlar çok sevilen oyunlarda rekor kırmak için alıştırma yapmanız amacıyla oyuna koyulmuştur, ama Nail'd öyle üst düzey bir oyun olmaktan çok uzak.
Grafikler ekran görüntülerindeki kadar kaliteli değil
Naild'i tanımlamak için kullanılabilecek en iyi tabirin “modası geçmiş” olduğunu söyleyebilirim. Eğer 90'lı yılların Arcade salonlarındaki yarış oyunlarını biliyorsanız Nail'd işte tam da o türde bir oyun. Bir oyunun gerçekçi olması tabi ki gerekmez, ama yine de bazı konularda kendisini geliştirmesi gerekir. Nail'd'in kendisini geliştirdiği bir şey göremiyorsunuz. Öncelikle ATV veya MTX ile yarışa başlar başlamaz inanılmaz bir hıza ulaşıyorsunuz, yani Start verilmesine gerek yok, doğrudan yarışın içinde kontrol verilse daha iyi olacakmış. Bunun yanı sıra yüksek hızla başladığınız yarışta hızınızı ayarlamak gibi bir şey neredeyse hiç yok. Bunun sonucunda kazalar da kaçınılmaz oluyor. Oyun o kadar hızlı ki bazen yolun nerede olduğunu görmeniz mümkün olmuyor. Çoğu zaman ne olduğunu anlamadan eliniz gaza basık şekilde yoldaki sağa-sol işaretlerine işaretlerine bakarak yönünüzü buluyorsunuz.
Arcade tarzdaki yarış oyunlarını, her zaman simülasyon oyunlarından daha fazla sevmişimdir ve bu türe özel bir ilgim var, ama ben bile oyunun hızını çok rahatsız edici buldum. Öncelikle bu kadar hız olması kontrolsüzlüğü birlikte getiriyor. Hemen hemen her yarışta birkaç defa kaza yapmak çok can sıkıcı. Geliştirici firma da bunun farkına vardığından kaza yaptığınızda hemen oyun dönmenizi sağlayan başarılı bir sistem sunmuş. 3. sırada olduğunuz bir yarışta kaza yaparsanız ya aynı sıradan ya da 4. sıradan vs başlıyorsunuz; böylece yarıştan kopmanız engellenmiş. Tabi bu sistemin dezavantajları da var. Öncelikle kaza yapmaktan çekinmiyorsunuz, böylece başarı hissi neredeyse yok oluyor. Zaten diğer yarışçıların sizi hiç zorladığı yok, sizin en büyük düşmanınız kaza yapmak, ama oyuna hemen döndüğünüzden kaza yapmak da sorun olmuyor. Sonuç olarak sizi zorlamayan, başarı hissi vermeyen, adrenalin pompalamaktan öteye gidemeyen bir yarış oyununu oynadığınızı düşünüyorsunuz.
Bu yokuşu çıkmak göründüğü kadar zor değil
Nail'd'in beğendiğim noktalarından birisi ise pistlerin genellikle çok uzun olması ve yarışlarda çok fazla alternatif yolun bulunması oldu. Hemen hemen her pistte tabelalar size alternatif yolları gösteriyor. Üstelik sadece sağa veya sola şekilde değil, aşağıdan veya yukarıdan gidebileceğiniz yollar da var. Bazen bir kütüğün altından, bazen de bir evin çatısından yolunuza devam etmeniz mümkün. Yarış pistleri de ormanlardan fabrikalara kadar birbirinden farklı alanları kapsıyor. Her mekanın kendine has özelliği var. Mesela ormanlık alandaki bir yolda dev keresteleri kesmeye yarayan testerelerden kaçınmanız gerekirken, fabrikaların olduğu yerlerde suların fışkırdığı kanalizasyon deliklerinden kaçınmanız gerekiyor. Belki oyunun hızından dolayı yolları hatırlamayacaksınız bile, ama her alanda farklı tehlikelerin bulunduğunu unutmayacaksınız.
Oyunun bir başka dikkat çekici özelliği ise uzun atlayışlar oluyor. Hemen hemen her pistte bu tür atlayışlar mevcut. Bu atlayışlar sırasında da sadece düzgün bir şekilde yere düşmeyi beklemiyorsunuz, aracınıza yön vererek çeşitli geçitlerden girmeli veya ağaç, teleferik gibi engellere çarpmamalısınız. Belki de oyundaki tek eğlenceli nokta ise bu geçitlerden geçmeye çalışırken ki heyecanınız oluyor, ama her zamanki gibi çok abartılmış olan oyunun hızı bazen burada da zevkinizi kaçırabiliyor, çünkü kontrol elinizde olmuyor.
Nail'd'de çok fazla alternatif yol olması oyunun tek düze olmasını az da olsa engelliyor
Techland görsel yönden başarı işler çıkarabilecek bir firmadır. Call of Juarez'de bunu çok iyi gösterdiler, ama Nail'd'i umursamamış gibi görünüyorlar. Ekran görüntülerinde harika dediğimiz grafikler, oyun içinde tam anlamıyla rezalet. Çevre belki ayrıntılı (belki diyorum, çünkü oyun o kadar hızlı ki çevreyi çok da ayrıntılı inceleyemiyorsunuz) ama karakter tasarımları şimdiye kadar gördüklerim arasında en kötüsü. Eminim 90'lı yıllarda bundan daha gerçekçi hareket eden karakterler tasarlanmıştır. ATV'nin veya MTX'in üzerinde maymun mu yoksa insan mı var anlamak güç. Yarış bitiminde çevrede patlayan flaşlar ve seyirciler ise laf olsun diye oyuna koyulmuşlar ve yine görsel kaliteleri oldukça düşük. Araçlar ise belki karakterler kadar kötü değil, ama bu türdeki diğer oyunların çok gerisinde görsellere sahipler. İyi bir oyuncu asla grafiklere oyunun içeriği kadar önem vermez, fakat grafikler insanı rahatsız edecek kadar kötüyse o zaman durum değişiyor. Nail'd'de sorun bir kaç küçük görsel hata değil, grafikler gerçekten de oyundan soğutmayı başarıyor.
Ekran görüntüsüne bakıp bu yokuşunu inmek çok eğlenceli olur diye düşünebilirsiniz, ama oyun içinde beklediğiniz hissi yakalayamıyorsunuz
Polonyalı firmanın her yönüyle orijinallikten uzak bir oyun geliştirdiğini görüyoruz. Bu duruma oyunun müzikleri de oldukça iyi biçimde uyum sağlamış. Oyunun hızına uygun bir kaç sert şarkıyla gerek menülerde gerekse de oyun içinde “oyunumuz müziksiz değil” denmeye çalışılmış. Bu müzikler arasında normalde severek dinleyeceğiniz şarkılar da olabilir, ama her güzel şarkı da her oyuna uyum sağlayamayabiliyor. Geliştiricilerin bu tür oyunlarda artık bir kaç hızlı şarkıyla müzik konusunu halletmeye çalışması artık can sıkıcı olmaya başladı. Mesela bir zamanlar severek oynadığım Crazy Taxi'ye (Dreamcast versiyonunda) The Offspring ve Bad Religion gibi grupların şarkısı mükemmel uyum sağlamıştı, ama Nail'd de “uyum” hissini almanız mümkün değil. Zaten çarpma sesleri veya araçların motorlarının seslerinin kalitesizliği müziklere ne kadar önem verildiği ile ilgili ipucu veriyor. Multiplayer modları da en az diğer modlar kadar sıkıcı olan Nail'd'i yerine Pure'u almanızı tavsiye ederim.