Tüm dünyayı derinden etkileyen İkinci Dünya Savaşı sona ermiş, savaş sonrası Los Angeles’ında suçlular boy göstermeye başlamıştır. Artan suç olayları, şehrin sakinlerini tedirgin etmekte, yakalanamayan suçlular ise sokaklarda cirit atmaktadır. Yolsuzluklar yaygınlaşmış, uyuşturucu ticareti patlama yapmış ve cinayetler şimdiye dek olmadığı kadar artış göstermekte. Tüm bu kargaşanın olduğu dönemde, genç ve hırslı biri olan Cole Phelps, savaştan döndüğü gibi Los Angeles Polis Departmanı’na ismini yazdırıp adaleti sağlamaya yardımcı olmak için uğraş vermeye hazırlanmıştır. Belki de, böyle bir karar vermesinin nedeninde subay olarak katıldığı savaşın travmatik anıları yatıyordur. Daha önce neler olduğu bilinmiyor ama şu an tek istediği, Los Angeles’ın kendi gibi adaletli ve dürüst bir hâle gelmesi.
Fakat bu hiç de kolay olmayacak çünkü gölgelerin ardında kalmış bu şehir, herkesin rol yaptığı bir tiyatro sahnesine dönüşmüş. Polislerin arasında ahlaksızlıklar baş göstermiş, ırkçılık çatışmaları tansiyonu yükseltmiş ve etraf kendi çıkarları için yalan söyleyenlerle dolmuş. Böyle bir şehirde dürüst ve iyi polisi oynamak gerçekten zor.
Niko Bellic ve John Marston'dan sonra sahne sırası Cole Phelps'te!
Rockstar Games, Grand Theft Auto III’ten sonra açık dünyaya sahip 3D oyunlarda kendini çok geliştirdi. Her oyunuyla çıtasını yükseltirken bir yandan da oyun dünyasının yeni standartlarını belirledi. Artık diğer oyunları oynarken, Rockstar oyunları ile karşılaştırıp beğenmez olduk. 2008’de gelen Grand Theft Auto IV, bizlere Rockstar’ın açık dünya tasarımı ile yaşayan ve nefes alan şehir konseptini birleştirdiğini gösterdi. Ardından gelen ek paketlerden sonra Red Dead Redemption ile Vahşi Batı’nın bir oyunda ne kadar detaylı tasarlanabileceğini öğrendik. Kendi hayatımızı bir kenara bırakıp, bir kovboyun ya da gansterin Vahşi Batı’da nasıl yaşadığını ve neler yaptığını hissettik. Yaşayan dünya ve detayların çokluğunun ardından sıra gerçekçiliği bir üst kademeye taşıyacak yeni animasyon teknolojisine geldi. Rockstar’ın, yine Kuzey Amerika’da geçen yeni oyunu L.A. Noire, Depth Analysis ismindeki yeni 3D Motion Capture teknolojisi sayesinde bizlere gerçek insanlarla konuştuğumuzu hissettirecek.
Hollywood'un 1947'deki ismi Hollywoodland olduğu için, Los Angeles'ın o ünlü tepesindeki yazıyı San Andreas'taki gibi sahte sanmayın.
Girişten de anlayacağınız üzere L.A. Noire’da Cole Phelps isminde İkinci Dünya Savaşı’ndan yeni dönmüş bir subayı kontrol edeceğiz. Los Angeles’ın en tehlikeli olduğu yıllardan biri olan 1947’de, kariyerimize polis departmanına yeni katılmış acemi rolüyle başlayacağız. Aldığımız görevleri yerine getirerek, daha doğrusu davaları çözerek LAPD’de yükseleceğiz.
Bazı oyuncular sadece tek bir katilin peşinden koşacağımızı ya da büyük tek bir davayı çözmeye çalışacağımızı düşünmüş olabilirler. Fakat L.A. Noire bu kadar sığ bir oyun değil. Polis departmanında kariyerimiz boyunca tam beş farklı bölüme dahil olacağız. Bu bölümler Devriye, Trafik, Kundaklama, Asayiş ve Cinayet’ten oluşuyor. Her bölümde farklı bir suç çeşitine odaklanarak Cole’un hikayesine dava dava eşlik edeceğiz. Kariyerimizde yükseldikçe ve çeşitli suç masalarında çalıştıkça, Cole hakında da daha fazla şey öğrenmeye başlayacağız.
Sorgulayamadığımız tanıklarımızdan bilgi almak için farklı yöntemler kullanacağız.
Bakacağımız davaları biraz daha ayrıntılı incelemek için polis departmanında çalışacağımız suç masalarına göz atalım. LAPD’ye ilk olarak devriye görevleri ile başlayacağız. Burada partnerimiz Ralph Dunn isminde bir polis memuru olacak ve 1947’lerin Los Angeles’ında devriye olmanın ne kadar rutin bir iş olduğunu göreceğiz. Çevreyi kolaçan edip sıradan işlere bakacağız (Silahlı soygun ve cinayet gibi suçlarda olay mahalline koşturmak gibi, tabii sonrasında davayı kıdemli dedektifler alacak). Daha çok oyunun işleyişini göstermek amaçlı olan bu bölümden kurtulmak ve dedektif olabilmek için kendimizi kanıtlamamız gerekecek.
Bir diğer bölüm olan trafik suçları masasında ise vur kaç yapanların, ölümle sonuçlanan trafik kazalarının ve hatta hatalı park edenlerin peşinden koşturacağız. Dedektifliğe terfi ettiğimizde ilk bakacağımız bölüm burası olacak. Kaza sonrası tanıklarla ve yaralılarla konuşacak, talihsiz insanların cesetlerini araştıracağız.
Asayişi sağlamak için uğraşacağımız suçlular yelpazesini ise uyuşturucu kullananlar, fahişeler, kadın pazarlayanlar, dövüş düzenleyenler, hırsızlar ve mafya babaları oluşturacak. Yani anlayacağınız bu bölümde çalışırken her türlü pis işle uğraşan insanları içeri tıkmaya çalışacağız.
Cinayet masası ise en vahşi suçların bulunduğu davaları içerecek. Tanıkları sorguya çekecek, şüphelileri takip edeceğiz. Gerektiğinde çatışmalara girip kanun namına hayatımızı tehlikeye atacağız. Yine farklı bir suç çeşidi olan kundaklamada ise yangın çıkartan şahıslarla veya cinayete neden olan kundaklama vakaları ile ilgileneceğiz.
GTA ve Red Dead Redemption’a kıyasla bizi farklı bir oyun akışı bekliyor. Mesela bu oyunlarda görevleri almak için haritada işaretlenmiş noktalara gidip başlatmamız gerekiyordu (Ara video eşliğinde). Bazen görev çeşitliliği oluyor ve istediğimizi seçme ya da kendi halimizde takılma şansına sahip oluyorduk. L.A. Noire’da ise bu biraz daha farklı işliyor. Mesela haritadan görev seçmek yerine menüdeki Cases (Davalar) seçeneğini kullanacağız. Yine farklı olarak, şehirde bu denli rahatlığa sahip olmayacağız. Fakat bölgeler arasında yolculuk yapmaya açık bir dünya bulunacak. İstersek şehrin dört bir yanına saklanmış gizli eşyaların peşine düşebilecek, önemli binaların nerelerde olduğunu keşfedebilecek ya da nadir otomobilleri toplayabileceğiz.
Ayrıca şehrin sokaklarında yolculuk yaparken rastgele görevlerle karşılaşabileceğiz. Bu görevler, biz başka davalarda çalışırken polis telsizinden bildirilecek ya da gittiğimiz yerlerde karşımıza çıkacak. Mesela filmlerde gördüğümüz (Genelde polis aracının içinde Donut yerken olur) meydana gelen acil suçlar burada da olabilecek. Hemen peşine düşüp ekstra puan kazanmak için bu görevleri de yapacağız. Fakat peşinde düştüğümüz suçluları yakalarken etrafa minimum hasar vermemiz yararımıza olacak zira davanın sonunda alacağımız puanı etkileyecek.
Bazı suçlular konuşmamayı tercih edebilir.
Tüm bu heyecan verici olaylar vuku bulurken elbette bizleri de sürükleyici bir ana senaryo bekliyor. Daha da güzeli, tamamen kendi kararlarımıza bağlı olarak akacak bir senaryonun bulunacak olması. Oyunun tüm gidişatı yapacağınız seçenekler üzerine odaklanacak. Mesela oynanışın büyük bir bölümünü oluşturan sorguya çekme kısmında yapacağınız yanlış diyalog seçimleri sizi davanın sonucundan uzaklaştıracak. Örnek vermek gerekirse; Gümüş Çorap cinayetinde öldürülen kızın ev sahibi ile konuşacaksınız. Burada önünüze sunulan diyalog seçeneklerinden kötü olanları seçtiğinizde dava ile ilgili daha fazla ipucu toplayabileceğiniz bir barın ismini öğrenemeyeceksiniz. Fakat senaryo bu şekilde kopmayacak ve sizi başka noktalardan akışa bağlamaya çalışacak. Söz gelişi, şüphelilerden birinin apartmanında o barın kibrit kutusunu bularak kaldığınız yerden devam edebileceksiniz.
Yine bir başka örnek verecek olursam; bir tanık ile yapacağınız konuşmada doğru seçimleri yaptığınızda aradığınız otomobili anında bulabileceksiniz. Yanlış seçimler yaparsanız sadece rengini ve modelini öğrenebileceksiniz. Bu renkte ve modelde bir aracı arattırdığınızda ise karşınıza birden fazla araç çıkacak, hangisinin doğru olduğunu bulabilmek için sahipleriyle tek tek konuşmanız gerekecek (Oynanışın büyük bir bölümünü oluşturan ve senaryoyu bu denli değiştiren soruşturmaların ileri derecede İngilizce gerektirdiğini fark etmişsinizdir).
Diyaloglar soruşturmalar ile sınırlı kalmayacak. İstediğiniz an partnerinizden dava ile ilgili ipuçları vermesini isteyebileceksiniz.
Diyaloglardan bahsetmişken, önümüze bolca seçenek sunulacağını belirtiyorlar. Fakat yine bu seçenekler de oyundaki ilerleyişinize göre artacak. Yani bir tanığın ifadesini alırken, olayla ilgili bilginize göre soru sorabileceksiniz. Sonuçta suçla ilgisi olan bir bölgeyi keşfetmeden veya bir eşyayı bulmadan, onla ilgili sorular soramazsınız. Bu nedenle en sağlıklı sonucu elde edebilmek için etrafı iyice araştırmak ve tüm ipuçlarını yakalamak gerekecek ki tanığı köşeye sıkıştırıp itiraf etmesini sağlayabilesiniz.
Elbette kendini tamamen dedektif gibi hissetmeyen oyuncular da düşünülmüş. Eğer isterseniz size sunulacak yardım ayarlarını açarak ipuçlarını ve kanıtları daha kolay bulabileceksiniz (İpucu yakaladığınızda müzikle işaret vermek ya da bir kanıta yaklaştığınızda gamepad’in titremesi gibi). Aynı şekilde eğer çok sıkı bir dedektif ve insan sarrafı olduğunuzu düşünüyorsanız, sadece sezgilerinizle başbaşa kalabileceksiniz.
L.A. Noire, bu yılın en çok beklenen oyunlarından biri. Büyük ses getirecek.
L.A. Noire’da araştırmalar ve sorgular ile suçları çözümlendirmemiz için özel olarak hazırlanmış oynanış nedeniyle çoklu oyuncu içeriği bulunmayacak. Fakat kesinlikle verdiğiniz paraya değecek bir senaryo bölümü sunacak, hem de fazlasıyla. 2200 sayfalık hikayesinde yer alan tüm suçlar 1940’ların Los Angeles’ında işenmiş gerçek olaylardan alınmış. Team Bondi tarafından beş yıldan uzun bir süredir geliştirilen oyun, MotionScan teknolojisinin gelişmesiyle birlikte evrim geçirmiş ve şimdiki hâlini almış. L.A. Noire’ın en heyecan verici özelliklerinden biri olan bu teknoloji, gerçekçilik bir yana, karşımızdaki karakteri analiz etmemiz ve oynanışa katkıda bulunması açısından çok önemli bir yere sahip. Bazen sadece karakterlerin yüzüne ve mimiklerine bakarak onun yalan söylediğini rahatlıkla anlayabileceğiz. Seslendirmelerinden animasyonlarına kadar ünlü aktörlerle çalışan yapımcı ekip, bizlere filmlerden daha etkileyici, daha hissedilebilir ve daha uzun bir polisiye yaşatacak. 2011’de sadece iki adet oyun alacaksanız, biri kesinlikle L.A. Noire olmalı.