Gelişen teknoloji ile birlikte bu teknolojin sinema dünyasına yansıması da her geçen yıl daha da fazla oluyor. Gişe rekortmeni filmlerdeki dudak uçuklatan efektlerden başka teknolojinin nimetlerinden en çok yararlanan filmlerin başında animasyon türünde olanlar geliyor. Eskiden çizgi filmler sinemada sık sık boy gösterirken şimdiki yoğunluk ise Animasyon türündeki filmlerin yanında. Bu tür filmlerin en bilinen yapımcısı ise tabi ki Pixar Animasyon Stüdyoları.
Ufak denemeleri saymaz isek Pixar isminin dünyaya yayılmasını sağlayan en önemli yapım şüphesiz 1994 yılında yapılan ve önümüzdeki yaz üçüncü filmi gösterime girecek olan Toy Story’dir. Sadece firmanın değil aynı zamanda animasyon sinemasının da en önemli yapımlarından biri olan Toy Story bu alanda bir çok ödüle de layık görülmüştür. Bu başarıdan sonra ise Bir Böceğin Yaşamı, Monster Inc., Kayıp Balık Nemo, İnanılmaz Aile, Rotatoullie ve Arabalar gibi bir çok başarılı yapım ile Pixar, animasyon sinemasının en başarılı firmalarından birisi haline gelmiştir. Pixar’ın son yapımı ise gene Disney desteği ile beyazperde de boy gösteren Yukarı Bak (UP) oldu.
Yukarı Bak filmi Pixar’ın hemen hemen tüm filmlerinde olduğu gibi oldukça fantastik bir hikayeye sahip. Hayatını balonlara adamış ve balonculuktan geçimini sağlamış olan 78 yaşındaki Carl’ın tek bir isteği vardır o da ölen karısının hayali olan Paradise Falls’a yolculuk etmek. Bu yolculuğa çıkarken çok sevdiği evini de geride bırakmayı düşünmeyen Carl oldukça uçuk bir fikir ile macerasına koyulmaya hazırlanır. Evinin çatısına bağladığı binlerce balon ve yan camlardan sarkıttığı perdeler ile hava akımını da sağlayan Carl’ın hayali gerçekleşmiş ve evi yerçekimine meydan okuyarak hayal ettiği maceraya doğru yelken açmıştır. Bu maceraya başlamadan önce tüm planları kusursuz olarak giden Carl’ın hesaba katmadığı tek şey ise 8 yaşındaki Russel olacaktır.
Evi havalanmadan önce Carl’ı ziyarete gelen Russel biraz da şans eseri hikayemize dahil oluyor. Yaşının da getirdiği efeminelik ile oldukça sakin olan Carl’ın hayatı Russel sayesinde oldukça değişecektir. Gittiği izcilik kamplarında bir çok başarı rozeti ile dönen ve kendisini doğa kaşifi olarak tanımlayan Russel dışında Dug ve Kevin gibi karakterler de maceramıza katılıyor.
Oyunu ilk açtığımızda direk olarak kendimizi maceranın ortasında buluyoruz. Evimiz çoktan havalanmış ve Muntz’un uçakları evin etrafını sarmış. Dug’un kullandığı uçak ile evin etrafındaki uçakları vurmaya çalışıyoruz. Uçakları haklayıp ilk bölümü bitirince ise oyunun hikayesi hakkında ufak bir tanıtım videosu ile karşılaşıyoruz.
Oyunun ikinci bölümü için asıl oyun kısmına başladığımız bölüm diyebiliriz. Oyunun genelinde Carl ve Russel’i kontrol edebiliyoruz. Oyunun en büyük özelliği ise ikilinin macerasının Co-op olarakta oynama imkanı sunulması. Co-op modunda bir oyuncu Carl’ı kontrol ederken diğeri ise Russel’ı kontrol ediyor. Co-op oynanışın, oyunun en keyifli kısmı olduğunu belirtmemde fayda var. Tek kişilik oyun modunda ise iki karakter arası geçişleri Z tuşu ile yapabiliyorsunuz. Karakter arası geçişler oldukça önemli çünkü oyunda ilerleyebilmek için her karakterin belli özelliklerine ihtiyaç duyuyorsunuz.
Carl, elindeki bastonu sayesinde yuüksek yerlere bastonu ile tutunarak çıkabiliyor. Yukarı çıktığında ise bastonunu uzatarak Russel’ı da yukarı çekebiliyor. Ayrıca bastonunu kaldıraç olarakta kullanabilen Carl, bu sayede bir çok engeli aşmamızda yardımcı oluyor. Russel ise ufak ve atik olduğu için uçurum kenarlarında yürüyebiliyor, ilerde oyuna dahil olan Kevin’ın üzerinden zıplayarak çok daha yüksek çıkıntılara ulaşabiliyor. Ulaştığı bu yüksek yerlerden uzattığı ip ile de Carl’ı yukarı çekebilecek kadar güçlü bir yapıya sahip. Oyunun bazı bölümlerine dahil olan Dug ile ise ufak geçişlerden geçebiliyor veya yerde gömülü olan hazineleri koklayarak bulabiliyorsunuz.
Başta da dediğim gibi oyunda ilerleyebilmek için tüm karakterlerin özelliklerine ihtiyaç duyuyorsunuz. Bazı noktalarda ise iki karakterinde ortak özellikleri ile bulmacaları geçmeniz gerekiyor. Mesela bazı noktalarda ulaşmanız gereken yer zıplayamayacağınız kadar uzaklıkta. Bu gibi noktalarda bulunduğunuz alanda terazi şeklinde bir kaya oluyor. Russel’ı kayanın alçak tarafına getirip kontrolü Carl’a veriyorsunuz. Carl ile kayanın yüksek kısmına zıplayarak Russel’ın uçurumun karşı kıyısına uçmasını sağlayabiliyorsunuz. Bunun gibi bir çok ufak bulmaca ile oyun boyunca karşılaşıyorsunuz. Oyunun ilk bölümlerinde oyun alanında gözüken maymunlarında bulmacalarda size ipuçları verdiğini belirteyim.
Oyunda karşılaştığınız düşmanları yenmek için Carl’ın bastonunu veya Russel’ın sırt çantasını kullanmanız gerekiyor. Bu atak saldırıları dışında bir de yön tuşları ile seçebildiğimiz özel saldırılarımız bulunuyor. Bu saldırılardan ses ile olanında düşmanlarımızın etrafa saçılmasını sağlayabiliyoruz. Ya da boss savaşlarında Carl’ın balonculuk yeteneklerinden yararlandığımızda olabiliyor. İlk bölümlerdeki vahşi doğa hayvanları, böcekleri gibi engellere ileriki bölümler de Muntz’un köpekleri de ekleniyor. Bu köpekleri alt ettiğimizde ise oyun küçüklere yönelik olduğu için güzel bir sistem kullanılmış. Russel köpeklere küçük bir top atıp uzaklaşmalarını sağlarken Carl ise bellerine bağladığı balon ile köpeklerin uzaklaşmasını sağlayabiliyor.
Yukarı Bak toplamda 12 bölümden oluşuyor ve oyun süresinin oldukça tatmin edilebilecek seviyede olduğunu söyleyebilirim. İlerleyen bölümlerde oyun kendini biraz tekrar etse de çokta fazla sıkılmadan hele iki kişi oynuyorsanız büyük keyif alarak bitirebilirsiniz. Oyunun hikaye modu dışında bir de multiplayer kısmı bulunuyor. Bu kısmın ise tıpkı co-op modunda olduğu gibi aynı makine üzerinden oynanabilmesi oyunun en büyük eksiklerinin başında geliyor.
Dört kişiye kadar destek veren çoklu oyuncu modunda Attack, Pop ve team adlı üç kısım bulunuyor. Attack kısmında oyunun ilk bölümün de olduğu gibi uçak kullanıyoruz ve en hızlı 5 düşman uçağını vuran oyunu birincilikle bitiriyor. Pop kısmında ilk 100 balonu önce bitiren kazanırken team kısmında ise Muntz’un devasa zeplininde bulunan belli noktaları ilk yok eden oyunun galibi oluyor.
Oyundaki ekstra içerik kısımlarında oyunda bulunan ara sahneleri izleyip bölüm aralarında gösterilen istatistiklere tekrar göz atabiliyorsunuz. Bu kısımdaki videoların oyun içi motor ile hazırlandığını söyleyebilirim. Bunun dışında bölüm tasarımları, karakter tasarımları gibi dokümanlara da bu kısımdan ulaşabiliyorsunuz. İlk başta kilitli olan bu kısmı bölümlerde bulduğunuz hazineler sayesinde açabiliyorsunuz.
Oyunun en sorunlu kısımlarından birisi kamera açıları olmuş. Genelde işleyişi oldukça iyi olan kamera sistemi bazen sizi oldukça zorlayabiliyor. Oyunda otomatik kamera sistemi kullanılmış ve her iki karakterinde oyun alanı içerisinde bulunması gerekiyor. Özellikle bazı noktalarda geri gitmeye çalıştığınızda değişmeyen kamera açıları sinir edici olabiliyor. Ama bu takılmaların çok fazla tekrar etmediğini de söyleyeyim.
Oyun grafik yönünden kendine has bir uyum yakalamış. Her bölümün rengarenk ve iç açıcı tasarlanmış. Grafiklerin böyle bir oyun için tatmin edici gözüküyor.
Bazen objelerin içerisine girme gibi problemler ortaya çıksa da oyunun grafiksel anlamda çok iddialı olmamasından dolayı bu durumun pekte can sıkıcı olmadığını söyleyebilirim.
Seslendirmeler ise oyunun bir diğer artılarından. Filmde yer alan seslendirme kadrosunun tamamı oyunun seslendirmelerinde de görev almış. Carl’ın homurdanan sesi ve Russel’ın heyecan dolu konuşması oldukça hoşunuza gidecektir.
Sonuç olarak Yukarı Bak (Up) oldukça iyi bir film oyunu olmayı başarmış. Hardcore oyuncuları çok fazla tatmin edemese de türü seven oyuncular Yukarı Bak’tan fazlasıyla keyif alacaktır. Küçük kardeşleri veya çocukları ile birlikte oynayabilecekleri eğlenceli bir oyun arayışı içerisinde olanların, Yukarı Bak’ın oyunundan tıpkı filminde olacağı gibi zevk alacaklarını düşünüyorum.