Bazı oyunlar vardır, sessiz sedasız piyasaya çıkar ve oyunseverleri oldukça etkilemeyi başarır. Bir dilim pasta misali hiç bitmesin istersiniz. Çünkü bittiğinde tadı hala damağınızda olacaktır. İşte Machinarium'da tamda bu tanımlamaya uyabilecek bir oyun.
Machinarium bir çok flash oyuna imza atmış Amanita Design'ın ilk tam sürüm oyunu. Rocketman ve Samarost 1-2 gibi oldukça eğlenceli mini oyunları yapmış olan ekip ilk tam sürüm oyunlarında çok daha başarılı bir proje ortaya çıkartmışlar.
Machinarium'da küçük bir robotun başından geçenlere tanıklık ediyoruz. En az Wall-E kadar seveceğiniz bu robot, zaman zaman düşündükleri ve yaptıkları ile sizi kendisine hayran bırakacak. Bazen hiçbir tuşa basmayarak robotun hayal ettiklerini veya hareketlerini bile izlediğim zamanlar oldu. Oyunda hiçbir terimbulunmuyor. Bu nedenle oyundaki karakterlerin isimleri de geçmiyor. Zaten bunun eksikliğini de kesinlikle hissetmiyorsunuz.
Oyun büyük bir hurdalıkta başlıyor. İlerde gözüken büyük bir şehirden bir araç yanaşıyor ve adını dahi bilmediğimiz robotumuzu hurdalığın ortasına atıveriyor. Düşmenin de etkisi ile bir kolumuz ve bir bacağımız kopuyor ve oyundaki çözmemiz gereken ilk bulmaca ile de böylelikle karşılaşmış oluyoruz. Hikâyede ilerledikçe siyah başlıklı robot çetesinin şehre olan planını öğreniyor ve kız arkadaşınızı kurtarmanız gerektiğini anlıyorsunuz. Ana karakterimiz oldukça basit görünen bir robot olsa da bir o kadar da maharetli. Oldukça geniş olan midesi sayesinde birçok eşyayı saklayabiliyorsunuz. Zaten oyunda ilerde kullanmayacağınız eşyalar atıldığı için çok büyük bir kargaşa da yaşanmıyor. Ayrıca uzayıp kısalma özelliğimiz oyunun birçok noktasında en büyük yardımcımız oluyor.
Oyundaki en figüran karakter bile oldukça özenle tasarlanmış ve bu karakterlerden birisi en ummadığınız anda bir hareket yaparak yüzünüzde küçük bir gülümseme yaratabiliyor. Yaratılan dünya tamamı ile robotlardan oluşuyor. Yoldaki kediden tutun da kanalizasyondaki fareye kadar bütün karakterler robot olarak tasarlanmış. Hatta oyunun ilerleyen kısımlarında kafasını İngiliz anahtarı olarak kullanacağınız bir robot ile bile karşılaşıyorsunuz.
Oyunun en başarılı olan kısmı kesinlikle sunumu olmuş. Karakterler konuşmasa bile başlarında çıkan konuşma baloncukları ile her şeyi anlayabiliyorsunuz. Mesela bir bölümde çatıdan gürül gürül akan suyun altından geçmeniz gerekiyor. Tabi robot olduğumuz için su, doğamıza aykırı. Hemen yandaki bir bayan robottan şemsiyesini istiyoruz. Ve kafasında bir baloncuk beliriyor ve kedisini bulmamız gerektiğini, bulursak karşılığında şemsiyesini bize vereceğini ima ediyor. Bizde hemen kedisini bulmak için etrafı araştırmaya ve var olan bulmacayı çözmeye başlıyoruz.
Bu baloncuklar oyunun ilerleyişi dışında karakter yapıları için de kullanılmış ve eminim oyunda gülmenizi sağlayacak en büyük neden bu olacaktır. Mesela şehre ilk girdiğimiz anda robot çetesi ile karşılaşıyoruz ve robotumuzun kafasında bir baloncuk beliriveriyor. Çıkan bu baloncukta başımıza gelenleri görüyoruz. Veya herhangi bir yerden dışarı çıkmaya çalıştığımızda robotumuzun kafasında gene baloncuk beliriyor ve çıkarsak başımıza gelebilecek şeyleri hayal gücü ile görmüş oluyoruz.
Oyun point & click türünde ve bu türü seven oyuncuları fazlasıyla memnun edecektir. Bu tür ile aşina olan oyuncular bazı noktalarda oyunun ne kadar sıkıcı bir hal alabileceğini bilecektir. Bu tür oyunlarda bazen öyle bir kurgu ile karşılaşırsınız ki buradaki bulmacayı çözmeniz oldukça fazla zamanınızı alır ve oyundan soğumanızın en başlıca nedenlerinden birisidir. Bu faktörü göz önüne alan yapımcılar mükemmel bir çözüme gitmişler. Örneğin bir mekana geldiniz ve belli bir uğraş sonrası ne yapacağınızı kestiremediniz. Hemen ekranın sağ üst köşesindeki iki logo burada yardımımıza koşuyor.
İlk logoya basınca robotumuzun kafasında gene bir baloncuk çıkıyor ve o alanda en önemli yapmanız gereken şeyi öğrenmiş oluyorsunuz. Ama bazen bu bile bulmacayı çözmenize yardımcı olamıyor ve burada da ikinci logo yardımınıza koşuyor. Bu kitap şeklindeki logoya bastığınızda ekranın ortasına kocaman bir kitap geliyor ve sayfasını açarak minik bir oyuna başlıyorsunuz.
Bu mini oyunda küçük bir anahtarı kontrol edip kapı kilidine ulaştırmaya çalışıyoruz. Önümüzde ise çarpmamamız gereken duvarlar dışında örümcekler bulunuyor. Bu örümcekleri de ateş ederek geçebiliyorsunuz. Bu mini oyunu tamamladığınızda ise oyunun bulunduğunuz kısmının Storyboard’ı ekrana geliyor. Bu kısma bakarak bulunduğunuz yerdeki bulmacayı rahatlıkla çözebiliyorsunuz.
Oyunda bu anahtar oyunu dışında bir çok minik oyunda bulunuyor ve bunların hepsi de birbirinden çok farklı tasarlanmış. Hatta oyunun bir kısmında kendinizi başka bir robot ile beş taş oynarken bile bulabiliyorsunuz. Eşya topla, birleştir mantığı dışında aralara serpiştirilen bu minik oyunlar oyunun zevkini bir hayli arttırmayı başarıyor. Tabi bazen bu bulmacaların oldukça zorlayabileceğini de belirtmeliyim.
Machinarium’un karakter ve çevre tasarımlarına baktığınızda tam anlamı ile bir sanat eseri ile karşılaşacağınızı söyleyebilirim. Mekanlar o kadar güzel ve kendine has tasarlanmış ki bazen bu mekanlardaki en ufak detayı bile incelerken kendinizi kaptırabiliyorsunuz. Oyunun grafikleri tamamı ile çizimlerden oluşturulmuş. Karakter eklemleri ve su gibi akıcı olan kısımlar ise farklı bir grafik paleti ile tasarlanmış. Karakterlerin düşüncelerini, hayallerini bize aktaran konuşma baloncukları ise siyah beyaz tasarlanmış ve oyunun grafiklerine çok ayrı bir tat katmışlar. Oyun zaten grafiksel anlamda Indipendent Games Festival ve Pax gibi bir çok fuardan ödüllerle dönmeyi başardı.
Oyunda karakter seslendirmesi olmasa da tüm robotların çıkardıkları sesler oldukça hoşunuza gidecektir. Bunun dışında oyundaki müziklerde çok iyi yapılmış ve tamda olması gerektiği gibi. Hatta oyunun ortalarında karşınıza çıkan müzisyen robotların çaldığı melodiler oyunun müziklerine bir kez daha hayran olmanızı sağlayabilir. Oyunun kontrolleri ise klasik point & click oyunlarındaki gibi olsa da bazı anlarda sizi zorlayabiliyor. Alabileceğiniz bir item veya aktifleştireceğiniz bir tuşun işaretini yanına yanaşmadan anlayamıyorsunuz. Bu da özellikle geniş alanlarda bazen problem olabiliyor.
Fantastik dünyası, karakterleri ve farklı sunumu ile son dönemde karşılaşacağınız en ilginç oyunlardan birisi olmayı başaran Machinarium özellikle türü seven oyuncuların kesinlikle kaçırmaması gereken bir yapım olmuş.