Helgan ve Vekta arasındaki savaş sona erdiğinde taş taş üzerinde kalmamış ve tabir-i caiz ise helgan bir hayalet gezegen haline bürünmüştü. Milyarlarca cana mal olan bu savaş kimi için intikam naraları, kimi içinse vicdanının sesini dinleme anlamına geliyordu. Nitekim çok geçmeden kalan Helgan halkı için bir anlaşmaya varıldı. Bu anlaşma gereği hayatta kalmayı başaran helganlılar Vekta gezegeninin yarısına yerleştirildi. Aradaki gerilimin artmasından endişe eden taraflar çareyi iki tarafı ayıran devasa bir duvarda buldular.
İşte Killzone: Shadow Fall, Yeni Helgan'dan kaçmaya çalışan bir baba oğulun hikayesi ile başlangıç yapıyor. Lucas Kellen ile trajikte olsa duvarın karşısına geçiyor ve uzun yıllar süren bir eğitim sonrasında Vekta'nın en önemli rütbelerinden biri olan Shadow Marshall ünvanını sahip oluyoruz.
Hali hazırda ikinci dünya savaşı ve nazi almanyası konseptine göndermeler yapan Killzone evreni, Shadow Fall ile adeta Berlin Duvarını yeniden inşa etmiş durumda. Belki taraflar arasındaki dengeler farklı lanse ediliyor ama seride çıkan tüm göndermeler, yerini korumuş. Bir tarafta son derece modern, futüristik bir yaşam süren, bal kaymakla beslenen ademoğlu, duvarın diğer tarafına geçtiğinizdeyse sefaletle birlikte gelen konteynırlara hapsolmuş bir yaşam biçmi resmedilmiş.
Serinin ana hikayesine baktığımızda derin ve bol göndermeye yer verildiğini görmek mümkün. Demin de söylediğim gibi bol bol nazi göndermesi ve ezilen bir halkın çareyi şiddette bulmasını konu ediniyor Killzone. Lakin Shadow Fall'a baktığımızda bu derin hikayenin tam olarak oyuna yansıtılmadığını görüyoruz. Ana konsept iyi olsa da kel alaka aldığımız görevler ve gidişat belli bir süre sonra hikayeden kopmanıza neden olduğu gibi o derinlik hissini de beraberinde alıp götürüyor. Herşeye rağmen bulduğunuz bazı ses kayıtlarında verilen alt metinler başarılı bir şekilde işlenmiş.
Playstation Vita'da belki de kendini aşarak başarılı bir şekilde viraja giren Killzone serisi, Playstation 4 ile gene görsel açıdan ön planda tutulmuş bir çizgiyle karşımıza çıkıyor. Her daim bu konuda adından söz ettiren seri, yeni oyunda önemli farklılıklara sahip. Yeni nesilin getirisiyle birlikte çok daha janjanlı sahneler mevcut. ilk dikkat çeken nokta artık serideki o gri tonlamaların kaybolması. Ömrünü çoktan tüketen Hellgan'ı geride bırakınca rengarenk görüntüler karşılıyor bizleri.
Tabi duvarın diğer tarafına geçtiğinizde benzer manzaralarla karşılaşmak mümkün. Orda da ışık oyunlarının ön plana çıktığını görüyoruz. Konteynırlar arasındaki o varoş yaşam şekli görsel öğeler ile desteklenmiş.
Açık alanlarda güneş ışıkları ve mükemmel görüş alanına sahip olan Shadow Fall, tüm bu güzelliklere rağmen kısa sürede kapalı alanlara hapsediyor oyuncuyu. Niagara şelelesine gidipte tüm vaktinizi otelde harcadığınızı düşünün. İşte bu güzelliklerden oyunda da kısa sürede mahrum kalıyorsunuz. Teknik açıdan "çok acayip" diyebileceğimiz detaylara sahip olan oyun, bölüm tasarımlarında sınıfı geçemiyor.
Gidişat olarak belli bir çizgisellik üzerine oturtulan Shadow Fall, aksiyon dozajını da arttıran sahnelere sahip. Patlamaların ayyuka çıktığı, fazlasıyla kullanılan ışık oyunlarının göz kamaştırdığı birçok sahneyle karşılaşmak mümkün. Kimi zaman havada süzüldüğümüz, kimi zaman ise gizlilik üzerine kondurulan bölümlere de yer verilmiş. Yani genel anlamda bildiğimiz Killzone havasında ilerliyor. Tabi kontrollerin getirisi oyuna büyük oranda etki etmiş. Dualshock 4'ün o tok yapısı çatışma anlarında kendini fazlasıyla hissettiriyor.
Oyundaki bir diğer yenilikte Owl adlı droneumuz. Oyunun büyük bir bölümünde peşimizden ayrılmayan Owl dört farklı özelliğe sahip. Rakibe saldırıyor, şok etkisi yaratıyor, sabit bir kalkan açıyor ya da ulaşmanız gereken noktalara zipline yardımı ile sizi ulaştırıyor. Ha bu ufak dostumuz bilgisayarları heckleyebiliyor ya da alarm sistemlerini de susturabiliyor. Owl'un yetenekleri bunla da sınırlı değil. Eğer adrenalin tüplerine sahipseniz suni tenefüs bile yapabiliyor..
Owl'un sahip olduğu bu özellikler dualshock 4'ün dokunmatik yüzeyine atanmış durumda. Ufak bir parmak hareketi ile özellikler arası geçiş yapabiliyorsunuz. Killzone'da Owl dışında farklı özelliklere de sahibiz. Az önce de bahsettiğim ve haritanın belli noktalarından topladığınız adrenalin tüpleri sayesinde zamanı yavaşlatıp, aksiyonun dibine vurabiliyorsunuz. Ya da etrafa bir sonar atarak rakiplerinizin yerini bulmanız da sağlanmış. D-Pad'deki alt tuşu da silahınızın ikincil özelliğini aktifleştiriyor.
Silah ve Owl özellikleri bazı durumlarda karışıklığa da sebebiyet verebiliyor. Ayrıca gizlilik unsuru içeren bölümlerde dışında Owl'u pek kullanma gereği duymuyorsunuz. Aynı şey oyunun ilerleyen bölümlerinde karşımıza çıkan casus böcekler için de geçerli. Sadece birkaç kapı kilidi açmak için kullandığımız bu tür özellikler sanki laf olsun diye konulmuş hissi uyandırıyor.
Shadow Fall'ın bizim için en önemli etkenlerinden birisi de şüphesiz Türkçe olması. Oyundaki tüm metin ve diyaloglar Türkçeye çevrilmiş. Dublaj konusunda belli bir standart yakalansa da hala sırıtan noktalar ile karşılaşabiliyorsunuz. Dublaj konusundaki en büyük sıkıntı zaman zaman ses efektleri arkasında kalması oluyor. Müziklere baktığımızda Killzone'un bilindik tınıları ile karşılaşıyoruz. Kovalama anlarında bir hayli yükselen müzikler, arka planda bizlere eşlik ediyor. Oyundaki diyalog yapısının da çok etkileyici olduğunu söylemek zor.
Ses konusunda en başarılı uygulamaya gene DualShock 4 ile imza atılmış. Oyunda bulduğunuz ses kayıtları Dualshock 4 üzerinde yer alan hoparlör üzerinden verilmiş. Özellikle karanlık ve yalnız dolaştığınız mekanlarda atmosferi bir hayli değiştiren bu ses kayıtları, hikaye adına da eksik parçaları tamamlamayı başarıyor.
Oyunun Multiplayer modlarında klasik öğeler bizi bekliyor. Üçüncü oyunda senaryo tarzı bir mod ile karşımıza çıkan yapım ekibi bu sefer işin biraz daha kolayına kaçmış. Harcore moduna benzetebileceğimiz radarın olmadığı farklı modlar buunsa da genel anlamda team Deathmacth dışındaki modların tercih edilmediğini görüyoruz. Arcade diyebileceğimiz haritaya rağmen oyunun oldukça ağır ilerlemesi, multiplayer modlarını çokta uzun soluklu yapmıyor. 10 farklı harita, kendini belli eden farklı sınıflar ve özelleştirme seçeneklerindeki özgürlük multiplayer modunun başarılı yönleri olmuş.
Sonuç olarak Killzone Shadow Fall en azından görsel yönleri ile her PS4 sahibinin en azından görmesi gereken bir yapım olmuş. Genel olarak baktığımızda ise bu görsel güzelliğin bölüm tasarımlarına yansıtılmadığını görüyoruz. Rahat oynanışına rağmen oyunun klasik fps çizgilerinden çok öteye gitmediği de bir gerçek.