Golden Sun: Dark Dawn
Levent Polater

Sayfa 1

 
    Golden Sun belki Square Enix'in Final Fantasy veya Dragon Quest serisi kadar popüler olmayabilir ancak vakti zamanında Gameboy Advance'i olupta tadına bakmış olan herkesin gönlünde taht kurmayı başarmıştır. İlk 2 GBA oyunu Golden Sun ve Golden Sun: The Lost Age, GBA'ya çıkmış en iyi oyunlar arasında yer alıyor. Serinin değişmeyen yapımcısı olan Camelot, geliştirici kariyeri boyunca Nintendo, Sony ve Sega'ya yaptığı oyunlar ile biliniyor. Firmanın Golden Sun başta olmak üzere en çok bilinen oyunları arasında Mario Sports yapımlarını gösterebiliriz.

 
    GBA'da çok az Golden Sun oynama şansı elde etmiştim. Golden Sun: The Lost Age'in üzerinden epey vakit geçtikten sonra DS için çıkışını yapan Golden Sun: Dark Dawn serinin en yeni ve parlayan yapımı olarak dikkat çekiyor. GBA'daki Golden Sun'lar ile haşır neşir olanlar zaten devam oyununu uzunca bir süredir bekliyordu. Seriye ilk defa adım atacakların da dikkatini üzerine çekmeyi başaran yapımın DS'te nasıl bir deneyim sunduğunu bu incelemede sizlere anlatmaya çalışacağım. İlk olarak oyunun temel özelliklerinden bahsederek başlamak istiyorum, Golden Sun serisi klasik sıra tabanlı RPG olmasını Pokemon stili canavar toplamayla ve Zelda'nın zindanlarda karış karış nesne arama özelliklerini harmanlıyor. Dark Dawn'ın en çok hoşuma giden yanı Camelot'un GBA'daki oynanışı bozmamaya çalışması olmuş. Bunu yaparken GBA versiyonundaki en büyük kusurları da maalesef beraberinde gelmiş. Söyleyebileceğim en büyük kusur oyunun çok kolay olması. RPG'ye eli yatkın olanların ilk arayacağı şeylerden biri zorlayıcı mücadelelerdir. Ancak Dark Dawn'da bundan eser göremiyoruz. Çoğu savaşı tek bir ter damlası dökmekten bitirmek mümkün. Belki genç oyuncular ve yeni yeni RPG oynayanlar için bu durum sorun olmayabilir ancak deneyimli RPG oyuncularının oyunun ilk puan kıracakları kısmı kesinlikle bu nokta oluyor.
 

 
    Dark Dawn'ın hikayesine geçelim şimdi. Oyunumuz, ilk 2 oyundaki karakterlerimizin öyküyü bıraktığı yerden devam ediyor. Bu sefer ilk 2 yapımda kötülüğe karşı gelen kahramanlarımızın çocuklarını kontrol etmekteyiz. Ana karakterimiz önceki yapımlardaki kahramanlardan Isaac'in oğlu olan Matthew. Golden Sun'da öne çıkan karakterlerimiz belirli bir element gücüne sahipler. Mathew, toprak gücüne sahipken geri kalan karakterlerimiz ateş, rüzgar vs. elementlerin kontrolünü paylaşıyorlar. Büyü (Magic) terimi yerine Psy energy tabirini kullanan yapımda elementler, Jupiter, Mars, Venüs gibi gezegenlerle bağdaştırılmış. Bu gibi ufak değişikliklikler Golden Sun'i diğer benzer Japon RPG'lerinden ayırmayı başarıyor, ancak konsepte bakacak olursak çoğu şey yine aynı kalıyor. Tipik JRPG oynanış elementlerini Golden Sun'da da görmekteyiz. Örneğin karşıt elementlere doğru element saldırısını kullandığınızda normalden çok daha yüksek hasar vermeniz mümkün. Çoğu RPG'de karşılaştığımız bu sistem Golden Sun'da da geçerli.

Sayfa 2

 
    Dark Dawn'ın çevresel bulmacaları karşılaştığınız her zindanda çok büyük rol oynuyor. Psy energy gücünüzü buralarda sadece savaşlarda değil çevrede de kullanabileceğinizi öğreneceksiniz. Bulmacaları çözmek için psy energy gücümüz ile çevredeki öğeleri kontrol ediyoruz. Bulmacaların sonucunda ya bir hazine sandığına ya da Djinn'e ulaşmış oluyoruz. Her karakterimizin farklı bir çevresel büyü gücü var. Matthew'in 'inherent' yeteneği sayesinde sütunları hareket ettirebiliyoruz, Karis ise rüzgar yeteneği sayesinde ulaşılamayan noktalara yetişebilmemiz için havada geçici bir süreliğine çiçekten oluşan platformlar yaratabiliyor. Bu ve bunlara benzer yetenekler diğer karakterlerimiz için de geçerli. Tüm zindanların sırlarını çözmek; yeni nesneler, yetenekler ele geçirmek adına, en basiti daha da güçlenmek için yapılabilecek en mantıklı hareketlerden biri oluyor. Yani, zindanları bir an önce geçip bitirmek yerine buralara biraz daha zamanınızı verip tüm bulmacaları çözmeye çalışmanız hem Golden Sun'dan daha fazla keyif almak adına hem de oyunu %100 bitirebilmek uğruna yapılabilecek en doğru adım olacaktır.
 
    Oyunun elbette negatif yönler de var. Önceki Golden Sun oyunları her yönüyle diyaloglarla doluydu. Karakterler sürekli kendini üst üste açıklama gereği hissederek ufak konuşmalara yol açarlardı ve daha az önce gördüğünüz olaylar sürekli konuşularak kendini tekrar ederdi. Maalesef Dark Dawn da aynı kusuru işliyor. Önceki oyunlar kadar konuşma olmasa da çoğu zaman gerektiğinden fazla bilgilendirildiğinizi hissedeceksiniz. Karakterlerin sürekli konuşması, 3 diyalog baloncuğunda anlatılacak bir konuşma, 13 adete çıkınca ister istemez konuya olan hakimiyetinizi kaybetmeye başlıyorsunuz. Bunların üstüne üzerinde çalıştığınız quest'i kişiselleştirmenize yardımcı olan duygusal tepkiler de oyuna eklenmiş. 4 farklı duygusal tepki (smiley'ler – gülen yüzler) arasından birini seçerek farklı diyaloglara da yol açmanız mümkün. Ancak hikayenin gidişatının etkileneceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, Mass Effect oynamadığınızı hatırlatırım.

 
    İlk 2 oyun ile bir bilginiz yoksa üzülmeyin, diyaloglarda geçmişle ilgili yeterli açıklamalara tabii tutulacaksınız. Ayrıca menüde karakterlerin, olayların, mekanların ve nesnelerin tek tek açıklamasını bulabilirsiniz. Bu da Golden Sun'a ilk kez adım atanlar için önemli bir detay. Böylece ilk 2 oyunda olan bitenlerden kimse geri kalmıyor. Bu tarz yapımlarda konu hakimiyeti için böyle bir uygulama gerçektende en iyisi. Bence her yapımcı bunu kendi oyunlarına uygulamaya çalışmalı.
 
    Golden Sun: Dark Dawn'daki oynanış dinamikleri dokunmatik ekran üzerine kurulu. RPG'lerde normalde bu kontrol yapısı pek uygun olmaz. Ancak Dark Dawn'a pek yakışmış doğrusu. Savaş dışı mekanlarda bulmacaları çözmek için, psy energy kullanımı burada çok doğru işler çıkarıyor. Dokunmatik ekranı kullanarak etraftaki nesneleri kontrol etmek çok daha kolay bir hale geliyor. Uine de istediğiniz zaman klasik yön tuşlarını kullanmayı tercih edebilirsiniz. İkisinin arasını bulmak size kalıyor. Kontrol yapısı konusunda Dark Dawn'ın kimseye sıkıntı yaratacağını sanmıyorum.
 
 
    Dark Dawn'ı önceki Golden Sun oyunlarından ayıran en büyük özellik grafikleri olmuş diyebilirim. GBA'ya göre daha güçlü bir el konsolunun nimetlerinden faydalanan Dark Dawn'ın bulunduğu dünyayı oyuncuya çok iyi aktardığını görüyoruz. 3D motoru sayesinde PSOne'a çıkan RPG yapımlarını andıran Dark Dawn, düşük poligonlu karakter modellemeleriyle DS'in grafik çıtasını zorlamaya gayret göstermiş. Ancak bunun en iyisi olduğunu söyleyemeyeceğim. Dark Dawn'ı son çıkan RPG'lerden biri olan Dragon Quest IX ile karşılaştırdığımda geride kaldığını açıkça belirtebilirim. Daha önce dediğim gibi ziyaret ettiğiniz her zindanda keşfedilecek farklı görsel detaylar var. Zindanların birbirini tekrarlamadığını görüyoruz. Djinn'lerin summon animasyonları tek kelimeyle 'harika'. Her Djinn çağırışımda animasyonları aynı heyecanla izledim.