Haftalık Oyun Önerisi 29: Katana Zero

Özgür Eroğlu

Haftalık oyun önerilerinin yirmi dokuzuncusu ile birlikteyiz. Bu hafta Hotline Miami tarzında temposu ve hikayesi ile öne çıkan bir oyun önereceğim. Diğer oyun önerilerimize de buradan bakabilirsiniz.

Bu öneri yazılarında az bilinen oyunlar gibi bir konsept altında da kalmayacağız. Örneğin; The Last of Us Part II yayınlanmadan bir iki hafta önce The Last Of Us’ın ilk oyununu önerebiliriz. Bunun sebebi tavsiye ettiğimiz oyunu, o hafta içerisinde oynamanızın daha iyi olacak olması. Eğer bilindik bir oyunu önerirsek; yazının içeriği oyunu tanıtmak yerine, oyun için bir inceleme veya oyun hakkında konuşmak istediğimiz şeyler tarzında olacaktır. Şimdi önerdiğimiz oyuna geçelim.

Katana Zero


Hotline Miami’yi sanırım artık çoğu oyuncu biliyordur. Üstten görünümlü aksiyon oyunu Hotline Miami, birçok başarılı nokta ile öne çıkan bir oyun. Ancak şahsım adına en sevdiğim özellikleri temposu, müzikleri ve hikayesi. Tempo ve müzik zaten birlikte geliyor aslında. Oyun oldukça hızlı ve bunu muazzam müzikleri ile de iyice destekliyor. Ayrıca oyunun psikedelik havasından dolayı da hikâye anlatımı ve oyunun grafikleri de oldukça ilginç duruyor. Bu psikedeliklik sadece hikâye anlatımında değil, genel olarak komple oyuna yayılmış bir durum. Oynanış anlamında iddialı olduğu halde yine de bu şekilde güzel bir hikayesi bulunan oyunlar her zaman ilgimi çekmiştir. Bugün önereceğim oyun da bu açıdan Hotline Miami’ye oldukça benzeyen bir oyun. Hatta Hotline Miami’nin üstten değil de yandan iki boyutlu görünümlü hali diyebiliriz.

Evet, oynayanlar varsa zaten oyunu çoktan anlamıştır. Bugün önereceğim oyun, piksel grafiklere sahip aksiyon platform oyunu Katana Zero. Oyunun yayıncılığını Devolver Digital yapıyor, geliştiriciliğini ise Askiisoft üstleniyor. Geçtiğimiz yıl nisan ayında çıkan oyun, yılın en başarılı bağımsız oyunlarından biriydi. Dediğim gibi oyun birçok açıdan Hotline Miami ile oldukça benzer, ancak şahsım adına bu oyunun özellikle hikâye anlamında daha ön plana çıktığını düşünüyorum. Uzun zamandır dikkatimi çeken oyuna zamansızlıktan ve üşengeçlikten bakamıyordum. Ancak geçtiğimiz günlerde Xbox Game Pass’e eklenmesi ile birlikte hiç durmadım ve hemen oynamaya başladım. Oynanış anlamında aradığımı bulduğum oyun; hikaye, hikaye işlenişi ve müzik gibi konularda beni inanılmaz mutlu etti. Şimdi ayrıntılara geçelim.


Oyun Neo-noir bir evrende geçiyor. Kiralık katil tarzı bir samurayı kontrol ediyorsunuz. Her gün size öldürmeniz gereken yeni bir isim geliyor ve siz de gidip o kişiyi öldürüyorsunuz. Aslında kronolojik olarak gidelim. Direkt olarak aksiyonun içerisinde oyuna başlıyorsunuz ve oyunun kontrol sistemi size tanıtılıyor. Her ne kadar platform oyunu olsa da kontrolleri biraz zor Platform oyunlarının çoğunda bildiğinizi gibi karakter hangi tarafa bakıyorsa o tarafa doğru saldırır. Ancak bu oyunda saldırmak istediğiniz yeri Mouse ile kendiniz gösteriyorsunuz. Yani sağa doğru koşarken anlık bir şekilde sola tıklayıp oradaki düşmana saldırabilirsiniz. Oyunun havasına ve hızına yakışan bir mekanik elbette, ancak başta alışmanız zor oluyor. İlk iki görevde mouse ile kontrol edebildiğimi unuttum ben örneğin ve alışmak zor oldu. Düşmanları duruma göre tek ya da iki darbede öldürebiliyorsunuz. Ancak düşmanlar sizi tek darbede öldürüyor. Öldüğünüzde de bulunduğunuz bölümün başına geri dönüyorsunuz. Düşmanlarda da belirli bir çeşitlik var. Bazı düşmanlar tek darbede rahatça ölüyor ve size sadece yumrukları ile saldırıyor. Bazıları sizi karşılayabildiği için ya arkasına geçip oradan saldırmanız lazım ya da ilk vuruşta sersemletip ikinci vuruşta öldürmeniz gerek. Bir de silahlı düşmanlar var, onları öldürmek kolay, ancak kaçmanız gerekiyor çünkü sizi gördükleri gibi ateş ediyorlar. Son olarak da oyuna sizi gördüğü gibi ateş eden turretler konulmuş. Yine bunlarda da gördüğünüz gibi kaçıp öldürmeniz gerekiyor. Peki nasıl kaçıyorsunuz. Oyunda iki farklı şekilde görünmez olabiliyorsunuz. Birincisi saldırdığınız sırada. Saldırmak için tuşa bastığınız anda anlık olarak görünmez oluyorsunuz ve bu sırada hiçbir hasar alamıyorsunuz. Bir de asıl saldırılardan kaçma yönteminiz olan takla atma özelliğiniz var. Takla atarak tüm hasarlardan takla attığınız süre boyunca kaçıyorsunuz. Son olarak bir de zamanı yavaşlatma özelliğiniz var. Düşmanların anlık olarak çok geldiği zamanlarda ya da beklemediğiniz bir anda karşınıza çıkan saldırılarda zamanı yavaşlatarak işleri tekrar kendi lehinize çevirebilirsiniz. Bir de zamanı yavaşlatma ve takla atma özelliği ile turretlerin kurulu olduğu odalardan daha rahat geçebilirsiniz.

Dediğim gibi oyun oldukça hızlı. Bu tempo içerisinde de birçok kez ölebiliyorsunuz. Öldüğünüz zamanda o bölüme baştan başlıyorsunuz. Özellikle ilk kısımlarda birçok kez öleceksiniz hatta çünkü alışması biraz zor. Bölümü bitirdiğiniz zaman da o bölümdeki hareketleriniz size izletiliyor. Sonra da diğer bölüme geçiyorsunuz. Oyunun ilk bölümünü bitirdikten sonra evinize dönüyorsunuz ve oyunun Hotline Miami ile benzer olduğu kısımlar daha da ön plana çıkıyor.


Evinize döndükten sonra dilerseniz biraz televizyondan haberleri izleyip çayınızı içip uyuyabiliyorsunuz. Her uyuduğunuzda ise tek bir rüya görüyorsunuz, ancak rüyadaki olayları ve kişileri hatırlamıyorsunuz. Her seferinde de nefes nefese uyanıyorsunuz. Kalktıktan sonra işe başlamadan önce yapmanız gereken ilk şey psikoloğunuza gitmek. Bu kısımda da oyunun diyalog sistemi başlıyor. Oyunun içerisinde çeşitli karakterler ile diyaloğa girebiliyorsunuz ve bu oynanışı ve hikâyeyi gerçekten değiştiriyor. Psikoloğunuzla konuşurken hem geçmişinize dair hem de rüyalarınıza dair detaylar öğrenebiliyorsunuz. Rüyalarınızın hatırlamadığınız kısımları siz psikologla konuştukça oluşuyor. Psikologla konuştuktan sonra o günün görevini alıyorsunuz ve işe başlıyorsunuz. Aldığınız işlerde de size öldüreceğiniz kişinin bir dosyası geliyor. O dosyada da özellikle yapmanız veya yapmamanız gereken şeyler olabiliyor bazen. Örneğin üçüncü bölümde, kesinlikle ama kesinlikle öldüreceğiniz kişi ile konuşmayın deniyor. Konuşup konuşmamak da size kalmış. Ben spoiler vermeyeyim oynadığınızda olanları siz kendiniz görün. Bu diyalog sistemi şu şekilde de işinize yarayabiliyor. Örneğin, ikinci bölümün giriş kısmındaki kadınla konuşmanız o bölümün sonunu etkileyebiliyor. Psikoloğunuzla konuşup göreve başlamadan hemen önce ekranda kaç gün kaldığını görüyorsunuz. Oyun bir şey için geriye doğru gün sayıyor. Bunu da dediğim gibi oyunu oynadıkça kendiniz keşfedersiniz.

Oyun oynanış anlamında kaliteli evet, ancak hikâye ve hikâye işlenişi konusunda gerçekten beni kendine hayran bıraktı. Oyun sizi sürekli merakta bırakıyor. Sürekli yeni bir gelişme oluyor, yeni şeyler öğreniyorsunuz, yeni karakterler tanıyorsunuz ve çok daha fazlası oluyor. Hotline Miami tarzında bir hikâyeye sahip, ancak bana göre Katana Zero bunu hem daha iyi işliyor hem de daha güzel bir hikaye. Özellikle tanıştığınız karakterlerin bazıları ile girdiğiniz diyaloglar oldukça keyifli. Aldığınız dosyalarda yazan bilgiler de aslında ilerledikçe oyun hakkında çok güzel ipuçları barındırıyor ve hikayeyi bir yerde çözmek size kalıyor.


Oyun bu kadar tempolu ve psikedelik havada olunca ister istemez müzikler de büyük önem taşıyor. Müzikler oldukça güzel. Hotline Miami ile çok benzettim farkındayım, ancak özellikle müzik konusunda çok daha benziyor. Aksiyon sahnelerinde daha hareketli şarkılar çalarken bekleme anlarında da psikedelik tarzda şarkılar çalmaya devam ediyor. Müzikler bile sizi tek başına atmosfere rahatça sokabiliyor. Ancak grafikler de elbette önemli.

Söylediğim gibi piksel tarzda yapılmış bir oyun ve renklendirmede de biraz cyberpunk havası var. Aslında direkt olarak neo-noir havası yani. Büyük bir şehrin içinde samuray dolaşıyor, siz oyunun havasını anlamışsınızdır. Piksel grafikli oyunların büyük bir çoğunluğu gibi bu oyunun da tasarımları gayet güzel. Ancak bana göre oyunun sizi asıl yakalamak istediği kısım oynanış ve hikâye. O kısımları da bence layığıyla yapmış.


Toparlamak gerekirse Katana Zero’yu her oyuncunun deneyimlemesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak herkesin seveceği bir oyun değil ne yazık ki. Ama bence yine de bir şans verin. Tempolu oyunları sevenler ya da farklı tarzda oyun arayanlar ise düşünmeden mutlaka oynasın. Yaklaşık olarak 5, 6 saatlik bir oynanış sunuyor oyun.

Oyun şu anda PlayStation 4’te, Xbox One’da, Nintendo Switch’te ve PC’de bulunuyor. Ayrıca oyun, PC’de ve Xbox One’da Game Pass sistemine dahil. Yani tahmin edebileceğiniz gibi oyunu satın almanız yerine Game Pass üzerinden oynamanızı tavsiye ediyorum. Yine de satın almak isterseniz en uygun fiyat Steam’de ve orda da 25,00 TL. Bu fiyatı hak ettiğini de rahatlıkla söyleyebilirim.