Deus Ex: Human Revolution
Levent Polater

Sayfa 1

 
    Deus Ex: Human Revolution ön incelemesine başlamadan önce eski günleri yad etmeden olmaz. Deus Ex kelimesi belki yeni oyuncular için pek bir şeyi fade etmeyebilir fakat benim gibi eski nesil oyuncuların hafızasına sağlam kazınan kült yapımların başında gelmektedir. FPS kategorisine çok büyük anlamlar kazandıran Deus Ex serisi, bu türü "Önüne geleni vur, ilerle" şeklinde bir oynanıştan çok daha geniş çerçeveden bakmaya yönlendirmeyi başaran mihenk taşlarından biri. Konuşma/Gizlilik/Hack/Ateş etme gibi metodları birbiriyle harmanlayan Deus Ex, daha o zamanlardan bize geleceğe yeni bir kapı açtığını göstermişti.
 

    Yeni Deus Ex yani DE: Human Revolution ilk duyurulduğunda tek korkum yeni neslin oyunlarındaki aşırı aksiyon dozajına yenik düşebileceği olmuştu. Fakat oyunun kökenlerine bağlı kalacağı yönünde ilk bilgileri aldığım andan itibaren derin bir nefes aldım ve rahatladım, zirâ oyun tam da her Deus Ex severin istediği tarzda yapım aşamasına sokulmuştu. Tek korkum artık bu önemli seri oyunun yaratıcısı Warren Spector'ın kontrolü dışında seyrediyordu ama güncel yapımcı Eidos Montreal'in işini ciddiye aldığını öğrenmemiz pek zaman almamıştı. İlk kez 17 Mayıs, 2007'de duyurusu gerçekleşen oyunun, ilerleyen aylarda yayınlanan ekran görüntüleri ve videoları eşliğinde görselliğe de yeterince önem verdiğini görmüş ve memnun olmuştuk. Yeni bir Deus Ex projesi öyle yabana atılacak bir iş değildi ve yapımcının gereken önemi vermesi beni ve çoğu Deus Ex severi eminim tatmin etmiştir.

 
    Orjinal yapıma dönelim biraz. İlk kez o futuristik şehre adım atışınızı hatırlayın, Tracer Tong adlı bir hacker'ın peşindeydik. Tracer'ın peşindeyken kendimizi bir çok engelle karşılaşmış buluyor ve neredeyse her oyuncu bu süreçte farklı bir ilerleme kaydedebiliyordu. Örneğin ben geçmemiz gereken bir kapıyı hackleyebilecek kadar yeterli bir bir beceriye sahip iken başka bir oyuncu havalandırma tünellerinde bulduğu bir kod ile farklı bir kapıdan ilerleme sağlayabilmiştir. Deus Ex'in de ana felsefesi bu zaten, seçimler ve yaptığınız bu seçimler doğrultusunda bunların oyuna yansıması ve aldığınız farklı sonuçlar. İşin esprisi de bu! Warren Spector, oyuna bir tutam RPG koyarak, aklımızı çelmeyi ne de güzel başarmıştı ama? Geçen onca senenin ardından hâlen bu büyüyü içinizde bozmayanlardansanız, o zaman size güzel bir haberim var. Deus Ex'de de ilerleme yöntemlerimiz birden fazla olacak. İşin güzel tarafı, bu sefer ilerleme yöntemlerimize göre daha farklı ödüllendirilecek, diyaloglarda bir çok alternatif gözümüze çarpacak. Yeni neslin gücünü de sırtına alan Deus Ex: Human Revolution, orjinal yapımın çağına nazaran beklentilerin oldukça yüksek çizgilerle ilerlediği günümüzde biz Deus Ex'i bilenleri geçtim, herkesi tatmin etmeyi başarabilecek mi? Esas soru bu aslında, o zaman ne duruyoruz, hiç vakit kaybetmeden, Human Revolution'a ve bize neler getireceğine göz atalım.

    Deus Ex: Human Revolution, ilk oyunun 25 yıl öncesini konu alıyor. Yıl 2027, orjinal Deus Ex'te gördüğümüz nanoteknolojik gelişmeler daha yeni yeni geliştirilirken, biomekanik teknoloji Human Revolution evreninin alıştığı güncel teknoloji konumunda. Ana karakterimiz Adam Jensen, Sarif Industries'te çalışan özel bir güvenlik görevlisi. Bu şirketin uğraştığı mecra ise insanları çeşitli biomekanik implantlar (augmentation) ile cyborglaştırması. Augmentation'lar çeşitli gruplara ayrılıyor. Neural (Sinirsel) augmentationlar sayesinde daha zeki biri olabilirken, diğer augmentationlar sayesinde sınırlı durumdaki insansı fiziksel gücünüzü daha da öteye taşıyabilirsiniz. Her ne kadar insanlığın durumu bu augmentation'lar sayesinde çok iyi gibi görünse de bu çağda büyük bir kaos ve komplo hakim. Zenginler zengin kalmayı başarırken fakirler fakir kalıyor, Bazı gruplar augmentation'lar sayesinde çeşitli bölgelerin kontrolünü sağlıyorlar. Kimi augmentation'lar sonucunda ise bazı kesimler kendilerini üstün görerek yeni bir burjuva çağını başlatıyorlar ya da en azından öyle sanıyorlar. Adam Jensen'ın çalıştığı Sarif Industries ise augmentation'ların gelişmesi ve daha çok satması için varını yoğunu ortaya koyarken, GreenPeace'e benzer bir insanlık örgütü ise augmentation'lara tamamen karşı çıkıyor ve insan vücudunda değişiklik olmasını istemiyorlar. Hadi çıkın bakalım çıkabiliyorsanız bu işin içinden.

Sayfa 2

 
    Oyun boyunca uğrayacağımız bir kaç mekan olacak. Bunlar içinde Detroit, Shangai ve Montreal gibi gerçek yerler de bulunuyor. Tabii gelecekten nasibini almış şekilde karşımıza çıkacak bu şehirler. Bir hoş detay daha vereyim, oyun boyunca kontrolümüzde olacak Adam'ın kendine has bir apartman dairesi olacak, burada kendisin hakkında en derin sırları ve topladığı bilgileri öğrenebileceğiz. Bu daireye her zaman mı yoksa, hikaye akışında tek bir sefer mi girme şansı bulacağımız henüz belli değil, ancak oyunun RPG ağırlığını düşünürsek, birden fazla olabileceğini düşünüyorum, zirâ bu daire eşyalarımızı saklayabileceğimiz bir depo görevi de görebilir... 
 
 
    Human Revolution'da hoşunuza gidebilecek bir şey daha varsa o da kullandığı envanter sistemi olacak diyebilirim.. Diablo II'dekine benzer bloklu bir envantere sahip olacağız ve etraftan topladığımız nesneleri bir Tetris oyunu gibi buraya biriktirmeye çalışıyoruz. Resident Evil 4'te gördüğümüze de benzettiğim bu envanter sisteminde büyük silahlar büyük yer kaplayabiliyor. İkinci Deus Ex'te her bir slot'a herhangi bir silah koyabiliyorduk. Alev saçıcıdan, RPG'ye kadar hem de. Ancak Human Revolution işi daha da profesyonelleştiriyor. Oyun boyunca bulacağınız çeşitli silah modifikasyonlarını da envanter ekranında silahlarımıza uygulayabileceğiz. Bu aksiyonlardan sonra silahların boyutu da büyüyebiliyor. Bu konuda oyunseverleri oldukça interaktif bir dünya bekliyor.
    Human Revolution'da kendini iyileştiren bir sağlık sistemi bulunuyor. Hemen aklınıza Call of Duty sistemi gelebilir, ancak burada işiniz o kadar da kolay değil. Sağlığınızın tekrardan dolmaya başlaması için uzunca bir süre hasar almamanız gerekiyor. Bu süreç o kadar yavaş ki oyunda bol bol sağlık nesneleri kullanmanız gerekebilir.
 
    Oyunumuzun kendisini diğer FPS'lerden ayıran en temel özelliğine yani RPG kısmına değinelim şimdi. Deus Ex: Human Revolution'da önceki serinin önceki oyunlarındaki gibi XP kazanarak çeşitli yeteneklerimizi geliştirebileceğiz. XP'leri düşman öldürerek, gizli kalarak, bazı ıvır zıvırları hackleyerek, konuşarak veya görev tamamlayarak kazanacaksınız. Yaptığınız bu aksiyonlara göre kazandığınız XP puanları belli bir seviyeye geldiğinde seviye atlayacak ve 1 adet Praxis puanı kazanacaksınız. Bu Praxis puanını ise yetenek ağacınızda harcayarak Adam'ın eğilimini arttırmak sizin elinizde olacak. Adam'ın acımasız Human Revolution dünyasında güçlü kalması gerekiyor, bu da kesinlikle doğru geliştirmeleri - augmentationları yapmanıza bakıyor. Oyunda bir çok farklı kategoriye ayrılan 21 adet yetenek olacak. Bunlar, neural, visual, defence, physical, movement, offence ve sound olarak gruplar içine dağılmış durumdalar.
 
Sayfa 3

 
    Siber Rönesans çağında geçen oyunumuzda görsellik muazzam ölçüde ön planda. İşin içinde Square Enix'in de olması sanki önümüze Final Fantasy'den alışık olduğumuz derecede fantastik şehir ve yapılar sunmuşa benziyor. Gerçek Rönesans çağında insan vücudu anlaşılmaya çalışılmış ve modern ilaçlar geliştirilerek günümüze gelinerek ilk adım atılmış. Human Revolution'daki fikir ise bunun ikinci adımını bizlere sci-fi tadında sunması oluyor. Artık bilim öyle bir konuma gelmiş ki insan vücudu tamamen çözülmüş ve artık bunu geliştirmek insanlığın elinde. Yani bir diğer deyişle evrim kontrolümüze geçmiş. Bu iyi bir şey mi, değil mi? Sanırım Human Revolution'ın bize anlatmak istediği de bu olacak.
 
 
    Deus Ex: Human Revolution dünyası size pek fazla ipucu vermiyor. Oyunda yönünüz ve gitmeniz gereken yerlerde ilerlemek Fallout 3'teki gibi birbirinden farklılık gösterebiliyor. Deus Ex'i oynarken o kadar kalabalık ve yaşayan bir şehirde bulunacaksınız ki, Fallout 3 veya Mass Effect'teki gibi "Şu adamla konuşsam kesin bana quest verecek" diyemiyorsunuz. Çünkü tüm NPC'ler kendi hâllerinde takılıyorlar. Size quest verecek şahısları pat diye anlamak mümkün olmayacak.
    Oyunlardaki questleri bitirme konusunda Deus Ex'in felsefesinde olduğu gibi bir çok seçime sahibiz. Aksiyon tutkunları silahları çıkararak önüne gelen her düşmanı vurabilir ve hedefe biraz hasar, mermi ve nesne kullanmış olsa da ulaşabilir. Ancak eğlence bunun neresinde? Deus Ex'in en çok keyif verecek yönü kendinize alternatif rotalar çizerek oyunu keşfetmek olacaktır. Zaten Eidos Montreal'in oyunculara vermek istediği yegane amaçlardan biri de kesinlikle bu. Oyunu sakın ama sakın bir Call of Duty veya Crysis gibi oynamaya kalkışmayın. Deus Ex, asla böyle bir oyun değil. Oyunda usulcana ve çalışarak ilerleme kaydetmeniz çok önemli. Zaten Deus Ex: Human Revolution'ı da diğer FPS oyunlarından ayıran en büyük fark bu olacak.