Rio: The Video Game
Levent Polater

Sayfa 1

 
    İşte yine başlıyoruz, Vizyonlara giren bir filmin, oyun olarak da sömürülme çalışmasında yeni bir perde daha. O kadar alıştık ki bu tarz hareketlere, sonucunu görmeden "facia" diyebiliyoruz. Son zamanlarda yayınladığımız Rango: The Video Game veya Thor'un incelemelerini okuyanlar, bu incelemede de bunlarda yazan şeylere benzer şeyler okuyacaksınız, o yüzden "De-ja-vu" yaşayabileceğiniz şimdiden hatırlatırken incelemeye hızlı bir giriş yapmak ve bu işkenceyi bir an önce sonlandırmak istiyorum.
 
    Geçtiğimiz günlerde beyaz perdeye giren Rio için de video oyun yapma telaşına girildi. Rio'nun tek ilgi çekici yanı, saçma tek kişilik oyun performansı yerine parti oyunlarına yönelerek kendini kurtarması oluyor. Çoğu, 'Teen' klansmanındaki film oyunu gibi platform öğeleri yerine bir çok parti oyununu bünyesinde bulunduran Rio, en azından farklı bir şeyler yapma çabası içinde olduğundan az da olsa takdiri toplayabiliyor. Rio'nun dışında filmdeki diğer karakterler olan Diego, Nico ve Jewel'dan birini seçip veriyorsunuz kendinizi bir mini-oyun turnuvasına... Sizin dışınızdaki karakterleri arkadaşlarınızın kontrol edebileceği gibi eğer tek başınıza oynamak istiyorsanuz, bunları otomatikman CPU yönetiyor ve her zaman oyunlar 4 kişi oynanıyor.
 

 
    Rio'daki parti oyunları ise genel olarak yetişkinlere pek hitap etmeyen basit şeyler. Kuralları basit ve uyulması kolay olan oyundaki minioyunlar genel olarak kapalı ve ufak alanlarda oynanıyor. Bir kaç örnek vermek gerekirse; birinde yerdeki kar toplarını toplayıp diğer kuşlara fırlatmaya çalışıyorsunuz, bir diğerinde 4 tarafı kale olan bir alanda siz ve diğer kuşların koruduğu kaleler arasında hokey oynamaya çalışıyorsunuz. Bu tarz oyunlar genelde puan toplamaya yönelik iken belirli bir yere önce ulaşanın kazandığı minioyunlar da bulunuyor. Örneğin yukarıdan dev kar toplarının fırlatılıldığı bir bayırda gelen kar toplarından sakınarak zirveye ulaşmaya çalışıyorsunuz, galip gelen doğal olarak oyunu kazanıyor. Bir diğer oyunda ise sağa doğru side-scrolling tarzında devamlı uçan kuşlarımız bu sonsuza dek ilerleyen parkurda engellerden sakınmaya çalışıyorlar, engele takılmayan kuşumuz oyunu kazanıyor. Çok uzun sürmeyen bu oyunların yetişkinlere hitap etmediğini söylemiştim, yineliyorum, çocuk değilseniz Rio'yu açıp kapamanız da çok vakit almayacaktır. Ancak oyunun ufak yaştakileri kullanıcı dostu arayüzüyle ve kolay oynanabilirliğiyle uzunca bir süre oyalayabileceğini söyleyebilirim. Çocuğu olan bir ebeveynseniz, onunla oynayarak eğlenceli saatler geçirmesini sağlayabilirsiniz. Rio'nun diğer film oyunlarıyla arasındaki en büyük fark bu. Parti oyunları sayesinde kendini kesinlikle dipsiz kuyudan kurtarıyor.
     Diyelim ki çocuk değilsiniz ve oyun deneyiminiz yeterince var. O zaman size tek tavsiyem, "Rio'dan uzak durun" demek olur. Gerçekten, bu oyunu uzunca bir süre oynamak neredeyse imkansız. Rio'da bir Story Mod yani hikaye modu bulunuyor. Fakat buna hikaye modu demek yersiz, karşınızda filmden bir karakter çıkıyor ve geveleyip duruyor sonra sizi mini-oyun serisine yolluyor. Yeterli puanı toplayamadığınız ve rakiplerinizi geçemediğiniz zaman ise hikaye modunda ilerleme kaydedemiyorsunuz, başa sarıyorsunuz. Zaten oynamak isteyen de yok, var mı?
 
Sayfa 2

 
    Kontroller sade ve basit, öğrenmesi oldukça kolay. Zaten yön tuşlarının yanısıra kullanılan tuşlar ya bir şeyler fırlatmak için ya da zıplamak için kullanıyorlar. Kullanıcı arayüzünün oldukça sade olduğu oyun, basit kontrol yapısıyla, hitap ettiği kesmi daha da belli ediyor. Casual oyunculara kontrol konusunda sıkıntı çektirmeyen Rio, bu sayede bir artı çıkarmayı daha hak ediyor.

     Rio da maalesef online desteği yok. Oyunu multiplayer oynamak için eski yönteme başvurmak zorunda kalıyorsunuz, yani daha fazla gamepad ile local oynama şansına sahipsiniz. 4 kişiye kadar destek veren oyunun zaten online arenada çok fazla takipçisinin olacağını söylemek yanlış olur ancak, yine de yeni nesilde çıkan hangi oyun multiplayer'dan yoksun olursa bunu olumsuz bir şey olarak saymalıyız. Hele ki Rio'nun bir parti oyunu olduğunu düşünürsek, online seçenek bu oyunda olmalıydı, fakat oyuna pek emek verilmediğini farkediyoruz.
 
 
    Oyunun soundtrackleri genel olarak tropik parçalardan oluşuyor, ancak müziklere önem verenler için parçaların özenle oluşturulduğunu söyleyemem. Soundtracklerin yeterince iyi olmadığı oyunda seslendirmeler ise rezillikten başka bir şey değil. Rio filmindeki ünlü seslendirmenler George Lopez'in üstün performansını burada görmeyi bekliyorsanız, çok yanılırsınız, çünkü öyle bir şey olmuyor. Oyunu seslendirenler her kimse gerçekten çok kötü bir performans ortaya çıkarmışlar. Diyalogların da sürekli kendini tekrar ettiğini söylemiş miydim?
    Görsel yönden Rio fena değil. En azından bu yönden kendini biraz olsun diğer film oyunlarından kayırmayı başarabiliyor. Temasına sadık kalan oyunun rengarenk dünyasını oldukça başarılı yansıtan THQ oyunda geçen bölümlerin çevre tasarımlarını da bire bir aktarmayı sağlamış. Rio'daki modellemeler de başarılı, Rio ve diğer karakterler aynen filmdeki gibi karşınızdalar, bunun hemen ardından animasyonlara göz attığımızda, burada da iyi iş çıkarıldığını görmekteyiz. Kamera açısının da mini oyunlarda en iyi yere konuçlandırıldığını söylemeliyim. O anda nerede ne oluyor, her detayı başarılı kamera sistemi sayesinde görebiliyorsunuz. THQ'nun oyun için en çok emek harcadığı kısım oyunun grafikleri olduğu çok belli oluyor. Keşke biraz daha oyunun diğer bölgelerine gereken özen gösterilseymiş demekten kendimi alamıyorum.