Oyun Endüstrisinin Gidişatından Memnun musunuz?

Levent Polater



 
     Oyun endüstrisi, son 10 yılda bu nesil ev ve el konsolları sayesinde en çok büyüme kaydeden platformlardan biri haline geldi. Sinema sektörü kadar önemli bir yer kendine edinmeyi başaran oyun endüstrisi için çok büyük yatırımlar yapılıyor ve bunların ardı arkası kesilmiyor. Artık bir oyun ortaya çıkarmak, yapımcılar için eskisine nazaran daha zahmetli olduğu gibi bir o kadar da masraflı. Ortaya iyi bir yapım çıkarmak istiyorsanız milyon dolarları şimdiden gözden çıkarmalısınız.
 
    Oyun yapımcıları için ise durum daha da dramatik bir hale gelmeye başladı. Eğer ciddi bir yayıncı sizi bünyesine katmazsa kendinizi kanıtlamak ve güzel satışlar yakalamak için hiç bir şansınız yok diyebilirim. Çünkü başarılı bir yapım iyi bir bütçeyi gerektiriyor. İyi bir bütçe de ancak sağlam bir yayıncı tarafından sağlanabilir.
 
     Yakın geçmişe yani son bir kaç seneye göz attığımızda ise network sistemlerinin oyun konsollarında ve PC için de (dijital download, steam) çok büyük bir yer edindiğine şahit oluyoruz. DLC'ler (indirilebilir içerik) sayesinde satın aldığınız bir oyunu bitirdikten sonra rafa kaldırmak zorunda kalmıyorsunuz, kredi kartı bilgilerinizi oturduğunuz yerden okutarak sahip olduğunuz oyunlara onlarca farklı ek içerik kazandırabiliyor, aynı oyun için farklı pencerelere sahip olabiliyorsunuz. Bu sisteme artık "oturdu" diyebiliriz. Fakat oyunun içindeki bölümleri kesip DLC olarak satmaya kalkışanları görüp şimdi aklımıza getirdiğimde bazen kızmadan edemiyorum doğrusu. Yapımcıların extra içeriklerden para kazanma isteğini doğal karşılıyorum, ancak tüketiciyi biraz daha sömürme doğrultusunda en ufak hareketleri ise beni rahatsız ediyor.
 
    Oyunların 'multiplayer' kısmı tek kişilik moda göre artık daha çok ön plana çıkıyor. Yeni nesil gittikçe 'multiplayer' oynamaya alışıyor. 80'li yıllarda çocuklar dışarıda taştan direk yaparak sokak maçları yaparken bu nesildeki çocuklar evinde mikrofonlu kulaklıklarıyla 'FIFA veya PES' oynamayı tercih ediyorlar veya internet cafelerde MMO sevdasına düşüyorlar. Yani uzun lafın kısası 'Multiplayer' yeni oyun çağında çok önemli bir yer kaplıyor. Sokaklarda ise artık eskisi kadar çocuk görememek belki gürültü olmaması açısından iyi bir şey, ancak insanlığın eve kapanmaya doğru gittiğini buradan daha iyi anlamamız açısından çok büyük bir örnek olduğuna inanıyorum. Bilmem yanlış mıyım?
 

    Gelelim, Wii ile birlikte artık oynanış elementlerinin "olmazsa olmazı" haline gelen hareket algılama teknolojisine... Bu işin kaymağını yiyen ve teknolojinin startını veren Nintendo, Wii ve oyunları sayesinde kasasına milyon dolarlar doldurmayı başardı ve başarmaya devam ediyor. PS3 ve Xbox 360'a nazaran hareket algılayıcı kontrol yapısı sayesinde her yaşa hitap etmeyi başaran Wii, uzun bir süredir bu konsollardan fazla satmayı başardı. Sony ve Microsoft'un "harekete" yönelik bir şeyler yapması gerekiyordu ve yıllar sonra bu Sonbahar mevsiminde 2 dev, kendilerine has hareket algılayıcıları sonunda çıkardılar; Move ve Kinect. Peki artık gamepadler ne işe yarayacak diye düşünebilirsiniz? Çok doğru bir düşünce. Artık oyun oynarken oturamayacak mıyım? Kalori yakmak zorunda mıyım? Bu da çok doğru bir soru oldu. Çoğu PS3 ve Xbox 360 oyunu artık bu teknolojiler de hesaba katılarak geliştirilecektir. Bu da insanlara bu aksesuarları satın alma zorunluluğu getirebilir. Tek korkum ileride her oyunun sadece hareket algılama ile çalışması olur. Oyun oynamak her zaman benim için rahat bir meşakat olmuştur. TV'nin karşısına geçip sadece zihninizi eğlenceli dakikalar için yormak varken bedenimizi niye yoralım?
 
    Son olarak 3D teknolojisinden bahsetmek istiyorum. Sony, bildiğiniz gibi son bir kaç aydır bu teknolojiyi evlere getirmeyi başardı ve 3D TV'ler sayesinde Playstation 3'ünüzde 3 boyutlu oyun keyfi sağlanması amaçlanıyor. Ana yapımların çoğunu 3D yapmaya özen gösteren Japon devi, acaba bir şeyi unutuyor mu? Göz sağlığımız. 3D deneyimi görsel açıdan harika anlar yaşatsa da bana hala geliştirilmesi gereken eksik bir şeyler var gibi geliyor. Yarım saatte bir başımız ağrıyacak, midem bulanacak ise bu teknoloji bir süre sonra beni korkutabilir ve yorabilir. Gelecekte bir gün tüm televizyonların 3D olduğunu ve herkesin 3D gözlük taktığını düşünsenize... Bu senaryo biraz tüylerimi ürpertiyor...
 
    Peki sizin bu konuda düşünceleriniz nedir? Oyun endüstrisinin geldiği bu noktadan memnun musunuz?  Cevabınız ne olursa olsun neden olduğunu açıklarsanız sevinirim.