Haftalık Dizi ve Film Önerisi 18: Three Flavours Cornetto Trilogy

Özgür Eroğlu

Haftalık dizi ve film önerilerinin on sekizincisindeyiz. Bu hafta aslında her biri farklı bir konuya odaklanan, ancak üçleme olarak geçen 3 farklı filmi önereceğim. Diğer öneri yazılarımıza da buradan ulaşabilirsiniz.

Bu tavsiye yazılarında az bilinen yapımları önerme veya belli bir konsept yoktur. Örneğin Cyberpunk 2077 öncesi herkesin bildiği Blade Runner filmini de Cyberpunk 2077’ye hazırlık amacıyla önerebiliriz. Az bilinen yapımlar ve kaliteli yapımlar dışında, o hafta izlemenizin daha iyi olacağını düşündüğümüz yapımlar da önereceğiz. Şimdi önerilerimize geçelim.

Three Flavours Cornetto Trilogy


Cornetto Üçlemesi ya da başlıktaki gibi Three Flavours Cornetto Trilogy ismi ile bilinene bu üçleme aslında klasik bir üçleme değil. Üç filmin de birbiri ile olan tek bağlantısı var; bazı oyuncuları ve yönetmen. Zaten üçlemenin sahibi de yönetmen Edgar Wright. Üç filmi de başarılı yönetmen Edgar Wright yönetiyor ve üç filmin de başrolünde Simon Pegg ve Nick Frost bulunuyor. Üç filmin konusunun farklılığı gibi türleri de farklı.

İlk film yani Shaun of The Dead, Çilekli Cornetto’yu yani kanı temsil ediyor. İkinci film Hot Fuzz, Vanilyalı Cornetto’yu yani polisiye temasını temsil ediyor. Son film ise The World End’s, Naneli Cornetto’yu yani bilim kurgu temasını temsil ediyor.

Shaun of The Dead


İsminden de anlaşılacağı gibi zombi filmlerinin klasikleşmiş olanı Dawn of the Dead ile dalga geçen, ancak bunu basit şekilde yapmayan bir film. Kendini oldukça sorumsuz hissetmeye başlayan ve hayatına çeki düzen vermek isterken her şeyi iyice batıran Shaun (Simon Pegg) karakterini ve son derece sorumsuz olan Ed (Nick Frost) karakterlerinin ön planda olduğu bir film. Shaun’un hayatındaki her şey oldukça kötü giderken bu zombi salgını aslında onun bir kurtarıcısı oluyor ve sonunda bir şeylere sıfırdan başlayıp kendini kurtarmaya çalışıyor.

Bilmiyorum, daha önce hiç sorumlu olduğunuz şeyler biriktiğinde ve hayat üstünüze gelmeye başladığında, “keşke şu an zombi bir felaket çıksa da şu işlerden kurtulsam” dediğiniz oldu mu. Eğer düşündeyseniz bu filmi ekstra seveceksiniz diyebilirim. Her ne kadar bu cümleler direkt olarak söylenmese de ana karakter ve film bu cümlenin üzerine kurulmuş diyebilirim. Film, zombi temasının dışında tamamen bir İngiliz komedisi. Kahkaha attığınız bir sahne olmasa da gayet düşünülmüş ve göndermesi olan şakalar üzerine kurulu bir film. Ayrıca filmde oldukça popülerleşmiş bir sahne de bulunuyor: Plan Sahnesi. Hatta Simon Pegg ve Nick Frost bu sahneyi, koronavirüs salgını için, salgının ilk günlerinde yeniden uyarlamıştı.

Simon Pegg ve Nick Frost dışında filmde oyuncu olarak Kate Ashfield, Lucy Davis, Dylan Moran ve Bill Nighy bulunuyor. Filmin süresi de 1 saat 39 dakika.

Hot Fuzz


Üçleme’nin ikinci filmi ise daha önce belirtiğim gibi polisiye temalı. İşinde oldukça iyi olan ve en ufak detayı bile önemseyen polis memuru Nicholas Angel (Simon Pegg), işinde çok iyi olduğu için ve diğer polisleri daha çok çalışmak zorunda bıraktığı için kendisini şehirden uzak ve hiç suç işlenmeyen bir kasabaya gönderirler. Gittiği kasabada ise yine işini son derece iyi yapan Nicholas Angel, bir süre sonra kasabada bazı şeylerin ters gittiğini anlar. Sonrasında ise kazayla kasabadan bazı insanlar ölmeye başlar ve Nicholas Angel da bu durumu kasabanın yerlisi olan bir başka polis memuru Danny Butterman (Nick Frost) ile araştırmaya başlar.

Bu film de aslında yine hayatından ve işinden sıkılan bir seyirci varsa, ona kurduğu komplo teorisinin gerçek olabileceğini göstermeye çalışan bir film. Yani aslında boş bir umut veriyor. Harry Potter’ı küçükken ilk kez okuyup Hogwarts mektubu beklemek gibi. Ayrıca bu filmde nedense yönetmen Edgar Wright daha iyi çalışmış ve son derece başarılı sahneler orta çıkmış. Bu film de başlangıçta belirttiğim tema dışında bir de çok büyük aksiyonlara sahip polisiye filmler ile biraz dalga geçiyor. Bu dalga geçmeyi de yine İngiliz Komedisi tarzında yapıyor. Yine oldukça fazla göndermeye sahip ve aynı zamanda üçlemenin ilk filmine de bazı göndermeler bulunuyor.

Simon Pegg ve Nick Frost dışında filmde oyuncu olarak Bill Nighy, Timothy Dalton, Martin Freeman ve Jim Broadbent bulunuyor. Filmin süresi ise 2 saat 1 dakika.

The World End’s


Üçlemenin son filmi. Bu filmin türünü başta belirttim, ancak tekrar belirtmeyeceğim. Eğer siz de unuttuysanız, tekrar dönüp bakmayın. Filmin temasını bilmeden izlerseniz çok daha keyif alırsınız. Filme dair bilmeniz gerekenleri ben yazacağım. Şahsi olarak üçlemedeki en sevdiğim film bu, sebebi ise gerçekten konusuna ve özellikle türüne bakmadan izlemiş olmam.

Bir grup genç yaşadıkları küçük bir kasabada, 13 farklı bara sırayla gidip her birinde en az bir içki içerek sonuncu bara ulaşmaya çalışırlar. Ancak çok sarhoş oldukları için ve başlarına gelen bazı şeyler yüzünden son bara ulaşamazlar. Aradan yıllar geçer ve tüm arkadaş grubu o kasabadan ayrılır. İçlerinden biri hariç hepsi kendi düzenini kurar ve sıradan mutlu bir hayat yaşar. Düzenini ve hayatını kuramayan Gary King (Simon Pegg), tüm bu arkadaşları bir şekilde toplar ve gençken ulaşamadıkları o son bara ulaşmak istediğini söyler. Bir şekilde arkadaşlarını ikna eder ve hepsi ilk bardan başlayarak maceralarına başlarlar. Macera başladıktan sonra hem geçmişte bu macerayı neden bitiremediklerini öğreniriz hem de yıllar sonra geri döndükleri kasabada onları kimsenin tanımadığını ve kasabanın çok garipleştiğini karakterler ile fark ederiz.

Bu film de yine aslında hayatını bir düzene koyamamış bir karakterin fantastik bir şekilde bu düzenden kurtulma öyküsünü konu alıyor diyebiliriz. Film yine ilk iki filmde olduğu gibi aynı komediye sahip. Hot Fuzz’da olduğu gibi yine birçok başarılı sahneye de sahip. Özellikle karakterlerden birinin alkolü bırakmış oluşunu oldukça sade ve yormadan anlatıyor Edgar Wright.

Simon Pegg ve Nick Frost dışında filmde oyuncu olarak Martin Freeman, Paddy Considine, David Bradley ve Eddie Marsan bulunuyor. Filmin süresi 1 saat 49 dakika.
 
Her üç film de aslında yurt dışında oldukça popüler olan yapımlar, ancak ülkemizde o kadar da bilinmiyor. Bu yüzden eğer izlemediyseniz üçünü de mutlaka izleyin derim.