Haftalık Oyun Önerisi 04: Old Man's Journey

Özgür Eroğlu

Haftalık oyun önerilerimize dördüncü oyun ile devam ediyoruz. Buraya tıklayarak diğer oyun önerilerimize ulaşabilirsiniz. Bu hafta biraz daha duygusal olan ve şiddetten uzak olan bir oyun ile devam ediyoruz.

Bu öneri yazılarında az bilinen oyunlar gibi bir konsept altında da kalmayacağız. Örneğin; The Last of Us Part II yayınlanmadan bir iki hafta önce The Last Of Us’ın ilk oyununu önerebiliriz. Bunun sebebi tavsiye ettiğimiz oyunu, o hafta içerisinde oynamanızın daha iyi olacak olması. Eğer bilindik bir oyunu önerirsek; yazının içeriği oyunu tanıtmak yerine, oyun için bir inceleme veya oyun hakkında konuşmak istediğimiz şeyler tarzında olacaktır. Şimdi önerdiğimiz oyuna geçelim.
Old Man's Journey
 
 
Yayıncılığını ve geliştiriciliğini Broken Rules’un yaptığı Old Man’s Journey, bu hafta sizlere önerdiğimiz oyun. Geliştirici stüdyonun daha önce popüler olan bir oyunu ne yazık ki yok. Küçük bir stüdyo oldukları da zaten Old Man’s Journey’den bile belli oluyor. Küçük bir stüdyo olabilirler, ancak bu oyunları kalitesiz demek değil elbette. Old Man’s Journey, mükemmel bir görselliğe ve duygusal bir hikâyeye sahiplik ediyor. Keyifli ve hiç de yorucu olmayan bulmacaları ile de size keyifli birkaç saat vaat ediyor.

Tamamen el çizimi olan oyun, sizi sanki bir masalın içindeymişsiniz gibi hissettiriyor. Zaten bu masalsı hissiyatı da gerçekten sakin ve dinlendirici müzikleriyle de pekiştiriyor. Bu sakinleştirici oyun tarzı da aslında oyunun hikayesiyle oldukça güzel bir uyum yakalamış. Oyunun isminden de anlaşılabileceği gibi yaşlı bir adamın yolculuğunu oynuyorsunuz. Yaşlı adam, tek başına yaşadığı tepedeki evde otururken bir mektup alır. Mektuba karşı yaşadığı duygu değişiminden işlerin biraz kötü olduğunu ama kabul edilmiş bir kötü durum olduğunu anlıyorsunuz. Sonrasında ise yaşlı adam evine girip hazırlığını yapıyor ve hemen yola çıkıyor. Bu andan itibaren bir yolculuk hikayesine başlıyorsunuz. Yaşlı adamın geçmişini hatırladığı bu yolculukta ona eşlik ediyorsunuz. Oyunun içerisinde bazı yerlerde oturma yerleri bulunuyor. Bu tarz yerlere geldiğinizde yaşlı adam oturup dinleniyor ve geçmişi hatırlıyor. Bu tarz bir yere geldiğiniz yaşlı adamın çevresindeki bir detay size geçmişi hatırlatıyor ve geçmişten bir fotoğraf görüyorsunuz. Bu görüntüleri gördükçe de hikayenin nasıl olduğunu ve yaşlı adamın nereye gittiğini yavaş yavaş anlıyorsunuz. Muhteşem görsellik, sakinleştirici ve keyifli müziklerin dışında, oyuna eklenen bulmaca mekaniğiyle de hiç yorulmuyorsunuz. Oyunu sadece Mouse kullanarak ve hiç zorlanmadan gayet kolay bir şekilde oynuyorsunuz. Bu yolculuğun tadını da bu sayede çok rahat bir şekilde çıkarıyorsunuz. Tüm üzüntüsü ve sevinciyle.
 
 
 
Oyunun içerisindeki bulmaca mekaniklerinden de bahsetmek gerekiyor. Dediğim gibi oldukça kolay ve yormuyor. Tabii size oyunu oynuyormuş hissini de yaşatıyor. 3 boyutlu hissi vermek için çizilmiş resimlerin arka planlarıyla oynayarak, görselliği aslında kendi mantığınızda 2 boyutlu hale çeviriyorsunuz. Yani perspektif olarak arka planda duran yolu, yukarı aşağı oynatarak kendi bulunduğunuz yola getiriyorsunuz ve sanki o ikisi birbirini tamamlayan bir yolmuş gibi gözüküyor. Bu sayede arka taraftaki yola geçiyorsunuz ve tekrar perspektifle oynayarak gitmeniz gereken yere doğru gidiyorsunuz. Karakteriniz sağa ve sola doğru gidebiliyor, ancak perspektifle oynayarak oyunun ilerleyişini yukarıya veya aşağıya doğru yapıyorsunuz. Bazen birkaç saniyede yolu istediğiniz hale getirip gitmek istediğiniz yere tıklıyor ve yaşlı adamın yürüyüşünü izliyorsunuz. Bazen ise sürekli konumunuzu değiştirerek biraz daha zorlu bulmacalar çözüyorsunuz. Ara ara karşınıza çıkan yuvarlanan büyük taşlar, koyun ve şelale gibi şeylerle bulmacalar çeşitlendiriliyor. Veya heyecan dolu bir tren yolculuğu ile oyuna biraz farklılık getiriliyor. Oyunda neredeyse hiç takılmıyorsunuz. Bu kolaylık, bazı oyunlarda elbette rahatsız edebilir. Ancak bu oyundaki bir yere yetişmeye çalışıyor oluşunuz ve yolculuk hikayesi olmasından dolayı bulmacaların basitliği sizi sıkmıyor. Oyun aslında hiçbir açıdan sizi sıkmıyor. Daha doğrusu sıkamıyor. Oyunun oynanış süresi 1 – 2 olduğu için; hiçbir mekanikten, hiçbir bulmacadan sıkılmıyorsunuz. Ve bu da size gayet kaliteli bir vakit geçirtiyor size. Hikâyenin de nasıl bir yere evrildiğini kısa bir süre sonra fark ediyorsunuz, ancak yine de sonunu görmek istiyorsunuz.
 
Kimler Oynamalı?
 
 
Oyunu herkesin oynamasını tavsiye ediyorum. Sürekli şiddetin olduğu oyunlardan sonra böylesine bir maceraya çıkmak gerçekten keyifli ve rahatlatıyor. Kimsenin öldürülmediği veya kimsenin şiddet kullanmadığı bir oyun sizler için de bir değişiklik olacaktır ve rahatlayacaksınızdır. Oynanış süresiyle de ilk boş vaktinizde sadece tek oturuşta bitirip hayatınıza devam edebileceğiniz bir oyun.

Oyun şu anda PC, PlayStation 4, Xbox One ve Nintendo Switch üzerinde erişilebilir durumda. Steam’deki fiyatı 15,00 TL. Ancak indirim zamanında 3,00 TL’ye kadar düşüyor. Eğer Steam’den alma gibi bir imkanınız yoksa, kullandığınız konsolda ilk indirime girdiğinde mutlaka almalısınız. Oyunun görselliğine biraz daha bakabilmeniz için birkaç görsel daha aşağıya ekliyorum.