En son New York’ta ölümüne bir mücadele verip dünyayı kurtarıyorduk. Olaylardan sonra CELL’in uzaylı teknolojisine odaklanmaya devam edip dünyayı kontrol etmeye çalıştığını görüyoruz. Öyle bir enerji kaynağı bulmuşlar ki, bir süre sonra tüm dünyanın enerjisi buradan gelir olmuş. Sınırsız ve ücretsiz bir enerji kaynağına sahip olursanız, kimse sizinle rekabet edemez. CELL de aynı şekilde piyasaya hakim olduktan sonra herkesi borca sokup kontrolü sağlamaya çalışır. New York’a ne oldu diye merak ediyorsanız, işte bu oldu. Nanodome adında bir kubbe ile çevrelenerek CELL’in kendi özel işleri için dış dünyadan yalıtıldı. Geçen 24 sene içerisinde de doğaya yenik düştüğünü, binaların çöküntülerle ve bitkilerle kaplandığı, yolların yerine nehir yataklarının yer aldığı, kısacası daha yeşil bir şehre dönüştüğünü görüyoruz, hem de çok daha yeşil.
Peki ya Alcatraz? Daha doğrusu Prophet’a ne oldu? Biz bu süre zarfında özel bir kapsülde tutularak diğer nanosuit askerleriyle aynı sonu paylaşmak için beklerken, Alpha Ceph yani en güçlü düşman uzaylıyla bir çeşit bağ kurup bazı öngörüler görmekle meşguldük. Yine dünyanın sonunun geleceği, büyük bir tehdidin bizi beklediği gibi klasik öngörüler işte, bilirsiniz.
Eski dostlarımızdan Psycho bizi kurtarır ve karanlık tarafa geçmiş CELL’e karşı ayaklanmaya destek veririz. Bizim hikayemiz burdan itibaren start veriyor ve önce CELL sonrasında uzaylılar olmak üzere başlıyoruz otlarla kaplı New York sokaklarında koşuşturmaya.
Crysis 3’ün en güçlü yanı grafikleri, tahmin edeceğiniz gibi. Grafikleri özetliyorum sıkı durun, Next Gen! Detaylara inmeden önce grafikleri ikiye ayırmak istiyorum, iç mekanlar ve dış mekanlar, size bu şekilde aktarmak daha kolay olacak. İlk önce dışarısıyla başlayalım. En yüksek ayarlarda açıp da New York’un bu yeni haline hayran kalmamak mümkün değil. Şimdiye kadarki post apocalyptic şehir atmosferleri arasında çok rahatlıkla zirveye oynar. En büyük yok edici ve en büyük inşa edici etkenin zaman olduğunu hissediyosunuz sokaklarda gezinirken. Adeta betonla harmanlanmış bir yağmur ormanındasınız. Önceki savaşımızdan kalmış paslı çelik yığınları, rüzgardan ve yürümeden etkilenen insan boyundaki otlar, içindeki hayat enerjisiyle pencerelerden fırlamış ağaçlar... Tüm bunların tam ortasında da son derece monernize üsler ve birimler. Çevrenin dibine kadar detayla kaplandığını fark etmişsinizdir, bunlar bir yana, herşeyin birinci sınıf efektlerle desteklenmiş olması işin tuzu biberi olmuş. Gerçekçi sis ve duman efektleri, rüzgarın etkisindeymiş gibi sürekli hareket halinde olan objeler ve parçacık efektleri çok şık ve gerçekçi duruyor. Elbette ışıklandırmaları es geçmemek gerek, dinamik ışıklandırmalar ve gölgelendirme şimdiye kadar gördükleriniz arasında en iyilerden. Burdan hemen iç mekanlara geçelim çünkü ışıklandırmaların ve gölgelendirmenin burada daha büyük rol oynadığını fark edeceksiniz. Kırılan camlar veya ateş ettiğinizde çevrenin gerçeğine uygun şekilde ışık yansıtması, veya ısınmış bir objenin etrafa yaydığı sıcaklıkla oluşan görüntü bulanıklığı gibi ufak ama etkili efektlerle donatılmış durumdayız.
Kaplamalar ilk oyundan beri bizleri etkilemeye devam ediyor, şu duvardaki nemli ve kuru bölgelerin görüntülerine veya Psycho’nun yüz modellemesine yakından baktığımızda etkilenmemek mümkün değil.
Sıra seslere geldiğinde elbette akıllara Türkçe seslendirme geliyor ilk olarak. Crysis 3 gibi bir oyunu %100 Türkçeleştirilmiş bir şekilde oynamak elbette büyük bir nimet pek çok oyuncu için. Seslendirme konusunda iyi iş çıkartılmış fakat bazı anlarda cümleler kesilebiliyor veya kelimeler yutulabiliyor. En kötüsü de bazen tamamen anlamsız konuşmalar geçebiliyor. Yani yerelleştirme işi iyi oturtulmamış. Yine de baştan sonra kendi ana dilimiz eşliğinde oynamak şu an için pek çok oyunda bulamadığımız bir avantaj.
Müzikler genelde orkestra ve yaylı çalgılar eşliğinde ilerliyor ve standart bir oyundan daha çok sinematik bir atmosfer sağlıyor. Bundan hoşlanıp hoşlanmayacağınız size kalmış bir durum.
Crysis 3, oynanabilirlik konusunda kardeşine göre bazı geliştirmelere gitmiş. Bu geliştirmelerin genelde iyi yönde olması güzel haber. Öncelikle oyun boyunca çizgisellik hissine kapılmıyorsunuz, sanki kafanıza göre takılıyormuşsunuz havası var. Bunun en büyük nedeni genişletilmiş oyun alanları. Bölümler bazen son derece geniş olabiliyor ki, taa uç köşelere gidip de kendinize bir araç veya silah bulabiliyorsunuz.
Yine alternatif yollarımız var ve hangi yolu seçip neyle karşılaşacağınız size bağlı. İsterseniz gizli gitmenize daha elverişli bir yolu seçip gizlilikle ilerleyebilir, isterseniz de gürültü patırtı çıkartıp herkesi başınıza topluyabilirsiniz. Çizgiselliği engelleyen noktalardan biri de hazır olayların az tutulmuş olması, şu tip script olaylarla zırt pırt karşılaşmıyorsunuz ve genelde kendi oyununuza bakıyorsunuz.
Bunun yanı sıra silah yelpazesi de genişletilmiş. Hayır yaydan bahsetmiyorum, ki hala yayın olması bi nebze manasız gelmekte bana. Elbette artık Nanosuitin etkisiyle kullanabileceğimiz uzaylı silahlarından bahsediyorum. Bu silahlar hem tasarım hem de etki gücü açısından son derece tatmin edici. Genelde tek kullanımlık olmalarına rağmen kullandığınız o kısıtlı süre içerisinde gerçekten de “Vay be uzaylılar yapmış abi” dedirtiyor.
Bu silahları ve Nanosuit’imizi pek çok farklı şekilde modifiye edebiliyoruz. Oynayış tarzınıza göre susturucu veya patlayıcı uçlara sahip oklar kullanabilir, yayı ne kadar çekeceğinizi mesafeye göre değiştirebilirsiniz. Nanosuit geliştirmeleri ise biraz daha farklı işlenmiş, mesela zırhın gizliliğini geliştirecekseniz sağdan soldan materyal toplamak yerine belli miktarda düşmanı gizlilikle öldürmeniz gerekiyor. Yani zırhı ne şekilde geliştirecekseniz o oynanışı kullanarak kilitleri açabiliyorsunuz.
Yapay zeka konusunda pek fazla pürüzle karşılaşmıyorsunuz. Arada bir ufak tefek sorunlar çıksa da genellikle tatmin eder seviyede. Özellikle başı boş davranan uzaylı ırkının ilk başlarda doğal hayvanlar gibi saldırması, sonrasında ise kovan zihniyeti ile organize olması güzel düşünülmüş. Ama yine de oyun boyunca şöyle bir hisse kapılıyorsunuz, hani sanki düşman sizin nerede olduğunuzu hep biliyor da, siz görüş alanlarına girdiğinizde hemen fark ediliyorsuınuz. Yani ne zaman kendinizi biraz gösterseniz veya gizlilikten 1 saniye çıksanız hemen mıhlanıyorsunuz veya düşmanlar alarm veriyor. Sanki sizi her zaman görüyorlar ama kurallara uyduğunuzda ofsayt olmasın diye saldırmıyorlar gibi. Bu da biraz yapaylık hissi oluşturuyor.
Crysis 3’ün senaryo bölümü genel olarak keyif veriyor, özellikle sonlara doğru geliştirmeleri de tamamlayınca daha fazla zevk alıyorsunuz. Ufak ve kısıtlı da olsa araç kullanımı gibi çeşitlilik etkenleri zaten iyi giden oynanışın artısı olmuş diyebiliriz. Özelliklerinizi seri şekilde kullanıp düşman birimlerine saldırılarınızı gerçekleştirirken aldığınızı vuruş hissi de yerinde olunca oldukça keyifli bir shooter deneyimi ediniyorsunuz.
Biraz da multiplayer içeriklere değinecek olursak yine geniş özelliklere sahip olduğumuzu görüyoruz. Önceki oyunda ve pek çok shooter’da olduğu gibi klasik geliştirmeler, seviye sistemi, kişiselleştirmeler bir yana, oynayabileceğimiz oyun modlarının çeşitli olması sizi uzun bir süre oyalayacaktır. Eğer Crysis 2’nin multiplayer modlarından keyif aldıysanız bu sefer daha mutlu olacağınızı söyleyebilirim.
Sekiz farklı oyun modunda Deathmatch ve bayrak kapmaca gibi klasik modların yanı sıra Avcı gibi yeni modlarda bulunmakta. Bu oyun modunda bir grup Nanosuitli asker geri kalan oyuncuları avlayıp kendilerinden birine çevirmeye çalışıyor. Tüm normal oyuncular ölünce oyun sona eriyor. Askerlerin gruplaşarak haritanın elverişli noktalarında birlik olup görünmez olarak saldıran Nanosuitli oyunculara karşı yaşam mücadelesi vermesi oldukça heyecan verici oluyor. Özellikle de geriye sadece siz veya 2-3 oyuncu kaldıysa.
Yine önceki oyundaki gibi belirli bir noktayı elde tutmayı baz alan Kaza Alanı ve Mızraklar gibi oyun modlarıyla birlikte beş farklı noktadan veri kaçırmaya çalıştığınız Saldırı modunu unutmamak gerekiyor. Bir de değinmeden edemeyeceğim özellikle hayatta kalmaya çalıştığınız Avcı modunda Türkçe seslendirme çok keyifli olmuş, olaya ekstra heyecan katıyor.
Oyun haritaları ise birbirinden güzel, bazı eski haritalarla birlikte yine hepsinin New York’un yeni halinden alınmış bölgeler olduğunu görüyoruz.
Crysis 3, kusursuzluktan uzakta fakat büyüleyici çevresiyle ve keyif veren vuruş hissiyatıyla sıkmayan bir senaryo modu, çeşitli oyun modları ve eğlenceli oynanışıyla zevkli bir multiplayer sunuyor.