Silent Hill… İsmini duymak bile artık tüylerimi ürpertmeye yetiyor... Konami 1999’da bu oyunu ilk defa çıkardığında eski kasa Playstation’ıma oyunu takdığım anı hatırlıyorum. Diğer çoğu sıradan korku oyunu gibi önüme çıkan zombi veya ucubeleri silahımla veya pompalı tüfeğimle vuracağımı düşünürken bambaşka bir şey çıkmıştı karşıma… Bunun sıradan bir korku oyunu olmadığını anlamam pek uzun sürmemişti. En başından itibaren çekmişti beni kendine konusuyla… Arabasıyla kaza yapan Harry Mason isimli bir karakteri yönlendiriyorduk. Yanındaki tatlı mı tatlı kızı Cheryl’ın kaybolduğunu gören Harry bıraktı arabasını koyuldu gizemli Silent Hill kasabasının yollarına… Ancak tuhaflıklar hemen gözümüze çarpıyordu, bu sis de neyin nesi? İnsanlar nerede? Yollardaki bu çatlaklar, uçurumlar da nasıl oluşmuş? Bu şehir de bir tuhaflık var derken kayıp kızımızdan çok şehirde olan bitenleri merak etmeye başlıyoruz… Tuhaf senaryosu, gizemli konusu, harika müzikleri bir anda bağlamıştı beni kendine. Silent Hill bir korku oyununun nasıl olması gerektiği dersini veriyordu ve bende bu dersi büyük bir keyifle ve tabii korkarak izliyordum…
Silent Hill, çıkışıyla tüm dünyada büyük bir yankı uyandırmıştı. İkinci oyun ise nedense Playstation 1’in ömrünü tüketmesini bekledi ve Playstation 2 Exclusive oyunlardan biri olarak piyasaya sürüldü. Daha sonra 3, 4: The Room derken el konsolu PSP’ye dahi taşınan Silent Hill’in filmi bile yapıldı. Ancak seriyi iyi takip edenler ilk oyunun konusunu benim gibi daha ilginç ve tuhaf bulacaklardır. Wii’ye yapılan ve yakın zamanda PS2 ve PSP’ye de port edilen Silent Hill: Shattered Memories, ilk oyunun konusunu üzerinde taşırken bunu farklı bir şekilde bizlere sunuyor.
Shattered Memories'de ana karakterimiz yine Harry Mason, ancak oyun enterasan bir şekilde bir terapistin bizi seansa sokmasıyla başlıyor. Terapiste Wii-remote’un kolunu aşağı-yukarı veya sağa-sola doğru oynatarak, Evet veya Hayır yanıtları veriyoruz. Bunun dışında bize çeşitli anketler ve testler yapan terapiste verdiğimiz bu yanıtlar oyunun gidişatını, senaryosunu, peşinize düşen yaratıkları ve en önemlisi oyun sonunun nasıl olacağını belirliyor. Oyunun başında da
“Pscyhology Warning” uyarısında da belirtildiği gibi oyunda sizin kişiliğiniz üzerine gidiliyor ve oyunun gidişatı buna göre değişiyor. Haliyle oyun, sizi zayıf noktalarınızdan yakalamaya çalışıyor. Bu sözlerim ile bu sefer çok farklı bir Silent Hill ile karşı karşıya olduğumuzu anlamış olmalısınız...
SH: Shatered Memories ilk oyun gibi başlıyor diyebilirim, yine kayıp kızımız Cheryl’ı arayalım derken düşüyoruz Silent Hill’in sisli, puslu sokaklarına... Yine yalnızlık, bunalım tanıdık temalar eşliğinde ilk Silent Hill’deki gibi Cybil isimli polisimizle karşılaşıyoruz, tabii farklı bir şekilde… Oyunun senaryosunun orjinalinden oldukça farklı ama aynı temayı benimsediğini belirtmiştim. Cybil’e derdini anlatan Harry bir türlü sorunu halledemiyor, ancak oyunda en çok kullanacağımız cihaz olan Harry’nin telefonunu elde ediyoruz. Gerçi telefon en başından beri Harry’nin cebinde duruyor ancak telefon çalmaya başlayınca Harry bize dokunmatik ekranlı telefonunu gösterme lütfunu sunuyor. Telefonla Wii-Remote’unun hoparlör özelliği muhteşem harmanlanmış diyebilirim. Telefonun menüsünü açtığımızda normal her cep telefonu gibi, mesaj, kamera, telefon rehberi ve ayarlar gibi tüm olabilecek nesneleri görebiliyoruz. Telefonunuz çaldığında veya bir yeri aradığınızda (Örneğin; 911) aradığınız kişinin sesinin Wii-Remote’dan gelmesi oyuna harika bir gerçekçilik katıyor, ister istemez Wii-Remote’u kulağınıza dayayıp ahize gibi kullanmak istiyorsunuz.
Kamera ile istediğiniz her yeri çekip kaydedebiliyorsunuz ve bu çektiğiniz fotoğraflara telefondaki "Gallery" kısmından daha sonra bakma şansı bulabiliyorsunuz. Bunun dışında kameramız Silent Hill kasabasında bulunan hayaletlerin fotoğrafını çekmenize yarıyor. Hayaletleri görmek oldukça zor olabiliyor. Etrafta gezerken figürlere ve silüetlere dikkatlice odaklanın. Hatta daha iyi görmeniz açısından fenerinizi "+" tuşuyla kapamanızı tavsiye ediyorum. İşler böyle daha da kolaylaşıyor. Bunun dışında klasik Silent Hill "cızırtılarımız" kaldığı yerden devam ediyor. Ancak işler bu sefer biraz farklı… Bu cızırtılar bu sefer Silent Hill kasabasında bulunan doğaüstü olayları tespit etmemize yarıyorlar. Cızırtıyı duyduğunuzda bu sesi takip ederek artmasını sağlayın, sonrasında ses sona erip telefonunuza yazılı veya sesli mesaj geldiğini göreceksiniz. Aynı şey, çektiğiniz hayaletler için de geçerli… Bunun yanı sıra telefondaki “Settings” yani “Ayarlar” seçeneğinden telefonunuzun zil sesini değiştirebilir veya sesini azaltıp kısabilirsiniz. Bunlar gerçekten iyi düşünülmüş ayrıntılar…
Farkettiyseniz oyunda şimdiye dek doğaüstü olaylar, hayaletler, gizemler saydım ancak somut bir şey olduğunu sizlere yansıtmadım. Silent Hill: Shattered Memories önceki oyunlarında olduğu gibi yine 2 boyut ile harmanlanmış bir dünyada geçiyor. Ancak bildiğiniz gibi 2 boyutta da yaratıklarla karşılaşmak mümkün oluyordu. Fakat Silent Hill: Shattered Memories’de yapımcı Climax çok farklı bir tercih yapmış. Bu sefer Silent Hill: Shattered Memories’de tek bir silah kullanmıyoruz, evet ne bir demir çubuğumuz oluyor ne de bir 9mm silahımız… Tek güveneceğimiz şeylerimiz topuklarımız ve yön bilgimiz... İkinci boyuta geçtiğinizde eskisi gibi Silent Hill ile klasikleşmiş yanmış, paslanmış mekanlar yerine heryerin donduğunu göreceksiniz. Her yer donduğunda veya diğer bir deyişle ikinci boyuta geçtiğinizde haritanızda beliren “Waypoint” e gitmek için mümkün olduğunca hızlı bir şekilde koşmak zorundasınız. Peşinizden gelen yaratıkları alt etmenin hiçbir yolu yok. Sadece güzergahınıza koyulan dolaplara saklanarak, önlerine engel koyarak veya belirli noktalarda ki “işaret fişeklerini” alıp yakarak biraz zaman kazanabilirsiniz. Ancak bir kere peşinize takıldılar mı izinizi kaybettirmek o kadar zor ki anlatamam... Gideceğiniz yere haritaya bakmadan kestirmek felaket zor, ancak haritaya bakarken oyun durmadığı için sizi yakalamaları an meselesi oluyor. Hele ki gitmeniz yerle alakası olmayan bir yere gittiğinizde geldiğiniz yolu geri dönmek zorunda kalıyorsunuz ki arkanızı döndüğünüzde tek gördüğünüz bir avuç yaratıktan başka bir şey olmuyor…
İlk başlarda beni germeyi başaran bu kovalamaca sahneleri daha sonra yerini sıkıntıdan ve monotonluktan başka bir şeye bırakmadı. Sizi yakaladıklarında, nereden yakalandığınıza göre Wiimote’u oraya doğru sallayarak kurtulabiliyorsunuz, ancak kurtulayım derken haliyle baktığınız yeri kaybedince bi süre kontrol boşluğuna düşen Harry, diğer yaratıklarında kurbanı oluyor. Oyunda sağlık barı adına bir şey yok, birkaç kez yakalanınca Harry olduğu yere düşüyor ve “Game Over” yazısı ile karşılaşmıyorsunuz. Bayılan Harry nasıl oluyorsa bölümün başından uyanıyor, ve tüm yolu tekrardan koşmak zorunda kalıyorsunuz… Climax’in bence gerçekten böyle bir şey yapmasına gerek yoktu. Benim düşüncem klasik Silent Hill havasını bozmamaları gerekiyordu. Hatta bu kovalamaca sahnelerini de üstüne ekleyerek çok daha iyi bir oyun yaratılabilinirmiş kanımca…
Oyuna başladığınızda farklı havası ve Wii'nin harika oynanış kapasitesi dahil olduğundan oyun sizi içine çekmeyi başarıyor. Ancak oyunu ortalarına kadar oynadıkça görüyorsunuz ki oyunun temposu oldukça düşüyor. Özellikle kovalamaca sahnelerinin sizi epey yıpratacağını söyleyebilirim. İlk 3-4 kovalamaca sahneleri birbirinin kopyası sanki... En azından yaratık çeşitliliğiyle bu monotonluk kapanabilirmiş sanki... Her neyse Shattered Memories'de oyunun son çeyreğine geldiğinizde oyunun kurgu ve senaryosunun tavan yaptığını göreceksiniz. Oyun özellikle bu sahneler için oynanmalı. Keşke Shattered Memories'in son anlarındaki bu tempo, tümüyle oyuna yayılsaymış. Hele ki oyunun sonundaki şok edici gerçeği öğrendiğiniz zaman oyunu farklı bir son için bir kez bitirmek isteyebilirsiniz. En azından ben öyle istedim...
Shattered Memories’ın grafiklerinden konu açılırsa gerçekten Wii’nin kapasitesini sonuna dek kullanarak çok iyi bir iş çıkarıldığını açık yüreklilikle söyleyebilirim… Grafik olarak tek sorunun dış mekanların iç mekanlar kadar özenle tasarlanmaması olmuş. Kapalı alanlarda fener ve Wii-remote kontrolü oldukça kullanışlı hale getirilmiş. Her yeni girdiğim odada etrafı karış karış gezmekten ve zoom yaparak izlemekten hiç sıkılmadım. Bu arada duvarlardaki poster ve buna benzer kağıtlara bakmayı ihmal etmeyin. Bu kağıtların üzerinde yazan telefon numaralarını aradığınızda eğlenceli dakikalar yaşayabilirsiniz. Karakter modellemelerini Wii’nin grafik gücüne göre düşündüğümüzde kesinlikle yeterli olduğunu söylemek yanlış olmaz. Özellikle konuşurken dudak hareketleri olsun, Harry’nin arasahnelerde o andaki duruma karşı verdiği tepkiler, hal ve hareketleri çok gerçekçi geliştirilmiş. Arasahnelerin oyuncuya muhteşem aktarıldığı da es geçemeyeceğim bir başka konu… Hele ki bir boğulma sahnesi var ki… Anlatılmaz, oynayın ve görün demek zorundayım…
Silent Hill müzikleri yine her zamanki gibi muhteşem… Bundan önceki Silent Hill oyunlarında olduğu gibi müzikler oyunun gizem ve gerilim temasını birebir yansıtıyor ve daha da ateşliyor. Seslendirmelerin de ustaca uyarlandığı çok açık. Özellikle telefondan konuştuğunuz zamanlarda seslendirme daha da etkileyici oluyor. Bu arada telefondan yani Wii-remote hoparlöründen çıkan konuşmaların ses kalitesinin düşük olması bazen konuşulanları anlayamamanıza yol açabilir, buna karşılık oyunun ayarlar kısmından altyazıları açabilirsiniz.
Oyunun bazı eksi yönlerini bu paragrafta anlatmak istiyorum. Oyunun kovalama sahnelerinin biraz monoton ve sıkıcı olduğundan zaten bahsetmiştim. Yaratıkların sadece bu boyutta çıkacağını anladığınız zaman oyunun normal boyutta geçen kısmında size zarar verilemeyeceğini bildiğiniz için çok rahat davranabiliyorsunuz. Eski Silent Hill’ler de ki her yeni odada, koridorda ne çıkacak diye gerilirdik. Işığa duyarlı psikopat hemşireler veya Piramid kafayı gördüğümüz zaman içimiz ürperirdi. Ancak bu sefer olabilecek en rahat ve gerilimsiz Silent Hill ile karşı karşıyayız diyebilirim. Kovalamaca sahnelerinde bitiş çizgisine yaklaşırken biraz soğuk terler döktüğünüz olabiliyor. Ancak ölmediğiniz için bu bölümler gerçekten çocuk oyuncağı. Tek yapmanız gereken koşma tuşuna basılı tutmak, fırsat buldukça haritaya bakıp yönünüzü belirlemek ve kontrollere hakim olmak en önemli noktalar oluyor. Bunların dışında bir diğer eksi de kapıları açarken oluşan yavaşlamalar… Bu yavaşlamalar çok anlık ancak yine de bahsetmekte yarar var…
Herşeye rağmen Wii’de Silent Hill görmek beni dahil çoğu korku oyunu severi çok sevindirmiş olmalı. Ancak Climax, Wii’de normalden farklı bir Silent Hill yaratma yoluna gidince ortaya vasat bir oyun çıkmış. Ancak oynanış olarak harika işler başaran Shattered Memories bunu bir de psikolojik gerilim olarak önümüze sununca oyun kendini kesinlikle sonuna dek oynatıyor. Çünkü sizin karakterinize göre ilerleme kaydedeceğiniz Shattered Memories, sizi her an germeyebilir ancak doğru zamanda sizi de koltuğunuzdan sıçratacağını söylemeliyim. Wii sahipleri; gerçek bir korku oyunu oynamak istiyorsanız, buyurun sizi bu sisli yoldan Silent Hill’e alalım...