8 farklı karakteri ayrı ayrı kontrol ederek yaptığımız seçimlerle yol aldığımız oyunda ağırlıklı olarak korku işleniyor olsa da sabaha kadar sürecek bir maceranın, bir hayatta kalma mücadelesinin kahramanları oluyoruz. Until Dawn, olaylar en başta klişe başlasa da bir kaç saat sonra işin derinliklerinde, daha doğrusu dağın derinliklerinde çok daha önemli şeylerin olduğunu fark ettirerek son ana kadar ilginizi çekmeyi başarıyor.
Hikayemizde “hadi bir grup genç orman evine gidip sırayla ölelim” konsepti, hatta testere vari “şimdi seninle bir oyun oynucam” sahneleri bulunsa da bunların göründüğünden başka sebeplere bağlı olduğunu belirtmem gerek, ki beni tatmin etti ve bazen ters köşeye yatırdı, oyunun sonuna kadar da merak ettirdi.
Açıkçası beklentilerim düşük başladığım oyunda tam da beklediğim gibi ucuz korkutma yöntemleri, sadece gerilim sağlayacak diye konulmuş mantık dışı olaylar ve sapına kadar salaklığa batmış karakterler bekliyordum ve açılış o şekilde de oldu. Lakin sonradan taşlar yerine otururken aslında hiçbişeyin bu kadar basit hazırlanmadığını, derinlemesine düşünülmüş olduğunu ispatladı.
Karakterlere “üf çok salaksınız, keşke ölseniz” derken bir de baktım ki kişilikleri değişebiliyor. Her bir karakteri yönlendirirken oyunu durdurduğunuzda onun karakteristiğini görebiliyorsunuz. Ve bu istatistikler karakterin oyun boyunca yaşadığı olaylarla birlikte değişim gösteriyor. İşte bu yüzden sonra bir bakıyorsunuz en nefret ettiğiniz karakter kahraman olmuş oyunu kurtarıyor.
Yine karakterlerin aralarındaki sulu ilişkiler sizi adeta bir Küçük Sırlar izliyormuş havasına sokabilir. Fakat bunları da aslında birer yönlendirme ve sizin karar mekanizmanız üzerinde oynanan oyunlar olduğunu görüyorsunuz. Yeri geliyor ki bir karakteri size nefret ettirip sonra da öldürüp öldürmeyeceğiniz sorgulanıyor ve oyun da buna göre şekil alıyor.
Peki ya hikaye? Hikayenin ayrıntılarına ve gerçeğine elbette girmiyorum fakat başlangıcını çıtlatmamda sorun yok. Hannah ve Beth, iki kız kardeş arkadaşlarıyla birlikte kaçamak yaptığı dağ evinde gizemli bir şekilde kaybolur ve hiç bir zaman bulunamazlar. Aradan geçen bir yıl sonrasında abileri yine aynı arkadaş çevresini aynı dağ evinde toplar ve yaşananları unutalım der. 8 genç yine eve toplanır ve sabaha kadar sürecek bir korku gecesi başlar.
Oyun, benim oynanışımda 7 saat kadar sürdü ve olayların açılması neredeyse 3-4 saati aldı. Karakterleri tanıma anlamında aralarındaki diyaloglar, yaşadıkları çatışmalar ve ilişkiler ele alındı. Tabii bu esnada sabit kamera açılarıyla birlikte etrafı keşfetme, ipucu barındıran objelerle etkileşim ve bolca Quick Time Event bulunmakta. Hatta Quick Time Event’lar oyunda çok kritik bir role sahip, oyun boyunca size sunulan seçeneklerde daha hızlı gitmek istiyorsanız tehlikeli yolları seçmeniz gerekiyor ve ansızın çıkan tuşlara basarak reflekslerinizi konuşturmanız lazım. Tabii buna göre de sizi ödüllendiriyor, zira bazen bir karakterin hayatı bile buna bağlı olabilir.
Gelelim oyunun en iddialı olduğu noktalardan biri olan seçimlere. Kelebek etkisi sloganıyla yola çıkan Until Dawn, sizlere irili ufaklı pek çok seçenek sunuyor. Bunlar genellikle küçük etkiler yaratsa da, hatta sadece diyalog değiştirmek gibi etkisiz olsa da, bazıları çok büyük önem taşıyor. Hatta sizin oyunun sonuna kimleri taşıyacağınızı da bunlar belirleyecek.
Ufak bir örnek verecek olursam, bir karakter parmaklarını kaybedeceği kritik bir seçimden sonra yola devam ediyor ve bir kurtla karşılaşıyor. Eğer siz parmaklarınızı kaybettiyseniz bu kurdu severek evcilleştiremiyorsunuz çünkü eliniz kan kokuyor ve kurt aç. Bu, oyunun çok daha ileriki bir bölümünde kurdun dostunuz olmasını engelliyor ve size eşlik etmiyor. Yani sadece parmaklarınızı değil, kurtla birlikte ilerleme şansını da kaybetmiş oluyorsunuz. Tabii aç kurdu etrafı araştırarak verdiğiniz bir kemikle de evcilleştirebilirsiniz, bu da yine etrafa ne kadar iyi baktığınızla alakalı.
Kelebek etkisi yaptığınız seçimlerden sonra sol üstte belirlen bir simge ile gösteriliyor ve karakterlere yaptığınız tavırlardan, seçtiğiniz yollara kadar bir şeyler değişince logo olarak gösteriliyor. Eğer etki büyükse de tüm ekrana yayılıyor, o yüzden her zaman ne seçtiğinize önem vermeniz gerekiyor, zira yaptıklarınızı geri alamıyorsunuz, en baştan başlamayı düşünmüyorsanız.
Diğer beğendiğim noktalardan biri pskatrımız Dr. Hill. Kendisi bize öyle bir hitap ediyor ki, oyun oynadığımızın farkında olarak başta bir garip hissettiriyor. Başta oyuncuya hitap ettiğini düşünüyorsunuz ama aslında daha kimle konuştuğunu ve ne hakkında konuştuğunu bile bilmiyorsunuz. Tüm bunlar siz oyunda ilerledikçe anlam kazanmaya başlıyor. Her bölümün sonundaki küçük seanslarında size sorular yönelterek korktuğunuz şeyleri belirliyor ve oyundaki bazı eşyaları buna göre değiştiriyor. Örneğin siz palyaçolardan korkuyorsanız oyundaki psikopat palyaço maskesi takıyor.
Bir de totemlerden bahsetmek gerek, bunlar oyun genelinde etrafa serpiştirilmiş ve bulduğunuzda gelecekle ilgili bir olası sahne görüyorsunuz. Yani diyorlar ki bana bak birazdan biri ölecek, ona göre dikkatli ol. Yahut bir tehlikenin üstesinden gelebileceğinizin ipucunu da verebiliyorlar, böylece çok kararsız kaldığınız anlarda seçim yaparken dikkatli bir oyuncuysanız en azından tutunacak bir dalınız oluyor. Dikkatli oyuncu demişken seçtiğiniz yollarda bile ufak ipuçları var, hızlı bir sahnede nereden koşmanız gerektiğini arkada bir tabela okla gösterebiliyor, veya ses yerine ayak izlerini takip etmenin daha mantıklı olduğunu düşünebiliyorsunuz. Tabii önemli olan hızlı karar vermek.
Sesler ve müzikler kült bir korku filminde olması gerektiği gibi, tüm korku klişelerinden tutun da gerilim müziklerine kadar hepsi zaten film yapımcılarının elinden çıkma. Görsellik ise yine bu yılın en başarılı grafiklerini sunuyor bize. Karakter modellemeleri, animasyonlar, arada bir sırıtsa da yüz animasyonları genel olarak başarılı duruyor. Tüm bunlara muhteşem sanat yönetimini de eklersek ortaya gözlerinize ve kulağınıza hitap eden kaliteli bir yapım çıkartıyor. En beğendiğim yanları yüksek kaliteli kaplamalar ve muhteşem kamera açıları oldu diyebilirim. Fakat kan miktarı arttırılabilirmiş, en azından bu tip bir korku oyunu için.
Oynanabilirlik Heavy Rain ve Beyond tarzında sabit kamera açıylarla etrafı keşfetme ve aksiyon varsa da tercih yapma üzerine kurulu. Walking Dead gibi Telltale oyunlarına aşinaysanız zaten konsepti biliyorsunuz. Genelde gitmeniz gereken yol belli bu açıdan pek derinlik sunduğunu söyleyemeyiz fakat yaptığınız tercihler bir karakterin ölümüne bile yol açabilirken aslında oyunu bitirdiğinizde oyunun bir çok noktasını henüz oynamamış oluyorsunuz o açıdan da güzel.
Until Dawn, dediğim gibi başta ucuz bir hollywood klişesi ve sıradan bir oyun gibi duruyor fakat kesinlikle derinlemesine düşünülmüş bir yapım. Her sahnesinin doluluğundan, çok vurucu olmasa da hikayesinin değişmesine ve başarılı görselliği ile bu tip bir korku oyunu arayan oyuncuların mutlaka oynaması gereken bir yapım. Eğer ki bu tarzda filmleri de seviyorsanız listenize ekleyin çünkü sonuna kadar film tadında merak ederek ilerleyeceksiniz. İster tek başınıza olun, ister arkadaş grubuyla oynayın sizi oyalıyacaktır. Herkese iyi oyunlar.