Mount & Blade ile yaklaşık iki yıl kadar önce Ortaçağ'ın gergin atmosferinin içine düşmüştüm. İlk başlarda biraz soğuktum oyunun beni içine attığı duruma karşı. Alışkın olmadığım bir hava vardı bu oyunda. Daha önce kaç tane oyunda Ortaçağ'daki bir maceraperesti yönlendiriyorduk ki? Hangi oyunda can yoldaşımız kılıcımız ve atımız olmuştu? Kuşkularım geçiyordu yavaş yavaş ve kendi kendime bu oyun tam bana göre demeye başlamıştım. "Neden oyun dünyasında böyle güzellikleri çok seyrek görüyoruz ki?" diye sordum kendime. Sonrasında da anlam arayışlarımdan vazgeçip, Mount & Blade'nin atmosferinde kaybettim kendimi.
Aradan aylar, az da olsa yıllar geçti. Ben hala Mount & Blade ile yoğruluyordum. Başlardaki hevesim yoktu artık ve oyunda nedense daha az vakit geçirmeye başlamıştım. Artık At ve Kılıç (Mount & Blade) benim için sıradanlaşıyordu. Derken Mount & Blade: Warband'ın betası düşmüştü ellerime. Warband hakkında zaten araştırmalarda bulunmuştum ve iştahım kabarmıştı. Elimdeki versiyon beta olduğu için kafamda bazı soru işaretleri elbet kalacaktı ama çoklu oyuncu modunu deneyebileceğim için kendimi şanslı sayıyordum. Benim için sıradanlaşan oyunun dönüm noktası olacaktı belkide bu çoklu oyuncu desteği. Oyunu denemiş birisi olarak, aşağıdaki satırlarda sizlerin de kafalarında oluşan soru işaretlerini gidermek adına izlenimlerimi aktaracağım. Bakalım Mount & Blade, Warband ile kendisini geliştirmeyi başarabilmiş miydi?
Oyunun beta versiyonunda sadeceh hızlı savaşlara ve çoklu oyuncu moduna giriş yapabiliyoruz. Benim de ilk tercihimi Warband'ın en büyük nimeti olan çoklu oyuncu moduyla kullandım. Oyun online arenada diğer oyuncularla çarpışmak için öncelikle bir karakter yaratmamı istedi. Ben de Kara_Murat isimli karakterimi yaratıp bu koşulu yerine getirerek sunuculara göz atmaya başladım. Oyunun çoklu oyuncu modunda "Capture the Flag, Team Deathmatch, Deathmatch, Conquest, Battle, Fight and Destroy ve Siege" modları karşılaşıyoruz. İlk önce kişisel favorim olan Deathmatch'ı seçerek herkesin birbirine düşman olduğu ve herkesin en güçlü olmaya çalıştığı bu modda çetin bir mücadelenin de startını verdim. Başlarda biraz (birazdan kastım 2 dakika içinde birkaç kere ölümü tatmak) afallasam da, zamanla online arenanın zorluğunu kavramaya, oyundan tat almaya başladım.
Deatchmatch'de yeterince yoğrulduktan sonra oyunun diğer multiplayer modlarını deneme vakti gelmişti. (Aslında bu çok zor oldu. Nedense serverlarda pek oyuncu bulunmuyor) Kah bir kale kuşatmasında, kah bir kale savunmasında yer alarak vakit öldürdüm. Ancak oyun dünyasının en tatlı klişelerinden birisi olan Capture the Flag modu bir başkaydı. En azından birbirimizi kesmekten başka bir amaca da hizmet ediyorduk. Deathmatch modu ile de oyunda çok zevkli anlar yaşadığımı da rahatlıkla söyleyebilim.
Peki multiplayer modunda nasıl daha güçlü olunur? Bir çoklu oyuncu moduna başlarken elimizdeki mevcut silahlar nelerdir? Bunlara açıklık getireyim bu paragrafta. Multiplayerda oyuna başlamadan önce sizden bir taraf ve askeri sınıf seçmeniz isteniyor. Mesela Rodoklar tarafından bir süvari olmayı seçtiniz. Size süvari olduğunuz için standart bir at, kılıç, kalkan gibi ana materyaller ve bin altın verilecek. Elinizdeki standart eşyaları bu bin altınla değiştirerek daha güçlü bir hale gelebileceksiniz. Oyun içinde sizin ve takım arkadaşlarınızın öldürdüğü savaşçı başına da altın kazanarak, gelişim için gerekli olan geliri elde etmeye başlıyorsunuz. Kısacası oyun için yaratılan sistem gayet basit ve adil olmuş.
Oyunun multiplayerı maksimum 64 kişi destekli olarak hazırlanmış. Bu sayının yeterli olduğunu düşünüyorum. Ancak 64 kişinin birden bir sunucuda bulunması oyunda çökmelere neden olur mu diye de düşünmüyor değilim. Betada bunu test etmek istedim ancak görebildiğim en kalabalık serverda sadece 40 kişinin olması buna engel oldu. Ayrıca mutlu mesut savaşırken oyunun zaman zaman da çöktüğünü söylemem gerek. Ancak elimdeki versiyonun oyunun betası olduğunu ve kadı kızında bile kusur olabileceğini düşünerek, kötü niyetle yaklaşmadım bu duruma. Zaten yapımcıların bu soruna bir çözüm bulacağına da eminim.
Kusurlara değinmişken beta versiyonlarının olmazsa olmazı buglardan bahsedelim biraz. Oyundaki buglar bazen umursanmayacak kadar basit olsalar da, zaman zaman oynanışı derinden etkileyerek saç baş yoldurtabiliyor. Çadır bezini delip geçebilen kafaları çok sorun etmeyebilirsiniz ancak saçma sapan yerlere sıkışıp kalan ve boşlukta koşan bir adam gördükten sonra aynı sakin tavrı göstereceğinizi düşünmüyorum. Şahsen kale kuşatmalarında merdivenlerde sıkıştığım çok oldu. Bu da benim için mecburi bir oyun sonu oldu haliyle. Üst paragraftaki gibi bu sorunlara da çözüm bulacağını düşünüyorum Taleworlds ekibinin.
Multiplayer modu hakkında önemli anektotları aktardıktan sonra diğer yeniliklere bir göz atalım. Mount & Blade: Warband ile artık atlarımızın da kendilerine ait bir can barları var. Bu yenilik sayesinde savaşlarda atımızın canını görebiliyor ve önlemimizi alabiliyoruz. Warband ile oyun içindeki detayları arttıran yapımcılar kan efektleri konusunda da geliştirmelerde bulunmuşlar. Artık savaşlarda düşmanımızın kanı bizim de yüzümüze ve vücudumuza bulaşıyor. Böylece savaştan hemen sonra koşa koşa elini yüzünü yıkamış bir savaşçı gibi durmuyoruz.
Mount & Blade'den bahsederken silahlardan konuşmadan olmaz elbette. Warband ile daha çeşitli silahların olmasının yanı sıra elimize ne geçerse düşmana fırlatabilmemiz çok iyi olmuş. Böylelikle okumuz bittiği zaman düşmanımızla yakın münasebette bulunmak yerine ona doğru kılıcımızı fırlatabilecek ve sonra koşarak düşmana saplanan kılıcımızı geri almaya gideceğiz. Ayrıca okumuz bittiği zaman da yere, duvara, düşmana ya da herhangi bir yere saplanmış okları toplayarak cephanemizi arttırabileceğiz. Tabi biz bunu yaparken düşmanlarımızın da boş durmayıp bize saldıracağını da hesap etmemiz gerek.
Oyunun grafikleri benim en karamsar kaldığım noktaydı ve bu konuda hala net bir düşünceye sahip değilim. Mount & Blade: Warband'da ilk oyuna göre biraz daha cilalı grafikler sizleri bekliyor. Daha kaliteli animasyonlarla da süslenen grafikler daha güzel bir hale getirilmiş. Ancak oyunun grafiksel açıdan zamanın gerisinde kaldığı gerçeğini de unutmamak gerek. Sunmuş olduğu harika atmosfer ile bende bu eksikliği her ne kadar yaşatmasa da, forumlarda oyunun grafikleri hakkında yapılan yorumlara bakılırsa, oyuncuların bu durumdan hoşnut olmadığı sonucuna varılabilir. Ama bence bağımsız bir çalışmanın ürünü olan Mount & Blade benim gözümde harika atmosferi ve sürekli üstüne birşeyler katarak büyümesi ile grafiksel eksikliklerini belli etmiyor.
Mount & Blade: Warband ile o eşsiz atmosferi online arenada da yaşamış birisi olarak, oyundan memnun kaldığımı net bir şekilde söyleyebilirim. Ortaçağ havasını içime çekerek oynadığım ve bol bol Cüneyt Arkın'ı yad ettiğim bir oyun oldu Warband. Eğer siz de benim gibi oyunun betasına gönül verip, multiplayer modunda saatlerinizi harcayacak olursanız Kara_Murat adlı karakterimle sizleri bekliyor olacağım.