Nedense ne zaman film oyunu sözcüğünü duysam içimde bir korku oluşuyor. Bir filmin oyununun sonunda “The Video Game” ibaresi yer alıyorsa çok büyük ihtimalle hayal kırıklığına uğruyoruz. Filmlerin, çizgi romanların ve animelerin popülaritesinden yararlanan firmalar bu alanlardaki hayran kitlelerinin ilgisini oyunlara çekmeyi de amaçlıyor. Geliştirici ve yayıncılar çok kaliteli yapımlar sunmasalar da belli bir kitlenin “The Video Game” ibareli oyunlara ilgi göstereceği konusunda kendilerinden eminler. İşin garip yanı bu taktiğin hala işe yarıyor olması. Yıllardır oyunculara birkaç yapım dışında kaliteli film veya çizgi roman oyunu sunamayan firmalar hala üzerinde hiç uğraşmadıkları yapımları satmayı başarıyorlar. Oyuncular gözü bu konuda ne zaman açılacak? Çok yüksek kalitedeki oyunların bile bazen hak ettiğinin çok altında satış yapmasına rağmen, film oyunlarının hak ettiklerinden çok daha yüksek satış rakamlarına ulaşmaları açıkçası artık sinir bozucu olmaya başladı.
Eric kendini ritme bırakıp dans etmeyi öğrenmeye başlıyor
20 Ocak’ta ülkemizde gösterime girecek olan Happy Feet Two’nun (Neşeli Ayaklar 2) da The Video Game ibareli bir oyununun çıkacağını duyunca doğal olarak yine gerilmiştim. Tabi bu oyunun müzik-ritim temelli bir oynanışa sahip olacağını duymam beni biraz rahatlatmıştı; çünkü filmin harika olan müzikleri ile orta kalitede bir oynanış birleştirildiği takdirde ortaya hiç de fena bir şey çıkmayabilirdi. Çok beklentim olmadan başladığım oyunun sırf müziklerine odaklanarak bile eğlenmeye başlamamın nedeni ise sanırım beklentilerimin fazla olmamasıydı. PS3, Xbox 360 ve Wii için KMM Games tarafından geliştirilen, 3DS ve DS sürümleri ise ünlü Wayforward Technologies tarafından hazırlanan oyun için ilk ve en önemli uyarımız ise bu oyuna çok büyük beklentileriniz olmadan yaklaşmanız olacaktır. Sonrasında ise sıkılmama şansınız bulunuyor. Şimdi oyuna yakından bakalım.
Animasyon filminde çok eğleneceğinizi düşünmeniz oyunda da benzer duyguları yaşayacağınız anlamına gelmeyebilir
Happy Feet Two: The Video Game adından da anlaşılacağı gibi filmden esinlenilerek hazırlanan bir oyun. Oyunumuzun konusu ise Mumble ve Gloria’nın oğlu Eric ve çevresindeki Penguenlerin öyküsünü temel olarak alıyor. Zaten oyunda ana karakterimiz diyebileceğimiz bir Penguen yok, isterseniz tek başınıza iki Penguen’den birisini karakterler arasında istediğiniz anda geçiş yaparak yönetebileceğiniz Happy Feet Two’da iki kişilik offline co-op desteği de sunuluyor. Bize soracak olursanız oyunun asıl eğlencesi de iki kişi oynarken çıkıyor; çünkü Pengeun’lerimiz tek başlarına dans etmiyorlar ve oyunun atmosferi hep bir parti havasında. Zaten doğru düzgün bir senaryomuzun olmaması da bu parti havasının daha çok önplana çıkmasını sağlıyor. Oyunda ilerledikçe yeni Penguen’ler açacak ve karakter bolluğuna sahip olacaksınız. İşte o zaman oyun daha hoş bir hava alıyor.
Penguenlerimiz asla tek başlarına dans etmiyorlar. Toplu halde dans etmek onların doğasında var
Oyuna başladığımızda Music Playlist'ten bir şarkı seçmemiz isteniyor. İlk aşamada sadece tek bir şarkı açık. Oyunda ilerledikçe toplam 19 şarkıyı da açma şansımız oluyor. Bu şarkılar sırasıyla değil, oyunda topladığımız puanları (daha doğrusu müzik notalarını) istediğimiz gibi kullanmamızla açıklanıyor. Örneğin ilk bölümde müzik notalarını takip ederek ve onları toplayarak ilerlememiz isteniyor. Daha sonra ise çeşitli tuşlara basarak küçük engelleri aşıyor ve diğer Penguenleri toplamaya başlıyoruz. Penguenleri toplarken ise öncelikle ritmi tutturmamız gerekiyor. Örneğin X tuşu parlak rengine ulaştığında bu tuşa basınca dans ritim tuturma işlemi başarılı oluyor. Oyunda çeşitli özelliklere sahip notalar var. Mesela altın notalar daha fazla puan kazandırıyor. Buna rağmen bu notalarla fazla karşılaşmadığımızı da belirtelim. Karşılaştığımız notalar da genellikle buzlar arasında gizlenmiş oluyor. Bunları almak için ise buzları kırmamız gerek.
Happy Feet Two’da dans ve ritim dışında Y tuşuna basarak etrafta bize engel oluşturan buz kütlelerini parçalama şansımız da var. Buzları parçalayınca yine müzik notaları ortaya çıkıyor. Bu buz parçalama işi çok yüzeysel olmuş ve açıkçası laf olsun diye yapılmış izlenimi veriyor. Bunun dışında bazı küçük bulmacalar ve yarışlarla oyun yüzeysellilten kurtarılmaya çalışılmış. Her şeye rağmen özellikle oyunun başında sürekli aynı şeyleri yapmak o yüzeysellik duygusundan hiç kurtulamamanızı sağlamış. Sanırım bunda oyunun kolay olmasının da payı bulunuyor. Buz kütleleri arasında geçiş yapmak, gizlenmiş yolları keşfetmek (keşfetme sözcüğü bile doğru değil aslında) ve basit müzik notalarını tutturmak için çok çaba sarf etmenize gerek kalmayacaktır. Özellikle müzik-ritim oyunlarında deneyimli olan kişilerin Happy Feet Two’da zorlanmaları imkansız diyebiliriz. Oyunun kontrolleri genel olarak çok kolay, ama ortada kontrol edecek çok bir şeyin olduğunu da söyleyemeyiz.
Renk paletinin değiştiği ender anlardan birisi
Oyunun en önemli noktası ise sanırım müzikleri diyebiliriz. Filmden alınan müzikler gerçekten de sizi etkilemeyi rahatlıkla başarıyor. Los Angeles’lı popüler müzik grubu Ozomatli tarafından bestelenen hip-hop, salsa, dancehall, cumbia, samba, funk, merengue ve Jamaican ragga türündeki şarkılar daha ana menüden itibaren sizi kendine bağlıyor. Oyundaki 19 adet şarkıyı açmak için bile bölümleri teker teker bitirip müzik notalarını toplamak isteyebilirsiniz. Açıkçası şarkıları bu kadar beğenmeseydim oyunu uzun süre oynamayabilirdim. Buna rağmen seslendirmelerde veya oyun sırasındaki seslerde özel bir şey bulmanız mümkün değil. Bir müzik-ritim oyununda zaten önemli olan şarkılar olduğuna göre sanırım genel olarak seslendirmeler konusunda şikayetiniz olmayacaktır. Sevimli penguenlerin dans ediş sırasındaki kanat çarpıştırmaları gibi ayrıntılar ise kulağa hoş geliyor.
Eğer Happy Feet'in animasyonunu seviyor ve müzik-ritim oyunlarını seviyorsanız bu oyun çok şey beklememek kaydıyla sizi memnun edebilir
Ana menüde müzikleri beğenmeme rağmen oyuna girince son derece basit ve kalitesiz bir sunum videosu ile karşılaşmam ise beni çok üzdü. Zaten doğru düzgün bir diyalogun olmadığı oyunda 10 yıl önceki oyunlarda bile kullanılmayan böyle bir sunumu bu nesilde hiçbir oyun hak etmiyor. Buna rağmen oyun içinde Penguenlerimiz yeterince sevimli görünüyorlar. Zaten 3D desteği sayesinde onları daha canlı görme fırsatınız da var. Bölümlerin oldukça kısa ve detaylardan yoksun olarak tasarlanması ve birbirine benzer şeyler yapmak zorunda kalmamız ise oyun için çok büyük bir eksi olarak görülebilir. Tamam zaten oyun buzullarda geçiyor ve çok farklı bir renk paleti görmemiz mümkün değil, fakat bu kadar da basit bir tasarım yapılmamalıydı. Sonuçta bölümler küçük ve birbirine benzer olunca kaplamaların kalitesi veya 3D desteğinin işlevi de önemsiz hale geliyor.
Karnımızın üzerinde uzun süre kaydığımız bölümler oyuna birazcık da olsa farklılık getiriyor
Son yıllarda o kadar kalitesiz film oyunları ile karşılaştım ki Happy Feet Two’nun beni üzmesi pek mümkün olmadı. Açıkçası oyunun müziklerinin bu kadar hoş olması ve sırf bu nedenle oyunu oynamam bile benim için bir kârdı. Tabi piyasada bu kadar önemli oyun varken Happy Feet Two’yu oynamanızı pek tavsiye etmiyorum. Yine de küçük yaştaki oyuncular bu oyunu gerçekten çok sevecektir. Gerek oynanışın basit tutulması, gerek müzikler, gerekse de Penguen’lerimizin tatlılığı çocukların büyük beğenisini toplayacaktır. Eğer animasyon filmleri çok seviyorum, Happy Feet Two’yu da merakla bekliyorum diyenlerdenseniz yine bu oyunu deneyebilirsiniz. Bu iki oyuncu türü dışındakilere ise Happy Feet Two’yu önermiyorum. Piyasada diğer türler bir yana zaten yeterince kaliteli müzik-ritim oyunu bulunuyor; şansınızı o oyunlarda denemeniz daha yararlı olacaktır.