2001 yılında başlayan Gothic serisi, yapımcı Piranha Bytes’ın ellerinde şekillenerek 2006 yılına kadar çıkan üç oyun ile kendine hatırı sayılır bir hayran kitlesi oluşturmuştu. 2008 yılında seriye eklenen Gothic 3: Forsaken Gods ise farklı bir yapımcı tarafından hazırlanmış ve dördüncü oyun ile hikayeyi birleştirme görevini üstlenmişti fakat tam bir hayal kırıklığı olmuştu. Gothic 1, 2 ve 3’ün yapımcısı Piranha Bytes, Risen ile farklı bir seriye yelken açarken Gothic 4 de Spellbound tarafından geliştirilerek karşımıza çıktı. Daha önce Desperado ve Helldorado gibi daha çok strateji türlerinde oyunlar geliştiren yapımcı, bakalım hayranları ve oyun dünyası tarafından merakla beklenen Arcania: Gothic 4 ile beklentileri karşılayabiliyor mu?
Arcania: Gothic 4, serinin önceki oyunlarından farklı olarak konsollar için de geliştirildi. Oyunun daha önceden Avrupa’da Gothic 4: Arcania ve Kuzey Amerika’da Arcania: A Gothic Tale isimleri ile çıkması planlanıyordu. Fakat sonradan pazarlama amaçlı olarak tek bir isim seçildi ve şimdiki hali ile piyasaya sürüldü. Oyunda Trinigy’nin Vision Engine 7 isimli oyun motoru kullanılıyor ve beraberinde hava efektleri için Nvidia PhysX’in desteğini bulunduruyor. Bu teknik bilgilerden sonra Arcania: Gothic 4’ün sizi orta çağ dünyasına götürecek hikayesine geçelim.
Kral Rhobar III, birbiri ardına elde ettiği zaferler ile Thorus ve Orc ordularını mağlup ettikten sonra Myrtana topraklarını genişletmek ve Argaan’ı krallığı altına almak için yola çıkıyor. Fakat denizleri aşarak yolculuğuna devam ederken üzerine bir karanlık çöküyor ve zihni bulanmaya başlıyor. Krallık vasfını kaybederek tüm başarılı ve cesur günlerini bir kenarda bırakıp Thorniara Kalesindeki tahtında aklını yitirmeye doğru yol alıyor. Artık krallığı yönetemeyecek kadar güçsüz olduğu için komutayı generalleri alıyor. Lord Hagen Argaan adasının batısını ele geçirmek için yola çıkarken, Lee ise Setarrif şehrini almak için adanın doğusuna doğru yola çıkıyor.
Bu sırada siz de Argaan topraklarındaki küçük bir köyde (Feshyr) rüyaya dalmış bir çoban olarak oyuna başlıyorsunuz. Rüyanızda Kral Rhobar’ın içerisine düştüğü kötü durumu görerek, onun bu durumdan kurtulmak için verdiği mücadeleyi yönetiyorsunuz. Uyandığınızda ise Arcania: Gothic 4 maceranız başlıyor.
Sevgiliniz ile evlenebilmek için babasının verdiği görevleri köyün etrafında yapmakla başlıyorsunuz. Siz bir görevi tamamlamaya gittiğinizde ve tam işleri yoluna koyacakken Feshyr düşman saldırısına uğruyor ve herkes öldürülüyor. Köyde tek hayatta kalan siz olduğunuz gibi sevdiğiniz kızı da kaybederek bunun sorumlularınından intikam almak için yemin ediyor ve yola çıkıyorsunuz.
Oyuna girdiğinizde gayet basit bir menü ile karşılaşıyorsunuz. Options kısmından ayrıntılı ayarlarınızı yaptıktan sonra New Game diyerek ana karakterinizin kontrolünü elinize alıyorsunuz.
Oyunda kullanacağınız tuş takımı oldukça basit. Standart WASD kontrollerin yanı sıra kamera, saldırı ve defans kontrollerini mouse ile sağlıyorsunuz. Mouse’un sol tuşu ile silahınızı kullanıyor ve sağ tuşu ile saldırılara karşı savunma durumuna geçiyorsunuz. Sağ tuşu yön tuşları ile birlikte kullanırsanız o yöne doğru yuvarlanarak saldırılardan kaçabiliyorsunuz. Oyundaki karakterlerle ve objelerle etkileşime geçmek için ise kamera açısını ayarlayarak ekranın ortasına getirmeniz gerekiyor. Bu, öldürdüğünüz düşmanlarınızdan loot almak için zaman zaman sıkıntı oluşturabiliyor çünkü bazen doğru düzgün seçemiyorsunuz.
Ekranın altında kısayollarınızı attığınız barınız ve klasik Health-Mana-Stamina üçlüsü bulunuyor. Bunların haricinde Craft, Skill, Quest ve Inventory menüleriniz bulunuyor. Sağ üstte ise haritanız bulunuyor. M tuşu ile erişebileceğiniz haritada henüz gitmemiş olduğunuz bölgeleri göremiyorsunuz. Bu nedenle yapmanız gereken görevler haritanın görünmeyen bölgelerinde olduğunda hedefiniz gösterilmiyor. Quest’leri açıp gitmeniz gereken yerin tarifini okumanız gerekiyor.
Etraftan toplayacağınız bitkiler ve eşyalar ile pek çok yeni şey üretebiliyorsunuz. Topladığınız bitkiler ile oldukça çeşitli Potion’lar üretebiliyor ya da bir hayvanın etini yenebilecek hale getirebiliyorsunuz. Önceki oyunlardaki kadar olmasa da Crafting’in işinizi göreceğini söyleyebilirim. Etrafta oldukça fazla ham madde bulabiliyorsunuz.
Skill konusuna değinecek olursak büyük bir hayal kırıklığı sizi bekliyor. Toplamda Perk benzeri 8 adet skill alanı bulunuyor ve her level alışınızda belli bir puan alarak bu alanlardan istediğinizi arttırıyorsunuz. Bulunduğunuz level’a ve harcadığınız puanların miktarına göre yeni yetenekler kazanıyor ve karakterinizin özelliklerini güçlendiriyorsunuz. Tüm büyü ve savaşçı özellikleri bu basit ekranda toplanmış. Ayrıntıdan yoksun diyebileceğimiz skill menüsü RPG severleri hiç memnun etmeyecektir. Zira FPS oyunlarında bile artık daha ayrıntılı Upgrade özellikleri bulunuyor.
Quest listenizden yapmış olduğunuz ve aldığınız görevleri rahatlıkla takip edebiliyorsunuz. Gitmeniz gereken yerler genelde haritada gösteriliyor fakat dediğim gibi bazen görevleri okuyarak yol tariflerini takip etmeniz gerekebiliyor. Inventory menüsünde ise standart kılık kıyafet tablosu ve eşyalarınız bulunuyor. Buradaki eşyaların ve silahların özellikleri genel olarak basit bilgilendirme ekranları ile gösteriliyor.
Savaş sisteminin ilk başta oturmuş olduğunu düşünseniz de kısa bir süre sonra çok basit olduğunu fark edeceksiniz. Düşmanlarınız, üzerlerine gelen seri saldırılar karşısında yavaş yavaş geri çekilmek dışında hiç bir şey yapamıyor. Arada bir etkili saldırılar gerçekleştiriyorlar fakat hazırlanma süresi çok uzun olduğu için hemen fark edip kaçabiliyorsunuz. Başarısız bir savaş sitemine sahip olduğunu söyleyebilirim fakat yerde yatan bir Goblin görüp de üzerine gittiğinizde, ayağa kalktığını ve kayanın arkasından çıkan arkadaşları tarafından baskına uğradığınızda keyifli vakit geçirebiliyorsunuz.
Grafiklere genel olarak bakacak olursak ortalamanın üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle doğa elementleri çok zengin ve ortaya güzel manzaralar çıkarıyor. Zaten oyunun en başarılı olduğu noktalardan biri de mekan tasarımı. Öyle güzel yerler geziyorsunuz ki kendinizi bir süre sonra maceraya kapılmış olarak buluyorsunuz. Fakat aynı şeyi karakter tasarımları ve animasyonları için söyleyemeyiz. Özellikle bazı karakterlerin yüz kaplamaları çok zayıf. Buna basit diyaloglar da eklendiğinde ortaya kötü bir tablo çıkıyor. Diyalog seçenekleriniz o kadar yetersiz ki hiç konmasa daha iyi olurmuş, en azından ara video gibi izlenirdi. Önünüze çıkan diyalog seçeneklerini gördüğünüzde aslında hiç bir seçeneğe sahip olmadığınızı fark ediyorsunuz, ne seçerseniz seçin hep aynı noktaya çıkıyor. Ana karakter saf bir çocuk gibi davranıyor ve tüm köyünü kaybetmiş birinin rolünü hissettiremiyor. Ayrıca seslendirmelerin de oldukça kötü olduğunu belirtmeliyim.
Herşey bir yana, oyunun açık dünyaya sahip olmaması çok büyük bir eksiklik. Tüm oyun boyunca yönlendiriliyorsunuz. Her noktada görünmez duvarlar ile karşılaşıyor ve engelleniyorsunuz. Hatta görünmez duvarlar çoğu zaman sizi engelleyemiyor çünkü zıplayarak bir şekilde aşıyor ve sayısız hata ile karşılaşıyorsunuz. Uçurumdan aşağı ya da haritanın altına düşerek boş bakışlar eşliğinde ölüyorsunuz. Bir duvara sürtünerek gittiğinizde takılıyorsunuz fakat takıldığınız şeyi göremiyorsunuz. Hikaye akışı da etraftaki engeller gibi sizi tek bir noktaya sürüklüyor ve oyun çizgisel olmaktan kurtulamıyor.
Arcania: Gothic 4, Gothic serisine devam oyunu olmayı başaramıyor. Aşırı derecede basitleştirilmiş RPG elementleri ve kötü oyun özellikleri ile vasat bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. Birbirlerine bağlıymış gibi peş peşe hareket eden düşmanlar ve basit savaş mekanikleri oyunun aksiyon yönünü de baltalıyor. Savaşın ortasında Inventory’yi açarak yemek yiyebildiğiniz için ölmeniz çok zor oluyor. Fantastik ve güzel bir haritaya sahip olsa da keşfetmeye izin vermemesi nedeniyle macera tutkunuz sönüyor. Saydığım ve değinemediğim pek çok eksikliği görmezden gelirseniz; gece gündüz dönüşümü, değişen hava şartları ve güzel ortamları nedeniyle atmosferine kapılarak eğlenceli bir şekilde oynayabilirsiniz. RPG sıkıntısı çekiyorsanız ve Gothic serisinin bir hayranı değilseniz en azından demosunu indirerek deneyebilirsiniz.