PopCap Games PC, Mac, konsol, mobil cihazlar, web ve sosyal ağlar gibi oyun oynayabileceğiniz her türlü alan için eğlenceli oyunlar geliştiren bir yapımcı firma. 50 milyon adet satış rakamına ulaşan Bejeweled başta olmak üzere, geliştirdikleri 30’dan fazla oyunun çoğu milyonlarca kişi tarafından oynanıyor ve bağımlılık yaratıyor. Bu oyunlarının en temel özellikleri ise eğlenceli, basit, öğrenmesi kolay ve çekici olmaları. İşte Plants vs. Zombies de bu oyunlardan biri.
Plants vs. Zombies’in geçtiğimiz sene PC’ye ve takip eden aylarda iPhone gibi farklı platformlara çıkışının ardından geçtiğimiz günlerde Game of the Year versiyonu Steam üzerinden satışa sunuldu. Game of the Year versiyonu ile birlikte Steam’e özel güncellemeler ve Zombatar gibi yenilikler eklendi. Bu güncellemelerden Steam Cloud sayesinde kayıtlı oyunlarımız ve ayarlarımız Steam sunucularında tutuluyor ve herhangi başka bir bilgisayardan oyuna hesabımız ile eriştiğimizde oyuna kaldığımız yerden devam edebiliyoruz. Steam’e özel güncellemelerden bir diğerinin de achievement sistemi olduğunu ve 20 yeni achievement eklendiğini görüyoruz.
Plants vs Zombies’in nasıl bir oyun olduğuna kısaca değinecek olursam; alışıldık bir Tower Defense türünde olduğunu söyleyebilirim. Evimize dalga dalga saldırılar düzenleyen zombilere karşı bitkiler ile karşılık veriyor ve beynimizin yenmesini engellemeye çalışıyoruz. Bu arada bize yer yer yardımcı olan komşumuz Çılgın Dave’i de unutmamak gerekiyor. Bize çeşitli ipuçları veren Çılgın Dave’den bitkilerimizi ya da bahçelerimizi geliştirmek için çeşitli eşyalar satın alabiliyoruz.
Oyuna yeni bir hesap ile giriş yaptığımızda bizi bir mezar taşı ve bir kaç saksının bulunduğu ana menü karşılıyor. Buradan oyuna geçmeden önce hemen ayarlara giriyoruz ve pek fazla seçeneğin olmadığını farkediyoruz. Bunun nedeni oyunun 2D olması ve Flash oyunlara benzer bir yapısının bulunması –ki zaten oyunun Flash versiyonunu PopCap’in sitesinden oynayabiliyorsunuz-. Çözünürlük ayarları dahi yok. Basit ses ayarlarının dışında tam ekran seçeneği bulunuyor. Tam ekran seçeneğini pek tavsiye etmiyorum çünkü oyunun orijinal çözünürlüğü 800’e 600 olarak ayarlanmış ve tam ekran yaptığınızda görüntülerde bozulma oluyor.
Ayarlar kısmını geçtikten sonra Game of the Year versiyonuna özel yeni bir seçenek görüyoruz. Zombatar isimli bu alandan kendi zombi avatarımızı oluşturabiliyoruz. Bu avatarı bilgisayarımıza kaydederek sağda solda kullanabiliyoruz. Ayrıca oyun içerisinde büyük saldırılar gerçekleştiğinde en önde bayrak taşıyan zombi bizim yarattığımız avatar zombimiz oluyor. Ana menüde, achievement ve oyun modları gibi seçeneklerin haricinde benim birazdan değineceğim ve oyunda ilerledikçe açılan yeni seçenekler bulunuyor.
Menüden Adventure’a tıkladığımızda oyunun hikaye moduna hızlı bir giriş yapıyoruz. Ön bahçemizde başladığımız oyun her 10 bölümde değişerek farklı bir oynanış sunuyor. Oyunda amacımız daha önce de belirttiğim gibi evimizi zombilere karşı korumak. Bu amaç için kullanabileceğimiz tek şey ise bitkiler. Kulağa ilk başta basit gelebilir fakat öyle değil çünkü 50’den fazla bitki çeşidi ve 26 farklı zombi bulunuyor. Yapmamız gereken, topladığımız güneş ışıkları ile bahçemize bitkileri ekmek ve dalga dalga saldıran zombileri engellemek.
İlk bölümlerde ekebileceğiniz bitki çeşidi oldukça az oluyor. Her bölümün sonunda yeni bir bitki tohumu kazanıyorsunuz. Bitkilerin zombilere hasar verme, yavaşlatma, güneş ışığı üretme, para üretme ve defans yapma gibi özellikleri bulunuyor. Mantar türevi bitkileri ise gündüz görevlerinde kullanamıyoruz (Özel tohumlar olmadan). Bitkilerin arasından saldıran zombilerin çeşitlerine ve oynayacağımız bölüme göre seçim yapmamız gerekiyor. Her bölüme başlamadan önce saldıracak zombileri görüyoruz ve buna göre bitki seçimi yapıyoruz. İlk başta sadece yedi adet bitki seçebiliyoruz fakat Çılgın Dave’den satın alacağımız geliştirme paketleri ile bu sayıyı arttırabiliyoruz.
Zombilerin de bitkiler gibi çeşitli özellikleri bulunuyor. Bazılar yavaş bir şekilde ilerlerken bazılar daha hızlı ve etkili saldırabiliyor. Bu özellikleri oynarken keşfediyoruz ve bölüm içerisinde izleyeceğimiz stratejiyi buna göre belirliyoruz. Ayrıca bir kaç bölüm geçtikten sonra tüm bitkilerin ve zombilerin açıklamalarını içeren bir el kitabına sahip oluyoruz.
Belirli sayıda bölüm geçtikten sonra oynanışın farklı olduğu ara bölümler karşımıza çıkıyor. Wall-nut’larımızı bowling tarzında yuvarlayarak zombileri vurmaya çalıştığımız, tokmakla yerden çıkan zombileri öldürdüğümüz ve vazoları kırarak içinden çıkan zombilere yine vazolardan çıkan bitkileri ekerek karşı koymaya çalıştığımız eğlenceli bölümler bulunuyor. Bu bölümler oynanışa çeşitlilik kazandırırken bize de farklı bir eğlence tattırıyor.
Oynarken, ekranın sağ alt kısmında bölümün ne kadarının tamamlandığını gösterek bir bar bulunuyor. Buradan zombilerin ne zaman ağır saldırı yapacaklarını görebiliyoruz. Bu bar tamamlandığında bölümü tamamlamış oluyoruz. Bölümleri geçtikçe karşımıza çıkan zombi çeşitleri daha zorlayıcı ve sinir bozucu olabiliyor. Ara bölümler haricinde her 10 bölümde bir bulunduğumuz alan değişerek karanlık, önümüzü göremediğimiz sis ya da bitkilerimizi saksılarda yetiştirmek zorunda kaldığımız çatı katı gibi farklılıklar gösteriyor. Tüm bu değişiklikler bitkilerin ve zombilerin de değişmesine neden oluyor ve tamamen farklı bir oynanışa sahip oluyoruz. Bu nedenle oyun hiç bir zaman sıkıcı olmuyor çünkü içerik sürekli değişiyor.
Adventure modundaki bölümleri (50 adet) tamamladığımızda Mini Games, Puzzle, Survival ve Zen Garden olmak üzere diğer oyun modları açılıyor. Bu oyun modları oyunun zaten sahip olduğu zengin oynanışına bir o kadar daha zenginlik ekliyor. Bu oyun modlarına da göz atarsak;
Mini Games: Burada Plants vs. Zombies’in Adventure modundan tamamen farklı oynanış içeren bölümler bulunuyor. Bitki kafalı zombiler, Slot makinesi ve PopCap’in diğer popüler oyunu olan Bejeweled’e gönderme olan Beghouled gibi çeşitli mini oyunları tamamlayarak yenilerini açıyor ve toplamda 20 adet mini oyuna sahip oluyoruz.
Puzzle: Burada iki çeşit oyun tipi bulunuyor. Bunlardan biri saksıları kırarak içerisinden çıkanlarla zombilere karşı koymaya çalıştığınız zevkli bir mini oyunu içeriyor. Diğeri ise zombileri yöneterek eve ulaşmaya çalıştığımız bir oyun türü (Benim favorim). Tüm oyun boyunca alışkın olduğumuz oynanışın tam tersini içeren bu oyun türünde zombilerle bitkileri yok ederek yeni zombiler üretiyor ve arka tarafa ulaşarak beyinleri yemeye çalışıyoruz. Oldukça eğlenceli bir oyun modu olduğunu söyleyebilirim.
Survival: Gündüz, gece, havuz, sis ve çatı olmak üzere beş farklı oynanışın daha zorlayıcı bölümlerini buradan oynayabiliyoruz. Buradaki bölümler oyunun hikaye modundakiler gibi tek seferde bitmiyor ve tekrar tekrar bitki seçimi yaparak zorluk derecesine göre bir kaç bölüm devam etmemiz gerekiyor.
Zen Garden: Tamamen farklı bir içeriğe sahip olan bu bahçeler sayesinde oyun içerisinde karşılaştığımız bitkileri yetiştirebiliyor ve para kazanabiliyoruz. Yani bir nevi bahçivana dönüşüyor ve kendi botanik bahçelerimizi kuruyoruz. Çılgın Dave’den satın alacağımız eşyalar ile bitkilerimizi suluyor, böceklerden arındırıyor, çikolata vererek ve müzik dinleterek mutlu ediyoruz. Onlar mutlu oldukça büyüyor ve para kazandırıyor, para kazandıkça da yenilerini satın alıyoruz. Zen bahçesi, mantar bahçesi ve akvaryum bahçesi gibi farklı bitkiler yetiştirebileceğimiz alanlar bulunuyor. Bu oyun modu bende daha çok sanal hayvan besleme hissi uyandırdı.
Bahçemi yeşerttikten sonra bir kenara koyup izliyordum ve rahatlattığını hissettim –ya da ben öyle sandım-. Zaten belli bir süre bahçe ekranına ellemediğinizde menüler kayboluyor ve bahçenizle başbaşa kalıyorsunuz. Fakat baştan belirtmeliyim ki bu bitkileri büyütmek hiç de kolay değil. Çok uzun süre ilgi istiyorlar (Bir kaç gününüzü alabilir) ve bolca para harcamanız gerekiyor.
Plants vs Zombies, çözünürlük sıkıntısı haricinde eğlenceli görseller sunuyor. Dans eden zombileri ve sürekli başını sallayan bitkileri izlemek keyif veriyor. Fakat içeriğinde zombiler var diye oynarken gerilmeyi umuyorsanız yanılıyorsunuz çünkü oyun tamamen eğlence üzerine kurulmuş. Yine müzikler de oyuna uyum sağlamayı başarmış. Fakat oynanıştaki çeşitliliği oyunun müziklerinde göremedim. Oynanışın yarattığı bağımlılığın benzerini yaratacak müzikler beklerdim.
Plants vs Zombies (GotY Edition) sizi uzun bir süre oyalayacak içeriğe sahip. Gerek hikaye bölümleri ile olsun, gerekse sonsuza dek uzanan oyun modları ile olsun günlerinizi harcayacağınız bir bağımlılık yaratıyor. Oynadıkça sürekli değişen içeriği sayesinde hiç sıkılmıyor ve ingilizce konuşmayı beceremeyen zombilere karşı hayranlık duyuyorsunuz.