Frictional Games, kendilerini korku oyunlarına adamış ufak ve bağımsız bir oyun stüdyosu. Stüdyo İsveç’te kayıtlı olsa da, beş kişiden oluşan ana kadrosu farklı ülkelerde ikamet ediyor ve internet üzerinden sanal ofis kurarak çalışıyorlar. Daha önce geliştirmiş oldukları Penumbra serisi ile kendilerine hatırı sayılır bir miktarda oyuncu kitlesi oluşturmuştular. Sadece korku oyunları üzerine yoğunlaşan ekip, oyuncuları nelerin korkutup nelerin korkutmayacağını çok iyi biliyor. Bunun en büyük kanıtı ise üç yıllık geliştirme sürecinin ardından çıkan Amnesia: The Dark Descent.
Amnesia: The Dark Descent, birincil kişi bakış açısıyla oynadığınız bir gerilim oyunu. Ana karakteri Daniel, daha önce yapmış olduğu bazı kazılar sonucunda bulduğu şeyin ve peşini bırakmayan gölgelerin kaynağını araştırıyor. Hikaye konusunda fazla ayrıntıya girmek istemiyorum fakat gözünüzü, hafızanızı kaybetmiş bir şekilde Rusya’da bulunan Brennenburg kalesinde açıyorsunuz. Oyun boyunca, bırakmış olduğunuz izler, günlükler ve yaşadığınız anılar ile hafızanızı geri kazanmaya ve amacınızın ne olduğunu öğrenmeye başlıyorsunuz. Fakat yol boyunca karanlık peşinizi bırakmıyor ve ekranın karşısında hayatta kalma mücadelesi veriyorsunuz.
Amnesia, en baştan söylemek gerekirse arkasında büyük dağıtıcıları olan yüksek bütçeli bir yapım değil. Bu nedenle yüksek kaliteli kaplamalara, alıştığınız dinamik efektlere ve hikayesini destekleyen ara videolara sahip değil. Tüm bunlar aslında bir oyunun atmosferini destekleyen en büyük etkenlerden bazılarıdır fakat ilginçtir ki Amnesia bunlara ihtiyaç duymadan muhteşem bir atmosfer yakalamayı başarıyor.
Ve yine baştan belirtmek istediğim bir konu daha bulunuyor. Bildiğiniz üzere her oyuncunun zevkleri ayrıdır. Bazıları spor oyunlarını sever, bazıları aksiyon. Bu türler de oyuncuların ilgilerine göre alt kategorilere ayrılır. Bu noktada ne beklediğinize karar vermek zorundasınız. Amnesia, korku oyunu olsa da üzerinize gelenleri vurabileceğiniz ve sürekli aksiyona girebileceğiniz bir oyun değil. Hayatta kalma mücadelesi vereceğiniz, düşmanlarınıza karşı tek bir silahınızın bile olmadığı ve başından sonuna dek gerileceğiniz bir baş yapıt. Bu nedenle oyun boyunca diken üstünde oturacak ve her köşe başında, baksam mı diye kararsızlığa düşeceksiniz. Oyunun başından sonuna kadar baskı altında kalacaksınız. Sürekli duyacağınız esrarengiz sesler ve nadir karşılaşacağınız yaratıklar gerilimi zirveye taşıyacak.
Söylediğim gibi Amnesia’da kullanabileceğiniz hiç bir silah bulunmuyor. Yaratıklara karşı tamamen savunmasızsınız. Bu nedenle düşmanı görmeyi bırakın, sesini dahi duysanız saklanacak köşe arıyorsunuz. Oyundaki gerilimin ve atmosferin kaynağında muhteşem bir sistem yatıyor. Oyunun tamamı kapalı mekanda geçiyor ve çoğu yere karanlık hakim. Daniel, karanlıkta kaldığında aklını yitirmeye başlıyor. Uzun süre karanlıkta kaldığınızda nefes düzeniniz bozuluyor, garip çıtırtılar duymaya başlıyor, ekranınız flulaşıyor ve kendinizden geçerek yere yığılıyorsunuz (Aynı zamanda yaratığa da bakıyorsanız kendinizi daha hızlı kaybediyorsunuz). Bu noktada sürünerek kendinize gelmeye ve sakinleşmeye ihtiyacınız oluyor fakat peşinizde bir yaratık varsa bu mümkün olmuyor. Kullanabileceğiniz bir gaz lambası ve etraftan toplayacağınız kibrit kutuları bulunuyor. Kalenin çoğu yerine yerleştirilmiş meşaleleri ve mumları kibritler ile yakarak ya da gazı bitinceye kadar gaz lambanızı kullanarak etrafı aydınlatabiliyorsunuz. Fakat bu noktada dikkat etmeniz gereken bir husus daha mevcut. Karşılaştığınız yaratıklar aydınlıkta bulunduğunuzda sizi farkedip üzerinize geliyorlar. Bu nedenle aydınlatacağınız yerlere karar vermek, ışık kaynaklarınızı idareli kullanmak, karanlıkta dayanabilmek ve yaratıklardan saklanmak arasındaki harika dengeyi sağlamak zorundasınız.
Amnesia’nın çok başarılı olduğu bir konu daha var. Frictional Games’in kendi geliştirdiği HPL2 oyun motoru, oldukça başarılı fizik kurallarına imkan sağlıyor. Etraftaki çoğu obje ile etkileşime girebiliyorsunuz. Ufak eşyaları kaldırıp taşıyabiliyorsunuz ve evirip çevirerek istediğiniz yer için kullanabiliyorsunuz. Etraftaki objeler kendi aralarında da gerçekçi davranıyorlar. Yıkılmış bir dolabın içerisine sandalye koyup zorla kapatmaya çalıştığınızda kapakları kapanmıyor ya da sandalye yıkılıyor. Yani çok zorlamadıkça hatalar ile karşılaşmıyorsunuz. Bir de hoş ve atmosfere katkısı olan bir ayrıntı daha bulunuyor. Hareket eden objeler tamamen sizin kontrolünüzde, yani bir kapıyı açarken ya da bir kolu çevirirken ne hızla yapacağınıza ve nerede duracağınıza siz karar veriyorsunuz. Mesela saklandığınız bir dolabın içerisinden, seslerin uzaklaşmasıyla birlikte yaratığın gidip gitmediğine kapağı biraz aralayarak bakabiliyorsunuz. Objelerle etkileşim aynı zamanda bulmacaların ve ilerleyişin kaynağını oluşturuyor. Bazı parçaları bulup yerlerine yerleştiriyor, çalışmayan araçları tamir ediyor ya da yolunuzu kapatan kayaları patlatacak kimyasalları topluyorsunuz.
Oyunun başından sonuna kadar sürekli gerileceğinizi söylemiştim. Bu gerilim yer yer korkuya ve dehşete dönüşecek. Çünkü Amnesia, hayatta kalma teması ile bunu çok iyi başarıyor. Fakat tüm olayların bazı kilit noktalar ile aktive edilmesi nedeniyle biraz yapmacılık söz konusu. Demek istediğim, hiç bir şey rastgele gerçekleşmiyor. Mesela ihtiyacınız olan bir parçayı buldunuz ve almak üzeresiniz, onu aldığınızda bir şeyler olacağını biliyorsunuz. Sizi korkutacak şeyler bir kapıdan ya da odanın bir bölgesinden geçtiğinizde aktive oluyor. Bu nedenle şu çizgiden geçmeseydim hiç bir şey olmayacaktı diyebiliyorsunuz.
Bazen öyle korku dolu kovalamaca sahneleri yaşayacaksınız ki bittiğinde derin bir nefes verecek ve tüm vücudunuzun kasıldığını fark edeceksiniz. Mesela göremediğiniz fakat ensenizin dibinden açığınızı yakalamak için takip eden bir yaratıktan kaçtıktan sonra o kadar rahatlayacaksınız ki çıktığınız kapıya sırtınızı verip tutunacaksınız. Bu konuda müziklerin de büyük katkısı olduğunu söylemeliyim. Yer yer gelen piyano melodileri ile gerilirken, sakin bir yerde duyacağınız rahatlatıcı bir müzik kendinizi güvende hissetmenizi sağlayacak. Aynı zamanda kaçarken duyacağınız tempolu müzikler kalp atışlarınıza eşlik edecek.
Amnesia: The Dark Descent, kesinlikle son zamanlarda oynadığım en iyi katıksız korku oyunu oldu. Çok iyi grafiklere sahip olmasa da sağladığı atmosfer ile bu açığını telafi ediyor. Farklı sonlara sahip olan hikayesi, karşılıklı diyalogların ve ara videoların eksikliğine rağmen günlüklerle ve anılarla başarılı bir şekilde anlatılıyor. Müthiş atmosferi sayesinde oyundaki karakterin kendisi olacak ve onun hislerini paylaşacaksınız. Karanlığın derinliklerine doğru ilerlerken bilinçaltınızdaki güdülerinizi kontrol edemeyecek ve oyunda aklını yitirmeye başlayan kararkterinize eşlik edeceksiniz. Karanlıkta ve aydınlıkta hissedeceğiniz çaresizlik, sizi bir yandan da oyunu bitirmeniz için zorlayacak. Fakat ben pompalı tüfekle yaratıkların kafasını uçurmaya alışkınım, sürekli aksiyon isterim, yeni ekran kartımın tüm teknolojilerini kullanmak isterim ve üzerime dört bir yandan yaratık gelsin diyorsanız kesinlikle size göre değil.
Eğer dil konusunda sıkıntı çekiyorsanız oyunun hayranlarından biri tarafından hazırlanan Türkçe yama ile oyundan alacağınız keyfi arttırabilirsiniz. Ayrıca oyunun ilk versiyonu ile karşılaştığım hatalar (Haritanın dışına çıkabilme gibi) Frictional Games’in yayınladığı yama ile çözülmüş görünüyor.