Vampir avcılarının atası Dracula’nın baş düşmanı Van Helsing için bir oyun yapılacağı fikrini duyduğum vakit, önce yeni bir beyaz perde filmi mi geliyor ki bu da nereden çıktı sorularımı bastıramadım. Zira Hugh Jackman’ın beğeniyle karşılanan Van Helsing uyarlamasından sonra ikinci bir filmi ben de bekliyordum. Ancak filmden oyunlara uyarlanan yapımların genelde ufukta bir film göründüğünde baş göstermesi ve başarısızlıklar göz önünde bulundurulunca bir Van Helsing oyunu için ilk düşüncem epey ön yargılıydı. Fakat sermaye değil de prestij peşinde koşan bağımsız yapımcıalrın el emeği göz nuru emekleri hemen dikkat çekiyor. Macaristan tabanlı NeoCore Games, büyük bir cesaret örneği göstererek seyrek sayıda çıkan izometrik aksiyon-rpg oyunu yapmayı tercih ediyor ve Abraham Van Helsing’in oğlunu kontrol ettiğimiz bir yapımda doğu Avrupa’yı şeytanların ve envai çeşit iblisin elinden kurtarmaya çalışıyoruz.
Incredible adventures of Van Helsing’i özellikle atmosfer ve tasarım açısından Torchlight ve Diablo’dan ayrı bir yerde tutmalıyız. Bram Stoker,’ın ünlü Dracula romanıyla ismini hafızalara ilk kez kazıyan Van Helsing’in biricik oğlunu kontrol ettiğimiz yapım, 19. yüzyılda gothik temayı zirvede yaşayan Doğu Avrupa’nın bağrında başlıyor macerasına. Klasik serüvenini biraz daha modern tarihle birleştirme çabasındaki oyunumuzda azıcık steampunk havası, biraz noir çizimler, geçmişe de damgasını vurmuş bilim ve büyücülük arasındaki o ince gel-gitleri de içindebarındırıyor ve bu yapısıyla en azından görünüş itibariyle farklı bir aksiyon-RPG yapımı olarak Van Helsing bize ilk intro videosunu göstererek açılışını yapıyor.
Babasının kurtarıp aile hizmetkarı olarak bize yardım eden hayalet partnerimiz Katherina ile, Batı Avrupa’dan gelip İstanbul’un üzerinden de geçerek birçok macerasını anlatarak başlıyor hikayesine Van Helsing. Şimdiki hedefleri ise o kadar gerçek mekandan sonra sonra kurgusal bir yer olan Borgovia. Çılgın bilim adamlarının deneyleri yüzünden ucubeler ve yaratıklarla kaynayan bu bölgenin Van Helsing’e her yerden daha fazla ihtiyacı var.
Görsel yönden Van Helsing, hemdaşlarıyla yarışır bir performans sunuyor. Borgovia, Gothic ve Noir çevre tasarımları, ufak kasabaları, bataklıkları ve ormanlarıyla 18. yüzyıldaki Doğu Avrupa’nın görünüşüyle, Transilvanya ve teknobüyü temalarından oldukça etkilenmiş görünüyor. Zira NeoCore’un da 19. yüzyıl kokusunu en iyi alan ülkelerden Macaristan’ın bağrından kopup gelen bir firma olduğunu düşünürsek, bu çevre öğelerini oyuna aktarma süreci onlar için çok da zor olmamış ve başarılı geçmişe benziyor. Karakter tasarımlarımız izometrik açıdan iyi, ancak yakına indiğimizde özensiz görünüyor. Özelleştirmelerden bile yoksun karakterlerimizi bir kenara bırakıp canavar tasarımlarına göz attığımızda burada büyük bir bolluk olduğunu görüyoruz. Kurt adamlar, goblinler, iblisler bir kenara dursun, Borgovia’daki çılgın bilim adamlarının yaptıkları deneyler yüzünden karşımıza onlarca farklı yaratık çeşidi çıkabiliyor.
Van Helsing’in oynanış dinamiklerine göz attığımızda temelinde aynı ama pratikte birkaç irili ufaklı yenilik gözümüze çarpıyor. Van Helsing, her an tek bir tuşla değiştirilebilir biri uzak mesafeli silahlar, diğeri yakın mesafeli kılıçlar kullanabilen bir karakter. Yapay zekanın kontrol ettiği ve davranışlarını biraz kısıtlı bulduğum listeyle değiştirebileceğimiz Katharina da bize bu zorlu maceramız boyunca uzak, yakın ve hayalet formlarında destek sağlıyor. Yetenek ağaçlarına göz attığımızda yakın dövüş için ayrı, büyü ve uzak mesafeler için ayrı ve son olarak aktif ve pasif yeteneklerimiz için ayrı bir liste görmekteyiz. Her seviye atlamasıyla kazandığımız yetenek puanlarını Katharina ve Van Helsing için harcayarak gücümüze güç katmaya çalışıyoruz. Buralar epey klişe denilebilir.
Helsing’in getirdiği en büyük oynanış dinamiklerinden biri Rage modumuz. Sağlık ve mana barımızın yanındaki savaştıkça dolan bu sarı barımız bizim Ragemetremiz. Çeşitli saldırılarımızda açtığımız Rage özelliklerini aktive edip uygun anlarda space tuşuna bastığımızda saldırımıza yeni özellikler ekleyebiliyoruz. Örneğin 1-2 saniye düşmanları durdurmak, daha yüksek hasar veya bunun benzer özelliklerden bahsediyorum.
Bunun dışında Van Helsing’te her şey klasik bir hack’n slash aksiyon RPG ile aynı. Düşmanların üzerinize çullandığını çoğu zaman anlayamıyorsunuz bile. Savaşlar çok hızlı ve komplike biçimde ilerliyor. Bununla birlikte zorlu savaşlarda büyü yetenek, rage ve Katherina’yı doğru kullanıp uygun hamlelerle ilerlemek oyunun en çabuk alışılması gereken yönlerinin başında geliyor. Oynanışın en sınıfta kaldığı anlardan biri kime ve ne tarafa doğru saldırdığınızı bazen kestiremeyebiliyorsunuz. Büyüyü mü değiştireyim, rage tuşuna mı basayım, Katherine ne yapıyor derken o tuşa basma karmaşası içinde çok defa ölümden dönmek içten bile olmayacak. Fakat yapım, en azından normal modda birkaç istisna dışında ve başarılı ekipmanlara sahip olduğunuz sürece pek fazla ter döktürmüyor. E tabi canınız azaldığında potion kullanmayı akıl etmek de mühim.
Bunun dışında, tahmin de edebileceğiniz üzere Van Helsing’de de bir loot ve doğru ekipmanları seçme çılgınlığı yaşanıyor. Devamlı yerlere yeni, silahlar, zırhlar ve yüzükler düşecek. Bunları kontrol etmek, işe yaramayanları satmak, kimi zaman ortaya yeni bir silah çıkarmak için demirciye uğramak oyunun en çok zaman harcayacağınız kısımlarından biri. Başlarda bulduğunuz ekipmanlar çok çeşitli gibi görünse de ilerledikçe belirli bir şablonda ve sıklıkla çıktıklarını anlayacaksınız. Maalesef Diablo veya Torchlight’taki kadar geniş bir silah çeşitliliği yok oyunda. Zaten yapımda sadece kılıç, şapka belirli tipte zırh ve pelerin seçenekleri olmasından da bunu kestirmek zor değil. Nadir eşya bulma ihtiyacı belirli bir noktadan sonra oyunda körelince, loot keyfiniz baltalanmaya başlayabiliyor.
Neocore bağımsız bir yapımcı olmasına rağmen Van Helsing’e seslendirme yapmaktan da geri kalmamış. Katherina ile Van Helsing arasındaki diyaloglar çoğu zaman eğlendiren ve başarılı yapıda olsa da diğer karakterlerin seslendirmeleri için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Amatör oldukları çok belli olan seslendirmenler, çoğu zaman kulaklarınızı tırmalamaktan öteye geçemiyorlar.
Van Helsing, belli bir yere kadar keyifli biçimde ilerliyor. Ana görevin dışında oyun alanına koyulmuş birkaç yan görevle oyun ömrünü uzatmaya çalışan yapım, sanki sonuca giden yolda çok hızlı ilerliyor. Ortalama 8 saat gibi türüne göre komik sayılabilecek senaryo ömrü olan yapıma bir türlü dahil olmayı başaramadığım 4 kişilik online co-op desteği ve Hunter’s Lair’da Tower defans mini oyunu konulmuş. Fakat her şeye kuş bakışı göz gezdirip fiyat / performans çıtasını hesapladığımızda Incredible Adventures of Van Helsing, 15 dolardan fazlasını sunmayı başarıyor. Çerezlik diyebileceğimiz yapım, yaz aylarında türü sevenlerin kaçırmaması gereken 1 oturuşluk keyifli bir aksiyon-RPG yapımı. İkincisi de onaylanan yapıma bu güzel başlangıcını daha da genişletebilmesi için bir desteği çok görmeyin. Bence bu fiyata kaçmaz.