FPS kategorisine baktığımızda kimse Call of Duty'nin ve Activision'ın bu konuda en iyi veya " en iyilerinden biri" olduğunu inkar edemez herhalde, özellikle "Modern Warfare" den sonra iyice FPS pazarına kendini kabul ettiren CoD serisi Electronic Arts'a ecel terleri döktürüyor. Aslında biraz da Electronic Arts'ın bazen başarısızlıklarına sevinmiyor değilim. Geçtiğimiz dönemlerde "tekelleşme" yolunda hızlı adımlar atarak oyun endüstrisini tehlikeye sokan EA'in bir kaç derse ihtiyacı vardı kanımca... EA'in, Medal of Honor'ı ilk çıkardığı zamanları hatırlayın, ne kadar el emek göz nuru oyunlardı, bir de son çıkan oyunlarına... Amacım kesinlikle EA'i karalamak değil yanlış anlaşılmasın, anlayamadığım tek nokta neden bu denli büyük bir şirket biraz daha emek ve harcama yaparak daha iyi yapıtlar ortaya çıkarmıyor?
Herneyse lafı fazla uzatmadan oyunumuzu tanıtmaya geçiyorum. EA'de şu sıralar bir hareketlilik olduğunu kabul etmeliyim. İlk önce Medal of Honor serisini "sil baştan" yapmaya karar verdiler, ardından da güzel bir çizgisi olan Battlefield serisinin son çıkan oyununun devamını çıkarmaya hazırlanıyorlar. Mart ayının başında çıkacak olan Bad Company 2, birinci oyunun kaldığı yerden devam edecek.
İlk Bad Company'de oyuna gelen en büyük yenilik hiç şüphe yok ki yıkılabilen bina ve duvarlardı. Bir duvara bomba atın, BUM! ve ortada duvar adına bir şey kalmadı... Oyuna gerçekçilik katmak uğruna böyle bir özellik gerçekten harika sonuçlar doğurabiliyor. Ancak ilk oyunda her duvarın yıkılmadığını görünce insanın hevesi kırılıyordu diyebilirim. Aslında ilk olarak bu özelliği Red Faction oyununda görme şansı bulmuştuk. Çıtayı Red Faction: Guerilla oyununda iyice yükselten THQ ve geliştirici Volition, Bad Company 2'ye ilham oldu diyebiliriz. Bad Company 2'nin geliştirici ekibi DICE "Destruction 2.0" adını verdiği yeni teknoloji sayesinde ikinci oyunda daha fazla yıkım yapabilme şansına sahip olunacağının müjdesini vermişti. Bu yıkımın eskisinden daha gerçekçi ve daha iyi olacağı ancak yine de Guerilla kadar olamayacağı itiraf edildi. Battlefield serisinin baş yaratıcısı Karl-Magnus Troedsson bu konuyla ilgili; "Yeni getireceğimiz yıkım teknoloji diğer rakiplerimizin yaptığı kadar gelişmiş olmayabilir." dedi ve; "Ancak diğer bir yandan biz Bad Company 1'de de yaptığımız gibi bir bölüme 10,000 ağaç koyabiliriz. O yüzden, miktar kalitenin kendisidir" diyerek bu enterasan mücadeleye farklı bir bakış açısı getirmeyi tercih etti.
Bu kadar yıkım muhabbetinden sonra oyunun konusuna geçelim diyorum. Aranızda Three-Kings (Üç Kral) filmini izleyenler var mı? Eğer var ise Bad Company'nin bu filmden esinlendiğini kesinlikle anlamışsınızdır. Preston ve arkadaşları ile ilk oyunda paralı askerlerin altınlarının peşine düşüyorduk. İkinci oyunda da bu tarz aktiviteler yaşayacağız, ancak DICE'den yapılan açıklamaya göre oyundaki karakterlerin değişebileceği yerlerine farklı isimler veya misafir oyuncular gelebileceği yönünde oldu. Şimdiye dek bize açıklanan ve gösterilen içeriklerden yola çıkar isek; DICE, Abkhazi kasabası adında geçen bir bölüm gözler önüne sermişti. Karla çevrili dağları ve mümkün olduğunca açık arazisiyle yine görsel şölen sunan bu bölümde önce keşif gezisine başlanıyor daha sonra Bad Company kardeşler, donmuş bir gölün üzerinden geçerek, Rusların bir kamyona birşeyler doldururken gizlice seyretmelerine tanık oluyorlar. Ardından Sarge, birinin boğazını kesince ortalık yine tanıdığımız bildik, Battlefield savaş alanına dönüşüveriyor, pencerelerden atılan RPG'ler, gelişigüzel atılan bombalar ve yine insanlar değil silahlar konuşuyor...
İkinci oyun ile ilgili konuşmadan önce bence ilk oyunu ve eksi yönlerini biraz hatırlamalıyız. Bad Company 1'de bana göre en büyük eksiklik yapay zekaydı. 4 kişilik bir ekip kurulmuş ama, kendinizi savaş alanında bir hayli yalnız hissediyordunuz. İlk oyunu oynarken bazen diğer üçüne bakarak "Ne işe yarıyor bunlar?" diye izlediğim zamanlar oluyordu, ve gerçekten hiçbir katkıları olmadığını görünce bir süre sonra onların varlığına aldırış bile etmiyorsunuz. Aynı şey düşmanlar içinde geçerli, on-rail oyunlardaki gibi rahatça vurabilme şansı bulduğunuz düşmanlar, ölmek için kendilerini önünüze atıyorlardı. Yakın mesafeden vurmayı kaçırmadığınız sürece sizleri öldürmeleri epey zordu. Oyundaki bu büyük eksikliği DICE'da görmüş olacak ki oyunun en çok uğraştıkları kısmın yapay zeka olduğu yönünde birleştiler ve bu konuyu şöyle açıyorlar; "Yapay zeka'nın geliştirmeye çalıştığımız en büyük kısmının yanınızdaki silahdaşlarınızın etrafınızda nasıl hareket edeceğini belirlemek oluyor. Ana karaktere yani kontrol edilen karaktere yakın olmalarını sağlamaya çalışıyoruz, tabi yine lider siz olacaksınız ve sizi takip edecekler. Koşarak sipere yatmalarını, saklanmalarını ve çok akıllıca hareket etmeleri için uğraş veriyoruz, aynı şey düşman yapay zekası için de geçerli..."
Yapay zekanın her oyunda önemli olduğu konusunda hemfikiriz... İlk Bad Company'de herhangi bir göreve başladığınızda insan ister istemez, Splinter Cell veya Metal Gear Solid'deki gibi biraz gizli hareket ederek boğaz kesmek istiyor. Ancak gelin görün ki ilk Bad Company'de gizlilik adına hiç bir şeyle karşılaşamadık. Arkasından 100 metre öteden eğilerek usulcana gittiğiniz bir düşman, kahinmiş gibi bir anda arkasına dönüp size ateş etmeye başlayabiliyor, haliyle mermi sesi geldi mi civardaki uyuyan, çorbasını içen, uyuklayan tüm düşmanlar kapıyorlar silahı düşüyorlar peşinize, bildiğiniz gibi bir kez çatışma başladı mı herkesi öldürene kadar durmak yok... Ölünce belirlenen ışınlanma noktasından tekrar alana dönerek yarım kalan işinizi bitiriyorsunuz. Ancak oyunda daha önce de bahsettiğim gibi vuruş hissinin de zayıf olmasını katarsak çatışmalardan pek zevk alınmıyor. Bu konudaki hatalarını da kabul eden DICE yöneticileri, ilk oyundaki düşmanların "telepatik" güçlerinin kaldırılacağını ve mesafe ve ses algılama detaylarının geliştireleceğini belirtti. Düşmanların çevrede olup bitenlere daha hassas olacağı da üzerinde çalışılan bir diğer konulardan... Düşmanlar örneğin duvarda bir delik görünce, bunun nereden geldiğini araştırmaya yani sizi aramaya başlayacak. Eğer DICE'ın bu dedikleri gerçekleşirse daha gerçekçi ve istenen Tek kişilik oyuncu modlu Battlefield oyunu gelebilir gibime geliyor...
Tek kişilik oyuncu modundan, çok oyunculu moda geçmeden önce bir şeye de değinmeden edemeyeceğim. Bad Company'de açık arazi olunca insanın Sniper (Uzun menzilli) tüfeği alıp herhangi bir kasabadaki düşmanları uzak mesafeden öldüresi geliyordu. Ancak buna ne zaman kalkışsam, kasabada tek bir düşman göremedim, sanırım düşmanlar kasabaya yaklaşınca yükleniyorlar... Bu da ikinci oyunda düzelmesini umduğum bir başka konu...
EA, oyunun beta sürümünü geçtiğimiz günlerde çıkartarak Bad Company 2’nin multiplayer modu hakkında daha iyi bir fikir edinebilmemizi sağladı. Sadece Rush modunda oynanan demoda, Amerika veya Rusya ordusundan birini tercih ederek Port Valdez adlı haritada oyunumuza başlıyoruz. Soğuk ve kar temasını benimsemiş haritada limanı kontrol etmek için mücadele veriliyor, demonun PC versiyonu 32 oyuncu desteklerken, konsol versiyonlarında bu rakam 24’e düşüyor. 5 kara ve 3 hava aracı kullanabildiğimiz harita Alaska’da geçiyor ve oyun görsel açıdan bekleninin oldukça üstünde görünüyor.
Demoda nedense ilk gözüme çarpan sağlık sisteminin Call of Duty’de olduğu gibi ortadan kaldırılmış olması oldu. Üst üste hasar almadığınız sürece ölmüyorsunuz. Önceki Battlefield’lerde Medic rolünü üstlenenen silahdaşlarını iyileştirmekten haz alan oyuncular için kötü bir haber olmalı… Daha önce bahsettiğim “Destruction 2.0” motorunu kullanan Bad Company 2’nin bunu olabildiğince muhteşem kullanması gözümden kaçmadı. Oyunu oynarken nereye siper alsam alayım kendimi çatışma anında güvende hissedemedim. Her an bir bomba atılacak veya bir tank ateş edecekmiş gibi geliyor. Oyunda patlayıcıları ve bombaları doğru kullanabilenlerin avantajlı duruma geçebileceklerini söylemek yanlış olmaz. Ağaçların bile kırılabildiğini söylesem oyunun nedenli gerçekçi bir yıkım sistemi üzerinde kurulduğunu kanıtlar herhalde…
Oyuna başladığınız ilk saatte çoğu diğer online FPS’de olduğu gibi önce oyunu kavramaya çalışıyorsunuz. Tabii bu süreçte alışkanlık kazanan diğer oyuncular tarafından öldürülmek de bu işin bir parçası oluyor. Yüzlerce metre öteden size sıkılan sniper mermisi ile, tank topu ile parçalara ayrılarak veya kurulmuş ağır makineli tüfeklerle ölmeniz an meselesi… Multiplayer moduna biraz daha hazır başlamanız açısından önce oyundaki ilk 2 seçim ekranından bahsetmek istiyorum. İlki silah “özelleştirme” ekranımız… Gerçi oyunun beta sürümü olduğu için çoğu şey kilitli veya hazır değil ancak buradaki sistem aynen Modern Warfare 2’de olduğu gibi işliyor. Savaş alanında yaptığınız katkılar, yeni silahlar ve özelleştirmeler açıyor. Modern Warfare 2’de ki harika “perk” sistemine benzeyen bu özelleştirmeler içerisinde, daha fazla silah taşıma, silahınızla daha iyi nişan alma veya mermilere dayanıklı olma gibi birçok “yetenek” mevcut… Tam sürümde daha ne gibi özelliklerin olacağını çok merak ediyorum doğrusu…
Bad Company 2’de bulunan bir diğer özellik ise tabi ki "sınıf seçimi" oluyor. Modern Warfare 2 ile arada ki en büyük farklardan biri kesinlikle bu olan BC2’de ki ekipmanlar önceki oyunlarda da olduğu gibi birbirinden farklı 4 ayrı sınıfa ayrılıyor, bunları sıralarsak; Assault, Engineer, Medic ve Recon… Hepsi birbirbirini tamamlayan sınıflar ve ekipmanlar bu sınıflara dağıtılmış vaziyetteler. Örneğin; sniper tüfeği mi kullanmak istiyorsunuz, o zaman “Recon” sizin sınıfınız.. Experience yani tecrübe puanları da seçtiğiniz sınıfta yaptığınız ilerlemeler sonucunda o sınıfa has özelleştirmeler açıyor. Yani Medic ile oynarken bir Enginneer silahı açmanız imkansız… En doğru seçim 2 sınıfı kendinize belirlemek ve oyunun genelinde bunları tercih etmek olacaktır. Yoksa 4 sınıf ile başa çıkmak epey zor görünüyor. Araçların içinde kazandığınız tecrübe puanları ise farklı bir kategoride sayılıyor. Araç tecrübe puanları ile araçlara has özelliştirmeler kazanabiliyorsunuz. (Daha iyi zırh vs..)
Her sınıfın farklı bir rolü var. Beta da en çok dikkatimi çeken çoğu kişinin Recon sınıfını seçip, sniper tüfeğiyle bütün gün sıkılmadan pusu yapmaları oldu. Recon sınıfı kesinlikle sadece bundan ibaret değil, en basiti DICE bu sınıfa C4’ler de koymayı tercih etmiş. C4’ler ile tankları havaya uçurmak oldukça kolay. Takım arkadaşları tanklar tarafından atomize olurken sniper’ların oldukça pasif kalması oyuna kötü bir hava katıyor. Oyunda yakın çatışmalarda ikincil silahınız olan pistol’ları çekmekten asla çekinmeyin. “Pistol”lar oldukça etkili ve tepkimelerinin çok fazla olmaması sayesinde oldukça güven sağlıyorlar. Oyundaki tüm sınıflarda ilk kazanacağınız silahlar bir pompalı tüfek ve yarı-otomatik tüfek oluyor. Daha sonra sınıflar arası uçurum gittikçe artıyor.
Oyunun şu anda beta versiyonu çılgınlar gibi oynanıyor ve ilk izlenimlerim oyunun harika olduğu yönünde... Tam sürümde ne gibi yenilikler olacak bilemiyorum ancak bundan daha iyi olamazdı diye düşünüyorum. Bad Company 2, Tek-kişilik oyuncu modunun henüz nasıl olacağını bilemiyoruz ancak bu beta sürümü gösterdi ki Modern Warfare 2’ye çok büyük bir rakip geliyor ve hatta daha da ileri giderek sıkı bir Modern Warfare oyuncusu olmama rağmen Bad Company 2 multiplayer’ının daha başarılı olacağını tahmin ediyorum. Oyunun şimdilik tek noksan olarak gördüğüm ve düzelmesini umduğum nokta konsol versiyonlarındaki 24 kişilik oyuncu limiti olması olmuş. DICE büyük ihtimalle oyunda lag olmaması için böyle bir uygulama koymuş ancak Battlefield gibi koca bir alanda oynanan bir oyun için bu sayı biraz düşük geldi. Tam sürüm çıkınca bu konuda bir gelişme olmasını umuyoruz ve sabırsızlıkla 2 Mart için beklemeye geçiyoruz. Bu arada Beta sürümünün tadını çıkaranlar için beta denemesinin 25 Şubat’ta biteceğini hatırlatıyorum.Hala betayı oynamayanlara ise tek bir sözüm var; Bir şans verin… Kesinlikle pişman olmazsınız.