Back to the Future (Geleceğe Dönüş) serisi pek çok insanı olduğu gibi beni de ilk izlediğimde derinden etkilemişti. Hatta öyle ki, oyuncak arabamı geleceğe göndermek için, ilk filmde Doktor Brown’ın kurduğu maketin aynısını kurup okulun prizinin yanmasına sebep olmuştum. Kült haline gelmiş üçlemenin bitmesinin ardından 25 sene geçti ve Adventure oyunları ile sevdiğimiz Telltale Games, zamanda yeni bir maceraya çıkacağımız Back to the Future: The Game’i geliştirdi.
Telltale Games, yine oyun dünyasının kült yapımlarından biri olan Monkey Island serisinin beşinci oyunu ile karşımıza çıktığında, acaba efsaneyi başarılı bir şekilde devam ettirebilecekler mi yoksa hayal kırıklığı mı olacak diye herkes endişeli gözlerle bakıyordu. Neyse ki korkulan olmamamıştı ve yapımcı, Tales of Monkey Island ile seriye layık bir oyun ile beğenimizi toplamıştı. Yine aynı şekilde beş bölüm olarak tasarlanan Back to the Future: The Game için de aynı şey geçerli. Oyun için, filmin ismine gölge düşürmeyen başarılı bir Adventure olmuş diyebiliriz.
Dr. Brown ve Marty mimikleri ile filmi hatırlatıyorlar.
Back to the Future: The Game, birer ay aralıklarla sunulacak beş bölüm halinde hazırlandı (Telltale Games bunu alışkanlık haline getirdi). It’s About Time, Get Tannen!, Citizen Brown, Double Visions ve OUTATIME ismindeki bu bölümlerden ilki, çıkışını yaparak oyuncuların beğenisine sunuldu.
Back to the Future: The Game, etkileşimli film havasıyla serinin dördüncü yapımı gibi duruyor.
Episode 1: It’s About Time, üçüncü filmin sona ertiği tarihten altı ay sonrası ile açılış yapıyor. Doktor Brown kayıplara karışmış ve Hill Valley’deki yetkililer Brown’ın borcu nedeniyle tüm eşyalarına el koymaya hazırlanıyorlar. Siz, filmin ana karakteri olan Marty McFly’ı kontrol ediyorsunuz. Dr. Brown’ın aylardır ortalarda olmamasına anlam veremeyerek gizemli bir şekilde kaybolmasının nedenini merak ediyorsunuz. Tam bu noktada zaman makinesi olan DeLorean etrafa ışıklar saçarak ortaya çıkıyor. Dr. Brown’ın geri döndüğünü düşünerek kapısını açtığınızda, içerisinden köpeği Einstein ve yardım çağrısı bulunan bir kaset buluyorsunuz. Bu noktadan sonra, geçmişe dönerek zamanda yeni bir maceraya doğru yola çıkmanın vakti geliyor.
DeLorean'ı da filmin ana karakterleri kadar özlemiştik.
Back to the Future: The Game, Tales of Monkey Island ile çok benzer bir oynanışa sahip. Karakterinizi WASD tuşları ile kontrol edebileceğiniz gibi isterseniz mouse’un sol tuşuna basılı tutarak da yönlendirebiliyorsunuz. Klavye ile kontrol ederken, kameranın açısının her değişiminde yönler de değiştiği için karakterinizin farklı bir yöne yol alması bazen sinir bozucu olabiliyor.
Yönlendirmenin yanı sıra mouse imleci ile objelerle etkileşime geçebiliyor ya da Inventory’nize aldığınız objeleri kullanabiliyorsunuz. Aynı şekilde oyundaki diğer karakterler ile diyaloğa girerek ipuçları toplamaya ve karşınıza çıkan bulmacaları çözmeye çalışıyorsunuz. Bulmacalar genel olarak fazla zorlayıcı değiller ve çözmeye çalışırken keyif veriyor. Eski Adventure oyunlarındaki aşırı karmaşık bulmacaların yerine, oyunun hikayesine zekice yerleştirilmiş ve ipuçlarını topladığınız vakit kolayca çözüme ulaşabildiğiniz bulmacalar bulunuyor. Ek olarak, takıldığınız noktalarda size yardımcı olması açısından kullanabileceğiniz bir ipucu sayfası hazırlanmış.
Diğer karakterlerle yapacağınız konuşmalar için size sunulan diyalog seçenekleri oyunun akışını değiştirmiyor. Fakat içerdikleri espriler ya da göndermeler nedeniyle keyif verici oluyorlar. Diğer yandan, diyalog kurabileceğiniz fazla sayıda karakter de bulunmuyor. Fakat henüz daha oyunun ilk bölümü olduğu için ileriki zamanlarda karşılaşacağınız pek çok yeni karakter sizleri bekliyor olacaktır.
Üç filmin işlediği üç farklı hikayenin ardından, Back to the Future: The Game ile dördüncü bir hikayeye yol almak oldukça heyecan verici oluyor. Yeni hikayenin başarılı bir şekilde işlenmesi nedeniyle sanki dördüncü filmi izliyormuşsunuz hissine kapılıyorsunuz. Zaten oyun boyunca karşılaşacağınız pek çok gönderme ve filmlerde yinelenen sahneler bulunuyor. Mesela Marty’nin kâbustan uyanarak yataktan fırladığı, Tanner ailesinden birinin her hikayede mutlaka gübreye bulandığı ve Dr. Brown’ın olaylara heyecanlanarak aşırı tepki verdiği sahneler gibi film izlediğinizi uyandıran animasyonlarla karşılaşıyorsunuz. Tüm bunlar hikayenin işlenmesine büyük katkı sağlarken, aynı zamanda da nostalji fırtınası yaratıyor.
Geçmişe gidince yine McFly ve Tanner aileleri arasındaki çekişmeye tanık oluyoruz.
Grafikler konusunda çizgi film tadında bir tarzın bulunması, oyunun da filmlerde olduğu gibi ciddiyetin yerine eğlencenin hakim olduğu bir havaya sahip olmasına neden oluyor. Zaten Telltale Games’in diğer tüm oyunları benzer bir atmosfer sunuyor. Animasyonlar konusunda ortalamanın üzerinde bir iş çıkartıldığını göreceksiniz. Mesela Marty’nin ya da Dr. Brown’ın yüz animasyonları, filmde gördüğünüz bakışları ve ifadeleri hatırlamanıza neden olacak. Fakat bazen de oldukça yapmacık animasyonlarla karşılaşabilirsiniz, özellikle de Einstein’in (Dr. Brown’ın köpeği) hareketlerinde.
"Doc, good to see you!" diyen Marty'yi ve "Great Scott!" diye bağıran Dr. Brown'ı tekrar görebilmek gerçekten çok hoş.
Seslendirmeler ve müzikler kuşkusuz oyunun en başarılı olduğu noktalardan birini oluşturuyor. Dr. Emmett L. Brown karakterini yine filmlerde oynayıp seslendiren Christopher Llyod’un seslendirmiş olması çok harika bir detay olmuş (Kendisi 20 senenin ardından hiç paslanmamış). Marty McFly’ın da Michael J. Fox tarafından seslendirilmesini isterdik fakat onun yerini alan A.J. LoCascio da J. Fox’ı hiç aratmayarak çok başarılı bir iş çıkartmış. Müzikler ise, yine filmlerindeki gibi duyduğunuzda sizi heyecanlandıran Back to the Future’un klasik parçalarından oluşuyor.
Bir sonraki bölüm olan Episode 2: Get Tannen! Şubat ayında çıkacak.
Oyunun size fazla serbestlik vermeyeceğini belirtmeliyim. Mesela Hill Valley aşırı derecede ufak tasarlanmış (Umarım henüz sadece ilk bölüm olduğu içindir) ve haritada dolaşabilmek için sadece belirlenmiş yolları kullanmanız gerekiyor. Yine diğer bir eksiklik olarak, Adventure oyunlarının objeleri birleştirmek gibi önemli bir özelliğinin bu oyunda bulunmadığını söylemeliyim.
Back to the Future: The Game, Adventure oyunlarının sıkı bir oyuncusu değil de bu türün bir seveni olarak sizin ihtiyacınızı karşılayacak bir yapım olarak karşınıza çıkıyor. Özellikle de Back to the Future filmlerinin hayranı iseniz, size yeni bir film izliyormuşcasına keyif verecektir. Episode 1: It’s About Time yaklaşık üç saatlik bir oyun süresine sahip. Bu da beş bölüme vurduğunuzda 12-15 saatlik bir oynanışa sahip olacağınız anlamına geliyor. Bunun dezavantajı ise her bölüm arasında bir ay kadar beklemek zorunda kalmanız. Fakat bunu bir eksiklik olarak görmüyorum zira Back to the Future üçlemesi de “Arkası Yarın” temasına sahipti, bu da oyuna yine nostaljik bir değer katıyor.