Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi ama… Bu da oldu ! Bir dönem hayatta kalma/korku türünün en iyilerinden birisi olarak anılan Resident Evil, multiplayer odaklı oyunuyla raflarda yer etti. Aman Allah’ım! Oyun dünyası nereye gidiyor?
Resident Evil : The Mercenaries 3D seri için yeni bir oyun değil. Resident Evil 3: Nemesis’de tanıştığımız, serinin 4 ve 5. oyunlarında da bulunan eğlenceli The Mercenaries modlarının tek bir pakette toplanmış hali. Elbette Resident Evil 3’e ait Mercenaries modundan herhangi bir iz bulamayacağınız yapım, Resident Evil 4 ve 5’de yer alan haritalarıyla beğeninize sunulmuş. Bilindiği gibi amaç bize verilen süre zarfında mümkün olduğunca çok düşman öldürmek ve bonus sürelerle haritada kalış süremizi uzatarak puanımızı katlamak. The Mercenaries 3D, kamera açısı ve oynanış mekanikleriyle serinin son iki oyununda alışageldiğimiz aynı özelliklere sahip. Capcom’un The Mercenaries 3D’de gittiği farklılıklardan ilki hedefleme bakış açısı. Dilerseniz klasikleşen omuz hizasından hedeflemeyle TPS modunda aksiyona devam edebiliyor ya da karakteriniz TPS modunda koştururken nişanladığınız anda First Person açısından düşmanlarınızı alaşağı ediyorsunuz. Konsolun en büyük özelliği gözlüksüz 3 boyut ise oyunun öne çıkan özellikleri arasında başköşede.
Seriden aşina olduğumuz karakterler bir arada
Oyun her ne kadar reklamlarında “korkuyla savaş”, “korkuya karşı savaş başladı”, “ korkunç savaş” … gibi sloganlar kullansa da, emin olun ortada saf aksiyon dışında bir şey yok. Zaten seri son oyunlarıyla birlikte iyice çığırından çıkmışken The Mercenaries 3D’de gerilim ve korku aramak pek bir anlamsız olurdu. Ancak aksiyon başlığı altında oyunun başarılı bir iş çıkardığını söyleyebilirim. Seriden aşina olduğumuz 8 karakteri, 9 farklı bölüm ve 30 farklı görevde yönlendirebiliyorsunuz. 9 farklı bölüm gece – gündüz ayarı yanı sıra, Kujuju ve Las Plagas etkisiyle kendinden geçen hilkat garibeleri dışında çeşitli mini bossları da bünyesinde barındırıyor. Dilerseniz oyunu tek başınıza da tadabilirsiniz ancak The Mercenaries 3D’in eğlencesi yerel veya online (olur da bağlanabilirseniz !) olarak arkadaşlarınızla oynamakta saklı.
Zaten seri son oyunlarıyla birlikte iyice çığırından çıkmışken The Mercenaries 3D’de gerilim ve korku aramak pek bir anlamsız olurdu.
Nintendo 3DS’in ilk oyunlarından birisi olmasına rağmen RE : The Mercenaries 3D, grafikleriyle hat safhada. Düşman ve çevre detaylarında sınıfı geçen oyun özellikle karakterimizin sahip olduğu detaylarıyla çok çok iyi. CAPCOM, Super Street Fighter IV: 3D Edition’ın ardından MT Framework motorunu 3DS’de bir kez daha başarılı bir şekilde kullanmış. Elbette grafikler kusursuz değil. Frame rate’de yaşanan rahatsız edici düşüşler The Mercenaries 3D’nin en büyük problemi olurken; iç içe geçen düşmanlar, düşmanların çatışma esnasında ortadan kaybolup tekrar belirmesi gibi görselliği baltalayan teknik aksaklıklar mevcut. Yapay zekâ ise kimi zaman zekâ pırıltısından uzak hareketler yapıyor; düşmanlarınız sizi görmezden geliyor, burnunuzun dibinde olsalar dahi size saldırmıyor veya size karşı herhangi bir strateji uygulamıyorlar.
MT Framework motoru bir kez daha karşımızda
Peki, ama bu nasıl bir menü tasarımıdır? Sanki oyunu yapan, bu sektörde yıllardır varlığını sürdüren Capcom değil. Sanki birisi yine renkliler ve beyazları aynı anda yıkamış veya sinir bozucu bir şekilde kışlık ve yazlık kıyafetleriniz aynı dolapta birbirine girmiş gibi. Benzetmelerim size tuhaf mı geliyor? Emin olun oyunun menüsü de bir o kadar tuhaf. Öyle ki uzun bir süre oyunu tek başıma oynayamamış olmamın altında bu andaval menü tasarımı yatıyor.
Oyunu olumlu olarak etkileyen faktörlerden belki de en önemlisi kontroller. Nintendo 3DS’in circle pad’i üzerine düşen görevi başarıyla yapıyor ve nişanlamada büyük kolaylık sağlıyor. Üstelik Resident Evil: Outbreak File 2’nin ardından nişanlayarak ilerleme ve şarjör doldurma özelliği nihayet geri getirilmiş. Gerçi nişanlayarak ilerlerken hedefinizi değiştiremiyorsunuz ama buna da şükür. Böylelikle Capcom, oyunda uzun süredir tartışılan hantal kontroller üzerine güzel bir tedavi yöntemi bulmuş. Ancak tüm bu yenilemelere rağmen, kontroller halen ağır bir vasıta kontrol ediyormuşsunuz hissi vermekten kendini alamıyor.
The Mercenaries 3D’de tuhaf bulduğum bir diğer detaysa, ilk adımda haritaların neredeyse hepsinin kapalı olması ve açmak için belli puanlara ihtiyaç duyulması. Oyunda zaten hikâye modu bulunmazken ve kısıtlı bir içeriğe sahipken böyle bir dayatma biraz abes kaçmış. Kaldı ki başlangıçta eğlenceli gelen oyun yapısı bir süre sonra size “eee, başka ne var ?” dedirtiyor ve işte tam bu noktada büyü bozuluyor. Açılabilir karakterler, her karakterin kendine has yapısı ve kişiselleştirilebilir olması, açılabilir alternatif kostümler, kazanmak için mücadele etmeniz gereken ödüller bir nebze olsun oyunun canlılığını koruyor ama nihayetinde “The Mercenaries” bonus bir oyun modu ve zamanla oyunun kısırlaşmaya doğru gittiğini fark ediyorsunuz.
Co-op modu oyunu daha keyifli kılıyor.
İncelemenin başında belirttiğim gibi, co-op modunda online wi-fi veya yerel olarak mücadele etme şansınız var. Yapımın ömrünü uzatmada önemli rol sahibi olan online seçenekte sesli konuşma imkânınız yok ve internetten co-op oynamak adına çıktığınız yolda her adım başı karşılaşacağınız hata uyarıları sizi caydırmazsa, bu bir tebriki hak ediyorsunuz anlamına gelir. Hepsini aşıp oyun bulduğunuzda ise oyuna dâhil olmanız büyük mucize. Bu noktada RE : The Mercenaries 3D sahibi bir arkadaş edinip oyunu yerel co-op modunda deneyim etmek daha külfetsiz bir seçenek olacaktır. Co-op modu keyfini yaşayabilirseniz, oyunun keyfini ne denli arttırdığını göreceksiniz.
E peki madem online desteği koydun, oyun da skor yapma amaçlı… Nerde bu oyunun skor tablosu? Nerde dünya genelinde en iyiler, kim hangi haritada kaç puan yapmış, sizin performansınız nedir… Evet, maalesef yok. O kadar kasıyorsunuz, en yüksek puanı yapmaya çalışıyorsunuz ancak skorlarınıza harita üzerindeki bilgilerden görme dışında başka şekilde erişemiyorsunuz ve online desteğe ” !? “ sahip bir oyunda başkalarıyla paylaşamıyorsunuz. Seslendirme konusunda da The Mercenaries 3D’yi başarılı bulduğumu söyleyemeyeceğim. Özellikle silah sesleri vasat ve aşırı yapay bir tınıya sahip. Neyse ki patlama efektleri durumu biraz kotarıyor. Müzik seçenekleri ise “canavarları öldür, puan topla” temasına uygun bir ritim yakalamanın ötesinde değil. 9 ayrı bölümün her biri farklı tema müziğine sahip.
Kaldı ki başlangıçta eğlenceli gelen oyun yapısı bir süre sonra size “eee, başka ne var ?” dedirtiyor ve işte tam bu noktada büyü bozuluyor.
Sanırım hepinizin en çok merak ettiği konu, oyunu alınmaya değer kılabilecek belki de en önemli içerik: Resident Evil : Revelations demosu. Sandığımdan çok daha kısa süren demo, eski nesil Resident Evil hayranlarını da kucaklayacak bir atmosferle karşımıza çıkıyor. Elbette bir daha asla Racoon City atmosferini hissedemeyecek olsakta, Revelations köklere dönme yolunda olumlu adım atacağa benzer. Eski S.T.A.R.S. üyesi Jill Valentine’in kontrolünde demo, bizi kasvetli bir atmosferle karşılıyor. Okyanusta sürüklenen belalı bir gemide olduğunuz hissi oyuna başarılı bir şekilde yedirilmiş ve sunum kesinlikle başarılı.
Revelations demosu kesinlikle denemeye değer..
Grafiklerde karakterimizin detaylı tasarımı göz doldururken, çevre detaylarının es geçilmemiş olması bu alacakaranlık temayı tamamlayıcı rol oynamış. Hareket ederek nişan alma ve mermi değiştirme özelliğinin Revelations’da kullanıldığının da altını çizmek istiyorum. Oynanış şeklinde yapılan bu önemli değişiklik beraberinde sizi köşe sıkıştıracak farklı düşman tasarımlarıyla karşılaşmak içten bile değil. Lakin Resident Evil 5’de karşılaştığımız düşman tasarımlarının Blade II’de gördüğümüz vampir melezi düşmanlara benzemesi (arak mı desek ?) gibi, Resident Evil : Revelations’da karşılaştığım düşmanların bana komik bir şekilde Futurama’nın Dr. Zoidberg’ini hatırlatıyor olması… Neyse!
Ortaya çıkan sonuca baktığımızda şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim: Resident Evil : The Mercenaries 3D kesinlike tam sürüm fiyatını hak etmeyen, aceleye getirilmiş bir oyun. Öyle veya böyle The Mercenaries ek bir içeriktir ve iki ayrı ek içeriği bir araya getirmiş olmanız bu ürünü tam sürüm olarak satmanız manasına gelemez. Oyunu canlandırmak adına konulan online içeriğin vasat olduğuna değinmiyorum bile. Başta büyük keyif veren oyunumuz bir süre size şunu fısıldamaya başlayacak: “Nihayet fark etmeye başladın, ben ekstra bir içeriğim ve elimden gelen bu.” ve siz de şunu söyleyeceksiniz: “ Satmasına satacağım da save’im silinmiyor ki !”