İnsanoğlunun bitmek tükenmek bilmeyen istekleri, arzuları ve açgözlülüğü başta Zeus olmak üzere tüm tanrıların tepesini arttırmış ve bu hiddet dünyamıza büyük bir yıkım getirmiştir. Zeus sadece sırtını dönmekle kalmamış, tanrılar ve insanoğlu arasındaki anlaşmayı da feshetmiştir. Tanrıların doğaya olan müthiş hediyeleri kesilince dünyada büyük bir kaos başlar. İşte bu noktada Hera'nın gazıyla Olympus'a doğru uçuşa geçen Nikendreos ile Apotheon'a giriş yapıyoruz.
Apotheon daha açılışını yapar yapmaz ne kadar farklı bir oyun olduğunu hissettiriyor. Gerek oynanış tarzı ile nostalji kokan yapısı, gerekse de sahip olduğu grafiksel fark ,oyuncuyu kısa bir süre içerisinde kendine çekmeyi başarıyor. Çok kısa bir süre içerisinde oyunun dinamiklerine alışıyor ve kendinizi Olympus'ta tanrıların peşinde buluyorsunuz. Evet, tıpkı Kratos'un yaptığı gibi amacımız Olypus'taki tanrılara hadlerini bildirmek. Doğal olarak arada bir yıkık dökük dünyaya dönüş yapsakta olayın asıl noktası Olypus'ta geçiyor.
Apetheon görsel anlamda gerçekten farklı bir yapım. Antik yunan duvar resimlerinden esinlenerek geliştirilen oyun, hem görsel sunum hemde hikaye açısından bu sunuma bağlı kalmış. Üstelik bu grafik stili tüm oyun boyunca değişim gösteriyor. Yani Apollo'nun peşine düştüğünüzde yemyeşil ormanlar, Poseidon'un peşine düştüğünüzde su tapınakları ya da Hades'i kovaladığınızda karanlık ve yanar dönerli mekanlar sizi bekliyor. Üstelik bu grafiksel değişim sadece oyunun ana temasıyla da kalmamış. Girdiğiniz bölgeye göre oyunun çehresinde de önemli değişiklikler meydana geliyor. Örneğin Hades'in peşine yer altına girdiğimiz bölümleri ele alacak olursak, bu bölümde peşinize düşen ve " uzun zamandır bir canlıya dokunmamıştım" diye dert yanan ölüler oyunu da ayrı bir havaya sokuyor.
2 boyutlu bir aksiyon platform oyunu olan Apotheon, RPG dinamiklerine de sahip. Oyun boyunca birçok silah ve zırh alıp bu zırhları upgrade etmenize de izin verilmiş. Yakın dövüş silahlarımız dışında ayrıca fırlatabileceğimiz silahlarımız da bulunuyor. Karşılaştığınız düşmanlara göre stratejinizi belirliyor ve ona göre silah seçiminizi yapıyorsunuz. Hasar gören silahlarınızı tamir edebilir ya da zorda kaldığınız anlarda craftladığınız bombaları iksirleri kullanabilirsiniz. Elinizdeki geniş silah yelpazesini kullanmak gerçekten çok keyifli. Bu silahlar arasındaki hasar dengesi tam olarak belli olmasa da kullanım farklılıkları oynanışa da büyük oranda etki ediyor.
Apotheon sahip olduğu farklılıklara rağmen dediğim gibi nostaljik bir yapıya da sahip. Açık dünya oynanışı görev bazlı ilerliyor ve aldığınız bu görevler ile birlikte yeni mekanların kilidini açmış oluyorsunuz. Oyunun açık dünyasını ve harita sistemini azda olsa Castlevania ve Metroid oyunlarına benzetebiliriz.
Animasyonlarda bazı sıkıntılar olsa da dediğim gibi oyunun en büyük artısını görsel tasarımından alıyor. Bu açıdan benzerlerinden sıyrılan yapım müzikleriyle de gereken tonu yakalıyor. Aksiyon anlarında kullanılan vurmalı çalgılar dışında harp gibi çok duymaya alışık olmadığımız telli çalgılara da oyunun müziklerinde yer verilmiş.
Oyunda ayrıca iki kişilik bir arena modu da bulunuyor. Rekabetin üst düzey olduğu ve kaçma kovalamaca anlarına da ev sahipliği yapan bu oyun modu keyifli bir dinamiğe sahip.
Sonuç olarak Apotheon nostaljik oynanış tarzı ve her anlamda farklı grafikleriyle türü seven oyuncuların keyifle oynayacağı bir yapım olmuş. Bazı ufak aksaklıklara ve kendini tekrar eden yapısına rağmen eğlenceli oynanışından hiçbirşey kaybetmiyor.