İnsanlığın başlangıcından beri uçmak, insanların en çok özlem duyduğu ve istediği şeydir heralde. Bilinen tarihte ne yollar denenmiştir insanı uçurmak için. Hayır uçaklardan söz etmiyorum. O bambaşka bir konu. Benim bahsettiğim Hazerfan tarzı bir istek. Direk insanoğlunu uçurmak. Bu bambaşka bir şey.
Tabii günümüzde bunun bile çeşitli yolları var. Yamaç paraşütü, planör kanatları, vs. vs. peki gelecek? En büyük umudumuz sanırım bir çok oyunda karşımıza çıkan jet-pack’ler. En “olabilecek” teknoloji bu gibi gözüküyor.
Bunları neden mi anlatıyorum. Capcom’un bizi uçuracak olan oyunu Dark Void yüzünden. Şu ana kadar çeşitli oyunların içinde bir yan öğe olarak karşımıza çıkan jet-pack ilk kez bir oyunun ana konusu olarak karşımıza çıkmakta. Ve biz bu oyunun %90’lık tamamlanmış versiyonunu deneme fırsatını bulduk. Bakalım Capcom bizleri gerçekten havaya uçurabiliyor mu?
Will, uluslar arası nakliye şirketinde çalışan bir pilottur. Bir görev sırasında uçağı bermuda şeytan üçgenine düşer ve kaza geçirir. Will gözünü açtığında bambaşka bir dünyadadır. Başlarda dar ve karanlık bir ormanda uyanan will, aslında geniş vadilerde ölümcül hava savaşlarının olduğu bir dünyaya düştüğünü daha sonra fark edecektir. Öyleki Watchers adı verilen acımasız ve güçlü düşmanlarıda başına bela olmaktadır.
Oyuna direk olarak havada başlıyoruz. İlk jet-pack kontrolümüzde burada yaşamaktayız. Will’i havadayken kontrol etmek oldukça zor. Özellikte hedef alma ve hedefe yönelme konusunda ciddi bir alışma evresi gerekiyor. Bir süre üzerimize gelen düşmanları yok etmeye çalışarak bu alışma devresini atlatmaya çalışıyoruz. Neyseki nişan alma konusunda yeni bir sistem geliştirilmiş ve bu oldukça iyi çalışıyor. Normal bir nişangah sistemini kullanabileceğiniz gibi, omzunuzun üzerinden bir kamera ile daha net bir atış açısı yakalayabiliyorsunuz.
Buradan hareketle görsellikten bahsedelim. Dark Void, PS3’e göre çok fazla iç açıcı grafiklere sahip değil. Unreal motorunun tüm yeteneklerini kullanmasına ve oldukça etkileyici kaplamalara sahip olmasına rağmen oyunun grafikleri vasat bir görüntüde. Bundaki en önemli etken çok geniş alanlar kullanılması sebebi ile çözünürlüğün nispeten düşük tutulması. Genel olarak bakıldığında modellemeler oldukça iyi, oyun dinamikleri iyi işlemekte. Ama gözü rahatsız eden bir ton var oyunda. Ancak efektler konusunda iyi iş çıkarılmış. Patlama efektleri başta olmak üzere, silahlar, uçan nesneler ve bunlara hayat veren şeyler oldukça iyi kotarılmış. Özellikle animasyonlar mükemmel. Çok canlı ve hareketli grafikleri var oyunun. Ses konusundada oldukça iyi iş çıkarmışlar. Capcom zaten bu konudaki standartını yakalamış diyebiliriz. Özellikle oyunun müzikleri bir harika. Zaten müzikler ünlü TV dizisi Battlestar Galactica'nın müziklerini besteleyen Bear McCreary tarafından yapılmış.
İlk bölüm geçildikten sonra hikayenin başına dönüyoruz ve yere iniyoruz. İlk başlangıcımız bir yağmur ormanı. Yukarıda bahsettiğimiz görsellik burdada geçerli ancak, Will’in yerdeki modellemesi biraz garip kaçmış. Oyun yere inince fena halde Lost Planet’i hatırlatmakta. Özellikle düşman tipleri, silah kullanımı, siper alma sistemi lost planet’ten esinlenilmiş gibi duruyor. Ancak çatışmalardaki başarı Lost Planet seviyesine ulaşamıyor. Özellikle vuruş hissi konusunda ciddi eksikliği var Dark Void’in. Watcher’ların yapay zekasıda zaman zaman saçmalaması nedeni ile can sıkıyor.
Alışma dönemine kadar oyun çok sıcak gelmiyor insana ama oyunun esas anlamını ilerledikçe çözüyorsunuz. Özellikle dar kanyonlardan geniş vadilere doğru kayan hava savaşları kontrollere alıştıktan sonra çok evkli geçmekte. Havadaki hissettiğiniz özgürlük çok güzel yaşatılmış oyunda. Hikayeninde gelişmesi ile iyice ısınıyor ve farklarını yavaş yavaş ortaya koymaya başlıyor.
Son zamanlarda çoğu oyunda görmeye alıştığımız ve God of War’dan sonra birçok yeni nesil oyunda görmeye devam ettiğimiz ardı ardına bir tuşa basarak düşmanlarla etkileşimde bulunma olayı bu oyunda da mevcut. Kombat sistemi basit oluşturulmuş. Biraz Iron Man tarzı bir durumda olduğumuz için zaten çevreye uçarak kaçarak ateş ederken kendimizi bir süper kahraman gibi hissetmemiz mümkün. Bu durumda çok fazla düşünülmüyor bile hemen harekete geçiliyor.
Oyunu oynarken en dikkat çeken şey yaratılan dünyanın çok renkli ve hareketli olması. Buna düşman çeşitliliğide eklenince çok hareketli ve eğlenceli bir oyun çıkıyor ortaya. Zaten Capcom’unda vaad ettiği şey kesinlikle görsellik ve grafik değil. Bu oyunda eğleneceksiniz diyorlar. Ve bunuda başarıyorlar. Çevrede gördüğünüz ufo’lar, metal akrepler, uçan bir dünya düşmanın yanında hareket etmemek bu oyunda ölüm demek. Görev çeşitliliğide yeterince bol tutulmuş oyunda. Ve hiç sıkılmıyor insan bu görevleri yaparken. İnsanı bir anda içine çekiyor oyun.
Çok iyi bir fikrin getirdiği eğlenceli bir oyun olmuş. Eğer çatışmalar biraz daha geliştirilir ve ufak tefek hatalar giderilirse muhteşem bir oyun olabilir. Ama şu kesin mutlaka denenmesi gereken farklı bir oyun geliyor Capcom’dan.