İstanbul'a yerleştikten sonra bile yazları köyde geçirdiğim zamanlarda sanırım çiftçilik ve hayvancılıkla ilgili az da olsa bir şeyler öğrenmeyi başardım. Her ne kadar teknolojinin ilerlemesi ve mali durumların düzelmesi ile birlikte biçer döver ile tarlalar sürülmeye başlansa da Tırpan ile tarlada çalışan bir çok kişiye de şahit olmuşluğum vardır. Şimdiki zamanlarda 15 dakikada sürülen o büyük tarlalar zamanında bir hafta boyunca sürüyordu. Tırpan ile biçilen ekinler yığın haline getirilir, ordan traktör ile harman yerine (tahıl ie buğdayın ayrıştırılacağı alan) götürülür, ordan biçilen ekin patosa verilir ve bu işlem sonucunda ise tahıl elde edilir. Tabi tahılın un haline gelmesi için bir de değirmen faslı var. İş orayla da bitmiyor, fırın da un ile ekmek yapmak dolayısı ile fırını tutuşturmak için kömür ihtiyacını da karşılamak lazım. Anlayacağınız hepinizin de bildiği gibi oldukça uzun ve yorucu bir iş. İşte üretim aşamasının en temel kısmındaki tüm bu işlemleri tek tek Settlers 7 : Paths to a Kingdom'da da yerine getiriyoruz. Tabi bu kadar zahmetli olmasa da üretim faktörünün oyuna yansıması serinin diğer oyunlarında olduğu gibi başarılı gerçekleşmiş. Ayrıca hepsi bu kadarla da sınırlı değil...
Uzun süredir hasret kaldığımız strateji türündeki oyunlar 2010 yılı ile birlikte tam anlamıyla yükselişe geçmeye başladı. Daha bir çok kaliteli yapım ile karşılaşacağımız 2010 yılı, strateji türünde oyunları sevenler için de bir hayli verimli geçiyor. İşte bu türde sağlam bir yere sahip olan The Settlers serisinin yeni oyunu The Settlers 7 : the Path to a Kingdom’da çıkışını yapan oyunlar arasına katıldı.
İlk olarak 1993 yılında çıkışını yapan The Settlers serisi, ek paketleri ve yeniden yapım olan oyunları saymaz isek seri yeni oyunu ile birlikte tam yedi oyuna sahip. Blue Byte tarafından yapılan serinin tutulmasının en büyük sebebi ise strateji türü ile birlikte ekonomi sistemini de çok iyi bir şekilde oyunun içerisine adapte etmesi olsa gerek.
The Settlers 7 daha ilk açılışı ile birlikte sizi içerisine ve o masalsı havasına çekmeyi başarıyor. Yemyeşil bir görüntü eşliğinde açılışını yapan oyun mükemmel bir müzik ve ekrana gelen menü tasarımı ile birlikte girişini de yapmış oluyor. Profil, online karşılaşmalarda kullanacağımız Avatar seçimi ve başlık seçiminden sonra Settlers 7'ye hoşgeldin demiş oluyoruz.
Oyunun öncelikle hikaye, yani tek kişilik oyun moduna değinelim. Ubisoft'un son dönemde çıkan çoğu oyununda olduğu gibi UPlay desteğini de içeren (DRM'da var tabi) Settlers 7'de Zoe adlı bir karakterin hikayesine tanıklık ediyoruz. Her ne kadar hikayemizin ana karakteri Zoe olsa da o aslında işin dediğim gibi sadece hikaye kısmında kalıyor. Oyunun görevleri bölüm bölüm tasarlanmış ve her bölümde geçtiğiniz bölgeyi yavaş yavaş ele geçirip oradaki kumandanı alt etmeniz gerekiyor.
Settlers 7'de başta da anlattığım üretim faktörü en önemli özelliklerin tepesinde yer alıyor. Oyunda ilerlemek için üretim faktörü ilk başvuracağınız ilerleyiş biçimi oluyor. Çünkü en alt kademe olan üretimi gerçekleştirmesseniz, gelişemiyor dolayısı ile beyaz bayrağı göklere çeken taraf olmak zorunda kalıyorsunuz.
Oyuna çoğu benzer türde olan strateji oyununda olduğu ana kalemiz ile başlıyoruz. Bu ana kalemizin komutanımızı barındırmak dışında bir özelliği ise bulunmuyor. Tabi düşmanın kalemizi ele geçirmesi dışında. Görev boyunca bu ana kalenin kontrolünü kaybetmesseniz oyununuza devam edebiliyorsunuz. Ana kalemiz dışında bir de hikayeye de şekil veren başka bir binamız bulunuyor. Bu binada asker üretimini gerçekleştirebiliyoruz. Asker yetiştirmek için ise bölgeyi kalkındırmalı ve hane sayısını arttırmalıyız. Oyunun ana hikayesinde, bu üretim dinamiklerine geçmeden evvel bahsetmem gereken nokta ise oyundaki görev dağılım sistemi olacak. Oyun ekranının sol kısmında yapmanız gereken görevler maddeler halinde sunulmuş. Açıklamaları ile bulunan bu görevleri yerine getirdikçe başka görevler açılıyor ve böylelikle görev ağacını tamamlamaya çalışıyorsunuz. Şimdi bu antiparantezi kapatıp, kaldığımız yerden devam edelim.
Kalemizin yakınında bulunan, daha doğrusu diğer bölgeleri ele geçirmeden kendi bölgemizin dilediğimiz alanında haneler oluşturabiliyoruz. Hane kavramı, bölgedeki insan gücünü arttırırken aynı anda meslekler için de kullanılıyor. Yani bir hane oluşturdunuz. Bu hane sizin halk sayınızda artış gösterdiği gibi, hanenin üç yönüne farklı meslek binaları oluşturabiliyorsunuz. Yani yaptığınız evin arka kısmında bir ekmek fırını, aynı anda yan kısmına da bir demirci açabilirsiniz. Veya başka bir ev yapıp, yan tarafına oduncu veya birane de kurabilirsiniz. Tabi bu kurduğunuz yerleri işletmek için gerekli kaynakları da toplamanız gerekiyor. Göreve başladığınız bölgeye göre halkınızı çok farklı mesleklere yöneltip gelişiminizi o yöne çekebiliyorsunuz. Örneğin asker çıkarmak için para ve yiyeceğe ihtiyacınız var. Yeşillk bir bölgede iseniz bir çiftlik kurup tahıl yetiştirebilir ve değirmende un haline gelen bu tahıllar sayesinde kurduğunuz fırından ekmek elde edip yiyecek stoğunuzu arttırabilirsiniz. Bazı bölgelerde ise kuraklık olduğundan buralarda, avlanma, balıkçılık gibi farklı kaynaklara yönelmenizde gerekebiliyor.
Bunun dışında odunculuk dışında maden çalışmalarında kömür, taş veya altın kazılarını da yapıp gelişiminizi sağlayacağınız değerleri toplayabiliyorsunuz. Bu üretim ve gelişim olayı oyunda başarılı bir şekilde dengelenmiş. Üstelik bu saydığım özellikler oyunun sadece ilk gelişim süresinde yapmanız gerekenler. Eleştirebileceğimiz tek nokta ise bu gelişimin oldukça yavaş ve uzun bir zaman zarfında gerçekleşmesi oluyor. Bazen bir asker çıkarmak için oldukça uzun bir süreyi harcayabiliyorsunuz. Asker tipi olarak ise başta tek tip ile sizi karşılayan oyun ilerleyen dönemlerde azda olsa gelişmişlik sağlıyor. Yani ilk başta kılıç kalkan sahibi askerler bulunurken daha sonra tüfekli askerlere de sahip oluyorsunuz. Tabi bu gelişim için ülkede demirciliğe önem vermekte şart. ilerleyen dönemlerde toplu tüfekli küçük birorduya da sahip olabilirsiniz.
Hazır askeri durumdan bahsetmişken savaşlara da yer verelim. Kalenizde komutanınızın beklediğini söylemiştim. Oyun alanında sizin düşmanınızın da büyük bir kalesi bulunuyor. Etrafta ise hiç bir ülkeye bağlı olmayan, kısacası kendi yağlarında kavrulan beylikler bulunuyor. Buraları da fethederek asıl düşmanınıza doğru ilerlemelisiniz. Tabi her fetih küçük bir savaşı da beraberinde getiriyor. Asker sayınız arttıkça bu durumu komutanınızın altındaki logodan görebiliyorsunuz. Çoğu strateji oyunundaki gibi yüzlerce asker ve büyük savaşlar hayal ederseniz biraz hayal kırıklığı yaratabilir. Oyun daha çok satranç mantığı ile ilerlediğinden savaşlarda biraz küçük bazlı oluyor. Hele oyunun en başlarında 4-5 asker ile bölümleri geçebiliyorsunuz.
Fetih işlemi için komutanınızı seçiyor ve rakip kaleye doğru yönlendiriyorsunuz. Onlara yaklaştığınızı anlayan karşı tarafın komutanı da sizi yarı yolda karşılıyor ve ufak çaplı bir savaş patlak veriyor. Savaş hali genelde askerlerinizin türüne göre değişse de genelde kalabalık tarafın lehine sonuçlanıyor.
Oyunda gelişiminizi sağlayan üretim dışı olaylarda var. Bunlardan birisi de prestij olarak karşımıza çıkmış. Bölgenizde heykel gibi sanatsal yapılar yaptıkça prestijinizde artış gösteriyorsunuz. Mesela ülkeniz belli bir gelişim gösterdi. Alt tarafta prestij menüsünde ne kadar prestij ürünü yapmanız gerektiğini görüyor ve ona göre bu ürünlere başvuruyorsunuz. Sonucunda ise klise yapıp, papaz çıkarma şansına bile sahip olabiliyorsunuz.
Bu alt menüde inşa menüsü ve istatistik kısımları da konulmuş. İstatistik menüsünden rakibinizin gelişimini, sizinle olan gelişim oranını çok iyi bir şekilde grafiksel olarak karşılaştırabiliyorsunuz. Kamera açısını uzaklaştırarak veya Overview menüsünden haritaya genel bir bakış atıp, rakiplerinizin ve sizin fethettiğiniz yerleri, bölgelerinizi, savaş durumlarını ve mesleki durumları dahi çok basit bir şekilde takip edip, stratejinizi ona göre ayarlayabiliyorsunuz.
Gelelim oyunun çoklu oyuncu modlarına. Oyunun tek kişilik hikaye modunda yaptığınız tüm özellikleri çoklu oyuncu kısmında da görebiliyorsunuz. Dört kişilik oynanışı destekleyen bu oyun modunda her oyuncunun kendi komutanı ve gelişim alanı bulunuyor. Gene yan bölgelerde bulunan, haritaya göre rasgele dağılmış beylikleri fethederek oyun alanınızı genişletiyor ve rakibinize yaklaşıp onun ana kalesini ele geçirmeye çalışıyorsunuz. Başta da söylediğim avatar seçimi ve başlık seçimini bu çoklu oyuncu modlarında görebiliyoruz.
Oyunun grafik yapısının ise beni oldukça şaşırttığını söylemeliyim. Settlers 7’deki karakter animasyonu ve tasarımları serinin tüm oyunlarında olduğu gibi farklı bir şekilde hazırlanmış. Rengarenk bir renk paleti ile bizi karşılayan Settlers 7’nin grafik yönünden sizi oldukça tatmin edeceğini söyleyebilirim. Çevre modellemeleri ve yapı modellemeleri de işin içine girince görsel olarak oldukça başarılı ve kendine has bir görünüm yakalamayı başarmış.
Sunumu ile de oldukça başarılı olan oyundaki ara sahneler ise beni şaşırtan bir diğer nokta oldu. Çoğu CGI animasyon filmine taş çıkaracak sahnelere sahip olan oyunun hikaye anlatımı da özenle hazırlanmış. Başta da söylediğim ilk giriş müziği ile etkileyici bir başlangıç yapan oyundaki müzik ve konuşmalar da iyi olsa da aynı şey savaş sesleri için malesef geçerli değil. Savaşan askerlerin çıkardıkları mıy mıy sesleri bu konudaki en büyük eksikliklerin başında geliyor.
Sonuç olarak seriye aşina olan oyuncuların zaten kaçırmayacağı Settlers 7: Paths to a Kingdom, türü seven ve ve farklı bir oynanış arayan oyuncuları da fazlasıyla tatmin edecektir