Hayatta bazen bir şeyleri başarmak için büyük fedakarlıklar yapmanız gerekir. Bazı şeyler kolayca elde edilirken, bazı amaçlara ulaşmak içinse özgürlüğümüzü, arzularımızı, hatta hayatımızı feda etmemiz lazım. Herşeye rağmen biz yaşamımızı feda etsek bile hayat devam eder. Life Goes On da fedakarlık üzerine kurulmuş bir oyun.
Bugüne kadar çok sayıda zorlayıcı oyunla karşılaşmamıza rağmen Life Goes On'daki kadar ölmeyeceğinize emin olabilirsiniz; çünkü sizin gönüllü ölümünüz bir başkasının yolunu açıyor. Infinite Monkeys adlı bağımsız geliştirici tarafından hazırlanan Life Goes On'daki asıl amacımız yaşam kadehi'ni ele geçirmek. Yaşam kedehini ele geçirmek içinse bir şövalye olarak ölmemiz; çocuklarımıza ve torunlarımıza yol açmamız şart.
Life Goes On'da dev çiviler, lavlar, elektrikli tuzaklarla dolu bölümlerde ilerlemeye çalışıyoruz. Oyundaki amacımızsa her bölümde bulunan yaşam kadehlerine sahip olmak. Malesef bölümlerde mutlaka şövalyelerimizi feda etmemiz de gerekiyor. Bazen çivilerin üstüne atlayacak ve sonraki şövalyenin üstümüze basarak karşıya geçtiğine tanıklık edeceğiz. Bazense elektrik akımını sağlamak için iletken madde rolüne bürünüyoruz. Kimi zamansa donarak buz kütlesi haline gelmemiz gerekiyor.
Yani her bölümde belli sayıda şövalyenin ölmesi şart. Burada asıl soruysa her bölümde kaç şövalye kurban edeceğiniz oluyor; çünkü her şövalye farklı bir isme sahip ve her birinin ölürken farklı şekilde çığlık attığına tanık oluyoruz. Bu da şövalyeler ölürken içinizin cız etmesine, onlara acımanıza yol açacaktır. Yani Life Goes On duygularınıza ve vicdanınıza hitap etmeyi başarıyor. Size de "
ölenler öldü, kalan sağlar bizimdir" deyip yola devam etmek kalıyor.
Life Goes On'da bazı bölümlerin 10 saniyede bitirilmesi mümkünken bazıları ise 1 dakikadan uzun sürecektir. Bulmacaları çözmek içinse bazen aklınızı kullanıp çözüm yolu üzerinde uzun uzun düşünecek; bazen de platformlar arasında atlamak için el becerinizi konuşturacaksınız.
Normalde 1 dakikada bitebilecek bir bölüm için 10 dakikadan fazla harcarsanız şaşırmayın; çünkü oyunda yaptığınız hatalar herşeyi başa sarmanıza yol açabiliyor. Bu nedenle hızlı bölümlerin yanı sıra durağan bölümlerle de karşılaşacaksınız.
50'den fazla bölümün bulunduğu oyunda madenler, kaleler ve dağlarda bulmacaları çözüyorsunuz. Bazen bölüm tasarımları birbirine çok benzese de bulmacalar üzerinde durulduğu açıkça belli oluyor.
Bulmacaların sürekli belirli dinamikler üzerine yoğunlaşması ise bir süre sonra canınızı sıkabilir. Üstelik bölümlerin görsel tasarımı başarılı olsa da birbirine benzemeleri grafiklerin etkileyici olmasını engelliyor. Oyundaki şövalyelerin tasarımı da son derece etkileyici, ama bölümler gibi onlar da biraz da mecburiyetten birbirlerine benziyorlar.
Life Goes On'da geliştiriciler sanki harika bir fikir bulmuş da bunun çeşitlendirmeyi başaramamışlar gibi görünüyorlar. Örneğin müzikler yüksek bütçeli bazı oyunlara taş çıkaracak kaliteye sahipler, amaa sürekli benzer melodileri duymak bir süre sonra farklılık isteği doğuracaktır. Life Goes On aslında PC'den çok tabletler ve akıllı telefonlar için hazırlanması gereken bir oyun gibi. Buna karşın oyun sadece yön tuşları ile oynanması ve kolay kontrol mekanizması ile PC'de çok rahat oynanıyor. Eğer tetik parmağınızı kullanmaktan bıktıysanız ve bulmaca oyunlarına karşı alerjiniz yoksa; Life Goes On'u büyük ihtimalle beğeneceksiniz. Özellikle bulmaca oyunlarını yakından takip edenler bu oyunu kaçırmayacaklardır.